• Nombre de visites :
  • 3830
  • 20/8/2008
  • Date :

Imam Hamenei: Filistin’i Savunmak Imam’in Yoludur   

imam humeyni ve ayetullah hamenei

    Alemlerin Rabbine hamdolsun,  salat ve selam  efendimiz, nebimiz Ebil Kasim Muhammed Mustafa ve onun  seçkin izleyicileri, masum imamlar ve özellikle de Hz. Mehdi üzerine olsun...

    19     yildir, Iran halki böyle bir günde  zaman ve mekani büyük Imam Humeyni’ye olan askinin billurlasmasina vesile kilmaktadir.Halkimizin büyük çogunlugunu, Imam’in verimli ömrünü göremeyip kavrayamayan gençler olusturuyor. Bu gençler ya o büyük insanin vefatindan sonra dünyaya geldiler, ya da Imam’in inkilap sonrasindaki  on yillik ömrü sirasinda çocuk durumundaydilar. Ancak isbu  mümin ve nurlu gençler, ülkenin her bir yaninda Imam’a ve hatirasina öylesine büyük bir  ask beslemekteler ki, adeta Imam’in yanibasinda onunla söylesilerde bulunmuslar gibi... O büyük insanin hayatini ve sohbetlerini izlemeksizin, ona pak ve halis bir imanla baglanmak... Bu durum yalnizca bizim halkimiza ait de degildir. Dünyanin bir çok yerinde ve müslüman ülkelerde, Imam hakkinda bu tür duygulara rastlamaktayiz. Bu, iki temel unsura dayanmaktadir: Bunun ilki, Imam’in azameti ile çagdas dönemde  sahip oldugu istisnai kisiligin boyutlari ve ikincisi de bu inkilabin azametidir.

Imam’in, imaniyla, tedbiriyle, yilmaz azmi ve iradesiyle böyle bir zamanda gerçeklestirmis oldugu eylemin azameti, Islam Inkilabi’nin zaferi ve Islam Cumhuriyeti nizaminin kurulmasina dayanir. Inkilab’in büyüklügü de Imam’in büyüklügüne dayanir.

Bu inkilap, ilahi bir mucize idi

    Islam düsmanlarinin, Islam Ümmeti’nin düsmanlarinin yaklasik yüz yildir Islam ve ulema aleyhindeki propagandalarina,  usak bir rejimin elli yil boyunca  Iran halkinin çikarlarini ecnebi düsmanlara kurban etmesi ve ülkeyi tamamen yabancilara bagimli bir duruma düsürmesine ragmen,Imam Islam bayragina sarilarak sultacilik aleyhinde kiyam etmis ve büyük bir is becermistir.Islam Inkilabi, diger bütün inkilaplarla farkliliklar içermektedir.  Ne yalnizca manevi ve kültürel bir inkilaptir, ne yalnizca ekonomik bir inkilaptir ve ne de tamamen siyasal bir inkilaptir. Çok yönlü, çok boyutlu ve kapsamli bir inkilaptir. Tipki Islam gibi... Nasil ki Islam manevi, ahlaki ve ilahi boyutlar tasimasina ragmen halkin hayatini da gözetmektedir, ekonomik, sosyal ve siyasal boyutlar da içermektedir; Islam Inkilabi da çesitli boyutlara sahip olup beseriyetin ihtiyaçlarina cevap vermektedir ve bu durum, Iran Islam Inkilabi’nin kaliciligi  ile bölge ve dünya çapinda her geçen gün daha bir yayilmasinin temel sirridir.

Imam, sohbeti ve davranislariyla geride kalan bizlerin sürekli hidayeti için önemli adimlar atti. Yani, Imam’in eli, Imam’in isaret parmagi bize hayatin tüm  dönemeçlerinde kilavuzluk yapmaktadir. Onun en güçlü ve en güzel manevi miraslarindan biri, isbu vasiyetnamesidir.

Çesitli zaman dilimlerinde halkin, muhtelif yetkililerin ve gençlerimizin bu vasiyetnameyi yeniden okumalari yerinde olur. Ben bugün, bu büyük toplanti münasebetiyle, suurlu ve uyanis içindeki gönüllerinize hitaben Imam’in anlamli vasiyetnamesinin bazi noktalarina deginmek istiyorum.

hak yolu askeri

    Imam’in vasiyetnamesinde vurguladigi ilk nokta, bu inkilabin ilahi bir inkilap oldugu ve halk temeline dayandigidir. Yani, bu inkilap, halka aittir. Bu söz su anlama gelmektedir: Hiç bir kimse ve hiç bir tabaka inkilabi sahiplenemez, sahiplenmemelidir. Hiç kimsenin kendisini inkilabin ev sahibi, baskalarini da kiraci gibi görmeleri dogru degildir. Eger herhangi bir kimsenin mutlaka bu inkilabin sahibi ve maliki olarak takdim edilmesi gerekseydi, hiç kuskusuz en uygun ve en layik sahis, inkilabin kendi azmi, iradesi ve kisiligi üzerinde sekillendigi Imam’in bizzat kendisi olurdu. Ancak Imam kendisinin herhangi bir is yapmadigini ve her seyin Allah tarafindan hayata geçirildigini vurguluyor. Bu düsünce biçimi, Imam’in açiklamalarinda ve vasiyetnamesinde vurgulanmistir.  Demek ki, bu inkilabin sahibi, halktir. Herkesin omuzlarina agir bir yük yüklenmistir ve bu yük,  bu büyük ve ilahi emanetin korunmasidir.  Halk, kendisini bu inkilabin muhafizi olarak bilmelidir. 

 

     Inkilabin kimligi ve anlami, sloganlari ve ilkelerine baglidir, yönelisleri, degerleri ve temellerine baglidir. Artik dünya degisti bahanesiyle inkilabin temel ilkelerini degistirmek isteyen, inkilabin dini boyutunu, sosyal adalet boyutunu, ecnebilerin sultasi ve despotlukla mücadele  boyutunu inkilaptan koparmak isteyenler geçmiste var oldugu gibi, günümüzde de vardir ve gelecekte de böylelerine rastlanacaktir. Bu tür insanlarin, çesitli bahanelerle sahneye çikmalari ve inkilabin temel ilkeleri ve hedeflerini degistirmeye yeltenmeleri mümkündür. Halk dikkatli olmali ve sunu bilmelidir ki, bu inkilap, ilkeleri sayesinde dipdiri kalmistir. Inkilap sancaginin üzerine yazilmis olan temel ilkeler, onun dini olmasi, dini temellere, ilkelere ve kurallara bagli olmasidir; sulta karsisinda dikilmektir; emperyalizmle mücadeledir; dünya mazlumlarinin, tüm mazlumlarin apaçik bir sekilde ve tam bir sadakatle savunulmasidir.

Inkilabin seçkin ilkelerinden biri de, bu inkilabin halkin tamamina ait olmasidir. Hiç bir tabaka, inkilap karsisinda baskalarina oranla tercih sebebi degildir. Bugünün gençleri de, tipki mukaddes savunma savasi döneminin gençleri gibi, inkilabin sahibidirler. 

   Inkilabi gerçeklestiren  ya da gerçeklestirilmesi sirasinda paylari bulunanlarin inkilapla iliskilerinin daha fazla oldugunu söyleyemeyiz. Hayir, inkilabin olusumu sirasinda bulunmayan kimi insanlarin, mukaddes savunma savasi sirasinda canlarini ortaya koyarak sahneye çiktiklari görüldü.  Bu insanlarin inkilapla olan iliskileri de ayni orandadir. Savasin   bitmesinden sonraki yirmi yil içinde  öylesine gençler sahneye çiktilar ki,  suurlari, heyecanlari,  ilgi ve alakalari, ilahi hedefleri, bilimsel çabalari, sosyal ve siyasal gayretleriyle  inkilabin coskusu ve muhafazasini garanti altina aldilar. Onlar da inkilabin evlatlaridir, onlar da inkilabin sahibidirler.  Onlarin inkilapla olan iliskisi de, tipki inkilabin basinda yer alanlarin iliskisi gibidir. Gelecekte de bu böyle olacaktir.  Genç kusagin, birbiri ardisira gelen bu nesillerin inkilapla olan iliskisi birdir; bunlarin tamaminin inkilapta paylari vardir, inkilap emanetinin korunmasi görevinde paylari vardir.

gül

      Günümüz gençleri, çagdas genç kusaklarimiz ve gelecekte kendilerini gösterecek olan gençler sunu bilmelidirler ki, inkilap imana, azim ve iradeye, istikrarli adimlara ihtiyaç duyan bir yoldur. Kimileri bu istikrarli adimlara sahipler ve kimileri de yari yoldan dönmektedirler. Elbette onlar kendi zararlarina hareket etmekteler. Inkilap yolundan dönenler, bir yaz gününde oruçlarini gün boyunca koruyup da iftara bir iki saat kala pes ederek oruçlarini bozanlara benzemektedir. Bunlar, isin basindan beri hiç oruç tutmamis gibi sayilirlar. Günün hangi saatinde olursa olsun, orucu bozmak insani ayni sonuca götürür. Insan eger inkilap yolunda istikrarli adimlar atmazsa, hareketini aksatmaksizin bütünlük içinde sürdürmezse, inkilapla olan iliskisi de kesilir. Bu, inkilaba vefasizlik demektir. Inkilaba vefasizlik eden, inkilaba olan bagliliklarini azaltan  ve inkilaba sirt çeviren insanlar daima var idi. Imam’in vasiyeti, gençlerimizin, halkimizin, çesitli kusaklarimizin olaylara gerçekçi gözlerle bakmalaridir.  Asil olan inkilaptir; sahislar degil... Inkilapçi olmak,  inkilapla olan iliski, amel ve bagliligin korunmasindan geçer. Bu, birinci noktadir...

Imam’in vasiyetnamesinde belirtilen ikinci nokta, bu inkilabin yayilacagi  ve  sömürücülerin Islam dünyasindaki ellerini kesecegi öngörüsüdür. Bu, Imam’in tahminidir. Bugün mevcut olan duruma bir göz attigimizda, bu tahminin dogru çiktigini gözlemlemekteyiz.

Imam açisindan Islam Inkilabi’nin yayilmasi, çesitli ülkelerde karisiklik çikartilmasi, oraya asker sevkedilmesi ya da terörizmin yayginlik kazanmasi anlaminda degildir.  Kimi inkilaplarin tersine, inkilabin milletler arasinda yayilmasi  Islam Cumhuriyeti’nin model edinilmesi ile mümkündür. Yani, Iran halki Islam Cumhuriyeti nizamini öyle bir düzeye yükseltmelidir ki, baska halklar bu modele baktiklarinda cosku içerisinde bu yolu seçmelidirler. Islami ögretilerin yayilmasi,  Islam dünyasindaki mazlum kesimlerin açikça savunulmasi, emperyalistlerin zulmü altinda haklari çignenen mazlum milletlerin desteklenmesi... Iste, meydana gelen olay budur, Islam nizaminin yayilmasi bu anlama gelmektedir.

     Günümüzde dünya halklari, Iran halkina bakarak, ondan güç ve enerji almaktadir.  Bugün, Iran halkinin anti emperyalist slogan ve ilkeleri tüm Islam dünyasina yayilmistir. Bugün hangi Islam ülkesine gitseniz, halklarin sizin gelistirdiginiz idealler ve ilkelere saygiyla baktiklarini görürsünüz. Zulme karsi durus,  sultayla mücadele, mazlumlarin savunulmasi, Filistin halkinin desteklenmesi, siyonizmin ahtapot sebekesiyle düsmanlik... Bu, müslüman halkin gönlünün yansimasidir, bu Islam Inkilabi’nin yayilmasi demektir. Bugün hatta Iran halkinin nükleer talepleri Islam ülkelerinde halkin genel istekleri arasinda yer almaktadir. Zira,  Iran halki düsmanlari karsisinda dikilmesini bilmis ve kendi hakkini istemistir. Iran halkinin dostlari ve düsmanlari, Imam’in öngördügü  sekilde Islam Inkilabi’nin bugün yayilmis oldugunu itiraf etmekteler. Bunlardan biri Filistin ülküsünün durumudur. Diger halklarin kalbi de bugün tipki Iran halki gibi Filistin için atmaktadir. Günümüzde tüm müslüman halklar tipki Iran halki gibi, Israil’i sun’i ve bir dayatma rejimi  olarak tanimakta, ancak halki müslüman olan bu ülkelerin yöneticileri halklarinin sesine kulak vermemektedirler ve bu durum Israil’i takviye etmektedir.  Israil, kendi ayaklari üzerinde durabilme gücüne sahip degildir. Bugün iki faktör, bu rejimi ayakta tutabilmektedir.  Amerika’nin utanç verici ve kayitsiz sartsiz destekleri ile bazi arap liderlerinin Filistin halkini savunmamasi, bölgedeki müsbet gelismeleri önlemektedir. Maalesef,  Islam ülkelerinde hakim olan bir çok devlet bugün Filistin karsisindaki görevlerini yerine getirmemekte ve halklarinin çagrisini dinlememektedir. Eger onlar, halklarinin sesine kulak verse ve Filistin halkini savunsaydi, bölgedeki durum tamamen farkli olurdu. Bu,  halklarin genel istegidir ve  Imam’in haber verdigi inkilapçi yayilisin ta kendisidir.

mum

      Imam’in vasiyetinde kendini gösteren üçüncü nokta ise Imam’in inkilap sonrasindaki on yillik ömrü boyunca vurgulanan ve halkimiz ve gençlerimiz için önem tasiyan bir konudur. Islam Inkilabi, halkin ilerlemesine yardimci olmaktadir; Islam Inkilabi, halkin yenilik ve yaraticilik eylemine katkida bulunmaktadir. Islam düsmanlarinin yillardir propaganda ettiklerinin tam tersi bir durum.  Islam düsmanlari, dindarlikla ilerlemenin birbiriyle çelistigini iddia etmekteydiler. Ilerlemek isteyen bir milletin, dinden el çekmesi gerektigini söyleyip, Bati’nin kucagina girmesi ve tepeden tirnaga Bati’nin rengine boyanmasini salik vermekteydiler. Bunu, bir inanç olarak onlarca yil boyunca Iran halkina empoze ettiler. Oysa Imam, inkilabin basindan beri sonuna dek ve hatta vasiyetnamesinde sunu vurgulamistir ki  inkilapçi ruh, ileriye dogru hareket ruhudur; ilerleme ruhudur,  yenilik ve kesif ruhudur ve bu durum Iran halki gerçeginde kendini göstermistir.

Bugün Iran halki kendi gücüne inanmaktadir. Bilim alaninda kendini göstermekte ve siyaset meydaninda yer almaktadir. Iran halki ciddi olarak yer aldigi her alanda halklarin en ön safinda kendini göstermektedir. Halkimizin bugün bilimsel yenilikler, siyasal kudret ve  uluslararasi prestij açisindan bulundugu durum,   inkilap öncesine göre kiyaslanabilecek gibi degildir.

 Bu halk  uyanmis ve dirilmistir. Bu dirilis, inkilap sayesinde oldu. Millet her ne kadar diri ve dinamik olursa, bu inkilapçi ruh, yenilik, yaraticilik ve kesif ruhu da capcanli kalacaktir. Inkilap da büyük bir yenilik idi. Imam, Islam Inkilabi ve kurdugu Islam Cumhuriyeti sayesinde  geri kalmislik ve Bati hayranligi arasindaki orta yolu çizmis oldu. Milletler ya geri kalmalari gerektigini ya da Bati’lilasmalari gerektigini sanmaktaydilar.  Ancak Imam sunu gösterdi ki, hayir,  insanin Bati’ya esir olmayacagi, Bati hayrani olmayacagi dogru bir yol vardir ve bu vesileyle ilerleme ve yükselis yolunu katedebilir. Degerli gençler ! Ülkenizin ilerlemesi ve yükselisi için, bu dogru yola olabildigince tutununuz.Allahu tealaya dayanmak ve kendi özünüzdeki güce inançla yolunuz üzerindeki tüm engelleri kaldirabilirsiniz.

Emperyalistlerin nükleer enerji ve benzeri konularda Iran halkina olan düsmanliklari ve uluslararasi entrikalarin nedenlerinden biri de budur. Sunu görmektesiniz ki,  Iran halkina düsmanlikta Amerika’lilar öncü durumundalar ve kimi Avrupa’lilar da Amerika’nin dümen suyunda hareket etmekteler. 

Iran halkinin nükleer enerjiye ulasmasini önlemek için çaba harcamakta, tehditler savurmakta ve hakaretlere yeltenmekte olan bu devletler, gidip  bilim ve endüstride Iran halkinin çok çok gerisinde kalan ülkelerle nükleer enerji anlasmalari imzalamaktalar.Bu ne anlama gelmektedir ? Bu su demektir ki,  nükleer enerji eger,  bir milletin kendilerine daha bagimli hale gelmesine yol açacaksa, buna izin verilir.  Buna karsilik, bir milletin kendi inisyatifiyle, kendi elleriyle ve onlara ihtiyaç duymaksizin tam bagimsizlik i çerisinde elde edecegi nükleer enerjiye karsi çikilmalidir. Aziz gençlerimiz ve büyük milletimiz  bu modern bilim ve teknolojiye kendi gücüne dayanarak ulasma imtiyazina sahiptir. Bagimlilik içerisine girmedi ve bagimliliga karsi durdular. Iste emperyalist devletlerin  verdigi nükleer enerji bile  diger milletler için bir bagimlilik vesilesi iken, bu konu içi kaynayan, yeniliklere imza atan, kendi yaraticiligiyla  ilerlemesini bilen üretken Iran halki için bagimliligin kesilmesi anlamina  gelmektedir.  Dünya emperyalistleri, Iran halkinin düsmanlari, iste bu duruma düsmandirlar.

Rahmetli Imam Humeyni’nin vasiyetnamesinde yer alan önemli noktalardan biri de düsmanin soguk savasi ve psikolojik harekatina dikkat edilmesidir.  Düsman pratikte basarili olamayinca,  psikolojik savasa yeltenmekte ve halklarin kalbinde yeis, ümitsizlik ve bosluklar olusturmaya çalismakta ve psikolojik savas ve tehditlerle,  karsisindaki halklari geri sürmeyi tasarlamaktadir.

  Bu,  pratik alanda bu halklar karsisinda direnemedigi anlamina gelir. Bu soguk savas, inkilabin ilk günlerinden bu güne kadar uzanan otuz yildir hep süregelmistir. Bazen inkilabin iki ay kadar bile ömrünün olmadigini savunmakta ve bazen de ona en fazla iki yillik bir ömür biçmekteydiler.  Bugün, bu inkilap otuz yillik ömrü boyunca tüm gücüyle ilerlemistir ve Iran halkini her geçen gün daha bir umutlu, daha bir enerjik ve daha bir düzenli hale sokmustur.

     Bugün soguk savas ve psikolojik savasi çesitli sekillerde sürdürmekteler.  Iran halkini ve Iran’li gençleri  sultaci güçlere dayanmaksizin hiç bir yere varamayacaklarina inandirmaya çalisiyorlar. Bu, Imam’in da dikkat çektigi büyük bir tehlikedir.  Onlar, halkimizin büyük ilerlemelerini inkar etmekteler.  Inkilap bu otuz yil boyunca bir çok  engeli geride birakti. Insan, inkilaplar tarihine bir baktiginda  bir millet ve bir inkilap için bunca engel çikartilmasina pek nadir rastlamaktadir.  Inkilaplar genel olarak bu tür engellere takilip kalmis ve düsmana teslim olmuslardir.  Bunca tehdit, bunca ambargo, bunca düsmanlik, hile ve entrikaya ragmen, Islam Inkilabi yolunda ilerlemesini bilmis ve önündeki kaleleri fethederek, daha yüksek kalelerin fethine göz dikmistir. Halkin bu yoldaki hedef ve arzularini söndürmek pesindeler. Ben, aziz gençlerimize, üniversiteli, medreseli,  endüstri ve tarimda ya da bilim ve sanat dallarinda aktif gençlerimize sunu belirtmek istiyorum: sizler yolun yarisindasiniz ve geride biraktiginiz yol çok sayida büyük problemlerle doluydu, ancak, basarili oldunuz. Düsmanin engellemek istedigi, yolun geride kalan diger yarisini da katetmeli ve yilmaz azminizle zirveye ulasmalisiniz. Sizler daha önce de ispatladiginiz gibi yine bu isi basarabilirsiniz.

     Iran halki bugün emperyalistler karsisinda onur ve cesaretle dikilmesini bilmis ve onlar herhangi bir sey yapamamislardir. Yaptiklari sey, ülkenin dogu ve batisindan ülkeyi ablukaya alma çabalariydi ki Allah’a sükürler olsun, Iran halkinin dikkat, iman ve dayanismasi sayesinde emperyalistlerin,  Iran halkinin düsmanlarinin dogu ve bati sinirlarimizdaki entrikalari da akamete ugramis ve Islam Cumhuriyeti’nin daha bir güçlenmesine yol açmistir. Bugün, bu gerçegi kendileri de itiraf etmektedirler.

     Imam’in vasiyetnamesindeki bir baska nokta da, gençlere yönelik entrikalarla ilgili bir uyari niteligindedir. Ülke gençligi eger bir motor  gibi hareket ederek ülke ve milleti öne dogru götürmek isterse canli, sapasaglam, saglikli, çaliskan ve ilerleme ehli olmak zorundadir. Iran’li gençler arasindaki bu ruh halini mahvetmek isteyenler, çesitli entrikalarla,  fesad, fuhus ve uyusturucu madde sebekeleri vasitasiyla faaliyet göstermektedirler. Iran’li gençler uyanik olmak zorundadir.  Bugün eger Islam Cumhuriyeti nizaminin yöneticileri uyusturucu maddeler aleyhinde çetin bir mücadele veriyorlarsa, bu, Iran halkinin ilerlemesi yolundaki büyük bir cihad, çok derin bir eylem oldugundandir. Düsman, Iran’li gençlerin, atelyede, laboratuarda, üniversitede, bilimsel çevrelerde, tarim ve endüstri merkezlerinde coskuyla çalismasini istememektedir.  Cinsel sehvetlerinin ya da uyusturucu maddelerin esiri olan bir genç, ne çalismak isteyecek ve ne de düsünecektir; ne gerekli azim ve iradeye sahip olacak ve ne de çalisma gücünü tasiyacaktir. Bugün Iran’li gençleri sehvete, uyusturucu maddelere, çesitli cinsel eglencelere sürüklemek için sürdürülen organize entrikalar, büyük bir tehlike arzetmektedir. Bu entrikayla mücadele ilk derecede bizzat halk bireylerine ve özellikle de gençlere düsmektedir. Gençler, dikkatli ve uyanik olmak durumundadir. Düsman, Iran’li gençlerin takva ve dindar olusunun, onlarin çesitli alanlarda ilerlemesine yardimci oldugunu farkettigi için, onu zayiflatmak pesindedir. Imam, hem gençleri, hem  üniversitelileri, hem dini ilimler medreselerini uyarmakta, dikkatli ve uyanik olmaya çagirmaktadir. Gençlerin igfali ve gevseklige sevkedilmesi, milletin geri kalmisliga itilmesi anlamindadir. Tüm halk  sorumluluk duygusu hissetmeli ve yetkililer de büyük bir cihad sayilan bu yolda ciddi olarak mücadele vermelidirler.

    Imam’in vasiyetnamesindeki temel noktalardan biri ise dünyadaki zorba güçlere karsi koymaktir. Zorba güçler tarih boyunca da var idiler, ancak bilim, sanayi ve modern iletisim imkanlarinin gelismesiyle birlikte sultacilik da onlar için daha kolay hale geldi. Bu yüzden Amerika’lilarin dünyanin her yeri karsisinda tamahkar davrandigini ve ‘bizim çikarlarimiz falanca yerde tehlikeye düsmüstür’ bahanesiyle her yere girmeye çalistiklarini görmektesiniz. Sanki onlarin çikarlari, tüm dünyanin çikarlarindan daha üstünmüs gibi, milletlerin çikarlarina tercih edilmektedir. Peki, bu zorbaliklar, kabadayiliklar, söz dinlememeler ve hak tanimamalar karsisinda nasil bir tavir konulmalidir ? Iki tavir söz konusu olabilir: teslimiyet ya da direnis... Zorbalara teslim olmak, onlari daha büyük zorbaliklara tesvik edecektir. Halklarin teslimiyeti, dünyadaki siyasi çevrelerin teslimiyeti, çesitli toplumlardaki aydinlarin emperyalist zorbalar karsisindaki teslimiyeti, onlari daha bir ilerlemeye, daha  zorbaca davranmaya özendirecektir. Milletler için yalnizca tek bir yol vardir ve o da direnistir. Eger bir millet zorba güçlerin serrini ve günümüzde de Amerika’nin serrini önlemek isterse, Amerika’nin zorbaliklari karsisinda cesaret ve kudretle dikilmek zorundadir.

     Bugün Amerika’li yetkililerin, baskan ve avanesinin davranislarina bir bakiniz, onlarin nasil konustuklarina dikkat ediniz .  Konusmalari, deli saçmalarini andiriyor. Bazen tehdit ediyorlar, bazen suikast emri veriyorlar, bazen iftira atiyorlar, bazen kendi yilginliklari yüzünden yardim talebinde bulunuyorlar ve bazen de bir milletin istikrar ve güvenligine saldirida bulunuyorlar. Deliler gibi, bir o yana bir bu yana yalpalayip duruyorlar.  Onlarin davranislari, mantikli, akilli ve tedbirli bir politika adaminin davranislarini andirmiyor. Elbette bu sürecin önemli bir bölümü, Amerika’nin çesitli bölgelerindeki basarisizliklarinin yansimasidir.

Afganistan’da akamete ugradilar, Irak’da çikmaza saplandilar. Hani bunlar Afganistan ve Irak’a demokrasi, özgürlük ve insan haklari vaadleriyle girmislerdi. Bugün aradan geçen bir kaç yildan sonra bu iki ülke öyle bir duruma düstü ki,  hiç bir ülke böyle bir durumu arzu etmemektedir.

Emniyetsizlik, geri kalmislik, yoksulluk, emperyalist güçlerin giderek artan nüfuzu,  bu ülkelerin milli çikarlarina ecnebilerin kanca atmasi ve bu milletlerin haklarinin görmezden gelinmesi... Elbette sonuçta da daha önce ilan ettikleri ya da kalplerinden geçip de ilan edemedikleri hedeflerine ulasma konusunda tam bir fiyasko yasanmasi... Bu basarisizlik, Amerika’li  politikacilarin davranislarina yansimistir; ihtilaflarina, dedikodularina ve kararlarina... Iste, dünyadaki zorba güçlerin hali... Peki, bu despotluklar karsisinda ne yapmali ? Imam’in tavsiyesi, direnistir. Bugün ülkemizdeki genis bir siyasi yelpaze, Imam’in çizgisine bagliliktan dem vurmaktadir ki bu kutlu bir durumdur. Geçmisteki kimi dönemlerde durum böyle degildi. Kimi siyasi gruplar, Imam’in çizgisinden yüz çevirdiklerini açikça ifade etmekteydiler ! Ancak bugün ülkedeki siyasal kümeler, Imam’in düsünceleri ve çizgisine olan egilimlerini dile getirmekteler.  Pekala,  Imam’in vasiyetnamesi ve tüm açiklamalarinda da görülen önemli noktalardan biri, emperyalistler karsisinda kesin bir sekilde dikilmektir.

     Bu tavri,  tüm Iran halki ile Imam’in  düsüncelerine bagli olan seçkinler ve toplumun  çesitli kümeleri tüm güçleriyle korumalidir. Imam’in kendisi de böyleydi. Imam hiç bir zaman dünyanin zorba güçleri karsisinda herhangi bir mülahazayla,  dünya mazlumlarini savunmaktan el çekmedi. Imam, daima Filistin meselesinden, temel bir problem olarak söz etti. Imam,  vasiyetnamesi ve açiklamalarinda mazlum milletlerin müslümanlardan yardim  çagrisina ehemmiyet verdigini gösterdi.  Imam’in tarzi, mazlumlarin haklarinin açikça savunulmasi, Filistin halkinin ya da diger mazlum halklarin haklarinin net olarak savunulmasidir. Imam’in çizgisi budur.  Imam’in üslubu, tavsiyesi ve vasiyeti budur. Iran halki ve yöneticileri bu yöntemi benimsediler. Otuz yil boyunca Iran halki hangi alanda Amerikan emperyalizmiyle karsilasmissa zafer kazanmis ve düsman yenilgiye ugramistir.

     Elbette düsman bos durmayacaktir. Düsman, psikolojik ve siyasal çabalarini sürdürmektedir. Düsman, iftira atmaktadir. Bugün dünyada Amerika’lilar ve siyonistlerin Iran halki ve Islam Cumhuriyeti aleyhindeki iftiralari artik tutmamakta ve müsteri bulmamaktadir. Insan haklarinin çignendigi iftirasi, o da insan haklarini feci sekilde çigneyen ve  mazlumlarin terörü ve milletlere tecavüzde en kötü notu alanlar tarafindan gündeme getirilmektedir.  Bunlar, Iran halki ve Iran Islam Cumhuriyeti’ni mi insan haklarini çignemekle suçluyorlar ?! Bunun hiç bir önemi yok...  Nükleer enerji konusunda Iran halki defalarca sunu vurgulamistir ki ‘biz, nükleer silah pesinde degiliz !’ Bunu herkes bilmekte, mantik da bunu dogrulamaktadir. Ancak, bugün Amerika’lilar Iran’in nükleer faaliyetleri hakkinda konusup tavir takinmak istediklerinde Iran halkinin hakkini açikça inkar edemeyecekleri için dünya kamuoyunu yaniltmak amaciyla bu tür ithamlarda bulunmaktadirlar. Yalan söylediklerini kendileri de bilmektedir.

     Bugün hiç bir akilli millet, hiç bir akilli yönetici nükleer silah pesinde kosmaz. Iran halki hem temel Islami düsünceleri ve hem de akil ve tedbir geregince nükleer silahlara karsidir. Nükleer silahlarin, üretim ve koruma harcamalarindan baska bir yarari yoktur. Nükleer silahlar bir milletin kudretini arttirmaz, zira ondan yararlanilamaz, icra edilemez. Bugün nükleer bombalara sahip olan kimseler sunu pekala bilmektedirler ki, yanlislikla bu silahi kullanmalari durumunda kendileri de  bu ates çemberinden kurtulamayacaklardir. Tipki kendilerinin bir zamanlar teröristleri palazlandirdiklari ve sonra da kendilerinin de zarara ugradiklari gibi... Çok geçmeden dünya teröristlerinin nükleer silahlar edinmeleri ve dünya emperyalistlerini oldugu gibi tüm milletlerinin güvenligini de tehdit etmeleri mümkündür. Düsman, nükleer silahlarin kullanilamayacagini çok iyi bilmektedir. Buna ragmen, Iran halkini itham etmekteler. Hayir ! Iran halki nükleer silah pesinde degildir.  Ancak, nükleer enerjiden barisçi amaçlarla yararlanilmasindan yanadirlar ve her ne pahasina olursa olsun bu hedeflerine ulasacaklardir.

     Imam’in hatirasi, Iran milletinin uyanisi ve onurunu animsatmaktadir. Iran halkinin, tüm Islam Ümmeti ve mustazaf halklar için model olusunu hatirlatmaktadir. Imam’in hatirasi bizlere güç ve ümit vermektedir. Bu hatirayi canli tutmali ve Imam’in yolu, çizgisi, kilavuzlugu ve bu yolun dogru katedilmesi için koydugu yol isaretlerinin kadrini bilmeliyiz. Herkesten daha çok da gençler ve ülke yöneticilerinin, Imam’in tavsiyeleri ve vasiyetnamesine bir yönetmelik gibi bakmalari yerinde olur.

    Bugün her üç erkin sorumlulari, ülkenin askeri, siyasi ve içtimai alanlardaki çesitli yöneticileri Imam’in vasiyetnamesi ve ögütlerine uygun hareket etmeyi gündemlerinin basina koymalidirlar. Iran halkinin prestij ve onuru, Iran halkinin kalici bir güvenlige sahip olmasi, Iran halkinin maddi kalkinmasi ile manevi ve ahlaki yükselisi, bu tavsiyelerin yerine getirilmesine baglidir.

     Ya Rab ! Sehidlerin pak ruhu, büyük imamlarin pak ruhu için, Iran halkini bu yolu katetmekte her geçen gün basarili ve daha da onurlu kil. Ya Rab ! Bu büyük topluluk, Iran milletinin kalpleri, gönlümüz ve dilimizden, büyük imamin pak ruhu için manevi hediyeler götür; rahmet, magfiret ve fazlini imamin mübarek ruhundan esirgeme. Ya Rab !  Bu yolun öncüleri olan sehidlerimizi  evliyanla birlikte hasret. Ya Rab ! Bu hak ve hakikat yolunda hizmet eden, fedakarlikta bulunan, gayret sarfeden herkesi lütuf, rahmet ve hidayetinle donat. Ya Rab !  Hz. Mehdi’nin mukaddes kalbinin bizden razi ve hosnut kalmasini ve bizim kelimenin tam manasiyla onun askerleri arasinda yer almamizi sagla...

Allah’in selam ve rahmeti üzerinize olsun 


İsrail, ırkçı bir apartheid devletidir (3)

Filistin ve İslam Kardeşliği

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)