• Nombre de visites :
  • 1548
  • 5/4/2009
  • Date :

Ortadoğu’nun Tapusu Bizde 1

ortadoğu

  Bu tapuların kopyaları konteynırlar, tırlar dolusu olarak Filistin´e gönderildi, Filistin yönetimine. Yüzlerce yıl boyunca Osmanlı döneminde gayr-ı menkullerin kimlerin eline, nereye gittiği, kimlerin hâkimiyetine geçtiği, bütün bunlar tapuları ile bizdedir ve kopyaları teslim edilmiştir. Tapu kayıtları Osmanlı arşivlerindedir. Filistinlilerin, İsraillilerin elinde arşiv bile yok.

  Önümüzdeki yıllarda Türkiye bölgede çok daha aktif bir hale gelecektir. İsrail üzerinde çok daha ciddi bir caydırıcı güç haline gelecektir. Filistin davasını en güçlü savunan ülkelerden bir tanesi haline gelecektir. Sadece Filistin´e değil bölgedeki bütün meselelere müdahil olacaktır. Türkiye kapalı kapılar ardında etkin bir mücadele yürüten, doğru sözler söyleyen ve başarılı olan bir ülkedir.

KONUŞAN: Osman Toprak

 

Mustafa İslamoğlu Kahire´deki hastanede Gazzeli yaralıları ziyaret ediyor. Ziyaret esnasında ağır yaralı bir Gazzeli´ye "Nasıl yaralandın, olay nasıl oldu?" diyor. Gazzeli: "Olay, Osmanlı bu toprakları terk ettiğinde oldu." diyor. Osmanlı bu toprakları terk ettiğinde neler oldu buralarda?

  Osmanlının çözülmesiyle sadece Filistin meselesi değil, Ortadoğu meselesi temelden başlamış oldu. Osmanlı topraklarında pek çok devlet ilan edildi. Bu devletlerin büyük çoğunluğu bugün çatışma halinde, kriz halinde.

  Osmanlı´nın ardından Filistin İngiliz işgali altına girdi, ardından da İsrail devleti kuruldu. Filistin o zamandan beri sahipsiz bir devlet. Sadece Filistin değil mesela Irak da Osmanlı´nın çözülmesiyle mesele oldu. Ürdün gibi yapay devletler de bununla alakalı. Bugünü ve bu dönemi anlamak için gerçekten de Osmanlı dönemini iyi bilmek gerekir.

  O toprakların nasıl el değiştirdiğini bilmek gerekir. Osmanlı´dan sonra gelişen süreci çok iyi değerlendirmek lazım. Sadece İsrail´in kuruluşu meselesi değil, Ortadoğu´nun genelinde sağlam yapıların oluşturulamamasından, kalıcı devletlerin ve iktidarların oluşturulamamasından, sağlıklı sınır çizimlerinin yapılamamasından, 20. yüzyıl şartlarında bölgesel statükonun tamamen Batı´nın istediği tarzda bölgenin gerçeklerinin tersine, aleyhine belirlenmiş olmasından kaynaklanan meseleler vardır.

  Filistin meselesi Osmanlı meselesidir aynı zamanda. Bugünü anlamak için sadece İsrail´in kuruluşundan, 1948´den beri olanlara değil daha öncesine de bakmak lazım. Bölgenin tamamını anlayabilmek için Birinci Cihan Harbi şartlarına bakmamız, o şartları yeniden hatırlamamız lazım. Mesela 22 gün boyunca Gazze bombalanırken Türkiye´de kimse Osmanlı´nın Gazze savaşlarından bahsetmedi.

  Siz aslında bundan bahsettiniz. Bir yazı yazdınız ve 1917´de Osmanlı ordusunun, Anadolulu askerlerin İngilizlere karşı savaşını hatıralarından örneklerle anlattınız. Anadolulu askerlerin günlüğünü yayınladınız, günlükte askerlerimiz, "Ah intikam!" diyordu.

  Oradaki askerin şahsî anıları, hatıraları o. Biz daha üst perdeden, üst bakış olarak olayı görmemiz lazım. İngilizler Süveyş kanalına nasıl girdiler, o Kanal savaşları neydi, Süveyş kanalından Kudüs´ün teslim oluşuna kadar İngilizlerle nasıl savaşıldı, bunları bilmemiz gerekiyor. O bölgede çok yoğun savaşlar yaşanıyor. Bugün İsrail Gazze´yi bombalarken adını duyduğumuz şehirlerde, yerleşim birimlerinde o dönemde Osmanlı-İngiliz savaşlarında çok şiddetli çatışmalar yaşandı. Birinci Gazze savaşı, İkinci Gazze savaşı, Üçüncü Gazze savaşı üç tane büyük savaş var. 85 bin İngiliz ordusuna 30 bin kişilik Osmanlı askeri ve milisleri direnmeye çalışıyor.  O dönemde orda savaşan insanlar bizim Anadolu´dan giden çocuklardı. Lüleburgaz´dan, Afyon´dan, Trabzon´dan vs. Gazze savaşları bir nevi Çanakkale savaşıdır. Çanakkale savaşında da şehitlikleri gördüğünüz zaman imparatorluk coğrafyasının her bölgesinden isimler görürsünüz. Gazze´de de öyleydi.

  Hani "Araplar Osmanlı´yı arkadan vurdu." söylemi var o dönemler için. Böyle bir şey o bölgede yok. Arapların büyük çoğunluğu genel olarak Ortadoğu savaşlarında Osmanlı´nın yanındadır. Osmanlı´nın yanında savaşmasalardı bugün Ortadoğu´yu yöneten aileler olacaklardı. Osmanlı kaybettiği için onlar da kaybetti. Şu an güçsüz ve zayıf aileler Arap dünyasına hâkim durumda. Gazze savaşlarında İngiliz birliklerinin içinde Yahudi birlikleri vardı.

  Bilhassa casusluk vazifesi yapıyorlar...

Sadece casusluk değil milisler vardı, askerî birimler vardı ayrıca bölgedeki Yahudiler İngiliz ordusuna erzak taşıyordu. Buna kimse değinmiyor tabii.

  Yahudilerin bütün bunları yaparken bir hesabı vardı; Filistin´e yerleşmek, Siyonizm’i gerçekleştirmek ve burada devlet kurmak.

  Siyonizm daha geniş bir hikâye. Sultan 2. Abdülhamid´e bu teklif ediliyor, borçlarınızı ödeyelim, Filistin´den toprak alalım, diye. Abdülhamid, Yahudilere Filistin´den toprak satışını yasaklıyor. Onlar da oradaki Arapların üzerinden muvazaalı biçimde toprak almaya başlıyorlar. Abdülhamid o zaman Filistin´i, Gazze´yi şahsî mülkü ilan ediyor. Şahsî mülk olunca da satılamıyor. Bir devlet oradan çekilince bu topraklar başka bir devlete geçemiyor.

  Daha sonra İttihat ve Terakki şahsî mülkü değiştirip toprağı devletleştiriyor. O zaman Osmanlı çekilince topraklar İngiliz devletinin oluyor. Şahsî mülk olarak kalsaydı alamayacaklardı. Abdülhamid´in çok ileriyi gören bir tarafı var ve fakat olanlar oldu.

  Genel olarak, bölge nasıl elden çıktı, hangi pazarlıklar yapıldı, yeni kurulan devletler kimlerin kontrolü altında idi, bunları çok dikkatli araştırmadan, analiz etmeden bugünkü şartları da, hadiseleri de anlayamayız.

Cumhurbaşkanımızın, yine İsrail´in böyle saldırganlaştığı bir anda, "Filistin´in tapusu bizde." şeklinde bir açıklaması olmuştu. Bu açıklamayı nasıl değerlendirmek gerekir?

  Filistin´in tapusu bizde tabii. Sadece Filistin´in değil bütün Ortadoğu´nun tapusu ve tarihi de bizde. Dört yüz yıllık tarihi bizde. Kudüs´ün tapusu da bizde. Bu tapuların kopyaları konteynırlar, tırlar dolusu olarak Filistin´e gönderildi, Filistin yönetimine. Yüzlerce yıl boyunca Osmanlı döneminde gayr-ı menkullerin kimlerin eline, nereye gittiği, kimlerin hâkimiyetine geçtiği, bütün bunlar tapuları ile bizdedir ve kopyaları teslim edilmiştir. Tapu kayıtları Osmanlı arşivlerindedir. Filistinlilerin, İsraillilerin elinde arşiv bile yok.

  Cumhurbaşkanı´nın sözlerinin siyasal okunuşu şu anlama gelmektedir; bu bölgede en çok söz söyleme hakkına sahip insanlar bizleriz. Bugün Kudüs´e giderseniz, çarşıya bakarsanız o çarşının hâlâ yüzde yetmişinin Osmanlı eseri olduğunu, eski Kudüs´ü çevreleyen surların en son Kanuni Sultan Süleyman zamanında restore edildiğini, surların önündeki en büyük caddenin hâlâ bugün Sultan Süleyman Caddesi olduğunu görürsünüz.

Siyonizm ve Üstün Irk İnancı

4.Filistin Savunma Konferansı

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)