• Nombre de visites :
  • 849
  • 30/10/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ: Ebu Bekir’in Fazileti Hakkında Hadisin Nakledilmesi ve Onun Sahte Olduğuna Dair Yanıt

peşaver geceleri: ebu bekir’in fazileti hakkında hadisin nakledilmesi ve onun sahte olduğuna dair yanıt

BEŞİNCİ OTURUM

Şeyh Yeniden Devreye Giriyor

Şeyh Abdusselam: (Hafız Muhammed Raşid’e dönerek:) Müsaade edin biraz da ben konuşayım; bu arada siz de nefes alıp istirahat ediniz. Sonra bana dönerek dedi ki:)

Kıble sahip (alicenap)! Biz asla Mevla’mız Ali (k.v)’nin faziletlerini inkar etmiyoruz. Ama faziletleri O’nunla sınırlandırmak da akıl kârı değildir. Çünkü Hulefa-i Raşid’in (r.z) Peygamber’in has sahabelerinden olup her birisi fazilet sahibi ve eşittiler. Siz hep tek taraflı konuşuyorsunuz. Bu da mecliste olanlar ve olmayanları yanıltabilir; durumun sizin buyurduğunuz şekilde olduğunu zannedebilirler. İzin verirseniz hakkın saklı kalmaması için onların faziletlerini anlatan hadislerden bazılarını aktarayım.

Davetçi: Bizim insanlara özel bir bakışımız yoktur. Biz sadece akıl, mantık ve ilme tabiiyiz. Tek taraflı da konuşmuyoruz. Kuran’ın ayetleri ve her iki fırkanın (Şii ve Sünni) kabul ettiği apaçık sahih hadisler bizlere tek taraflı gösteriyor. Sahabe konusuna gelince; Allah şahittir ki, cahilce bir sevgi ya da nefret işin içinde yoktur. Taassuba hiçbir zaman kapılmadım ve kapılmayacağım da. Burada muhterem beylerden ricam, benim taassuba kapıldığımı; akıl, mantık ve delil dışı bir söz söylediğimi gördüklerinde beni uyarmalarıdır. Bundan da çok mutlu olurum.

Kimse Sahabelerin Faziletlerini İnkar Etmiyor

Eğer her iki tarafın (Şii ve Sünni) kabul ettiği hadisleri beyan ederseniz, canı gönülden kabul ederim. Ben pâk sahabelerin faziletlerini inkar etmiyorum. Mutlaka her birinin kendi yerinde faziletleri vardır. Ama, her iki fırkanın da üzerinde ittifak ettiği ümmetin en faziletlisini (üstününü) bulmak gerekir. Biz fazıl (faziletli) üzerinde konuşmuyoruz. Çünkü füzela (faziletliler) çoktur. Resul-u Ekrem (s.a.a)’den sonra ümmetin en faziletlisinin kim olduğunu bulmalıyız ki aklın ve naklin (ayet ve hadislerin) hükmüne göre onu önde bilip ona uyalım.

Şeyh: Sizin amacınız yan çizmektir. Çünkü sizin kitaplarınızda, halifelerin fazileti hakkında istidlal edilecek bir hadis dahi bulunmamaktadır. Durum böyleyken nasıl her iki tarafın kabul ettiği hadisleri delil getirebiliriz?

Davetçi: Bu sizin sorununuzdur. Neden ilk akşam kitapları iyi okumadan konuşmaya başladınız? Aklınızdaysa bu teklifi ilk akşam Cenab-ı Hafız (sellemehullah) sundu ve dedi ki; “İstidlallerimiz, sohbetimiz boyunca Kuran’ın ayetleri ve her iki tarafın kabul ettiği hadislerden olsun.”‌ Ben de sizin muteber kitaplarınızı iyice okuduğum için teklifi kabul ettim. Kendinizin ve mecliste bulunanların şahadetiyle, konuşmamızın başından şimdiye kadar bu anlaşmanın dışına çıkmadım. Şimdiye kadar hep sizin alimlerinizin muteber kitaplarında nakledilen sahih hadisleri ve Kuran’ın ayetlerini delil olarak getirdim. Bu sohbetler devam ettiği sürece inşaallah bu anlaşmanın dışına çıkmayacağım.

Bu anlaşmayı yaptığınız zaman, böyle bir sorunla karşılaşacağınızı tahmin etmiyordunuz galiba. Ama ben, anlaşmayı bahane edip de sizleri zor durumda bırakmak istemiyorum. Sizin için tek taraflı sahih hadislerinizi, sahte ve uyduruk olmamak; akli ve nakli delillere (ayet ve hadislere) uygun olması şartıyla dinlemeye hazırım. Sonra oturup insaflı bir şekilde adilce hüküm verelim, eğer bunlar Hz. Ali (a.s)’ın faziletlerinin çokluğu karşısında duracak olurlarsa kabul edelim.

Şeyh: Hilafetle ilgili hadisler naklettiniz; ama Ebu Bekir’in hilafeti hakkında, sizin gafil olduğunuz bu çeşit birçok hadisler vardır.

Davetçi: Sizin Zehebi, Süyuti ve İbn-i Ebi’l- Hadid. gibi büyük alimlerinizin kendileri demişlerdir ki; Emevi ve Bekriler Ebu Bekir’in faziletleri hakkında birçok hadisler uydurmuşlardır. Bunu göz önüne alarak o çok dediğiniz hadislerden bir tanesini örnek olarak söyleyin de insaflı ve taassupsuz hakimler hüküm versinler.

Ebu Bekir’in Fazileti Hakkında Hadisin Nakledilmesi ve Onun Sahte Olduğuna Dair Yanıt

Şeyh: Ömer bin İbrahim bin Halid, İsa bin Ali bin Abdullah bin Abbas’tan, o da babasından, o da dedesi Abbas’tan şu muteber hadisi naklediyorlar: Resulullah (s.a.a) o büyük şahısa (Abbas’a) şöyle buyurdu:

“Ey amca! Şüphesiz ki Allah Teala, Ebu Bekri Allah’ın dinine halifem yaptı. Öyleyse onu dinleyin ve kurtuluşa ermeniz için ona itaat edin!”‌

Davetçi: Hadis tek taraflı olmasına rağmen merdut (reddedilmiş) olmasaydı, üzerinde konuşurduk.

Şeyh: Nasıl merduttur? Siz bütün meseleleri, lafla düzeltmek istiyorsunuz!

Davetçi:Yanılıyorsunuz! Biz laf ehli değiliz; aksine amel ehliyiz. Bu hadisi biz reddetmedik. Bunu sizin büyük alimleriniz reddetmiştir. Onlara göre bu hadisi nakleden raviler, yalancı ve sahtekardırlar. Bu yüzden hadisi batıl bilip muteber kabul etmiyorlar. Zehebi “Mizan’ul- İ’tidal”‌da İbrahim bin Halid’in biyografisinde ve Hatib-i Bağdadi “Tarih-i Bağdadi”‌de Ömer bin İbrahim’in hal tercümesinde “O, kezzap (yalancı)’dır”‌ diye yazıyorlar.

Şeyh: Sahih bir hadiste, güvenilir sahabelerden Ebu Hureyre (r.z) şöyle naklediyor: Cebrail, Peygamber (s.a.a)’e nazil olarak şöyle arz etti:

“Allah sana selam gönderiyor ve buyuruyor ki, ben Ebu Bekir’den razıyım; ondan sor acaba o da benden razı mı?!”‌

 Davetçi: Şunu iyi bilmek gerekir ki, hadisleri naklederken aklın kınamasına maruz kalmamak için çok dikkatli olmalıyız. Ayrıca şu noktayı da hatırlatmak istiyorum: Büyük alimlerinizden İbn-i Hacer “İsabe”‌de, İbn-i Abdulbirr “İstiab”‌da Ebu Hureyre’nin kendisinden Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu naklediyorlar:

“Benim adıma yalan söyleyenler çoğaldılar. Kim bilerek benim adıma yalan söylerse onun yeri cehennem ateşidir. Ne zaman benden size bir hadis gelirse, onu Kuran’la karşılaştırın.”‌ (Yani Kuran’a uyarsa kabul edin, uymazsa reddedin.)

Yine Fahri Razi Tefsir-i Kebir’in 6. cildinin 371. sayfasında her iki fırkanın da kabul ettiği bir hadisi Resulullah (s.a.a)’den şöyle naklediyor:

“Benden size bir hadis nakledildiği zaman, onu Allah’ın kitabına sunun. Eğer ona uyarsa kabul edin, aksi takdirde reddedin.”‌

Büyük alimlerinizin kendi kitaplarında yazdıkları gibi Resulullah (s.a.a)’in adına yalan hadis uyduranlardan birisi de kendisinden hadis naklettiğiniz işte bu Ebu Hureyre’dir. Boşuna ona güvenilir dediniz.

Şeyh: Sizin gibi alim, mübelliğ ve Resulullah’ın soyundan gelen birinden, Resulullah (s.a.a)’in sahabelerini kötülemeyi doğrusu beklemiyorduk.

Davetçi: Sahabe kelimesini kullanarak beni korkutmaya çalışmayın. Sahabe olmayı yalnız başına şeref ve fazilet sebebi bilmek hatadır. Resul-u Ekrem (s.a.a)’e sahabe olmak o zaman insana şeref ve fazilet kazandırır ki, Peygamber’e karşı muti ve itaatkar olsun. Ama eğer Peygamber’in emir ve düsturlarına aykırı hareket eder, heva ve heveslerine tabi olursa, kesinlikle o insan reddedilmiş, hatta mel’un ve elemli bir azaba müstahak da olur.

Kuran’ın, fısklarına ve cehenneme gireceklerine şahadet verdiği münafıklar, acaba Resulullah (s.a.a)’in sahabelerinden değiller miydi? Oysa münafıklar lanetlenmiş ve ateş ehlidirler.

Ebu Hureyre’nin de o reddedilmiş melunlardan olup cehennemlik olduğuna şaşırmayın!

Şeyh: Öncelikle onun reddedilmiş olduğu belli değildir. Bazılarının onu reddettiğini farz etsek bile, bu onun ateş ehli olduğuna delil olamaz? Acaba her reddedilen (merdut) mel’un ve ateş ehli mi olur? Kuran’ın açık hükmü ve Peygamber’in sözüyle lanetlenmiş olan ancak mel’un olur.

Ebu Hureyre’nin Kimliği ve Yerilmesi

Davetçi: Ebu Hureyre’nin reddedilmişliğine dair güneşten daha aydın birçok deliller vardır. Bunu büyük alimleriniz de tasdik etmişlerdir. Onun reddedilmiş (merdut) olduğuna dair delillerden birisi, Resulullah (s.a.a)’in diliyle lanetlenmiş Muaviye bin Ebi Süfyan’ın, münafıkların ve ikiyüzlülerin yanında yer almasıdır. Çünkü Sıffin’de namazları Emir’ul- Müminin Hz. Ali (a.s)’ın peşinde kıldığı halde, Muaviye’nin yağlı sofrasının başından da eksik olmuyordu. Zemahşeri “Rebi’ul- Ebrar”‌da, İbn-i Ebi’l- Hadid “Şerh-u Nehc’ul- Belağa”‌da ve daha başkaları şöyle naklediyorlar:

Ondan bu iki farklı hareketinin sebebi sorulduğu zaman şöyle diyordu: “Muaviye’nin muzeyresi[3] ve yemeği daha yağlıdır, Ali’nin arkasında namaz kılmak ise efdaldır”‌ Bu yüzden Ebu Hureyre “Şeyh’ul- Muzeyre”‌ diye meşhur olmuştur.


[3] - Muzeyre; Sütten yapılmış olan bir tür yemeğin ismidir. Bu yemek Muaviye’ye mahsustu.

PEŞAVER GECELERİ:Hz. Ali’nin Halifeliğini Açıkça İlan Eden Hadisler

PEŞAVER GECELERİ:İnzar Günü Hz. Peygamber’in “Hadis’üd- Dar”‌‌‌ Diye Meşhur Olan Sözüyle Hz. Ali’yi Hilafete Ataması

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)