• Nombre de visites :
  • 1838
  • 8/12/2010
  • Date :

Namaz Dinin Direği

namaz dinin direği

Din, Arapça bir kelime olup, ıstılahta ‘İnsan ve kainatın bir yaratıcısı olduğu inancına ve bu inanca uygun amellrin olduğuna inanmak.’ demektir[1] Dinin bu tarifi ve ıstılahi açıklaması dikkate alındığında her dinin iki bölümden meydana geldiği görülecektir:

1-Kök ve temel niteliğindeki inanç ya da inançlar.

2-Bu inanç temellerine uygun ve onlardan kaynaklanan ameli hükümler.[2]

Birinci bölüme (inanç bölümüne) Usul-u din, ikinci bölüme (ameli hükümler bölümüne) ise fürû-u din denir.[3] Usul-u din’e Usul (asıllar) denmesinin nedeni fikir ve akideye ait olmasından dolayıdır. Yani temeli ve  esası din olan şeydir. İnsanın fürû-u dinin nitelik ve niceliğine ne ölçüde bağlı olduğu onun usul-u dinine ne kadar inancı olduğuna bağlıdır.[4]

Usul-u dinin özel ve genel olmak üzere iki terimi vardır. Din hükümlerinin karşısında olan şey genel usul-u dindir. Belli bir dinin özelliklerini (genel usul-u dine ilave olarak) bir ya da bir kaç temel inanca sahip olanada özel usul-u din denir.[5]

İslam’ın usulü (genel manasıyla) tevhid, nübüvvet ve mead’dır. Özel manadaki usul-u din (usul-u mezhep) ise bu üç tanenin yanı sıra adalet ve imamet’ide kapsamına almaktadır.

Bu açıklamayla, usul-u din’in, ne manaya geldiği ve neyi kapsadığı anlaşıldı. Yine anlaşıldıki, fürû-u dinden maksat İslamın ameli ahkamıdır. Usul-u din ilime dayalı olduğu için amele dayalı olan fürû-u dinden daha önce gelmektedir. Yani ilim ve itikat olmadığı sürece amelinde manası yoktur. Ancak usul-u din’de ki ilim tümüyle bir ilim değildir; yakinle beraber olan ilim yani ilm-ul yakin’dir.

Merhum Feyz-i Kaşani, bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Bu ikisinin (ilim ve amel) en üstünü ilimdir. İlim bir ağaç, ibadette onun meyvesi gibidir.’[6]

O, ilim ve amel arasındaki bağıntı hakkında şöyle diyor: ‘İmanın kaynağıda ilimdir. Çünkü iman bir şeyi tastik etmek olduğundan mecburen o şey önce kavranmalıdır; bu da ilimdir. İman, ilmin ölçüsü kadardır.’[7]

Buna göre Usul-u din insanın herşeyden önce bilmesi ve yakinde bulunması gereken şeylerdir; böylece  İslam’a girecek ve ardından ameli buyruklar gelecektir.[8] Çünkü ‘ilimi elde etmek ibadetten öncedir.’[9]  Ve ilmin dereceside amelden önce olduğundan bunlara asıl denmiştir. İnsan İslam’a girdikten sonra fürû-u din denilen bir takım ibadetlerle (namaz, zakat, oruç vb. gibi zahiri, tevekkül, takva, şükür vb.gibi batıni)[10] karşılaşır. Ancak görüldüğü üzere fürû deyimi ibadet ya da ibadetlerin dinin direği olmasıyla çelişmez. İslamı bir ev’e benzetirsek bu usulün, o eve girmek için bir anahtar konumunda olduğunu göreceğiz. Bu evin üzerine kurulduğu direkleri vardır. Böyle bir ibare bazı ibadetler için Ehl-i Beyt’ten (a.s) bize gelmiştir. İmam Bakır (a.s) buyruyor: ‘İslam beş direk üzerine kurulmuştur: Namaz, zekat, hac, oruç ve velayet.’ Zürare’nin sorusu üzerine ise ‘Velayet bu beşinin en üstünüdür.’[11] diye buyurmuştur. Bu beş tanesi ve diğerleri insanın İslama girmesiyle mana kazanır. İmam Sadık’da (a.s) bir rivayette ilim, marifet ve amelin yerlerine işaret ederek şöyle buyuruyor: ‘Kulu ilahi kurba ulaştıran en üstün şey marifet, sonrada namazdır.’[12]

Evet namaz o kadar önemli ki, ona dinin direği denilmiştir.[13] İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor:

‘Eğer insanın namazı (kıyamette) kabul olursa diğer amelleride kabul olur,[14] kabul olmazsa diğer amelleride kabul olmaz.’[15]

Ancak bu olağan üstü önem, namazın fürû-u dinden sayılmasına engel olmaz.


[1] -Misbah Yezdi, Amuzeş-i Akaid, s.11

[2] -a.g.e. s.12

[3] -a.g.e.

[4] -Şeyh Ali Asğar Kaimi, Usul-u İtikadat, s.5.

[5] -Amuzeş-i Akaid (Özet ve değiştirmeyle)

[6] -Molla Hüseyin Feyz-i Kaşani, İlm-ul Yakin Fi Usul-ud Din, c.1, s.4-5.

[7] -a.g.e. s.6-8

[8] -Seyyid Mahmud Mar’aşi Şuşteri, Meslek-i İmamiyye Der Usul-u Akaid, s.11

[9] -Molla Hüseyin Feyz-i Kaşani, a.g.e. s.12

[10] -a.g.e.

[11] -Şeyh Abbas Kummi, Sefinet-ul Bihar, c.3, s.109

[12] -a.g.e.

[13] -İmam Bakır (a.s) buyuruyor: ‘Namaz dinin direğidir.’ (Vesail-uş Şia, c.4, s.27).

[14] -Ancak rivayetlerde işaret edildiği gibi islam’ın diğer direkleri kabul olunmazlarsa namazda kabul olunmayacaktır. Örneğin rivayetlerde namazın kabul şartının Velayet’i kabul etmeye bağlı olduğu belirtilmiştir: ‘Amellerin kabul şartı velayettir.’ (Bkz: Menakıb-i Harezmi, s.19 ve 252) 

[15] -Şeyh Abbas Kummi, a.g.e. c.3, s.109.

NAMAZIN FAZİLETLERİNDEN

VAHİY AYNASINDA NAMAZ

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)