• Nombre de visites :
  • 2396
  • 28/7/2013
  • Date :

Hz. Ali’nin (as) Son Günleri-2

hz. ali’nin (as) son günleri

Ramazanın on dokuzuncu günü çocukları gecenin bir vaktine kadar onun yanında kaldılar, daha sonra İmam Hasan (a.s) hazretleri kendi evine gitmek üzere oradan ayrıldı. Hz. Ali (a.s) de kendi musallasında idi.[6] Tan yeri ağarmamıştı ki Hz. Hasan (a.s) tekrar babasını yoklamaya geldi, doğruca musallanın bulunduğu tarafa yürüdü. Emir-ül Mü’minin Ali (a.s) Hz. Fatima’t-üz Zehra’dan (a.s) olan evlatlarına özel bir saygı gösterirdi; Hz. Resul-i Ekrem (a.s) ve onun biricik evladı Hz. Fatıma’ya (a.s) olan saygısını Hz. Fatıma’nın (a.s) çocuklarının varlığında korumuştu. Hz. Hasan’ın (a.s) geldiğini görünce “Oğul”‌ dedi, “Şuracıkta oturmuş, Rabbimle raz-u niyazla meşgulken uyku bastı beni bir ara… Rüyamda Hz. Resul-i Ekrem’i (s.a.a) gördüm, “Ya Resulullah, senin bu ümmetin çok eziyetler eder bana, pek üzerler beni, yüreğim kan ağlamakta bunların elinden”‌ dedim. Bunun üzerine bana “Lanetle”‌ buyurdular, ben de lanetledim “Allah’ım! Beni bu ümmetten al ve başlarına liyakatsiz birini gönder…”‌ dedim”‌[7]

Gerçekten düşündürücüdür bu… Ümmet Ali’ye uyum sağlamıyor, onu dinlemiyor, kendisine yardımcı olmuyordu. Onun gösterdiği yolda yürümeye yanaşmıyordu kimse… Ali’nin (a.s) yüreği kan ağlamadaydı elbet; Cemel, Sıffin… Ona biat edenler biatlarından dönmüş, Aişe dostlarıyla onun üzerine yürümüştü, kanlar akmıştı… Öte yandan Muaviye… Olmadık hileler, olmadık ihanetler, desiseler, cinayetler… Ali’nin (a.s) yüreği kan ağlamadaydı ümmetin elinden…

Muaviye dünyanın gelmiş geçmiş en hilekar insanlarından biriydi gerçekten, bir dehaydı bu hususta… Ali’yi (a.s) en çok neyin üzeceğini gayet iyi biliyor, özellikle ateşi körüklüyordu… Bir diğer mesele de Haricilerdi, donuklaşmış zihniyetler, ruhsuz mukaddeslerdi… Onlar da asi olmuşlardı onca dindarlıklarıyla(!) iman(!) ve ihlaslarıyla(!)… Ali’yi (a.s) tekfir edecek, onun dinden çıktığını öne sürecek kadar dindar bir güruh!!!

Neler gördü, neler yaşadı Ali (a.s)…

Onun uğradığı musibet ve karşılaştığı zorluklar, katlandığı eziyet, çektiği sıkıntı, uğradığı baskı ve gördüğü ihanetler gerçekten korkunç ve dayanılmazdır. Bunlar mütalaa edildiğinde, meselenin ayrıntıları irdelendiğinde dağları çökertecek bunca musibet ve şiddetli hadiseler karşısında Ali’nin (a.s) gösterdiği tahammül ve mukavemete şaşırmamak elde değil doğrusu…

Üstelik bunları söyleyebileceği, içini döküp derdini anlatabileceği kimse de yoktur…

Yalnızdır…

Rüyasında Hz. Peygamber-i Ekrem’i (s.a.a) görmekte ve “Ya Resulullah! Ümmetin kana boğmakta yüreğimi, pek üzmekteler beni, ne yaparım ben bunlarla?!”‌ diye şikayette bulunmaktadır Hatem-i Enbiya’ya…

“Oğulcağızım, ceddin Resulullah (s.a.a) lanetle, dedi bana, ben de lanetledim; Allah’ım, dedim bir an önce canımı al benim, ve bunlara layık oldukları bir yönetici musallat et!”‌

Evet, laneti de farklıdır onun, pek düşündürücüdür…

Bu sözler onun çektiği sıkıntıları, dayanılmaz eziyetleri, içini kan ağlatan dertleri dile getirmektedir…

Hz. Hasan’la (a.s) bu konuşmadan sonra dışarıya çıkarlar, bu sırada ördeklerin bağrıştığını duyar “Evet”‌ der “Şimdi ördekler bağrışmakta; fakat çok geçmez birazdan insanlar bağrışıp ağlaşacaklar burada”‌[8]. Bunu duyunca onun gitmesine mani olmak istediler, evlatları önüne geçip “Babacığım, bırakmayız seni, gitme bugün camiye, bugün yerine başkasını gönder lütfen.”‌ dediler. Ama o gitmekte kararlıydı; önce bu ısrarlar karşısında yeğeni Cu’de Bin Cubeyre’yi cemaat kıldırması için göndermeye niyetlendiyse de sonra çabucak vazgeçti bundan “Kendim gitmeliyim”‌ dedi. Onun bu kararlı tutumunu görünce “O halde izin verin, yanınızda birisi bulunsun bari”‌ dediler, bunu da kabul etmedi, yalnız gitmek istediğini söyledi… Onun için bambaşka bir seherdi bu…

Mutluluk seheriydi onun…

Yaralandıktan sonra o haliyle yatağında yatarken, olayı bizzat şöyle tabir etmektedir: “Allah’a yemin ederim ki başıma inen bu darbe aşığın sevgilisine kavuşması oldu, tıpkı benim gibi.”‌[9]


[6]- Herkesin kendi evinde bir yeri ibadet etmek için seçmesi müstehaptır. Hz. Ali de halife olduğundan ve devamlı dar-ül imarede bulunduğundan kendine ibadet etmek için bir yer seçmişti. Genellikle geceleri uyumaz ve burada ibadetle meşgul olurdu. Günlük işlerinden vakit buldukça buraya gelir, halvet eder ve Rabbül Alemin’e hamd-u senada bulunup raz-u niyaza koyulurdu.

[7]- Nehc-ül Belağa, Hutbe: 68.

[8]- Keff-ul Gumme, c.1, s. 437 ve Muntehe-l Amâl, s.172, Emir’ül Mü’min’in ahvali.

[9]- Nehc-ül Belağa, Hutbe: 147.

Hz. Ali’nin (as) Son Günleri-1

Kurânda Hz. Alinin -as- Fazileti-1

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)