Soru 255: Bazı aşiretler arasında, biri ölünce matem törenlerine katılanlara yemek vermek üzere çok sayıda koyun kesmek bir gelenek halini almıştır. Bu iş bazen büyük boyutta zarar verecek şekilde borç altına girmeği gerektiriyor. Bu gelenekleri yaşatmak için bu zararları üstlenmek caiz midir? Ölü sahiplerinin ve bu merasimlere katılanların şer'î hükmü nedir? Cevap: Eğer; yemek verme masrafları, büyük varislerin malından ve onların rızası ile olursa, her ne şekilde ve her ne miktarda olursa olsun caizdir. Ama; eğer ölünün kendi malından vermek isterlerse bu onun vasiyetinin keyfiyetine bağlıdır. |
Soru 256: Şu anda bir bölgede mayın patlaması sonucu ölen kimseye şehit hükmü uygulanır mı? Cevap: Yıkamamak ve kefenlememek hükmü sadece savaşta öldürülen şehide mahsustur. |
Soru 257: İnkılap muhafızları ordusunda görev yapan kardeşler bazen Mehabad, Urumiye veya diğer bölgelerde İran İslâm Cumhuriyeti'ne karşı savaşan düşman çeteleriyle çatışıyorlar; dolayısıyla şehit düşenler oluyor. Acaba; bu aziz şehitlere gusül veya teyemmüm vermek farz mıdır? Yoksa bu bölgeler de savaş meydanı mı sayılmaktadır? Cevap: Eğer; o bölgeler hak ve batıl ordusu arasında savaş meydanı olursa, hak ordusundan ölenler şehit hük-mündedirler. |
Soru 258: Sakalını tıraş eden bir kimse, -çocukları da ya yurt dışına kaçan münafıklardandır ya da pişmanlığını ilan edenlerdendir- mümin bir kimsenin cenaze namazında müminlere imamlık edebilir mi? Cevap: Diğer cemaat namazları ve cemaat imamlarında gerekli olan şartların, cenaze namazında şart olmadığı uzak bir ihtimal değildir. Gerçi; o şartlara cenaze namazında da riayet etmek ihtiyata daha uygundur. |
Soru 259: Mümin bir kişi (dünyanın herhangi bir yerinde) İslâm hükümlerini icra etmek yolunda veya gösteri sırasında ya da Caferî fıkhını uygulama yolunda öldürülürse şehit sayılır mı? Cevap: Onun için şehit sevabı vardır; ama, şehidin defniyle ilgili hükümler, savaş meydanında, savaş esnasında, şehit edilen kimseye mahsustur. |
Soru 260: Uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan dolayı kanun gereği idama mahkum olup yüksek divan yetkililerinin onayı ile idam edilen bir kimsenin cenaze namazı kılınır mı? Ve onun için düzenlenen matem merasimleri, Kur'ân okuma ve Ehl-i Beyt mersiyeleri okuma merasimlerinin hükmü nedir? Cevap: İdam hükmü infaz edilen bir Müslüman da aynen diğer Müslümanlar gibidir; ölülere uygulanan bütün hüküm ve gelenekler onun hakkında da uygulanır. |
Soru 261: Canlı bir insanın bedeninden kopmuş olan etli kemiğe dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi? Cevap: Mezkur durumda meyyite dokunma guslü farz olur. |
Soru 262: Çekilen dişin üzerinde gelen diş etine dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi? Cevap: Hayır, guslü gerektirmez. |
Soru 263: Elbisesiyle birlikte defnolunan şehide dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi? Cevap: Mezkur şehide dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirmez. |
Soru 264: Ben Tıp Fakültesi'nde okuyan bir öğrenciyim. Otopsi esnasında bazen ölünün bedenine dokunmak zorunda kalıyorum. Elbette, biz bu ölülerin Müslüman ölüler olduklarını bilmiyoruz. Fakat, yetkili kişiler kesin olarak onların gusül verilmiş olan Müslüman ölüleri olduğunu söylüyorlar. Bunlara atfen bu ölülere dokunduktan sonra namazla ilgili olarak görevimizin ne olduğunu ve üzerimize meyyite dokunma guslü farz olup olmadığını açıklamanızı rica ediyoruz. Cevap: Bir ölüye gusül verilmiş olduğu size ispatlanmadıkça ve bu hususta şüphede olduğunuz sürece, o ölünün bedenine veya ondan kopan uzuvlarına dokunmak guslü farz kılar ve meyyite dokunma guslü yapmadıkça namaz sahih olmaz. Ama; eğer ona gusül verilmiş olduğu ispatlanırsa, onun guslünün doğru verilip verilmediğinde şüphe edilse bile onun bedenine veya ondan kopan uzuvlarına dokunmak guslü gerektirmez. |