• Nombre de visites :
  • 1244
  • 24/10/2007
  • Date :

Ramazan özel - 8

ramazan

İnsan ve Rabbi arasında latif ve oldukça anlamlı bir ilişki söz konusudur. Yüce Rahman kullarını sever, sayar. Allah sonsuz kudret ve derin ve dipsiz hikmeti ile kullarını esirger ve onların sır kapısıdır. Rivayete göre bir gün Hz. Muhammed (sav) yüce Allah’tan meleklerin ve diğer ümmetlerin huzurunda kendi ümmetinin hesabını etmemesi ve onların ayıpları ortaya çıkıp utanmamaları için istekte bulunur. Yüce Allah şöyle karşılık verir: ""Ey benim katımda en çok sevilen kulum, benim kullarıma duyduğum sevgi, seninkinden kat kat fazladır. Sen ayıplarının ortaya çıkmasından rahatsızlık duyduğun yerde bil ki ben hatalarının hatta senin huzurunda bile ortaya çıkmasından rahatsız olurum. O zaman hesaplarına öyle bakacağım ki benden başka hiç kimse hatalarını fark etmesin.""

Hepimizin bu mübarek ayda günahlardan ve sapmalardan arınmış olarak bu değerli ayın her anından yararlanmayı ümit ediyoruz.

Vahşi Bin Harb siyah derili bir köle idi. Ona peygamberin amcası Hamza’yı öldürmesi durumunda serbest bırakılacağı söylendi. Ancak Uhud savaşında Hamza’yı şehid ettiği zaman çok pişman oldu. Müşrikler de vaadlerini yerine getirmedi ve Vahşi Bin Harb serbest bırakılmadı. Bir süre sonra Vahşi arkadaşları ile birlikte Mekke’ye gitti. Onlar İslam Peygamberi"ne bir mektup yazıp pişmanlık duyduklarını belirterek şöyle dediler: ""Biz Müslüman olmak istiyoruz, ancak sana müşriklerin, katillerin ve zinakarların İslam dinine kabul edilmediğini belirten ayetlerin nazil olduğunu biliyoruz.""

Bir süre sonra Meryem suresinin 60. ayeti nazil oldu:

""Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler. Ve hiç bir haksızlığa uğratılmayacaklardır.""

İslam Peygamberi Vahşi’yi ümidvar etmek için bu ayeti ona gönderdi. Bu kez Vahşi ve arkadaşları şöyle cevap verdi: ""Biz salih bir amel yapamamaktan ve bu ayete layık olamamaktan korkuyoruz.""

Bu kez Nisa suresinin 48. ayeti nazil oldu ve Peygamber bu ayeti de onlara gönderdi. Ayet şöyle:

""Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah"a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.""

Bu ayeti gören günahkarlar bu kez de Allah tarafından esirgenecek olanlardan olmamaktan korktular. Yüce Allah bir kez daha sonsuz rahmet kapılarını açarak Zümer suresinin 53. ayetini indirdi:

""De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah"ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.""

Bu kez İslam Peygamberi söz konusu ayeti gönderdiğinde hepsi sevinç göz yaşı dökerek İslam dinine geçtiler.

Lübnan, ramazan ayında ayrı bir havaya bürünen ender İslam ülkelerinden biridir. Siyonist rejimin son cinayetlerinden dolayı ağır kayıplara katlanan Lübnan halkı yaşadıkları çetin duruma karşın ramazan ayını kucaklamış bulunuyor. Bu gecelerde bu güzel ülkenin sokaklarında davulcular insanları sahura uyandırıyor. Davulcular, "Ey uyuyanlar uyanın ve baki Rabbinizi ibadet edin"  ve ardından "Kalkın sahurunuzu yiyin, ramazan ziyaretinize geldi" diyor.

Lübnan halkının eskiden beri süregelen güzel bir geleneği de şaban ayının son gününü evin dışında ve doğada geçirmeleridir. Estebane veya Sibane olarak bilinen bu güzel gelenek, ramazan hilalini rasat etme anlamındadır. İnsanlar yanlarında çeşitli yiyecekler götürür ve bir günlerini güzel Akdeniz kıyılarında, ormanlarda, pınar başlarında geçirir.

Top atışı da Lübnan’da eskiden beri gerçekleşen bir gelenektir. Bu yıl Beyrut fetva evi Lübnan ordusundan ramazan ayında bu geleneği ihya etmesini istedi. Bu geleneğin yerine getirilmesi Lübnan halkını çok sevindirdi.

Lübnan’da çeşitli etnik gruplar ve mezhepler bulunuyor. Bu insanların en önemli özelliği, başkalarının geleneklerine saygı göstermeleridir. Lübnan’da Ehli sünnet ve Şia Müslümanların ramazan ayının başladığı gün hakkındaki anlaşmazlığı yüzünden bu ay bir veya iki gün farkla başlıyor. Bu iki kesimin ezanları arasında da 5 ila 15 dakikalık fark bulunuyor. Buna karşın bu farklılıklar Lübnanlı ailelerin temel inançlarını asla etkilemiyor.

Suzan, Muhammed Elmısri ailesinin kızı. Suzan’ın babası Sünni ve annesi Tunus asıllı Şii bir ailedendir. Suzan şöyle anlatıyor: ""Bu yıl ramazan ayını babama saygı olarak bir gün erken, yani Cumartesi günü başladık. İftar vakti de anneme saygı göstererek bir kaç dakika bekleyip annemle birlikte orucumuzu bozuyoruz. Biz Lübnanlı Müslümanlar tek bir Allah’a inandığımızı, bir peygamberin ümmeti olduğumuzu, bir Kur"an’ı okuduğumuzu ve hepimizin Müslüman olduğunu biliyoruz. Bu yüzden bu mübarek ayda tüm Müslümanlar camileri ve caddeleri süsleme çalışmasına ortaklık eder.""

Görüldüğü üzere mübarek ramazan ayının barış ve kardeşlik mesajı Lübnan halkı arasında özel bir şekilde tecelli buluyor. Örneğin mübarek ramazan ayında Hıristiyanlar ve Dürziler karşılaştıklarında ve özellikle Müslümanların karşısında birbirini şöyle selamlıyor: "Ramazan-ı Kerim" ve karşı taraf da şöyle karşılık veriyor: "Allah-u Ekrem". Bazen de Hıristiyan aileler Müslüman dostlarını iftara davet eder ve bilmukabil Müslümanlar da onları iftar sofralarına ortak eder.

Lübnan halkının ramazan ayındaki yiyecekleri de çeşitlidir. Lübnan halkı orucunu hurma ile bozuyor. Sabahları erkenden işe gitmek de Lübnan halkının ramazan ayındaki geleneklerinden biridir. Lübnan halkı düşmanın vahşi saldırıları ve bombardımanları altında şanlı direnişini sürdürdü ve şimdi ramazan ayında da direniş dersini bir kez daha sınıyor.

Gelin şöyle olmaya çalışalım:

İyi huylu olmak ve şükretmek insanın iyi ve yapıcı özelliklerinden sayılır. Şükreden ve kadirşinas insanlar genellikle sakin ve sabırlı insanlar olup aşırı taleplik ruhundan uzak dururlar. Gerçekte onlar öyle bir nimete kavuşmuştur ki Allah’ın lütuflarını her yerde ve her şartın altında görebiliyorlar. Dolaysıyla İslam kaynaklarında şükretmenin bereketin artmasına vesile olduğu belirtiliyor.

Nitekim İbrahim suresinin 7. ayetinde şöyle okumaktayız:

""Hatırlayın ki Rabbiniz size: "Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!" diye bildirmişti.""

Kuşkusuz yüce Allah bizlere sunduğu nimetler için bizim şükretmemize asla muhtaç değildir, fakat kulun şükretmesi edebinin, şahsiyetinin ve ilahi fazilet ve kereme karşı saygınlığının simgesidir. Şükretmek bize yardım edenlere karşı kadirşinas olmamızı öğretir. Tabi şükretmek nimetleri doğru biçimde kullanmakla birlikte olmalı ve çeşitli yolları vardır. Ulema Allah’a şükretmenin bir yolunun da günahlardan uzak durmak olduğunu belirtiyor. Bu konuda İmam Sadık (sa) şöyle diyor:

""Eğer günahlardan uzak duracak olursak, Allah’a şükretmiş oluruz.""


Ramazan özel

Ramazan özel 3

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)