• Nombre de visites :
  • 3260
  • 24/10/2007
  • Date :

Babanın Bedduası

beddua

    İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyuruyor:
    Ben babamla birlikte karanlık bir gecede Ka"be"yi tavaf ediyorduk. Ka"be"nin etrafı sakinleşmişti, ziyaretçiler uykuya dalmışlardı. Aniden yürek yakan bir ses duyduk. Biri Allah"ın dergâhına yönelerek insanı etkileyici içten bir acıyla yalvarıp ağlıyordu.
    Babam bana şöyle buyurdu: Ey Hüseyin! Allah"ın dergâhına sığınan, kırık kalple pişmanlık gözyaşı döken günahkâr bir kulun sesini duyuyor musun? Git onu bul benim yanıma getir.
    İmam Hüseyin (a.s) şöyle devam ediyor: Gecenin karanlığında Ka"be"nin etrafını gezdim, o adamı rükünle makam arasında namaz halinde buldum. Selam vererek şöyle dedim: Ey Allah"ın pişman olan kulu! Babam Emir"ul-Muminin seni çağırıyor. Bu sözü duyunca aceleyle namazını tamamladı. Onu babamın huzuruna götürdüm. Babam onun temiz elbise giymiş, güzel simalı bir genç olduğunu görerek şöyle buyurdu:
   Sen kimsin?
    Genç: Ben bir Arab"ım.
    Emir"ul-Muminin: Durumun nasıldır? Neden öyle yakıcı bir şekilde ağlıyordun?
    Genç: Ey Emir"ul-Muminin! Babama isyan etmenin cezasını çekiyorum; onun bedduası yaşantımın temelini sarstı, sağlık ve huzurumu elimden aldı.
    Emir"ul-Muminin: Olay nedir?
    Genç: Ben laubali bir gençtim, sürekli günah işliyordum, Allah"tan da hiç korkum yoktu. Bana karşı şefkatli olan yaşlı bir babam vardı. Bana her ne kadar nasihat ediyorduysa, sözlerini dinlemezdim. Bana nasihat ettiği zaman, onu azarlıyordum, sövüyordum, bazen de onu dövüyordum.
    Bir gün, bir yerde bir miktar para vardı, onu alıp harcamak için o paraya doğru ilerledim. Babam o parayı almama mani oldu. Ben de parayı zorla elinden alarak onu sert bir şekilde yere vurdum; o esnada babam ellerini dizlerine koyup kalkmak istedi, ama acı ve eziklikten yerden kalkamadı. Paraları alıp işimin peşice gittim. O anda, babam bütün arzularının yok olduğunu görünce, Allah"ın evine (Ka"be"ye) giderek bana beddua edeceğine dair yemin etti.
    Birkaç gün sonra da oruç tutup namaz kıldı. Daha sonra yolculuk için hazırlığını tamamlayıp Ka"be"ye yani buraya doğru hareket etti. Ben onu izliyordum; tavaf ettikten sonra Ka"be"nin perdesinden tutarak kırık bir kalp ve yakıcı bir ahla bana beddua etti.
    Allah"a ant olsun ki! Bedduası sona ermeden, bu bedbahtlığa yakalandım, böylece sağlık (nimeti) elimden alınmış oldu.
    Genç adam bu sırada gömleğini açarak bedeninin bir tarafının felç olduğunu gösterdi. Genç sözlerinin devamında şöyle dedi:
   Bu olaydan sonra bütün yaptıklarıma çok pişman oldum. Babamın yanına giderek özür diledim. Ama o kabul etmedi, kendi evine doğru gitti. Üç yıl bu durumla yaşadım, nihayet hac mevsiminin üçüncü yılı, babamdan, Ka"be"ye giderek bana beddua ettiği yerde benin için hayır dua etmesini ısrarla istedim.
    Babam lütfederek benim bu ricamı kabul etti. Mekke"ye doğru hareket ettik. Seyyak çölüne yetiştiğimizde artık karanlık çöktü. Caddenin kenarından bir kuş aniden kanatlarını (çırparak) uçunca deve ürktü ve babamı yere attı. Babam taşların üzerine düştü, düşür düşmez de can verdi. Babamı o bölgede defnedip buraya geldim. Biliyorum benim bu kötü kaderim, babamın bedduası ve benden razı olmaması sebebiyledir.
    Emir"ul-Muminin Hz. Ali (a.s), gencin bu dertli hikayesini dinledikten sonra şöyle buyurdular: Senin feryadına koşacak olan, şimdi yetişmiştir; Resulullah (s.a.a)"den duymuş olduğum duayı sana öğreteceğim; içerisinde Allah"ın ism-i a"zamı olan bu duayı kim okursa, Allah Teala onun duasını kabul eder; gam, üzüntü, hastalık ve fakirlik onun yaşantısından uzaklaşır, günahları ise bağışlanmış olur. [1]
    İmam Hüseyin (a.s), sözünün devamında şöyle buyuruyor:
    Genç adam duayı alıp gitti. Zilhicce ayının onuncu gününün sabahı, sevinçli bir halde yanımıza geldi. Sağlığının düzelmiş olduğunu gördük. 
    Genç şöyle dedi: Allah"a ant olsun ki, Allah"ın ism-i a"zamı bu duadadır. Allah"a ant olsun ki, duam kabul oldu, hacetim karşılandı.
    Emir"ul-Muminin (a.s) ondan, nasıl şifa bulduğunu açıklamasını istedi.
    Genç şöyle dedi: Zilhicce"nin onuncu gecesinde, karanlık her tarafı sardığı ve herkesin uykuya daldığı bir vakitte, duayı elime alıp Allah"ın dergâhına yakararak göz yaşı döktüm. Kısa bir süre uyudum; uykuda Resulullah (s.a.a)"i gördüm; mübarek elini omzuma koyarak şöyle buyurdu:
   Alah"ın ism-i a"zamı hürmetine sağ-salim ol ve güzel bir yaşantın olsun.
    İkinci kez gözlerim uykuya dalınca şöyle bir ses kulağımda çınladı: Ey genç! Kalk artık. Allah"ın ism-i a"zamı ile yakardın ve duan kabul oldu. Ben uykudan uyandığımda kendimi sağ-salim gördüm.[2]


[1] İmam (a.s)"ın ona öğrettiği dua, Meşmul adındaki meşhur bir duadır; merhum Şeyh Abbas-i Kummi, o duayı Mefatih kitabında nakl etmiştir.
[2] Bihar, c. 41, s. 225; c. 95, s. 295

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)