Soru 970: Vakfedilmiş bir arazide üç su kuyusu bulunmaktadır. Birkaç yıldan beri süren kuraklık nedeniyle belediye vakfın şer'î yöneticisinden bu çeşmelerden ikisini ahalinin içme suyunu temin etmek için kiralamıştır. Bölgedeki talebelere ve vakfedenin evlâtlarına vakfedilen üçüncü çeşmenin suyu ise çekilip kurmuş ve onun suyuyla sulanan araziler kıraça dönüşmüştür. Şim-di Şehir Arazi Dairesi bu yerlerin kıraç yerler olduğunu iddia ediyor; acaba bu yerler birkaç yıl ekilmediği için kıraç yerlerden mi sayılır? Cevap: Vakfedilen arazi birkaç yıl ekilmese bile, ekilmediği için vakıf olmaktan çıkmaz. |
Soru 971: İmam Rıza'nın (a.s) mukaddes türbesine vakfedilen bazı arazilerin alanı içerisinde mera ve orman da bulunmaktadır. Bazı yetkili kuruluşlar, mera ve ormanlarla ilgili kanunlara dayanarak bu mera ve ormanlara enfal hükmünü uygulamışlardır. Acaba vakfedilen emlâkin alanındaki bu mera ve ormanlara vakıf alanındaki diğer araziler gibi vakıf hükümleri uygulanır mı ve onlara vakıf muamelesi yapılması farz mıdır? Cevap: Vakfedilmiş arazinin etrafındaki orman ve meralar eğer vakıf alanından sayılıyorsa, bu durumda vakıf hükmünde olup vakfa tâbidirler, onlara enfal ve umumî mallar hükmü uygulanmaz. Vakıf alanının ve miktarının teşhisinde ise, bölgenin örfüne ve bu konuda uzman kişilerin görüşüne başvurulması gerekir. |
Soru 972: Birkaç arsa kırk yıl önce yetimlerin korunması ve idaresi için vakfedilmiş ve o zamandan beri aynı amaçla vakıf devam etmiştir; Vakıflar Müdürlüğü tarafından onaylanmış belli bir yöneticisi de bulunmaktadır. Fakat son zamanlarda bu arazinin üç yüz seneden beri vakıf olduğunu gösteren ve orijinal eski belge üzerinden istinsah edildiği iddia edilen âdî bir belge ortaya çıkmış. Daha eski olduğu iddia edilen vakıf belgesinin orijinalinin mevcut olmadığı, mevcut âdî nüshanın ise noksan olduğu, onda yöneticinin tayin edilmediği ve geçmişte oraya vakıf muamelesi yapıldığına dair bir belirti bulunmadığı ve özellikle de onu elinde bulunduran ve onda tasarruf edenlerin bunu inkâr ettikleri ve daha önce vakıf olduğunun meşhur olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, acaba böyle bir belge yetimhane yapılması doğrultusundaki yeni vakfın gereğini yerine getirmeye engel olabilir mi? Cevap: İster aslı olsun, ister aslından kopya edilmiş olsun sadece bir vakıf belgesinin varlığı vakıf için şer'î bir delil oluşturmaz. Dolayısıyla önceki vakıf muteber bir delille ispatlanmadığı sürece şimdi uygulanmakta olan yeni vakfın sıhhatine, geçerliliğine ve ona uymanın caizliğine hükmedilir. |
Soru 973: Bir kişinin Seyyid'uş-Şüheda (İmam Hüseyin -a.s-) adına hüseyniye yapılması için vakfettiği kö-yün umumî yola dönüştürülmüş hüseyniye arsasından şimdi sadece 42 metrekare kalmıştır; bu miktar arsanın hükmü nedir? Acaba vakfeden kişinin onu tekrar kendi mülküne geçirmesi caiz midir? Cevap: Arsanın yola dönüştürülmesi eğer şer'î bir şekilde vakıf akdinin okunup vakıf yöneticisine veya vakıf amacına teslim edildikten sonra gerçekleşmişse, vakfedilen yerden geri kalan bölüm vakıf olarak kalır ve vakfeden kişinin onu geri alması caiz değildir; aksi durumda o yer vakfeden kişinin mülkiyetinde olup ona aittir. |
Soru 974: Mirasta hissesi olan bazı mirasçıların onun tamamını vakfetmeleri caiz midir? Ve acaba vakıf akdinin sadece onlar adına yapılması sahih midir? Cevap: Onların, mirastan sadece kendi hisselerine düşeni vakfetmeleri sahihtir. Fakat öteki mirasçıların hisseleriyle ilgili vakıf fuzulî olup sıhhati onların iznine bağlıdır. |
Soru 975: Bir kimse, bir arsayı oğullarına vakfetmiş, ama onun ölümünden sonra Vakıflar Müdürlüğü mezkur yerin vakıf niteliğine dikkat etmeksizin vakfı onun kızları ve oğulları adına kaydetmiştir; acaba bu kayıt işlemi mezkur yerden yararlanmada kızlarının oğullarına ortak olmasına sebep oluşturur mu? Cevap: Vakfedilen yerin sırf Vakıflar Müdürlüğü'nce kızların adına da kaydedilmesi, kız evlâtların vakıfta erkek evlâtlarla ortak olmaları için yeterli değildir. Dolayısıyla, eğer yerin sadece erkek evlâtlara vakfedildiği ispatlanırsa, bu durumda vakıf sadece onlara ait olur. |
Soru 976: Su yolu üzerindeki bir mülk yüz sene önce umum yararına vakfedilmiş ve mevkuf arazilerin satışının batıl olduğuna dair kanuna binaen, o mülkün vakıf olduğuna dair resmî bir senet düzenlenmiştir. Fakat şimdi devlet bu yerden maden taşları çıkararak yararlanmaktadır; acaba bu yer enfalden mi sayılır, yoksa vakıf mıdır? Cevap: Eğer oranın şer'î bir şekilde vakfedildiği ispatlanırsa, özel veya kamu sektörünün o yeri mülkiyetine geçirmesi caiz değildir; yer vakıf olarak kalır ve ona vakfın bütün hükümleri uygulanır. |
Soru 977: Bir eğitim merkezi binasında laboratuar odası olarak kullanılan bir oda var ki, geçmiş senelerde bitişiğindeki mezarlıktan ayrılan bu odanın arsası mezkur mezarlığa aittir. Bitişikteki arsanın hâlâ mezarlık olarak kullanıldığı dikkate alındığında, bu laboratuar odasında namaz kılan öğretmen ve öğrencilerle ilgili hükmü açıklar mısınız? Cevap: Laboratuar odasının bulunduğu arsanın, cenazelerin defnedilmesi için vakfedildiği ispatlanmadıkça, orada kılınan namaz ve diğer tasarrufların sakıncası yoktur. Fakat muteber bir delille laboratuar odası yerinin sadece cenazelerin defnedilmesi için vakfedildiği is-patlanırsa, bu durumda onu eski hâline çevirmek, cenazelerin defnedilmesi için boşaltmak farzdır; orada sonradan yapılan binaların gasp olduğuna hükmedilir ve orada namaz kılmak sahih değildir. |
Soru 978: Ayrı kişiler tarafından vakfedilmiş ve ayrı kimselerin yararına sunulmuş, fakat birbirine bitişik iki vakıf dükkan var. Her iki dükkanı da kiralayan kişi bunların birisinden diğerine veya özel geçidine kapı açabilir mi? Cevap: Bir vakıftan yararlanmak ve tasarrufta bulunmak, öteki vakfın yararına da olsa, vakfın şartlarına uygun ve yöneticisinin izniyle olmalıdır. Birbirine yakın veya bitişik iki vakfın da kiracısı olan kimse, sırf ötekinin de vakıf olduğu gerekçesiyle vakıfların birinden diğerine kapı veya yol açarak onun üzerinde tasarruf hakkına sahip değildir. |
Soru 979: Bazı merkez ve evlerdeki sanat eseri, antika kitapların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya oldukları ve korunmalarının zor olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu kitapların ilk vakıf hâllerinin korunması şartıyla şehir merkez kütüphanesine aktarılması ve kütüphanenin bir bölümünün bu merkezlerin tasarrufuna bırakılması önerilmektedir; acaba bu iş caiz midir? Cevap: Vakfedilen bu sanat eseri, antika ve değerli kitaplardan belli bir yerde yararlanılmasının şart koşulduğu anlaşılırsa, kitapları herhangi bir yolla zayi olmaktan koruyarak bu şarta uymak mümkün olduğu sürece, onları özel yerlerinden başka bir yere aktarmak caiz değildir; aksi durumda onları yerlerinden çıkararak korunacaklarına emin olunan başka bir yere aktarmanın sakıncası yoktur. |