• Nombre de visites :
  • 3122
  • 24/10/2007
  • Date :

İnsan Muhtar Bir Varlıktır

insan muhtar bir varlıktır
      İnsanın muhtar bir varlık olduğu ve bütün eylem ve işlerini kendi irade ve ihtiyari ile yaptığı en kesin konulardan biridir. Her insan bütün ruhsal özellik ve duygularını kendi içinde idrak ve ihsas ettiği gibi, böyle bir özelliğe sahip olduğunu da bizzat kendi idrak ve ihsas etmektedir. İnsanın bu idraki hata etmesi mümkün olmayan ilm-i huzuri türündendir. İnsanın ilm-i husuli diye adlandırılan kavramsal bilgilerinde şüphe etmesi veya bu tür bilgilerinde hata ve yanılgıya kapılması imkan dahilinde olabilir. Ama bizzat kendi zatında idrak ettiği ilm-i huzuri bölümüne giren idrak ve ilimlerinde şüphe etmesi veya bu bilgisinde hata ve yanılgıya düşmesi söz konusu olamaz. İnsan her şeyden şüphe etse bile, kendi zatında varlığını hissettiği duygu ve ihsaslarında şüphe edemez. İşte insanın muhtar oluşu bu türden bir gerçektir. Bizim hepimiz, kendi vicdanımıza müracaat ettiğimizde bir sözü konuşup konuşmamakta, bir yemeği yiyip yememekte veya elimizi hareket ettirip ettirmemekte serbest ve muhtar olduğumuzu hissetmekteyiz. Bizim hepimiz, acıkıp da bir yemeği yemeye karar verdiğimizde, susayıp da bir suyu içmek istediğimizde veya temiz ve saf bir yolu taşlı bir yola tercih ettiğimizde bunları yapmaya mecbur olmadığımızı ve istersek bunların tersini de yapabileceğimizin farkındayız. 

    Bizim hepimiz, hangi din ve kültüre sahip olursak olalım, bütün insanların kanun, hak ve hukuklara riayet etmesini bekliyor, bunun dışına çıkanları kınıyor ve hatta gerekirse, cezalandırıyoruz. Eğer insanlar yaptıkları işlerde muhtar olmasaydı, bunların hiç biri bir anlam taşımaz ve bizim bu yaptıklarımız zulüm ve delilsiz eylemler sayılırdı. Zira bu taktirde yerin çekim gücüyle düşerek birinin kafasını kıran taşla, başkasının hakkına tecavüz eden bir insan arasında bir fark kalmıyor. Nasıl ki, taş yaptığından sorumlu tutularak kınanıp cezalandırılmazsa, bu durumda insan da aynı hükme girer. O halde insan da yaptığından dolayı sorumlu tutularak kınanıp cezalandırılamaz. Oysa ki, böyle bir düşünce hiçbir insanın aklından bile geçmez.

     Konunun ilginç yönü şu ki, hatta fikirsel olarak insanın muhtar olmadığını savunanların kendileri bile amele gelince, insanın hür iradesini kabul etmek zorunda kalıyorlar. Meselâ, birisi onların hakkına tecavüzde bulunursa, onu kınıyor, hatta onun cezalandırılmasını talep ediyorlar.

    Oysa insan hür irade sahibi olmazsa, ne onu yaptığı suçlardan dolayı kınamak doğru olur, ne de cezalandırmak. O halde insanın muhtar oluşu kesin olup şüphe götürmeyen bir konudur. 

    Mevlana"nın İnsanın Muhtar Oluşuna Getirdiği Deliller

    Ünlü düşünür ve arif Mevlana, değerli eseri Mesnevi"nin bir çok yerinde insanın muhtar bir varlık olduğunu ele alarak onu bir çok delillerle ispatlamıştır. Mevlana"nın insanın muhtar oluşuna getirdiği delilleri şöyle sıralayabiliriz:

    1- İnsan muhtardır. Zira her insanın bizzat kendisi bunu idrak etmektedir. Mevlana şöyle der: "Şüphesiz biz muhtarız. Zira varlığı hissedilen bir şeyi inkar etmek olmaz"[1]

    2- İnsanın seçim ve karar almada tereddüde düşmesi onun muhtar olduğunu göstermektedir. Mevlana şöyle der: "Yarın bunu mu yapayım? Şunu mu?" demen ey genç, muhtar oluşunun delilidir. İki iş arasında tereddütte kalmaktayız. İhtiyar olmazsa, bu tereddüt nasıl olabilir? Hiç "bunu mu yapayım? Şunu mu?" diyenle iki eli kolu bağlı olan bir olur mu?" [2]

    3- Emir, nehiy, va"d ve vaid, sevap ve ceza ihtiyarın varlığını kanıtlıyor. Mevlana şöyle der: "Kur"an baştan sona emir, nehiy ve va"d ve vaidlerle doludur.

    Mermer taşına emredildiğini kim görmüştür? Bu yüce alemi icat eden Allah, nasıl cahilane emir, nehyedebilir? Hiçbir kimse, taşa gel demez. Hiçbir kimse, çakıldan vefa aramaz. Hiçbir kimse, taşa geç geldin demez. Hiçbir kimse, ağaca beni niçin vurdun demez. Muhtar olandan gayrisine emir, nehiy, öfke, ikram ve kınama olamaz."[3]

    4- İnsanın yaptığı işlerden lezzet alması onun muhtar olduğunu kanıtlıyor. Zira kerhen yapılan işlerden lezzet alınmaz. Mevlana bu konuda şöyle der: "Hiç kerhen yapılan işlerde lezzet olur mu? Oysa sen günaha koşa koşa gidiyorsun! Kim böyle neşeyle kerhen yapılan işe gider? Oysa insanlar sapıklığa oynayarak gitmekteler." [4]

    5- İnsanın yaptığı yanlış işlerden dolayı pişman olup vicdan azabı duyması onun muhtar oluşundandır. Mevlana bu konuda şöyle der: "Bizim öfkemiz ihtiyarın delilidir. Bizim utanç duymamız ihtiyarın delilidir. Eğer ihtiyar olmasaydı, bu utanç duymam niçindir? Bu teessüf etmem, vicdan azabı duymam ve kendimi kınamam niçindir? Eğer cebir olsaydı pişmanlık olmazdı, eğer zulüm olsaydı gözetleme olmazdı." [5]

    Velhasıl insanın muhtar oluşu vicdani ve açık bir konudur. Bunda şüphe etmek olamaz. Bütün öğretim, eğitim, kanunsal düzenler ve ilahi dinler bu ilke üzere kurulmuştur. 


[1]- Mesnevi Beşinci Defter

[2]- A. Kaynak * *

[3]- A. Kaynak * *

[4]- A. Kaynak Dördüncü Defter

[5]- A. Kaynak Birinci Defter

Mevlana ve İnsan 1

İnsanın yaratılış gayesi Kurân’dır

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)