• Nombre de visites :
  • 2860
  • 3/8/2008
  • Date :

Masum Peygamber

hz.muhammed

    Ehl-i Beyt Mektebi'ne göre Allah Resulü (s.a.a)'in Müslümanlar için düstur niteliği taşıyan bütün emir ve nehiyleri, bir başka deyişle "Sünnet-i Nebevî" tümüyle vahiydir veya vahiyden istifade edilmiştir. Bu yüzden onda içtihad, re'y, kıyas, istihsan gibi şeylerin yeri yoktur. Bir çok hadisten istifade edildiği üzere Resul-i Ekrem (s.a.a), hakkında vahiy nazil olmayan bir konuda kendisine bir şey sorulduğu zaman cevap vermez ve vahyin inmesini beklerdi.

    Nitekim Kur'ân'ı Kerim de herhangi bir istisna koymadan: "O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz; O (söyledikleri) ancak vahy olunan bir vahiydir." (Necm / 3-4) buyurmaktadır. Veya bir başka ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: "De ki "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da (Allah bildirmeden) bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahy edilene uyarım..." (Enam / 50)

    Yunus Sûresi, 15. ayet de aynı muhtevayı ifade etmektedir. Aynı gerçeği Hak Teala bir başka ayetinde şu cümlelerle açıklıyor: "Şüphesiz biz sana kitabı hak olarak indirdik ki, Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin..." (Nisa / 105)

    Bütün bu ayetlerden Allah Resulü'nün verdiği bütün hükümlerin, birer ilahi vahiy olduğunu ve onun kendi indinden herhangi bir emir veya nehiyde ve şer'i bir açıklamada bulunmadığı apaçık ortadadır. Zaten böyle olsaydı, Allah-u Teala mutlak bir şekilde Resulüne itaat etmeyi ümmete muhtelif ayetlerinde farz kılar mıydı? (1) Veya yine hiçbir kayıt koymadan:"...Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan sakınıp-korkun..." (Haşr / 7) buyurur muydu? Yahut: "Ey iman edenler; Allah'a itaat edin; Peygamber'e itaat edin; ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız..." (Nisa / 59) ayetinde ise Peygambere itaatin Allah'a itaat olduğunu, Müslümanların ihtilaflarda ve sorunlardaki başvurmaları gereken merci olduğunu bildirir miydi? Ve bilahare Allah'a ve ahiret gününe gerçek imanın baş şartının Allah'a ve Resulüne itaat edip, onu dinin baş vurulacak gerçek mercii olarak tanıtır mıydı?!

    Eğer Peygamber müçtehid olsaydı bir müçtehidin diğer bir müçtehide muhalefet etmesi caiz olduğu için Peygambere de muhalefet caiz olsaydı o zaman Allah aşkına bu ayeti nereye koyacaktınız?:

    " Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman , mû'min olan bir erkek ve mû'min olan bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık sapıklıkla sapıtmıştır." (Ahzap /36)

hz.muhammed

    Zannedersem bu kadarı Kur'ân'dan yeterlidir. Sünnetten de bir iki örnek vererek bu konuyu noktalamak istiyoruz: İbn-i Amr b.el-As'tan şöyle rivayet edilmiştir: "Ben Peygamber'den (s.a.a) duyduğum her şeyi yazardım. Ancak Kureyş beni bundan alıkoydu. Dediler ki: 'Sen Resulullah'ın her söylediğini yazıyorsun. Allah Resulü (s.a.a) de bir insandır; kızgınlık halinde de hoşnutluk halinde de konuşabilir. (Bu yüzden hata da yapabilir!)"

    Ondan sonra yazmaktan vazgeçtim bunu Allah Resulü (s.a.a)'e anlatınca, mübarek parmağıyla ağzını gösterdi ve şöyle buyurdu: "Yaz! Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, bundan (ağzımdan) haktan başka bir şey çıkmaz."(2)

Resulullah (s.a.a), bir ganimet paylaştırmasına itiraz eden bazı Müslümanlara şöyle buyurdu: "Ben size bir şey verdiğimde veya bir şeyden sizi mahrum bıraktığımda bir haznedarım ben; ancak emredildiğim şekilde hareket ederim." (3)  

   Evet gördüğünüz gibi: "Allah Resulü bir beşerdir; neticede O da hata yapabilir..." diyenler bizzat Allah Resulünün zamanında dahi eksik değillerdi; ancak gördüğünüz gibi Allah Resulü nasıl hem de yemin ederek onlara gereken cevabı veriyor. Resulü'nden önce Allah'ın kendisi onların cevabını Kur'ân-ı Kerim'de vermiş, ama gören kim! Aynen, Kur'ân'daki: "Namaza yaklaşmayın...." cümlesini görüp de "Sarhoş olduğunuz halde" cümlesini görmeyen veya görmek istemeyen kimsenin misali. Allah Resulü'nün masumiyetinden bahsedildiği zaman hemen "Ya O da bir beşer değil mi?" cümlesine asılıp, Kur'ân'da bu cümlenin ardından gelen ve :"Bana vahy ediliyor..."(Kehf / 110) cümlesini görmeyenler zaten bütün hatayı da bu noktada yapıyorlar. Her şey işte "Bana vahy ediliyor" gerçeğinin altında yatıyor. Zaten böyle olmasaydı Allah-u Teala Resulü'nü insanlara örnek olarak tanıtır mıydı? Öyle bir örnek ki, bütün sözleri, fiilleri ve teyitleriyle insanlara bir ilahi hüccet niteliği taşıyor:

"Hiç şüphesiz sizin için Allah'ın Resulünde güzel bir örnek vardır..."(Ahzap / 21)

----------------------------------------------------------

1-   Al-i İmran 32, Nisa 59, Maide 92, Enfal 1-20-46, Nur 54, Muhammed 33.....

2-   Cem-ül Fevâid (İz Yayıncılık), C.1, S.69, Hadis: 317, Ebu Davud'dan Naklen.

3-   Sünen-i Ebi Davud, C.3, S.136, Hadis: 2949, Müsned-i Ahmed, C.3, S.191, Hadis: 8161, Kenz-ül Ummal, Hadis: 16711.


Peygamberlerin Hayatları Boyunca Masum Olması

Nübüvvet ve Risalet Makamı

Peygamberlerin Masumiyetini İspatlayan Akli Deliller

Peygamberlerin Masumiyeti

MASUMİYET HAKKINDA BİR SORUNUN CEVABI

MASUMİYETİN ANLAMI ÜZERİNE

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)