• Nombre de visites :
  • 726
  • 5/11/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ: Hilafet Tayini Hakkında Yine Gerçeklerin Beyanı

peşaver geceleri: hilafet tayini hakkında yine gerçeklerin beyanı

YEDİNCİ OTURUM

Davetçi: Birinci olarak; biz, sahabenin görüş ve icmasının muhterem olmadığını arz etmedik. Bizim, sizinle olan farkımız şudur ki; siz sahabe ismiyle herhangi bir kimseyle karşılaştığınızda, münafık bile olsa, ikinci halifenin kırbaçladığı ve yalancı olarak nitelendirdiği Ebu Hureyre bile olsa kayıtsız şartsız onun karşısında teslim oluyorsunuz. Ama biz öyle değiliz; biz sahabeden, Resulullah’la musahebet şartlarını yerine getiren, ömrünün sonuna kadar Allah ve Resulü’nün emrine itaat eden, heva ve hevesine uymayan bir sahabeye önem verip onun ayaklarını gözümüzün üzerine koyarız.

İkinci olarak; biz, delillerle ispatladık ki biat günü Sakife’de Ebu Bekir’in hilafeti için herhangi bir icma gerçekleşmemiş ve ümmetin icmasıyla da Ebu Bekir hilafete tayin edilmemiştir. Eğer davetçinin (kendisini kastediyor) sözlerine doğru-dürüst bir cevabınız varsa, buyurun da toplantıda bulunan beyler hüküm versinler, ben de sahabenin icması karşısında boyun eğeyim. Eğer siz kendi kitaplarınızda, tüm ümmetin veya azından size göre ümmetin ileri gelenlerinin Sakife’de toplanarak oy birliğiyle Ebu Bekir’i halife tayin ettiklerini gösterebilirseniz biz de kabul ederiz. Ama eğer Ömer, Ebu Ubeyde ve Evs kabilesinden (ki Hazreç ile aralarında bulunan eski husumetten dolayı) bir grup kimseler dışında Ebu Bekir’e biat etmediklerini görecek olursanız, o zaman bizim doğru yol üzere hareket ettiğimizi tasdik ediniz.

Üçüncü olarak; sizin sözünüzü tenkit ederek diyoruz ki; dünyanın bütün akıllılarını hüküm vermeleri için çağırıp da sorsak: “Acaba sahabeden olan üç kişi birbirlerine iltifatta bulunarak birisini seçip de ümmetin kaderini belirlemeye ve daha sonra zorla, tehditle, ihanet etmekle, korkutmakla halkı kendi planlarına teslim olmaya mecbur etmeye hakları var mıdır?”‌ Kesinlikle verecekleri cevap olumsuzdur.

Yine sözümü tekrarlayarak arz ediyorum ki; bizim eleştirimiz şunadır ki, o gün o üç kişi (Ömer, Ebu Bekir, Ebu Ubeyde) Sakife’ye gittikleri zaman hilafetten konuşulduğunu gördüklerinde, neden Resulullah (s.a.a)’in evinde kefen-defin işleriyle meşgul olan ve Usame’nin ordusunda bulunan ashabın büyük şahsiyetleri ve ileri gelenlerini çağırıp da onların görüş ve fikirlerinden yardım almadılar?

Seyyid: Biz diyoruz ki; bir gaflet olmuş veya olmamış, biz orada yoktuk ki onların sorunlarının ne olduğunu bilelim. Ama şimdi yapılmış olan bir işle karşı karşıya kalmışız; icma zamanın geçmesiyle yavaş yavaş oluşmuş olsa da, onun karşısında durmamalı, hatta ona saygı duyarak onların gittiği yolu gitmemiz gerekir.

Davetçi: Ne de güzel istidlal ediyorsunuz! Aferin böyle yüce bir fikir ve inancınıza! Mukaddes İslâm dininin körü körüne bir din olduğunu mu söylemek istiyorsunuz? İslam dini, her nerede birkaç kişi toplanıp bir karar alırsa ve birkaç kişi de onların başlarına toplanırsa, diğer Müslümanların yapılıp biten bir iş karşısında yer aldıklarında körü körüne onu kabul etmelerini mi emrediyor? Tertemiz hatemiyet dininin manası bu mudur? Oysa İslam dini Zümer suresinin 19. ayetinde şöyle buyuruyor:

“Öyleyse sözü dinleyip de (araştırarak) en güzeline uyan kullarımı müjdele.”‌

İşte İslâm dini tahkik ve araştırmayı emreden bir dindir; Ebu Ubeyde Cerrah (mezarcı) gibi birini körü körüne taklit etmeyi emreden bir din değildir. Resulullah (s.a.a)’in kendisi yolu bize göstermiştir; ümmet iki grup olduğunda, kurtuluşa erebilmemiz için hangisinin yanında yer almamızı bize açıklamıştır. Hangi delile göre “Emir’ul- Muminin Hz. Ali’ye uymamız gerekir?”‌ diyecek olursanız, Kur’ân’ın apaçık ayetleri ve sizin güvenilir kitaplarınızda yer alan sağlam hadisler kılavuzluğuyla cevabı apaçık ve nettir.

Hz. Ali’den (a.s) hadise ve ihtilaflı konularda itaat etmenin gerekliliğini bildiren naslardan biri de Ammar-ı Yasir’in (r.a) rivayetidir. Sizin büyük alimlerinizden Hafız Ebu Naim İsfahani “Hilye”‌de, Muhammed bin Talha Şafii “Metalib’us- Süul”‌da, Belazuri kendi Tarihinde ve Şeyh Süleyman Belhi Hanefi (Yenabi’ul- Mevedde Bab 43 de) Himvini’den, Mir Seyyid Ali Hemedani Şafii “Meveddet’ul- Kurba”‌ 5 de, Deylemi “Firdevs”‌de ve diğer güvenilir kaynaklarınız Ebu Eyyub-i Ensari’den uzunca bir hadiste nakletmişlerdir. Toplantının vakti kısıtlı olduğundan dolayı hepsini nakletmekten mazuruz. Ama yine de özet ve hulasası şöyledir: Ebu Eyyub’dan sorduklarında (itiraz ettiklerinde) neden Ali ile oldun da Ebu Bekir’e biat etmedin? Cevabında şöyle dedi: Bir gün Resulullah (s.a.a)’in huzurundayken Ammar-ı Yasir geldi, hazretten bazı sorular sordu Hazret sohbetin içeriğinde şöyle buyurdu:

“Ya Ammar! Eğer tüm insanlar bir yoldan gitse ve Ali’de başka bir yolu seçse sen Ali’nin gittiği yolu seç, halkın gittiği yolu bırak. Ya Ammar! Ali seni hidayetten çıkarmaz dalalete de düşürmez. Ey Ammar! Ali’ye uymak bana uymaktır. Bana uymak ise Allah’a uymaktır.”‌

Acaba, sizin güvenilir kitaplarınızda bunca nakledilen sahih hadisler ve Hz. Ali (a.s)’ın da Ebu Bekir’in hilafetine açıkça muhalefet etmesine rağmen, Beni Haşim, Beni Ümeyye, Ensar ve Muhacirlerin ileri gelenlerinin O’nunla olmadığı düşünülse bile (ki onunla birlikte idiler) Ali’nin yolunu bırakıp da başka birinin sözüne uymaları doğru muydu? Acaba Hz. Ali’nin görüş ve fikrini almaları için O’nun gelmesini beklemeleri gerekmez miydi?

 (Bu sırada yatsı namazı için ezan okundu, beyler kalkıp namazlarını kıldılar, kısa bir çay faslından sonra Hafız bey söze başladı.)

Hafız: Sahip (Cenap)! Siz sohbetleriniz sırasında iki tuhaf kelime sarf ettiniz. Birincisi; Defalarca sohbetlerinizde Mezarcı Ebu Ubeyde diyorsunuz. Bu muhterem şahısın mezarcı olduğu nereden malum? İkincisi; sohbetinizde dediniz ki; “Ali, Haşimiler ve ashaptan bazısı biat etmedi; hatta muhalefet bile ettiler.”‌ Halbuki tüm muhaddis ve tarihçiler, onların hepsinin biat ettiklerini yazmışlardır.

Davetçi: Anlaşılan, kendi kitaplarınızı da dikkatlice ve derincesine incelememişsiniz. Evvela; biz Ebu Ubeyde’ye mezarcı dememişiz; kendi kitaplarınızda bunu kaydetmişlerdir. İbn-i Esir-i Şami “el-Bidayet-u Ve’n- Nihaye”‌ kitabının 5. cildinde, s. 266’da, Resulullah (s.a.a)’in defni babında şöyle yazmıştır: “Ebu Ubeyde Cerrah, kabirleri Mekkeliler gibi kazıyordu. İbn-i Abbas, Resulullah (s.a.a)’e mezar kazmaları için bir kişiyi onun peşi sıra, diğer bir kişiyi de Medine’nin mezarcısı olan Ebu Talha’nın peşi sıra gönderdi.”‌

İkinci olarak; “Ali, Beni Haşim ve ashabın hepsi biat ettiler.”‌ sözünüze gelince; Evet, siz sadece biat ettiler kelimesini okuyup geçiyorsunuz; ama o biatin hakikati hakkında, ne zaman ve nasıl biat ettiler? diye düşünmüyorsunuz. Bütün büyük muhaddis ve tarihçileriniz yazmışlardır ki: Ali (a.s) ve Beni Haşim (zahirde) biat ettiler; ama altı aydan sonra; o da zorla, ölümle tehditle ve bir takım mahrumiyet ve zorlamalardan sonra.

Hafız: Sizin gibi şerif bir insanın, avam Şia’nın inandığı ve söyledikleri sözü ağzına alıp söylemesi gerçekten tuhaftır. Şia’nın cahilleri; “Hz. Ali’yi zor ve tehditle biat için götürdüler”‌ diyorlar. Halbuki O cenap, Ebu Bekir’in hilafetinin ilk günlerinde onun hilafetine istek ve rağbetle teslim oldu.

Hz. Ali ve Haşimilerin Biati, Altı Aydan Sonra Tehditle Gerçekleşti

Davetçi: Buyurdunuz ki Ali (a.s) ve Haşimiler ilk günden biat ettiler. Sanıyorum ki bilmezlikten geliyorsunuz. Çünkü tarihçilerinizin geneli, Hz. Ali (a.s)’ın, Hz. Fatıma (a.s)’ın vefatından sonra biat ettiğini yazıyorlar. Nitekim Buhari Sahihinin (c. 3, s. 37) “Hayber Gazvesi”‌ babında, Müslim bin Haccac da Sahihinin (c. 5, s. 154) “Kavl’un- Nebiy La Nuris”‌ babında”‌ şöyle naklediyorlar: “Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (a.s)’ın vefatından sonra biat etti.”‌

Yine Abdullah bin Müslim bin Kuteybe Dineveri (Ö. 276) “el- İmamet-u ve’s- Siyase”‌nin 14. sayfasının sonunda şöyle diyor: “Hz. Fatıma (r.z) vefat etmedikçe Hz. Ali (k.v) biat etmedi.”‌

Ancak sizin İbn-i Kuteybe gibi bazı alimleriniz, Hz. Fatıma (a.s)’ın Resulullah (s.a.a)’in vefatından 75 gün sonra vefat ettiği kanısındalar. Ama tarihçilerinizin geneli Hz. Fatıma (a.s)’ın vefatını Resulullah (s.a.a)’in vefatından 6 ay sonra bildirmekteler. Sonuç şu oluyor ki; Hz. Ali (a.s) ve Haşimiler, 6 ay sonra biat etmişlerdir. Nitekim Mesudi de “Muruc'uz- Zeheb”‌in 1. cildinin 414’cü sayfasında şöyle demiştir. “Fatıma (a.s) vefat etmedikçe Haşimilerden hiç kimse biat etmedi.”‌

Her iki fırkanın güvendiği alimlerden olan İbrahim bin Sa'd es-Sakafi, Zuhri’den şöyle rivayet ediyor: Ali bin Ebi Talip (a.s) altı aydan sonra biat etti; Hz. Fatıma (a.s) vefat etmedikçe Hz. Ali’ye cesaret edemediler. İbn-i Ebi’l- Hadid de “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌nde aynı sözü yazmıştır.

Velhasıl, sizin büyük alimleriniz kendi muteber kitapların, Hz. Ali (a.s)’ın hemen biat etmediğini, aksine uzun bir zaman geçtikten sonra bazı sebeplerden dolayı ikrahen biat ettiğini nakletmişlerdir.

İbn-i Ebi’l- Hadid “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌nin c. 2, s. 18’inde Zuhri vasıtasıyla Aişe’den şöyle dediğini nakletmiştir: “Ali 6 ay boyunca biat etmedi; O biat etmedikçe Beni Haşim’den de kimse biat etmedi.”‌

Yine Kufeli Ahmed bin A’sem eş-Şafii “Futuh”‌da, Ebu Nasır Hamidi “Cem’un Beyn’es- Sahihayn”‌da Nafi’den o da Zuheri’den, Hz. Ali (a.s)’ın altı ay boyunca biat etmediğini nakletmişlerdir.

Benim, Şia’nın avam halkının inandığı ve söylediği sözleri söylediğim iddianıza gelince; Çok özür dilerim, meseleyi anlayamamışsınız; bunlar avamca bir inanç değil, alimce ve tahkik üzere bir inançtır. Kendi kitaplarınızın içeriğini bilmenize rağmen bize boşuna saldırıyorsunuz.

Allah’a and olsun ki, her kavmin alimleri, avam halkı yanılttıklarından dolayı sorumludurlar. Sizin bu şekil konuşmalarınızdan, onlar öyle zannediyorlar ki bu sözleri biz uydurmuşuz; halbuki kendi büyük alimleriniz bu sözleri söylemişlerdir.

Hafız: Bizim alimlerimiz nerede; “Ali’yi zorla sürükleyerek biat için camiye götürdüler, evinin kapısını yaktılar”‌ demişlerdir? Bu çeşit sözler, Şiaların dillerinde meşhurdur, toplantılarında teessür ile naklederler; Fatıma’yı incittiler, çocuğunu düşürdüler diyerek hisleri tahrik ediyorlar.

Davetçi: Muhterem beyler, ya gerçekten mütalaanız çok azdır veya bilerek ve selefinize uyarak, zavallı ve mazlum Şiaları kendi avam milletinizin nezdinde itham edip bu cümlelerle selefinizi temize çıkarmaya çalışıyorsunuz. İşte bundan dolayı; “Bu sözleri Şialar uydurmuştur”‌ diyor ve yazıyorsunuz. Halbuki durum böyle değildir. Daha önce de arz ettim ki, bu tarihi olayları sadece Şialar nakletmemişlerdir; sizin büyük ve insaflı alimleriniz de bunları yazmışlardır. Ama bazıları, taassuplarından dolayı bunları nakletmekten çekinmişlerdir.

Eğer istiyorsanız, meselenin ispatı için aklımda olan birkaç haberi, insaflı beylerin, suçsuz olduğumuzu ve tarihin söylediklerinden fazla bir şey söylemediğimizi anlamaları için, meclisin vakti müsait olduğu süre dahilinde kendi güvenilir alimlerinizden nakledeyim?

Hafız: Buyurun, dinlemeye hazırız.

Hz. Ali’yi Kılıç Zoruyla Camiye Götürdüklerine Dair On İki Delil

Davetçi: 1- Sizin meşhur ve güvenilir muhaddis ve tarihçilerinizden olan Ebu Cafer Belazuri (Ahmed bin Yahya bin Cabir-i Bağdadi, Ö. 279) tarih kitabında şöyle nakletmiştir: “Ebu Bekir Hz. Ali’yi biat için çağırdı; ama o kabul etmedi. Ömer’i gönderdi; Ömer de evi yakmak için ateş getirdi. Hz. Fatıma (a.s) kapıda onu görünce; “Ey Hattab’ın oğlu! Evimi yakmak için mi gelmişsin?”‌ diye buyurdu. Ömer; “Evet! Bu iş (hilafet), babanın getirdiğinden (risaletten) daha önemlidir.”‌ diye cevap verdi.

2- Yine sizin güvenilir tarihçilerinizden olan İzzuddin bin Ebi’l- Hadid el-Mutezili ve Muhammed bin Cerir-i Taberi şöyle nakletmişlerdir: Ömer, Useyd bin Hüzeyr, Seleme bin Eslem ve bir grup toplulukla Ali’nin (a.s) kapısına gittiler. Ömer: “Dışarı çıkın! Çıkmadığınız takdirde evinizi yakacağım.”‌ diye haykırdı.

3- İbn-i Hızabe “Gurer”‌ adlı kitabında Zeyd bin Eslem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben, odun toplayıp Ömer’le Fatıma’nın kapısına gidenlerdendim. Ali ve ashabı biat etmekten sakınmışlardı. Ömer Fatıma’ya dedi ki: “Bu evde kim varsa dışarı çıkar, aksi takdirde evi ve evde olanları yakarım.”‌ Evde Ali, oğlu Hasan ve Hüseyin, Fatıma, Beni Haşim ve ashaptan bir grup kimseler vardı. Fatıma şöyle buyurdu: “Evi ve çocuklarımı yakmak mı istiyorsun?”‌ Ömer; “Evet, Allah’a and olsun ki, dışarı çıkıp Peygamberin halifesi ile biat etmeleri için bu işi yapacağım.”‌

4- Sizin büyük ve ünlü alimlerinizden olan İbn-i Abdurabbih “Ikd’ul- Ferid”‌ kitabının c. 3, s. 63’ünde şöyle yazmıştır: Ali (a.s) ve Abbas Fatıma’nın evinde oturmuşlardı. Ebu Bekir Ömer’e dedi ki; “Git onları biat için buraya getir; gelmekten sakınırlarsa, onlarla savaş.”‌ Ömer bir ateş alarak evi yakmaya gitti. Fatıma kapıya gelerek şöyle buyurdu: “Ey Hattab’ın oğlu! Evimizi yakmak için mi geldin? Ömer: “Evet!...”‌ dedi.

5- İbn-i Ebi’l- Hadid Mutezili “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌nin c. 1, s. 134’ünde “Sakife-i Cevheri”‌ kitabından naklen “Sakife-i Beni Saide”‌ olayını genişçe nakletmiştir. Kitabında şöyle diyor: Haşimiler Ali (a.s)’ın evinde toplanmışlardı. Zübeyr de onlarla beraberdi; zira kendisini Haşimilerden biliyordu. (Hz. Ali (a.s) buyurmuştur ki; Zübeyr sürekli bizimle beraberdi, ancak çocukları büyüdükten sonra onu bizden ayırdılar.)

Ömer bir grup askerle Fatıma (a.s)’ın evine gitti. Useyd ve Selme de onunla birlikte idiler. Ömer şöyle dedi: “Dışarı çıkınız! Biat ediniz!”‌ Onlar biat etmekten çekindiler. Zübeyr kılıcını çekerek dışarı çıktı. Ömer; “Bu köpeği yakalayın!”‌ dedi. Selme bin Eslem kılıcını alıp duvara vurdu. Bu sırada Ali (a.s)’ı çekerek zorla Ebu Bekir’e doğru götürdüler. Haşimiler de O Hazretle beraber gelip O’nun tepkisinin ne olacağına bakıyorlardı. Ali (a.s); “Ben Allah’ın kuluyum, Resulullah (s.a.a)’in kardeşiyim”‌ diyordu. Ama kimse aldırış etmiyordu. Nihayet O’nu Ebu Bekir’in yanına götürdüler. Ebu Bekir: “Biat et.”‌ dediğinde

Hz. Ali şöyle buyurdular:

“Ben bu makama daha layığım, ben size biat etmiyorum; sizin bana biat etmeniz gerekir. Siz, Resulullah’a yakınız diyerek bunu Ensardan kopardınız. Aynı delille ben de size delil sunuyorum; öyleyse insaflı olun; nasıl ki Ensar size insaflı davrandı. Allah’tan korkuyorsanız hakkımızı itiraf edin. Eğer böyle yapmazsanız, bilin ki bana zulüm ediyorsunuz.”‌

Bu esnada Ömer: “Biat etmedikçe seni bırakmayız.”‌ dedi.

Hz. Ali de şöyle buyurdular:

“Birbirinizle iyi anlaşmışsınız! Bugün ona çalışıyorsun ki, yarın o bu makamı sana döndürsün. Allah’a and olsun ki, senin sözünü kabul ederek ona biat etmeyeceğim.”‌

Daha sonra halka dönerek şöyle buyurdular:

“Ey Muhacirler topluluğu! Allah’tan korkun! Allah’ın Muhammed (s.a.a) ailesine verdiği saltanatı onlardan çıkarmayın; onları kendi hak ve makamlarından uzaklaştırmayın; sizin aranızda Allah’ın kitabını ve Resulullah’ın sünnetini bizden daha iyi bilen ve dini tam manasıyla kavrayan bir kimse yoktur. Allah’a and olsun ki, bunların hepsi bizdedir. Öyleyse nefsinize uyarak haktan uzaklaşmayın.”‌

Bu sırada Ali (a.s) biat etmeden eve döndü. Hz. Fatıma (a.s) hayatta olduğu müddetçe evinde kalarak biat etmedi. Ama O’nun vefatından sonra biat etmek zorunda kaldı.

6- Büyük alimlerinizden olup yıllarca Dinever kentinde resmen kadılık yapmış ve H. 276’da vefat etmiş olan Ebu Muhammed bin Müslim bin Kuteybe bin Amr el-Bahili ed-Dineveri “Tarih-i Hulefa Raşidin ve Devlet-i Emevi”‌ (el-İmamet-u ve’s- Siyase diye meşhurdur) kitabının c. 1, s. 13’ünde Sakife olayını genişçe açıklamış ve şu ibareyle konuya girmiştir:

“Ebu Bekir (r.z) ashaptan bir grubun biat etmediğini ve Ali’nin (k.v) evinde toplandıklarını öğrenince, Ömer’den onların biat etmeleri için dışarı çıkarılmasını istedi. Ama onlar dışarı çıkmaktan çekindiler. Ömer onların bu hareketini görünce odun toplattırıp şöyle dedi: “Ömer’in canı elinde olan Allah’a and olsun ki, ya dışarı çıkacaksınız veya evi içindekilerle birlikte yakacağım.”‌

Halk dedi ki: “Ey Eba Hafs (Ömer’in künyesi)! Resulullah’ın kızı Fatıma (a.s) da bu evdedir!”‌

Ömer; “O olsa dahi, evi yakacağım!”‌ dedi.

Bu sırada evdekiler dışarı çıkıp biat ettiler. Ama Ali biat etmekten çekinerek şöyle dedi:

“Ben Kur’ân’ı toplamadıkça dışarı çıkmayacağıma ve dışarı elbisesi giymeyeceğime dair yemin etmişim.”‌

Ömer yine de kabul etmedi. Ancak Hz. Fatıma (a.s)’ın ağlamaları, halkın da kınaması üzerine Ömer Ebu Bekir’in yanına geri dönüp Hz. Ali’den biat alması için Ebu Bekir’i tahrik etti. Ebu Bekir birkaç kez Kunfuz’u Ali (a.s)’ın kapısına gönderdi ama her defasında olumsuz cevap aldı. Sonunda Ömer bir grup cemaatla birlikte Fatıma (a.s)’ın evine gelip kapıyı çaldılar. Fatıma (a.s) onların sesini duyunca yüksek bir sesle ağlayarak şöyle figan etti:

“Babacığım! Ya Resulellah! Senden sonra Ömer bin Hattap ve Ebu Bekir bin Ebu Kuhafe’den nedir çektiklerimiz!”‌

Halk Fatıma (a.s)’ın ağlama ve figanını duyunca ağlayarak geri döndüler. Ama Ömer birkaç kişiyle kaldı ve zorla Ali (a.s)’ı Ebu Bekir’in yanına götürerek; Hadi Ebu Bekir’e biat et”‌ dediler. Hz. Ali (a.s): “Biat etmesem ne yapacaksınız”‌ buyurduğunda dediler ki: Bu durumda Allah’a and olsun ki boynunu vururuz.”‌

Hz. Ali (a.s): “Allah’ın kulu ve Resulullah’ın kardeşini mi öldüreceksiniz?”‌ buyurduğunda Ömer; “Sen Resulullah’ın kardeşi değilsin!”‌ dedi.

Ebu Bekir onun bu sözleri karşısında sessiz durup hiçbir şey söylemiyordu. Ömer Ebu Bekir’e dönerek; “Bütün bu işleri senin emrinle yapmıyor muyuz? dedi. Ebu Bekir de: “Fatıma olduğu müddetçe onu zorlamayacağız.”‌ dedi.

Emir’ul- Muminin Ali (a.s) Resulullah (s.a.a)’in kabrine vararak ağlar bir halde, Harun’un kardeşi Musa’ya dediklerini Hz. Peygamber’e arz etti. Allah Teala Kur’an’da Harun’un Musa’ya şöyle dediğini nakletmiştir:

“Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi ve neredeyse beni öldüreceklerdi.”‌[7]

Dineveri olayı genişçe anlattıktan sonra şöyle diyor: Ali (a.s) biat etmeyerek evine geri döndü. Daha sonra Ebu Bekir ve Ömer Hz. Fatıma’nın rızasını elde etmek için O’nun evine gittiler. Fatıma (a.s) onlara şöyle buyurdu:

“Allah tanık olsun ki, sizin ikiniz beni incittiniz; babama kavuşuncaya dek her namazda size beddua edeceğim; sizi babama şikayet edeceğim.”‌

İnsafla Yargılamak Gerek

Allah aşkına beyler, insaflı edin; acaba icmanın manası bu mudur? Resulullah’ın ashabını zorla, korkutmakla, ölüm tehdidi ve evi yakmakla biat için götürüp adını icma koymaları doğru mudur?!

İnsaflı beyler birazcık dikkat etseler ve adetlerini bir kenara bırakacak olsalar, görecekler ki o günün siyaset oyunu aynen bugünün siyaset oyunları gibidir. Benzeri çok görülmüştür; görüyorsun ki bir grup birisinin etrafını sararak, hay huy ve gürültü patırtıyla onu başa getiriyor ve daha sonra da; halk onu bu makama seçti diyorlar.

İşte o gün de birkaç oyuncu, bir araya gelerek bir kişiyi seçtiler; daha sonra da diğer insanları, zorla, tehditle, korkutmakla, ihanetle, evlerini yakmakla ve kılıç çekerek ölüm kusmakla biate hazır ettiler. Şimdi de siz beyler, bunun adını icma koyup kendi hakkaniyetinize bir delil sayıyorsunuz!!

İlginç olan da şu ki, kalkıp bize de; “kör ve sağır olun, anlamaz olun, geçen tarihe bakmayın, din hakkında araştırma yapmayın, her ne yaptılarsa iyi yaptılar, körü körüne tasdik edin ki icma vaki olmuş, hilafet icma yoluyla tayin edilmiş”‌ deyin diyorsunuz!!!

Allah’a and olsun ki eğer beyler, olaya tarafsızca, insafla ve dikkatli bir şekilde bakacak olurlarsa, onların o gün yaptıklarının bir siyasi oyun olduğunu tasdik edeceklerdir. Ama Şia camiası, Resulullah (s.a.a)’in emri doğrultusunda hareket ederek, O Hazretin Ehl-i Beyti’nin etrafında toplanmış; “Resulullah (s.a.a) Kur’ân ve Ehl-i Beyt’ime sarılın”‌ buyurduğundan dolayı onlardan ayrılmamış, sadece onlara itaat etmişlerdir başkalarına değil.

7- Sizin güvenilir alimlerinizden olan Ahmed bin Abdulaziz Cevheri[8] “Sakife”‌ kitabında (nitekim İbn-i Ebi’l- Hadid de “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌nin c. 2, s. 49’unda ondan nakletmiştir) Ebu’l- Esved’e istinaden şöyle demiştir:

“Ashap ve Muhacirlerden bir grup, Ebu Bekir’in biati hususunda onlarla istişare edilmediğinden dolayı sinirlenerek biat etmediler, Ali ve Zübeyr de sinirlenerek biat etmeyip Fatıma’nın evine gittiler. Bu sırada Ömer, Useyd bin Huzeyr, Selme bin Selame (ki her ikisi de Beni Abduleşhel kabilelerindendiler) ve bir grup halkla birlikte Fatıma’nın evine baskın yaptılar. Fatıma (a.s) her ne kadar ağladı, sızladı ve rica ettiyse de fayda etmedi. Ali (a.s) ile Zübeyr’in kılıçlarını alarak duvara vurup kırdılar ve zorla onları biat için Mescid-i Nebi’ye götürdüler!”‌

8- Yine Cevheri Selme bin Abdurrahman’dan rivayet etmiştir ki: Ebu Bekir kürsüye oturduğunda, Ali, Zübeyr ve Haşimilerden bir grup kimsenin Fatıma (a.s)’ın evinde toplandıklarını duydu. Bunun üzerine Ömer’i onları getirmesi için gönderdi. Ömer, Fatıma’nın kapısına giderek; “Dışarı çıkınız, aksi takdirde Allah’a and olsun ki; evi sizinle yakacağım.”‌ dedi.

9- Yine Cevheri, İbn-i Ebi’l- Hadid’in “Nehc’ul- Belağa Şerhi”‌ c. 2, s. 19’da yazdığına göre, Şa’bi’ye istinaden şöyle nakletmiştir:

“Ebu Bekir, Haşimilerin Ali’nin evinde toplandıklarını öğrenince Ömer’e; “Halid nerededir?”‌ diye sordu. Ömer de; “Buradadır”‌ dedi. Ebu Bekir; “Öyleyse gidin Ali ve Zübeyr’i biat etmeleri için dışarı çıkarın.”‌ dedi.

Ömer ve Halid Fatıma’nın evine gittiler. Ömer içeri girdi, Halid de kapıda bekliyordu. Ömer Zübeyr’in elinde kılıcı görünce, “Bu kılıç nedir?”‌ diye sordu. Zübeyr de cevaben; “Bunu Ali’ye biat etmek için hazırlamışım”‌ dedi. Ömer Zübeyr’in kılıcını çekip elinden alarak orada buluna taşa vurup kırdı. Sonra Zübeyr’in yakasından tutup çekerek dışarı çıkardı ve Halid’e teslim edip tekrar eve döndü. Evde Mikdad ve Beni Haşim gibi birçok kimseler vardı. Ali’ye; “Kalk gidelim Ebu Bekir’e biat et”‌ dedi. Ali (a.s) gitmekten çekindi. Bundan dolayı Hz. Ali’nin elinden tutup O’nu çekmeye başladı. Nihayet O Hazreti de Halid’e teslim etti. Sokakta Halid’le birlikte birçok kimseler de vardı; Ebu Bekir onları Ömer’e yardım etmeleri için göndermişti.

Nihayet Ömer ve Halid Ali’yi çekerek zorla götürüyorlardı; halk da sokaklara dolup seyrediyorlardı. Hz. Fatıma Ömer’in hareketlerini görünce, kendisine başsağlığı ve tesliyet için gelen kadınlarla beraber dışarı döküldüler. Ömer’in yaptıklarını görünce, figan ve feryat edip yüksek sesle ağlamaya başladılar. Ebu Bekir’in yanına vardıklarında, Hz. Fatıma (a.s), Ebu Bekir’e hitaben sert bir şekilde şöyle buyurdu:

“Resulullah’tan sonra O’nun Ehl-i Beyt’inin evine iyi baskın yaptınız! Allah’a and olsun ki, Allah’a kavuşana dek Ömer’le konuşmayacağım.”‌ [9]

Nitekim Buhari ve Müslim sahihlerinde şöyle yazmışlardır: “Fatıma (a.s) Ebu Bekir’e öfkelendi, vefat edene kadar da onula konuşmadı.”‌[10]

10- Sizin büyük alimlerinizden olup yıllarca Hanefi mezhebinin Halep’te kadılığını yapan ve H. 815’de vefat eden Ebu Velid Muhibbuddin Muhammed bin Muhammed bin eş-Şahne el-Hanefi “Ravzat’ul- Menazır Fi Ahbar’il- Avail’i ve’l- Evahır”‌ adlı tarihinde, Sakife olayını açıklarken ateş ve yakma meselesini şöyle anlatıyor: Ömer Ali’nin (a.s) evini ve içindekileri yakmak için geldi; Fatıma’yla karşılaşınca dedi ki: “Ümmetin dahil olduğu şeye, siz de dahil olun...”‌[11]

11- Taberi kendi tarihinin c. 2, s. 443’ünde, Ziyad bin Kuleyb’den şöyle naklediyor: Talha, Zübeyr ve Muhacirlerden bir grup Ali’nin evindeydiler. Ömer bin Hattap gelerek şöyle dedi: “Biat için dışarı çıkın; aksi takdirde hepinizi yakarım.”‌

12- Meşhur Tarihçi İbn-i Şahne İbn-i Esir’in “Kamil”‌ kitabının haşiyesinde (c. 11, s. 112’de), Sakife olayını anlatırken şöyle yazmıştır:

Beni Haşim ve ashaptan bazıları örneğin: Zübeyr, Utbe bin Ebu Leheb, Halid bin Said bin As, Miktad bin Esved-i Kendi, Selman-i Farisi, Ebuzer-i Gifari, Ammar bin Yasir, Bura bin Azib, Ubey bin Ka’b, Ebu Bekir’e biat etmekten çekinerek Ali’ye meyilleri olduğu için O’nun evinde toplanmışlardı. Ömer bin Hattap, evde olanları yakmak için geldi; kapıda Hz. Fatıma’yla karşılaşınca dedi ki: “Halkın girdiği şeye siz de girin.”‌ (Yani siz de biat edenler gibi biat edin.)

Bu sözlerin şahidi, her iki fırkanın kabul ettiği çok değerli alim, fazıl ve tarihçi Ebu’l- Hasan Ali bin Hüseyin Mes’udi’dir. O, “Müruc’uz- Zeheb”‌in c. 2, s. 100’ünde, Mekke’de kendisini halife olarak ilan eden Abdullah bin Zübeyr’in olaylarını anlatırken şöyle yazmıştır: “Beni Haşim, Hz. Ali’nin oğlu Muhammed bin Hanefiye ile Şi’b-i Ebu Talip’te toplanmış oldukları zaman, Abdullah’ın ordusu onları muhasara edip onları yakmak için pek çok odun oraya getirdi; hatta ateşin alevi de yükseldi. Ama bununla birlikte yine de Beni Haşim teslim olmadı. Nihayet Muhtar’ın ordusu gelerek onları kurtardı.”‌

Bunları naklederken şöyle diyor: Nevfili kendi kitabında şöyle nakletmiştir: Abdullah’ın kardeşi Urve bin Zübeyr, Şi’b-i Ebu Talib’in muhasarası olayı bir mecliste söz konusu edildiğinde halk oranın yakıldığını ve Abdullah’ın Haşimiler’e yaptıklarını kınarken şöyle özür getirdi: “Kardeşim Abdullah suçlu değildir. Onun odun ve ateş getirerek ateş alevlendirmesinden maksadı, sadece Beni Haşim’i korkutmak içindi. Nitekim geçmişte de Beni Haşim (Ebu Bekir’e) biat etmekten çekindiklerinde, onların teslim olup biat etmeleri için evlerinin etrafına odun toplatılıp onları yakmakla korkutulmuşlardır. Kardeşim Abdullah da onların yaptıklarından başka bir şey yapmamıştır!”‌

Bunlar sizin büyük alimlerinizin yazıp naklettikleri pek çok sözlerden birkaç örnek idi. Bu olay, insaflı ve tarafsız alimlerin yanında çok açık ve nettir; hatta şairler bile kendi şiirlerinde bu olaya değinmişlerdir. Ama sizin bazı alimleriniz, icma inancının batıllığına bir senet olmaması için ihtiyat ederek bu olayları nakletmekten çekinmişlerdir.

Tanınmış ünlü şair ve alimlerinizden biri olan Hafız İbrahim Mısri Ömer’iyye kasidesinde halife Ömer’i medh ederek şöyle demiştir:

Bir söz söyledi Ömer Ali’ye,

Onu, dinleyene duyur ve söyleyenini büyült

Biat etmesen yakarım evini, bir kimse bırakmam orada;

O evde Mustafa’nın kızı olsa da.

Bunu Ebu Hafs’tan (Ömer’den) başkası söyleyemez;

Adnan kabilesinin kahraman ve himayecisi olan Ali’ye.

Hafız: Bu rivayetler gösteriyor ki, Ebu Bekir’in hilafetine muhalefet edenlerin toplantısını dağıtmak ve onları korkutmak için ateş getirmişlerdir. Ama Şialar; “Hz. Fatıma’nın evinin kapısını yaktılar, Fatıma (a.s) kapı ile duvar adasında kalarak Muhsin ismindeki altı aylık çocuğunu düşürdü”‌ diye bir takım sözler uydurmuşlardır!


[7] - A’raf/150.

[8] - İbn-i Ebi’l- Hadid onun hakkında şöyle demiş: O, alim, muhaddis, edebiyatçı, güvenilir, takvalı, alimlerin çok övdüğü ve kendi teliflerinde ondan hadis naklettikleri bir zattır.

[9] - Hz. Fatıma (a.s), hayatta olduğu müddetçe onlarla konuşmayarak kendi yemini ve ahdi üzerinde baki kaldı.

[10] - Bu sözler, Sahih-i Buhari’nin 5. ve 7. cildlerinde nakledilmiştir.

[11] - Yani biat edenlere uyarak siz de biat edin.

PEŞAVER GECELERİ:Hz. Ali Hakla Batılı Birbirinden Ayırt Edendir

PEŞAVER GECELERİ:Sekaleyn ve Sefine Hadisleri

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)