• Nombre de visites :
  • 2402
  • 18/2/2009
  • Date :

Hubut'un Öyküsü 2

çöl

                                                                                                                                                     Hubut'un Öyküsü 1

       Âdem daha önce de meleklerin öğretmenliğini yapmıştı. Bu öğretmenlik görevini de kabul etti. Allah da onları nikâhladıktan sonra onlara bazı tavsiyelerde bulundu: "Ey Âdem! Sen ve eşin Havva bu cennetin her türlü nimetinden yararlanabilirsiniz. Ancak korunmanız gereken bir düşmanınız var, onu da unutmayın ve bu ağacın yanına yaklaşmayın."

      Böylece onların cennetteki yaşantıları başladı. Âdem Allah tarafından görevlendirildiği üzere Havva"ya bildiklerini ve ondan önce yaşanan tüm olayları anlatır.

       Bu arada insanın fıtratında olan kemale erme isteği Âdem’de kendini belli etmeye başlar, kendi kendine sorar: "Acaba Allah benden daha iyi ve daha faziletli bir mahlûk yaratmış mıdır?"

    Hemen hitap gelir: "Ey Âdem! Kafanı kaldır ve arşıma bak!"

      Havva da eşiyle birlikte kafalarını kaldırdıklarında bu kelimeleri görürler: "Allah"tan başka ilâh yoktur. Muhammed, O"nun peygamberidir. Ali b. Ebî Talib, müminlerin emiridir. Onun eşi Fatıma, âlemlerin kadınlarının efendisidir. Hasan ve Hüseyin, cennet ehli gençlerinin efendisidir."

Bu isimlere yabancı oldukları için sorarlar: "Allah"ım, bunlar kimlerdir?"

    Cevap gelir: "Ey Âdem! Bunlar, senin neslindendirler ve tüm mahlûkatımın en üstünleridirler. Onlar olmasaydılar, ben yeryüzü, gökyüzü, cennet, cehennem ve sizleri yaratmazdım."

     Bunun üzerine Âdem, "Allah"ım! Senin birliğine ve Muhammed"in nübüvvetine şahitlik ediyorum." der.

      Yüce Allah da ona şöyle buyurur: "Ey Adem! Sana müjdeler olsun! Sen benim ilk peygamberim ve Muhammed son peygamberim olacak."

     Bu arada İblis kendi hâlinde onları nasıl kandıracağının hesaplarını yapmaktadır. Sonunda yolunu bulur ve insanın fıtratındaki kemale erme isteğinden yararlanmak ister. Yaklaşır onların yanına ve konuşmak ister. Ama Âdem ve Havva yüz çevirir ve onu dinlemek istemezler. İblis yine de konuşmaya başlar:

- Doğrudur ben size secde etmedim ve Allah"a itaatsizlik ettim ama, şimdi gerçekten pişmanım.

- Sen ne kadar da hatanı itiraf etsen, Allah senden uzak durmamızı emretmiştir.

- Siz gerçekten yeryüzünün en akıllı mahluku olsanız, beni dinler ve ona göre hak verirsiniz veya vermezsiniz. Ben, sadece tecrübelerimi size aktarmak istiyorum. Üstelik biz bir konu hakkında hemfikir değil miyiz?

- Hangi konu bu?

- Allah"ın tüm varlıkların yaratıcısı olduğunda.

- Evet, doğrudur.

- Ben, sizin de, benim de inandığım Allah"a yemin ediyorum ki sizin iyiliğinizi istiyorum.

- Senden iyilik beklediğimden değil, Allah"ın mübarek ismini andığın için seni dinleyeceğim.

- Bildiğin gibi benim ömrüm seninkinin binlerce katı kadardır. Bu bağdaki bütün nimetlerin fayda ve zararlarını senden iyi bilirim. Benim bu bağdan kovulduğum gibi senin de bir gün kovulman olasıdır. Buradan kovulmasanız dahi, bir müddet sonra ölerek ayrılacaksınız buradan. Bundan dolayı aklını kullan ve söylediklerimi iyi dinle! Ey Âdem! Şimdi gerçekten bu bağda devamlı kalmayı ve bir melek gibi uçabilmeyi istiyorsan, benim önerdiğim şeyi yap!

- Neymiş önerin? Söyle de çek git artık!

İblis etrafa bakındıktan sonra konuşmaya başlar ve yasak ağaçtan yemeleri için Âdem ve Havva"ya vesveseler vermeye başlar.

Fazla zaman geçmeden İblis"in yalan yeminleri ve vesveseleri etkisini gösterir ve onları o ağaca benzeyen başka bir ağaca doğru yöneltir ve onun meyvesinden yemeye başlarlar. Artık onlar, bedenlerinin kanatlanıp melek olmayı beklerlerken, gördükleri şey, onları kendilerine getirir. Çok büyük bir pişmanlık tüm vücutlarını sarar, ama artık iş işten geçmiştir. Melekler de bu olayları görürler ve öğretmenleri için dua ve istiğfar etmeye başlarlar.

Âdem ve Havva geceyi uyumadan dualarla geçirirler. Sabah olunca yüce Allah"ın sesi yankılanır:

- Ben daha önce size, "Bu ağaca yaklaşmayın ve İblis sizin düşmanınızdır." demedim mi?[1]

- Allah"ım! Biz kendimize zulmettik ve bunca nimetten kendimizi mahrum bıraktık. Sen bizim hatamızı affetmezsen, biz ziyankârlardan oluruz. Bizi kendi rahmetinle bağışla.[2]

Yüce Allah, onların bundan sonraki yaşamlarının yeryüzünde devam etmesini irade eder. Âdem ve Havva için bu ceza çok ağır gelir, ama gelecekte bu tecrübelerinden yararlanarak yeryüzünde de mutlu olabileceklerine ümitlidirler.

Cebrail onlara artık yola çıkmaları gerektiğini söyler ve Cebrail"in eşliğinde bu zorlu yolculuk, geleceğe dönük korku ve endişe içerisinde başlar. Onların tek tesellisi meleklerin onları uğurlarken döktükleri gözyaşı ve onlar hakkında ettikleri dualardır.

Onların indirilişi (hubut) ve ilk ikametgâhları konusunda değişik inançlar var.

Bazı rivayetlere göre Âdem, şimdiki Hindistan"ın kuzeyinde Serendib bölgesinde "Basm" veya "Nuz" dağına, Havva da Cidde"ye indirilir.

Başka rivayetlere göre de Âdem’in iniş yeri, Mekke"de "Ebu Kubeys" dağıdır.

Diğer bir grup rivayet göre ise Âdem ve Havva"nın hubut yerleri, Şam bölgesinde "Beyt"ul-Ebyab" ve "Beyt-i Lehya"dır.

Bazılarına göre de ilk indikleri yer, Serendib ve Cidde imiş, daha sonra Allah"ın emriyle Safa ve Merve’ye götürülmüşler ve Arafat çölündeki Cebel-i Rahmet"te buluşmuşlar.

Hubut"un zamanı ise, İmam Rıza (a.s.)"ın hadisine göre zilkade ayının yirmi beşinci günü ve hadis-i Nebevî"ye göre cuma günü imiş.

Âdem ve Havva birbirlerinden ayrı kaldıkları dönem içerisinde dua ve istiğfar ederlerken, diğer tarafta da meleklerin gözyaşları akmaktadır. Günler birbiri ardına geçiyor ve onlar sabırsızlıkla Cebrail"in gelmesini bekliyorlardı.

---------------------------------------------------------

 [1]- A"raf/22

[2]- A"raf/23

 

DEVAMI...

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)