• Nombre de visites :
  • 2320
  • 21/4/2009
  • Date :

Kadının rengi  4

gül2

Gıybeti hayatımızdan temizlemek

  Gıybet, “Bir kişin kendisinin bulunmadığı bir ortamda arkasından söylendiğinde rahatsız olacağı sözdür.” Halk arasında dedikodu da dediğimiz olgu, aradaki sevgi ve saygının sarsılmasında en önemli faktördür.

  “Sizden biri ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?”(1)   diye buyuran Allahu Tealâ, arkadan konuşmanın ne kadar mide bulandırıcı ve tiksindirici bir şey olduğunu da bizlere bildirmektedir. Bediüzzaman da Mektubat isimli eserinde içi düşmanlık dolu, hasetçi ve inatçı yapıdaki kişilerin kullandığı alçak bir silâh olarak gıybeti nitelendirmektedir.

  “Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dese hem gıybet, hem iftiradır, iki katlı çirkin bir günahtır.”(2)

Ne var ki, zehirli bir bal gibi dilimize kondurduğumuz gıybet, ilk başlangıçta menhus bir tat da vermiyor değil.

  Kızmışsınız, darılmışsınız, öfkeniz var. İçinizdeki alevi soğutmak istiyorsunuz. Ne kadar da hoş geliyor. Güya bazı duygular intikamını alıyor. Hâlbuki düşünensize, bir başkasının ardından konuşan birine nasıl güvenebilirsiniz ki? Kim garanti verebilir, siz o ortamdan ayrıldıktan sonra aynı duruma düşürülmeyeceğinizi?

  İki zıt gerçek anlamıyla bir şeyin özelliği olamaz. Meselâ bir şey hem canlı, hem ölü veya hem var, hem yok olamaz. Bu yüzden sevginin karşı cephesinde olan gıybeti, yani dedikoduyu hem dünya, hem ahiret mutluluğumuz için bir kanserli ur gibi görüp, şahsî hayatımızdan da, toplumsal bünyemizden de atalım.

Tarafgir olmamak

  Taraftarlık insanı,  tarifi olmayan, tanımlanamayan, hiçbir akılcı ölçüte dayanmayan duygular içinde yuvarlandırır. Takım tutar gibi hiçbir rasyonel temele oturmayan ilişkiler sağlıklı bir sevgi ortamı oluşturmayacaktır.

  Önyargılardan arınmış, aklın hizmetine verilmiş duyguların işlettirildiği durumlarda sağlıklı iletişimler çıkacaktır.

  Böyle bir durumda ancak kadın yeni girdiği aile ortamında ötekileştirdiği ve kendinden bildiğine taraftar olduğu ayrıştırıcı ve özde sevgiye düşman durumlardan uzak olunacaktır.

Eleştirilere açık olma ve eleştirel bakış açısı

gül3

  Aslında doğruyu yanlışı birbirinden ayırt edebilmek için hem eleştirel bir bakış açısına sahip olmalı, hem eleştirildiğimizde kendi dünyamızda veya ilişkilerimizde problem yapmamalıyız.

  “Kendinizden teşekki ediniz,” derken Bediüzzaman insanın açık yüreklilikle kendini bile eleştirmesinden bahseder.

  Bunu başaramama durumunuysa,

“En büyük hata, insan kendini hatasız zannetmek olduğundan” diye ifade ederek, bu noktada “Başkasının kusuru, insanın kusuruna senet ve özür olamaz. Kendimizi dev aynasında görmemeliyiz”(3) der.

  Çünkü “En müthiş maraz ve musibetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkittir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikati rendeçler. Eğer gurur istihdam etse, tahrip eder, parçalar.”

Pozitif düşünce ve sonuç

  Duyguların doğru kullanımı şeklinde kendini gösteren “selâmet-i kalp,” kadını duygusal bir varlık olmaktan da kurtaracak; “aklı keskin kalbi parlak” bir birey olmasını sağlayacaktır. Tabii bu duygulardan tamamen arındırılmışlık olarak değil, “hissiyatı, efkâra tâbi” olarak aklın komutasına verilmiş, iyi niyetle(4)   kendini gösterecektir.

  Nasihatten hiç kimsenin hoşlanmadığını da göz önüne alan anneler, özellikle yaparak örnek olma yolunu ihtiyar emelidir ki, kalıcı neticeleri sağlayabilsinler.(5) Akla dayandırarak, mantıklı açıklamalarla yaptığı uygulamalar çocukları üzerinde daha kalıcı olacak, böyle bir uygulamada da iletişim dili sevgi olacaktır.(6) 

  Tüketim toplumunun en önde gelen hedeflerinden biri de kadınlardır. Kâr-zarar dengesini gözeterek aile huzurunun devamını sağlayabileceğini anlamak, ancak bu tuzaklardan(7)  kurtarabilir.

Bilgiyle ve ahlâkî değerlerle donanmak(8)  da temel hedeflerden biri olmalıdır.

  “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır”(9)  ayetinin ışığında, her alanda şahsî teşebbüse(10)  önem verip, “şahsî menfaati terk” ederek yaratılıştan gelen fıtrî özelliklerinin(11)  farkına vararak çalışmalıdır.

  Özet olarak bütün yukarıda saydıklarımızın gerçekleşebilmesi içinse gerçekçi ve pozitif bir bakış açısına sahip olunması gerekmektedir.

“Nekaisten müberra olmak cinan-ı Cennetin mahsusatından ve her kemale bir noksanı karıştırmak şu âlem-i kevn-ü fesadın mukteziyatından”dır(12)

prensibince bu dünyada hiçbir şeyin yüzde yüz veya dört dörtlük olamayacağını kabul etmemiz gerekmektedir öncelikle. Bu gerçeği kabul ettikten sonra da, “İyi olanı al, kötüyü terk et” kaidesince hoş olanı alıp huzur ve sevgi ortamında hayatımızı geçirmeliyiz.


1. Hucurat Suresi, 12.

2. Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, Mart 2000 s.267

3. Münazarat

4. Hüsn-ü niyet

5. Fiili nasihat veren

6. Akla istinad ile cebr yerine muhabbeti istimal

7. Terk-i sefahet

8. Marifet-fazilet

9. Necm Suresi,  39.

10.  Teşebbüs-ü şahsi

11. İstidad-ı fıtri

12.  Münazarat, s.46

Kadının rengi 3

Kadının rengi 2

Kadının rengi 1

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)