Ticaret, sanat veya örneğin bir ölünün kazaya kalan namaz ve oruçlarını yerine getirerek ecîr olmak gibi diğer kazanç yolları ile bir mal elde eden kimsenin kazandığı bu mal, kendisinin ve ailesinin yıllık ihtiyacından fazla olursa, artan kısmın humusunu, yani beşte birini ilerde açıklayacağımız usûle göre vermesi gerekir. |
Kazanmak dışında başka bir yol ile elde edilen, örneğin kendisine bağışlanan malın humusunu vermek farz değildir. Fakat yıllık ihtiyaçtan fazla olduğu takdirde humusunu vermek müstehap ihtiyattır. |
Kadının aldığı mihr ile insana miras kalan mala humus lâzım gelmez. Ancak bir kimsenin ölü ile uzaktan akrabalığı olur ama böyle bir akrabalığın varlığından haberi olmaz ve ölen kimseden de kendisine bir miras kalmış olursa, yıllık ihtiyacından fazla olduğu takdirde humusunu vermesi müstehap ihtiyattır. |
Eğer bir kimse, kendisine ölüden kalan mirasın humusunun verilmediğini biliyorsa, onun humusunu vermelidir. Yine bu malın kendisinde humusun olmadığını, ama miras bırakan ölünün başka humus borcu olduğunu biliyorsa, ölünün verilmeyen diğer humus borcunu miras bırakılan maldan vermesi gerekir. |
Aza kanaat ederek bir şeyler biriktiren kimsenin biriktirdiği şeyler, yıllık ihtiyacından fazla olursa, humusunu vermelidir. |
Masrafları başkası tarafından karşılanan bir kimse, elde ettiği bütün malların humusunu vermelidir. Fakat o malların bir kısmını ziyaret veya benzeri bir şeyler için harcamış olursa, geri kalan kısmın humusunu vermesi farzdır. |
Bir kimse, bir mülkü belli fertlere örneğin, kendi çocuklarına vakfedince, eğer onlar o mülkte ağaçlandırma veya ziraat yaparak yıllık ihtiyaçlarından fazla bir mal elde etmiş olurlarsa, kazandıklarının humusunu vermeleri gerekir. |
Bir fakirin humus, zekât ve müstehap sadaka olarak aldığı mal, yıllık masrafından fazla olsa bile üzerine humus lazım gelmez. Ama ona verilen bu mallar ile kazanç sağlamış olursa, örneğin humus olarak verilen ağaçtan meyve elde eder ve bu ağacı da kazanç sağlamak için muhafaza ederse, yıllık ihtiyacından fazlasının humusunu vermek ona farz olur. |
Bir kimse, humusu verilmemiş bir paranın aynıyla (=bizzat kendisiyle) bir şey satın alır, yani satıcıya, "Bu malı, bu parayla satın alıyorum." der veya alış zamanı humusu verilmemiş parayla aldığı malın karşılığını vermek isterse, eğer şer'î hâkim yaptığı alış verişin beşte birine izin verirse, o miktarın satışı da sahihtir; ancak aldığı malın beşte birini şer'î hâkime vermelidir. Ama eğer şer'î hâkim izin vermezse, alış verişin o miktarı (beşte biri) batıldır. O hâlde, eğer satıcının aldığı para yanında mevcut bulunursa, şer'î hâkim o paranın humusunu ondan alır. Fakat para yok olur ise, alıcıdan veya satıcıdan onun bedelini talep eder. |
Bir malı satın alan kimse, alış verişten sonra, aldığı şeyin ücretini humusu verilmemiş paradan verirse, eğer alırken kastı, humusu verilmemiş parayla karşılığını ödemek olmazsa, yaptığı muamele sahihtir; ama malın karşılığını humusu verilmemiş paradan verdiği için, onun beşte birini satıcıya borçludur. Satıcıya verdiği para onun yanında mevcut bulunuyorsa, şer'î hâkim onun beşte birini alır. Aksi takdirde, satıcıdan veya alıcıdan onun bedelini talep eder. |