• Nombre de visites :
  • 4122
  • 6/9/2008
  • Date :

İmamet ve Velayetin mihveri "" Mehdilik""

ya mehdi

    Kur’an açısından imamet ve velayet, nübuvvet ve risaletin devamı konumundadır. İlahi mesajı insanlığa getiren peygamberlerin hepsi birbirinin peşi sıra gelmişlerdir. Yani bir peygamber bir mesaj getirmiş ve ondan sonra gelen peygamber onun mesajını devam ettirerek bir sonraki aşamasını beyan etmiştir. Bir peygamberin nebiliği, nübüvveti biter diğer bir peygamberin nübuvveti başlar. Hz. Adem (a.s) ile başlayan bu süreç Rasulullah (s.a.a.) in nübuvveti ve risaletine kadar devam ede gelmiştir.

 

     Resulullah’ın (s.a.a) risaleti, Hz. İsa’dan (a.s) sonra başlamış kıyamete kadar devam edecektir. Bu noktaya özellikle dikkat edilmesi gerkir. Çünkü konuyu anlamadaki temel taşlardan biri budur. Yani 124 bin peygamberin nübuvvetleri bitmiş ve en son peygamber olarak gelen Resul-u Ekrem (s.a.a.) Allah Teala’nın indirdiği ilahi hükümleri insanlara bildiriyor, kendisine Kur’an-ı Kerim veriliyor ve böylece ilahi hükümler menzumesi tamamlanmış oluyordu.

 

     Rasulullah’ın (s.a.a.)  risaleti neden kıyamete kadar devam ediyor?

     Rasulullah’ın (s.a.a) üç  önemli makamı vardır; Nübüvvet, Risalet ve İmamet.

 

  Birinci makamı:Nübüvvet”, peyagamberin, Allah’tan vasıtasız olarak veya Cebrail aracılığıyla ilahi vahyi almasına denir.

 

    İkinci makam:Risalet”; Allah tealadan almış olduğu vahyi koruyup bütün insanlara tebliğ etmek, ulaştırmak ve öğretmek görevi.

 

    Üçüncü makam:İmamet”; yani almış olduğu vahyi tebliğ etmek, insanlara öğretmek ve tüm dünyaya yaymakla birlikte tatbik etmek ve bu hükümleri tüm dünyaya hakim kılmak için Allah Teala tarafından  görevlendirilmesidir.

     Nübüvvet makamında “Nebi”, Risalet makamında “Resul” ve  İmamet makamında ise “İmam’dir”.

 

     Rasulullah’ın ( s.a.a) nübuvvetinin bittiğini Allah-u Teala şöyle beyan ediyor:

” Muhammed , sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Ancak o Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur”. Ahzab / 40

    O peygamberlerin sonuncusudur, ondan sonra vahiy gelmeyecek, mesaj gelmeyecek, din gelmeyecek, peygamber gelmeyecektir artık. Ama Resullullah’ın (s.a.a.) ilahi görevlerinden imamet ve velayetinin devamı söz konusudur. Çünkü kıyamete kadar vahyi koruma, kıyamete kadar tefsir, tebliğ ve uygulama görevlerinın devam etmesi gerekiyor. İmametin hedefi olan ve aslında bütün ulûlazm peygamberlerin de hedefi olan ilahi hükümleri yeryüzüne tamamen hakim kılma görevi bitmemiştir. Çünkü ilahi hükümler henüz tahakkuk etmemiştir, uygulamada tamamen yeryüzüne hakim kılınmamıştır. Bunun sebebi elbette peygamberlerden özellikle Resulullah’tan (s.a.a)  kaynaklanmıyor. Bu ilahi hedefin gerçekleşmemesinin sebebi, henüz beşeri toplumun olgunluğa ulaşamamış, toplumun ilahi adaletin hakım kılınması konusunda bunu kabullenme olgunluğuna erişememiş olmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için insan aklının tekamule ulaşması, toplumsal olgunluğun gerçekleşmesi ve evrensel din medeniyetinin gerçekleşmesi gerekiyor. Ancak bu aşamada dinin gerçek çehresi ortaya çıkacak ve peyamberlerin hedefi tahakkuk bulacaktır. Peygamber gelmeyecek, ilahi vahyin tamamını içinde barındıran Ku’ran nazil olmuş, din kemale ulaşmıştır artık. Bundan sonra vahiy ve hüküm de gelmeyecek, din de. 

“.... Bugün küfre sapanlar sizi dininizden etmekten umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim.....“  Maide / 3

 

    Ayet-i celilede din, “hakim kıldım” demiyor, “kemale erdirdim” buyuruyor. Öyleyse din hakim kılınmamış ve   hakim kılınması gerekir. Yani Rasulullah’ın ( s.a.a) imamet ve velayetinin devamı şarttır. Resulullah’ın ( s.a.a)  rihletinden sonra velayet ve imametin devam etmesi gerekir. Bunun gerekçesi oldukça açıktır : Dinin hakim olması gerekir. Aksi takdirde 124 bin peygamberin getirdiği ilahi vahiy ve ilahi hedef eksik kalacak ve tamamlanmamış olacaktır.

    Velayet ve imametin hakikat ve işlevliği anlaşılırsa, devamının gerekliliği ve İslam’ın evrenselliği de daha kolay anlaşılacaktır.

 

   Rasulullah ın (s.a.a) İmameti ve velayetinin pratikte işlevliği O hazretin Allah’ın rahmetine kavuşması ile son bulmuş ama toplumda velayet ve imametin devamlılığının gerekliği son bulmamıştır. Bundan dolayıdır ki, Allah-u Teala buyurmaktadır:

“ Sizin veliniz Allah, O’nun resulü ve namaz kılıp ruku halinde zekat veren müminlerdir.” Maide / 55 

    Ayette üç tür velayetten bahs ediliyor; Allah’ın velayeti, Resulullah’ın velayeti ve iman edip namaz kılan ve rukuda sadaka veren kişinin velayeti. Aynı şekilde:

” Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin...” Nisa / 59 .

  Ayette üç tür itaatten bahs ediyor; Allah’a itaat, Resulüne itaat ve Ulul Emr’e itaat. Bunlara itaat etmeyi herhangi bir şart ve kayda bağlı kılmıyor, mutlak itaatı öngörüyor, itaat  kayıtsız şartsız farzdır. Allah’ın velayeti mutlak velayettir ama rasulünün ve ulul emrin velayeti Allah’ın emri ve izniyledir. Bu velayet, onların insanların üzerindeki velayetidir. Allah Tealanın izni olmadan itaat zaten farz olmaz. Ayet-i kerime bunu da beyan etmiştir: “ Biz her peygamberi ancak Allah’ın izniyle itaat olunması için gönderdik...” Nisa / 64. Peygamberlere itaat Allah’ın izniyle farzdır. Yani Allah emrettiyse onlara itaat farzdır, eğer Allah onlara itaatı farz kılmamış olsaydı hiç birisine kayıtsız şartsız itaat farz olmayacağı gibi caiz de olmazdı.

 

   Allah-u Teala kendi velayetinden sonra Resul’ün ve Ulul Emr’in velayetini teşri etmiş ve insanlara da itaati emr etmiştir. İmamet ve velayetin hakikatı Kur’an’da, nebevi sünnette, aklî ve naklî delillerle ispat edilmiştir.

 

   Resulullah’tan (s.a.a) sonra velayet makamına kimin geçeceği konusundan ziyade bu makamın kendisi konusunda sorun yaşanmıştır. Sakife’de bir şahsın velayeti değil, ilahi hüküm devre dışı bırakılmış oldu. Yani “Resulullah’tan sonra imamet ve velayet makamı tayin edilmiş ama bu makamda oturacak şahısta ihtilafimiz var” görüşü dile getirilmiyor, “Allah’ın tayin etmiş olduğu bir velayet ve imamet makamı yoktur” mantığı ile haraket edilmiştir. Allah’ın, imamet ve velayeti Kur’an’da beyan ettiği inkar edildi. Dikkat edilirse mesele sadece Hz. Ali’nin (a.s) hakkının gasbedilmesi değildir. Velayete, imamete gerek yok diyerek, Allah-u Tealanın emri devre dışı bırakılmış oldu. Bunlar Allah’ın emrine karşı geldiler. Yani makam engellendi, dolayısıyla bu makama tayin edilen şahıs da devre dışı bırakılmış oldu. Hz. Ali (a.s) ve bazı sahabenın Sakife’de yapılanlara itirazları; “neden Ali halife olmuyor”,değildi sadece, “neden  imamet ve velayet devre dışı bırakılıyor” düşüncesiydi, “neden ilahi iradenin tayin ettiği sistem devre dışı bırakılıyor” idi.

 

     Diğer masum imamlar da aynı mantıkla  engellendiler; dediler ki, Allah Teala bu konuda bir şey söylememiştir. Allah-u Tealaya iftira attılar, onun emrini reddettiler, inkar edilen ilahi emirdi. Eğer Kur’an bu konuyu beyan etmemiş ise o zaman velayeti ve itaatı belirten ayetler nasıl yorumlanacak ve tefsir edilecektir?

 

   Şu konunun açıklığa kavuşması gerekir:  Yeryüzünde insanları yönetmek kimin yetkisindedir?  İnsanlara önderlik ve liderlik etme makamını kim belirler? İnsanlar üzerinde “velayet hakkı olan makamı” kim tayın eder? Temel sorun budur işte. Sakife’de, bu makamı belirlemek insanların elindedir, dediler. Yani demokrasi ,halk seçer dediler, bu konuda ayet yok dediler. Ama Allah-u Tealanın emri ise tam aksineydi. İstişare ayetini getirip, Allah’ın velayeti içinde yer alan “veli”, “imam” tayin etme hakkının, kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Halbuki istişare ayeti, insanların kendi işlerinde istişare etmeleri gerektiğini beyan ediyor, Allah’ın velayet sınırları içinde olan işler hakkında değil.

   İnsanları idare ve yönetme sistemi olan imamet ve velayet – hilafet de bunun içinde yer alır,- Allah’ın belirlemesi gereken bir makamdır ve Kur’an’da “ilahi ahid” olarak belirtilmiştir.

 

    “ Hani Rabbi İbrahim’i bir takim kelimelerle denemiş, o da onları tamamlamıştı da Allah, “Seni insanlara imam kılacağim” demişti. O “ soyumdan da” dedi. Allah, Ahdim zalimlere erişmez” demişti. Bakara / 124

    Allah Teala, Hz.İbrahim’i (a.s) nübuvvet makamına seçtikten sonra O’nu risalet makamına getiriyor, ama imamet makamına tayin etmeden önce Hz. İbrahim’i (a.s) bir çok imtihanlara tabi tutuyor ve Hz. İbrahim (a.s) bu imtihanları başardıktan sonra Allah, O’na: “ Ben, seni insanlara imam tayin ettim” buyuruyor. Hz. İbrahim (a.s) “ilahi benim soyumdan da karar kıl” deyince, Allah-u Teala, imam tayin etmek benim yetkimdedir senin isteğinle olmaz, buyurmuştur.

Ayette dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

-         İmamet  ( imam, önder, halife tayin etmek) Allah’ın yetkisindedir.

-         İmamet Allah’ın ahdidir.

-         İmamet makamı zalim olanlara ulaşmaz, Hz. İbrahim’in soyundan olsa da.

-         Hz.İbrahim’in (a.s) soyundan hem zalim, hem de adil olanlar gelecektir ama sadece zalim olmayanlara imamlık makamı verilecektir.

-         İmamı seçmek insanların yetkisinde değildir.

-         Hz. İbrahim’in isteğinden de anlaşılıyor ki, bu yetki Allah’ın elindedir, aksi takdirde Hz. İbrahim böyle bir istekte bulunduğunda isteği reddedilmezdi.

-         “Ahdim zalimlere ulaşmaz” buyuruyor, “zalimler ahdime ulaşmaz” demiyor. Yani zalimler bu makamı ele geçirirlerse, onların oturduğu makam artık benim ahdim olmaktan çıkar ve benim halifem, imamım ve temsilcim olamazlar.

-         Allah, ahdini kime vermişse ancak o hak halife, insanlara önder ve imam olur.

   Sadece bu ayet-i kerime net bir şekilde beyan ediyor ki, İmamet, hilafet ve velayet Allah’ın yetkisinde olan bir emirdir. Sakife’de yürütülen “insanları yönetecek sistemi belirlemek insanların elindedir” mantığı, nassın karşısında görüş belirtmektir. Velayet ve imamet Allah’ın ahdidir ve bu makama kimi isterse onu seçer.

 

   Öyleyse Resulullah’ın (a.s) risaletini koruyacak, beyan edecek, tefsir edecek, tebliğ edecek olan “İmamet ve velayet” makamıdır.  İmamet, Resulullah’ın (a.s) risaletinin kıyamete kadar devam etmesini sağlayacak ilahi sigorta, ilahi güvence, ilahi sığınak ve ilahi makam konumundadır.

 

   İmamet ve Velayet makamına kimin seçilmesi gerektiğini, bu makama kimin layık olduğunu da Allah-u Teala vahiy aracılığıyla beyan buyurmuştur. Gadir Hum olayı bu makamın insanlara açıklanması, beyan edilmesi ve tescili için vuku bulmuştur. Bu makamın ilk halkasını, Allah, vahiy yoluyla Hz.Ali’nin oluşturduğunu ve geri kalan halkalarını da Resulullah’ın (s.a.a) aracılığıyla beyan buyurmuştur. Dolayısıyla İmamet ve Velayet makamının kıyamete kadar bütün halkaları  hiç bir boşluk bırakılmadan beyan edilmiştir. Birinci halkadan sonuncuya kadar herhangi birisini inkar etmek veya yerine başka birşey ikame etmek, Allah’ın irade ettiği makamı inkar ve devredışı bırakmak manasına gelir.

 

    Emevi ve Abbbasi sultanları bu ilahi makama sahip olan imamlara zülm ederek, Allah’a karşı gelmiş ve Kur’an’a ihanet etmişlerdir. Allah’ın velilerine zülm edilmesiyle aslında insanlara zülm edilmiş, insanların kıyamete kadar bu ilahi önderlerden yararlanmaları ve risaletin hedeflerine ulaşmaları engellemiş oldu. Hakkı gasb edilen sadece imamlar değil, imamet ve velayet nurundan yararlanması gereken beşeriyet alemidir.

 

   Velayet makamına sahip masum imamlardan onbir tanesi peygamberin risaletinin ikinci boyutunu yani vahyi koruma, beyan etme, tebliğ etme ve insanlara ulaştırma görevini gerektiği gibi yerine getirmiş hepsi de bu yoldu şehadet şerbetini içmişlerdir. Ancak risaletin nihayi hedefi olan ilahi hükümlerin dünyaya tamamen hakim olması görevini yerine getirememişlerdir. İlahi  hükümleri yeryüzüne tamamen hakim kılamamlarının sebebi, insanların bireysel ve toplumsal alanda aklî, siyasî, toplumsal ve evrensel manada tekamüle erişememiş olmalarıydı, adaleti bireysel ve toplumsal alanda  kaldıracak güce sahip değillerdi.

 

   Velayetin son halkası, Allah’ın yeryüzündeki son hücceti, nübuvvet, risalet ve velayetin hedefini hakim kılacak son hüccet ve son velayet sahibi Hz. Mehdi inancının bir mektep, bir doktirin olarak ortaya çıkmasının önemi burdan kaynaklanıyor.

 

   Velayetin son halkası zincirleme Rasulullah’ın (s.a.a) imamet ve risaletine bağlanmakta ve Rasulullah’ın (s.a.a) velayeti de direk olarak Allah’ın velayetine bağlanıyor. Buradan anlışılıyor ki, İmam’a itaat, Resul’e itaattir ve Resul’e itaat de Allah’a itaattir.

 

   Resulullah (s.a.a) ile son hüccet arasında zincirleme bir bağ var. Bu zincir halkalarından biri devre dışı bırakılırsa Velayetullah’a zarar verilmiş olacaktır. Ayrı bir ifadeyle Allah’ın imamet ve velayeti tayin etme yetki alanına müdahale edilmiş olunacaktır.

 

Emevi ve Abbasiler, İmamları şehid ederek Allah’ın hükmüne ihanet etmişlerdir. Bu ilahi hüccet halkaları ve velayet silsilesi aralarında hiçbir kopukluk olmadan  11.İmam Hasan-ul Askeri’ye kadar gelmiş ve ilahi hüccetlerin hepsi ilahi hedefi hakim kılma uğrunda şehadet şerbeti içmişlerdir. Son hüccet İmam Mehdi (Allah zuhurunu yaklaştırsın.) dünyaya gelmeden önce hassas bir dönem yaşanıyordu. Allah-u Teala son hüccetini saklayacaktı. 124 bin peygamberin gelmesinde, varlık aleminin yaratılış felsefesinde yatan asıl neden ilahi iradenin tamamen yeryüzüne hakim kılınmasıydı. Allah’ın irade ettiği sistem, yeryüzüne bu son hüccet eliyle hakim kılınacaktır. Bu gerçekleşmezse peygamberlerin tamamının getirmiş oldukları heba olacaktı.

 

   İmamet ve velayetin mihverini Mehdilik oluşturmaktadır. Çünkü risaletin hedefini yeryüzüne hakim kılacak makam olan imamet ve velayetin son halkasını Hz. Mehdi oluşturmaktadır. Mehdilik olmazsa, imamet ve velayetin üstlenmiş olduğu risaletin hedefini hakim kılma gerçekleşmeyecektir. İlahi evrensel adalet devleti kurulamayacak yaratılışın hikmeti tahakkuk bulmayacaktır.

 

Velayet Güneşinin Doğması Ümidiyle....

Abdullah Muhacir

Muhacir2000@yahoo.de

 

-----------------------------------------------------------

Hadislerde Hz.Mehdi (a.s.)

İmam Mehdi Dinin Korunmasına Vesiledir

İmam Mehdi Ümit Kaynağıdır

Hz.Mehdi Nasıl Tanınacak?

Hz. Mehdi (a.s)’ın Doğumu

Bekleyişin İslami Öğretilerindeki Yeri

MEHDİ’NİN ZUHURUNUN ALAMETLERİ

Yeryüzü Asla Hüccetsiz Kalmaz

KAYIP İMAMI BEKLERKEN

Hz. Mehdi’ye İnanmak 1

Hz. Mehdi’ye İnanmak 2

Hz. Mehdi’ye İnanmak 3

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)