• Nombre de visites :
  • 4362
  • 4/2/2008
  • Date :

İMAM SECCAD'IN (a.s.) ve DUA

İMAM SECCAD (a.s.) ve DUA

   İslam toplumu inhirafa duçar olup refah isteme ve dünyaya kapılma duygusu ona hakim olmuş, siyasî, ahlakî ve içtimaî fesat onu kuşatmıştı. Baskı aynen bir kanser gibi toplumun her zerresine öyle kök salmıştı ki, nefes almak için en küçük bir baca dahi bırakmamıştı. Böyle bir durumda İmam Seccad (a.s.) İslamî akaid ve kültürün bir kısmını açıklamak için duadan yararlanarak yeniden halkın ibadet ve kulluk etmeğe yönelmesi için onlarda bir canlılık yarattı. Bu dualardan asıl amaç ibadet idiyse de onların aralarında bulunan bazı tabirleri nazara almakla İmam'ın ehemmiyet verdiği siyasî mefhumlar biraz da olsa tanınabilir.

   Elli duadan fazla miktarda duayı içeren "Sahife-i Seccadiye"de İmam Seccad'ın (a.s.) dualarından sadece bir kısmı bir araya toplanmıştır. Bu hususta derlenen diğer mecmuaların sayısı "Meşhur Sahife-i Seccadiye" ile altıya ulaşmaktadır ve bunların bazısı yüz seksenden fazla duaya hâizdir.[1]

   Bu dualar sadece Şia'nın arasında değil Ehl-i Sünnetin dilinde bile mevcuttur[2] ve bu da İmam Seccad'ın (a.s.) dualarının o günkü toplumu etkilediğini ve her iki büyük ve ilk İslamî fırkanın, o dualardan Allah'a doğru bir yol, halk ile Allah arasında bir bağlantı olarak yararlandıklarını gösterir.

   O Hazretin duaları arasında "Muhammed ve Âl-i Muhammed'e Salavat" ibaresi çok tekrar edilmiştir ve bu tabiri içermeyen dua pek azdır. Hatta Ali ismiyle çocukları adlandırmak Benî Ümeyye hakimleri tarafından beğenilmediği ve böyle bir şey cezalandırmaya şayan bir suç olarak nitelendiği ve bu bahaneyle halk tehdit edildiği, kanun namına arandığı ve Benî Ümeyye sultanlarının işi Emir-ül Müminin'e (a.s.) küfretmekten başka bir şeyle ilerlemediği, düzelmediği bir zamanda[3] bu tabiri kullanmak kendi değerini iyice göstermektedir. "Muhammed ve onun tertemiz, seçkin ve ethar evlatları"[4] tabirlerine benzer tabirler de defalarca tekrar edilen örneklerdendir.

İmam'ın Muhammed ve evlatları arasında bağlantı kurması, Allah'ın salavat gönderme hususundaki emrine dayalı olup Şia inançlarını açıklamak için büyük bir önem taşımaktadır.

   İmam'ın "Sahife"deki mazmunlarını, tabirlerini nakletmeden önce Muhammed (s.a.v.) ve evlatlarının bağlılığını sağlamlaştırma hususunda İmam Seccad'tan (a.s.) nakledilen bir rivayeti zikretmemiz yerinde olur. İmam Seccad'ın (a.s.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Alimin Peygamber'e salavat göndermesini Allah farz kılmış ve bizi de ona eklemiştir. Peygamber'e salavat gönderip bize göndermeyen biri salavatını eksik bırakmış, tamamlamamış ve Allah'ın emrine itaat etmemiş olur."[5]

"Sahife"nin siyasî, dinî içeriklerinden biri "imamet" mevzusunu dile getirmesidir. Bu mevzu Ehl-i Beyt'in onu ve İslam toplumunun önderliğini ele almak için daha layık ve hak sahibi olduklarına ilaveten masumluk ve yüce İslam Peygamberinin ilimlerinden yüksek bir düzeyde yararlanma yönlerini de İslamî bir mefhum şeklinde beyan etmiştir. Şimdi o tabirlerden bir kaçını burada naklediyoruz:

"Allah'ım! Yeryüzünde kendi hükümetin için seçtiğin, ilim hazinelerini kendilerine verdiğin, Kendi dininin koruyucuları kıldığın, yeryüzündeki halifelerin ve kullarına kendi hüccetin olarak tayin ettiğin ve kendi iraden ile kendilerini her kötülük ve pislikten tertemiz ve beri kıldığın ve sana ebedî cennetine kavuşmak için vesile seçtiğin Muhammed'in athar Ehl-i Beyt'ine salavat, rahmet gönder."[6]

Başka bir duada da şöyle buyurmuş:

  "Allah'ım! Hilafet makamı senin halifelerine ve kullarının arasından seçtiğin kimselere ve bu makamı kendilerine mahsus kıldığın yüce bir derecede senin emanetlerini taşıyanlara mahsustur. Ama başkaları bunu onlardan aldılar... Öyle ki senin seçtiğin kimseler ve halifelerin zalimler karşısında mağlup oldular, yenilgiye uğradılar ve hakları zayi oldu. Rabbim! Onların evvelden sonuna kadar olan düşmanlarına, kendi düşmanlarının zulmüne rıza gösteren kimselere, onların izleyicilerine ve onlara uyanlara lanet gönder."[7]

  "Allah'ım! Kullarının arasından seçilme nimetine mahsus kıldığın mümtaz kulların olan Muhammed (s.a.v.) ve pak hanedanına salat ve selam gönder ve emrettiğin şekilde onları dinlemeye ve itaat etmeye bizleri muvaffak eyle."[8]

İMAM SECCAD (a.s.) ve DUA

  "Allah'ım! Sen her zamanda bir imamı kulların için bayrak ve yeryüzünde hidayet meşalesi karar kıldın. Kendin ile onun arasında doğrudan bir bağlantı kurduktan, onu senin razılığına ermek için vesile kıldıktan, onun emrine uymayı farz ve ona uymamaktan sakındırdıktan, onun emirlerine göre amel etmeye emir verdikten ve nehyine mürtekip olmayı yasakladıktan sonra kendi dinini teyit buyurdun. O, öyle bir İmam'dır ki, kullarından hiçbirinin ondan öne geçmesine ve ondan ayrılmasına izin vermedin. Bir İmam ki, onu sana yönelenlere emniyet kanalı ve senin inayet ve hidayetine sarılanlara sağlam bir iman, bütün alemlerin iftiharı ve müminlerin sığınağı karar kıldın...

Allah'ım! Kendi kitap, kanun ve şeriatını ve Peygamberinin sünnetini onun vesilesiyle yücelt, ayakta tut ve dininin zalimler tarafından uçuruma sürüklenen öğreti ve maariflerini onların vesilesiyle dirilt, zalimler tarafından senin yolunda çıkarılan inhiraf ve sapmaları onların eliyle kendi dininin eteğinden kazı ve yolundaki tehlikeleri onun vesilesiyle ortadan kaldır. Bizleri ona itaat eden ve onun rızasını kazanan kimselerden kıl."[9]

   Yukarıdaki cümlelerden İmam'ın Şii mefhumundaki itikadî imamet ilkesini İslam'ın itikadî konularının en önemlisi olarak yaymada yılmadan telaş ettiği iyice anlaşılıyor. Ehl-i Beyt hakkındaki bu methlere benzer övgüler Nehc-ül Belağa'da da bol bir miktarda göze çarpmaktadır.

  Masum İmamların genelde en önemli görevlerinden birinin kendilerini Allah tarafından tayin edilen imam olarak halka tanıtmaları olduğuna burada değinmeliyiz. Aynen Emir-ül Müminin'in (a.s.) Kûfe mescidinde değinildiği üzere, Ehl-i Beyt kalıbındaki "Gadir hadisini" izhar etmekte onların makamını iyice açıklamış olduğu gibi. Buna ilaveten Ehl-i Beyt'in zulme uğrayıp halkın arasında münzevi olması Şamlıların Seffah'ın karşısında Resulullah'ın (s.a.v.) Benî Ümeyye'den başka bir Ehl-i Beyt'i yoktur, dedikleri gibi bu durum İslam ülkesinin diğer mıntıkalarında da çıkmasın diye Resulullah'ın (s.a.v.) gerçek Ehl-i Beyt'inin tanıtılması gerekiyordu. İmam Seccad (a.s.) Şam'a götürüldüğü zaman (meşhur olduğu gibi) hem hutbede ve hem de muhtelif şahıslarla konuşmalarında Ehl-i Beyt'i tanıtmak için bir takım sözleri dile getirdi. Bu hadisi rivayet eden İbn-i A'sem şöyle naklediyor:[10]

  Resulullah'ın (s.a.v.) hanedanını "Tuma" adındaki bir kapıdan Şam'a getirip diğer esirlerin bekletildikleri mescidin kapısının eşiğinde onları beklettiler. Bu sırada yaşlı biri onlara yaklaşıp şöyle dedi:

  "Allah'a şükürler olsun ki sizi öldürdü ve halkı sizin ihtişamınızdan kurtardı ve Emir-ül Müminin'i size musallat etti."

İmam Seccad (a.s.) ona şöyle dedi: Ey ihtiyar! Hiç Kur'an okudun mu?

Evet, okudum.

"Ben yakınlarımın hakkında iyilik etmekten başka bir mükafat istemiyorum" ayetini okudun mu?

Evet, okudum.

Ey yaşlı! Yakınlar biziz.

Beni İsrail suresindeki "yakınlarının hakkını ver" ayetini hiç okudun mu?

Evet, okudum.

Yakınlar biziz.

"Bilin ki bir şeyden ganimet aldığınızda, faydalandığınızda onun beşte biri Allah ve Resulü ve yakınlarınındır" ayetini okumuş muydun?

Evet, okudum.

Ey ihtiyar! Yakınlar biziz.

"Allah, siz Ehl-i Beyt'ten pislikleri giderip sizi tertemiz kılmak ister" ayetini okudun mu?

Evet, okudum.

  Ey ihtiyar! Allah'ın tathir ayetini sadece bizlere mahsus kıldığı Ehl-i Beyt'iz biz.

  Yaşlı adam tam bu sırada biraz susup pişman oldu ve şöyle dedi: Allah'ım! Ben ona söylediklerimden ve bunlara karşı düşmanlık beslediğimden dolayı sana sığınıyorum. Allah'ım! Ben Muhammed (s.a.v.) ve Âl-i Muhammed'in düşmanlarından nefret ediyorum, onlardan uzağım.

  İmam Seccad (a.s.) siyasi konuların yanı sıra bu dualar kalıbında "tevhid" ve benzeri konular hakkındaki doğru İslamî akideleri açıklıyordu. Bir zaman bazılarının Allah'ı mahluklara benzettiğini duyunca öfkeli bir halde Peygamber'in kabrinin yanına gelip bir dua biçiminde gerçek tevhid anlayışını dile getirip, teşbihe inanmanın yanlış olduğunu belirtti.[11]

  Benî Ümeyye'nin yozlaştırdığı, aziz İslam'ı alaya aldığı ve iğrenç, çirkin hedeflerine ulaşmak için İslam'ı alet olarak kullandığı bir toplumda İmam Seccad'ın (a.s.) bu duaları terennüm etmesi, uzun uzadıya ağlayıp inlemeleri o zamanın aldatılmış ve uykuya dalmış halkı için eğitici ve sarsıcı bir ders sayılıyordu. İmam Kerbela faciasını da anarak uzunca ve hazin bir şekilde ağlıyor ve şöyle diyordu: Yakub Yusuf'un –muhakkak öldüğünü bilmediği halde onun uğrunda- öyle ağladı ki gözlerinin karası gitti ama ben Resulullah (s.a.v.) hanedanının en iyi şahıslarından on altısının nasıl kanlarıyla yoğrulduğunu kendi gözlerimle gördüğüm halde nasıl ağlamayayım. Böylece İmam'ın hazin ağlayışları büyük bir ölçüde halkı kanlı Kerbela vakıasına, onun üzerinde titizlik göstermeye ve hedeflerinin kökenini araştırıp bulmaya yönlendiriyordu.[12]

------------------------------------------------------------

[1]- Ez-Zarîe (Akaa Buzurg Tahrani), c: 15, s: 18-20.

[2]- İbn-i Ebil Hadid, c: 11, s: 192, c: 6, s: 178-186, c: 5, s: 113.

[3]- İbn-i Ebil Hadid, c: 13, s: 220/Ensab-ul Eşraf (Belazuri), c: 1, s: 184.

[4]- Sahife-i Seccadiye, Dua: 6, Bölüm: 24.

[5]- Tarih-i Curcan, s: 188.

[6]- Sahife-i Seccadiye, Dua: 47, Bölüm: 56.

[7]- Sahife-i Seccadiye, Dua: 48, Bölüm: 9-10.

[8]- Sahife-i Seccadiye, Dua: 34, Bölüm: 5.

[9]- Sahife-i Seccadiye, Dua: 47.

[10]- İbn-i A'sem, c: 5, s: 242-243.

[11]- Keşf-ül Ğumme (İrbili), c: 2, s: 89, Tebriz baskısı.

[12]- Bkz: Taberi, c: 5, s: 196-212-213. Beyrut İzzüddin basımı.

 

HZ. İMAM ZEYNEL ABİDİN (AS)

İmam Zeyn-ul Abidin (as)'ın Mektubu

İmam Seccad'ın (a.s) İmamet Dönemi

İMAM ZEYN-UL ABİDİN (as)'IN KISACA HAYATI

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)