Otopsi, kadavra olarak kullanmak veya başka herhangi bir amaçla, ölmüş bir Müslümanın cesedini kesip parçalamak haramdır. Hatta "Tahrirü'l-Vesile" adlı kitapta belirttiğim gibi, Müslüman birinin baş veya diğer uzuvlarının koparılması için diyet de ödenir. Ama ister zimmî olsun, ister olmasın, Müslüman olmayan birinin cesedini kesip parçalamak caizdir; diyet de gerekmez. |
Bir veya bir grup Müslümanın canının korunması sağlanacak olsa bile, ölmüş bir gayrimüslimin cesedinin parçalanması imkânı varken, tıbbi konuları öğrenmek için bir Müslümanın cesedini kadavra olarak kullanmak caiz değildir. Eğer gayrimüslimleri kadavra olarak kullanma imkânı varken bir Müslümanın cesedi kesilip parçalanırsa, günah işlenmiş olur ve diyet de verilmesi gerekir. |
Bir veya bir grup Müslümanın canının muhafazası bir ölünün kesilip parçalanmasını gerektirir ve gayrimüslime ait olan bir cesedin kesilip parçalanması da imkânsızsa, Müslüman birinin cesedi üzerinde bu işi yapmak caiz olur. Müslümanların canının muhafazası için gereklilik olmaksızın yalnızca eğitim için yapılan kesip parçalama işlemi caiz olmadığı gibi diyeti de gerektirir. |
Müslümanların canının muhafazası, Müslüman ölünün kesilip parçalanmasına bağlı olduğu zaman, diyetin olmaması uzak bir görüş değilse de diyet vermek ihtiyata uygundur. |
Müslüman birinin canının kurtarılması organ nakline yani ölen Müslümanın bedeninden alınmış bir parçanın eklenmesine bağlıysa, o organın kesilmesi ve eklenmesi caizdir; bununla birlikte diyetin gerekmesi uzak bir görüş değildir. Ancak diyetin, organı kesen [doktor] tarafından mı yoksa hasta tarafından mı verileceği hususunda kesin bir söz söylenemez. Ama doktor, diyeti hastanın vermesini şart koşabilir. Fakat Müslümanın tahrip olan uzvunun muhafazası, meyyitin uzvunun kesilmesine bağlı olursa, bu durumda organ naklinin caiz olmaması, [fetva olarak] uzak bir görüş değildir. Ama eğer kesilirse, diyet ödenmesi gerekir. Fakat meyyit hayattayken kendisi buna izin vermişse, diyet yoktur; ama öyle bir iznin şer'î açıdan caiz olmasında sakınca vardır. Ancak kendisinin izin vermemesi durumunda, ölümünden sonra velileri izin verme yetkisine sahip değildirler. Aksi hâlde, uzvu kesen kimseden diyet sakıt olmaz ve yapılan iş de günahtır. |
Gayrimüslim bir ölünün uzvunu, başka bir bedene eklemek üzere kesmek, haram olmadığı gibi diyet de gerektirmez. Ancak, insan ölüsünden alınan parçalarının namazda sakıncalı olduğu söylenirse, onun necis ve murdar olması nedeniyle böyle bir organ nakli, namaz için ciddi bir sakınca oluşturur. Nitekim aynı sakınca, Müslüman ölünün organının naklinde ve ölü guslünün verilmesinden önce kesilen uzvun necis olması sakıncasında da söz konusudur. Ama eklenen uzuv diğer vücutta canlanırsa, artık ölenin uzvu olmaktan çıkar ve canlının uzvu olur; necis ve murdar sayılmaz. Hatta necis hayvanın uzvu bile eklenir ve insanın canlılığıyla canlılık kazanırsa, hayvanın uzvu olmaktan çıkar ve insanın uzvu olur. |
Öldükten sonra uzvun kesilmesini caiz bildikten sonra, hayattayken de onun satılmasının caiz olması uzak bir görüş olmaz. Dolayısıyla insan hayattayken, kesilmesi caiz olan konularda organ nakli için kendi uzvunu satabilir. Hatta cesedin kesilip parçalanmasının caiz olduğu yerlerde vücudun tamamını satmak, sakıncalı ise de caiz olması uzak bir görüş değildir. Fakat kesip parçalamanın caiz olduğu yerlerde buna izin vermek için para almanın sakıncası yoktur. |
Yemek dışında kandan yararlanmak ve helâl bir menfaat için onu satmak caizdir. Buna göre, hastalar ve yaralılara kullanılması için, zamanımızda yaygın olduğu gibi kan satmanın sakıncası yoktur. Fakat kanı sulh yaparak (=anlaşarak) vermesi veya parayı özel hak ya da kan alınmasına dair verdiği izin karşılığı alması daha iyidir. Çünkü böyle olduğunda, sakıncası olmadığı gibi ihtiyata da uygun düşer. Hatta bu ihtiyat mümkün surette terk edilmemelidir. Ama kan aldırmanın, kan veren kimse için zararı olursa, o zaman sakıncalıdır; özellikle zararı çok ve mühim olursa. |
Bir insandan alınan kanı, alet vasıtasıyla başka birisinin vücuduna aktarmak ve onun ölçüsünü kullanılan aletlerle ölçüp, parasını ona göre almak caizdir. Ölçüsü bilinmediği zaman, sulh yoluyla da anlaşabilirler. Ancak parayı, kan alınmasına verdiği izin karşılığı olarak alması ihtiyata uygundur. Bu ihtiyat, daha önce de belirtildiği gibi, elden geldiği kadar terk edilmemelidir. |