• Nombre de visites :
  • 1371
  • 12/9/2009
  • Date :

ŞİA VE SAHABE  (3)

şia

  Başka bir rivayette şöyle naklolunmuştur; Peygamberle birlikte namaz kılmak ile meşgul iken, yiyecek ve gıda maddeleri ile yüklü olan bir kafile geldi. Millet onu fark edince, on iki kişinin dışında hepsi dağılıp gittiler. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu; ‘Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman...’

  Uhud savaşında da bu rakam Peygamberle beraber kaldı ve gerisinin tamamı firar ettiler. Peygamber o gün onlardan beraat etmek zorunda kaldı. Berra b. Azib şöyle diyor;

Peygamber, Abdullah b. Cubeyri piyadelerle amir olarak tayin etti. Onlar firar ettiler. Bu haled, Peygamber onları sesledi ama on iki kişiden başka kimse Peygamberin yanında kalmadı. [1]

  Enes şöyle diyor; Amcam Enes b. Nezir Bedir savaşına katılmadı. Peygambere gelerek, ben müşriklerle yapmış olduğun ilk savaşa katılmadım, bir daha müşriklerle savaşırsak, Allah muvaffak ederse nasıl savaşacağımı göstereceğim, dedi. Daha sonra Uhud savaşı vuku buldu ama Müslümanlar firar ettiler. Bunun üzerine Peygamber şöyle dedi; Ya Rabb’i! Bunların yaptıklarından senden af diliyorum.

  O Hazret (bunları derken) maksadı sahabesiydi. [2]

  Sahabenin Huneyn günü firar etmesi daha çirkin ve daha zararlıydı. Zira onlar binlerce kişi olmasına rağmen firar etmişlerdi. Allah Onları bu işlerinden dolayı şu şekilde melamet etmektedir; ‘Andolsun ki; Allah bir çok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğratmaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda gerisin geri dönmüştünüz. Sonra Allah, Resulü ile müminler üzerine sükunetini indirdi...’ [3]

şia

  Sahabenin arasında öyleleri vardır ki; Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur, ‘

Yeryüzünde ağır basıncaya kadar hiçbir Peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti istiyor, Allah güçlüdür, hikmet sahibidir. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.’ [4]

  Bu ayetler bir grup sahabe hakkında nazil olmuştur. Bunlar Bedir savaşı hususunda meşveret ederlerken Ebu Sufyan’ın adamlarını esir alma görüşünü belirtmişlerdi. Oysa Peygamber Bedir savaşından önce onları savaş için sınamak ve onların hazırlıklarını öğrenmek için onlarla meşveret etmişti. Ama yine de bunlara rağmen, onlar kafileyi yakalamayı savaşa tercih ettiler.

Sahabenin arasında öyleleri vardı ki; Allah Resulü onları azarlamıştır. Zira onlar kendi kavim ve kabilelerine doğru davet ediyor ve cahilliye dönemindeki düşüncelerini akıllarından geçiriyorlardı.

  Cabir b.Abdulah Ensari şöyle diyor; Savaşlardan birisinde iken muhacirlerden birisi ensardan olan birisine tekmeyle vurdu. Bunun üzerine, ensardan olan şahıs, ey ensar neredesiniz? Diye seslendi. Muhacirlerden olan şahıs ise, ey muhacirler neredesiniz? Diye feryat etti. Allah Resulü bunu duyunca şöyle buyurdu; Neden bunlar cahilliye nizalarını canlandırıyorlar. [5]

  İşte bu cahilliye tartışmaları yüzünden ensarı oluşturan Avs ve Hazrec kabileleri arasında nerde ise büyük bir olay veya savaş çıkacaktı.

  Ayşe şöyle diyor; ‘... Sa’d b. Meaz kalkarak şöyle dedi, Ey Allah’ın Resulü, andolsun ki; ben onun işinden dolayı senden özür diliyorum. Eğer o Avs kabilesinden olsaydı, şüphesiz onun boynunu vururdum. Eğer bizim kardeşlerimiz olan Hazrec’den olsaydı, o zaman sen bize emir verirdin ve bizde emrini icra ederdik.


[1] Sahih-i Buhari, c.6, s.67, Kitab-ul Tefsir

[2] Sahih-i Buhari, c.4, s.47, Kitab-ul Cihad

[3] Tevbe, 67-68

[4] Enfal, 67-68

[5] Sahih-i Buhari, c.6, s.397, Kitab-ut Tefsir

ŞİA VE SAHABE  (2)

ŞİA VE SAHABE  (1)

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)