• Nombre de visites :
  • 3297
  • 13/10/2008
  • Date :

Sabrın Sonuçlarına Dair

papatya
Bil ki sabrın pek çok neticesi vardır ki riyazet ve nefs terbiyesi bunlardandır.

     Eğer insan başına gelen belalara, ibadetlerin doğurduğu zahmet ve sıkıntılara, kimi lezzetleri teketmenin verdiği rahatsızlıklara Hak Teala"nın buyruğu doğrultusunda bir süreliğine sabreder ve velev zor da olsa bütün bu sıkıntılara katlanırsa nefsi yavaş yavaş bu duruma alışır, güçlüklere katlanabilme gücü kazanır ve bu yolla sabır makamından daha yücelere yükselerek diğer yüce makamlara erişir. Masiyetlere bulaşmamakta direnip sabretmek nefsin muttakileşmesine kaynaklık eder, taatta bulunmakta diretip sabretmek Hakk"a ünsiyet kazanmayı sağlar ve belalara sabretmek ilahî kaza ve kaderden razı olma imkanını doğurur. Ve bunlar ehl-i imanın ve hatta ehli irfanın yüce makamlarıdır. Ehl-i Beyt hadislerinde sabırdan büyük bir sitayişle söz edilmiş ve mesela Kafî"de senedi Hz. Sadık"a (as) ulaşan şöyle bir hadis rivayet edilmiştir.

"Buyurdu ki: "Sabrın imanla münasebeti başın bedenle olan münasebeti gibidir. Baş gittiğinde beden de gider. Aynı şekilde, sabrın gittiğinde iman da gider." (1)

   Senedi Hz. Seccad Ali b. el-Huseyn"e (aleyhimesselam) ulaşan başka bir hadiste de şöyle buyurulmuştur:

"Sabır imandandır imanla olan münasebeti başın bedenle münasebeti gibidir ve kimin sabrı yoksa imanı da yoktur." (2)

    Sabır, saadet kapılarının anahtarı ve helakten kurtulmanın en temel kaynağıdır. Sabır belaları insana kolaylaştırır, katlanılır kılar, problemleri kolaylaştırır, azim ve iradeyi güçlendirir, ruha istikrar bahşeder. Buna karşılık sabırsızlık bizatihi sahip olduğu rezaletin yanısıra insanı sebatsızlaştırır, iradesini zayıflatır ve aklı gevşetir.

Büyük araştırmacı Hace Naşir Hazretleri (qaddesellahu sirrehu) buyuruyor ki:

"Sabır batını ızdıraptan, dili şikayetten ve uzuvları uygunsuz davranışlardan sakındırır."

   Sabırsız insanın kalbi muzdarip ve korkulu, gönlü sarsıntılıdır. Ve bizatihi bu durum insanın musibetlerine eklenen bir musibet ve beladır ve insanda rahat huzur bırakmamaktadır. Oysa sabır, musibeti hafifleştirir, kalbi belalar karşısında güçlendirir ve iradeyi musibetler karşısında galib kılar. Sabırsız ve dirençsiz insan uygun olsun olmasın herkese şikayette bulunur ve bu halk arasında rezil düşmeye ve gevşek biri olarak tanınmaya yol açmasının yanısıra, kişinin melaiketullah ve rububiyet dergahının huzurunda değersiz bir hale gelmesine yol açar.

    Hak"tan ve Mutlak Sevgili"den gelen bir musibete tahammül edemeyen bir kul ve kendisinden binlerce nimet aldığı veliyyi Nimeti"nden bir musibet görünce herkese şikayette bulunan bir insanın ne imanı olabilir? Hakk"ın mukaddes makamına ne teslimiyeti olabilir? Şu halde sabrı olmayanın imanı da yoktur denilmesi yerinde bir husustur. Eğer sen Cenab-ı Rabb"e iman besliyorsan,işlerin mecrasının O"un yedi kudretinde olduğuna inanıyorsan ve O"ndan başka hiç kimseyi olup bitenlere egemen saymıyorsan elbette ki olup bitenlerden Hak Teala"nm dışında birine şikayette bulunamazsın, hatta onları canı gönülden katlanır ve Hak Tea­la"nm nimetlerine şükredersin.

    Şu halde o batınî ızdıraplar, o lisanı şikayetler ve azalarımızın o uygunsuz hareketleri bizim ehl-i imandan olmadığımığıza tanıklık etmektedir. Nimet mevcut olduğu sürece şeklen şükrediyoruz ve bu da sadece nimetlerin daha da fazlalaşması içindir. Ne zaman ki bir musibete duçar olduk veya bir dert ve hastalıkla yüzyüze geldik halka Hak Tebarek ve Teala"da şikayette bulunuyoruz ve kinayeli bir dille olur olmaz herkese şikayet yetiştiriyoruz. Derken bu şikayet ve sabırsızlıklar yavaş yavaş Hak"tan kazayi ilahîden nefret etme tohumları ekmeye başlar. Tohumlar yavaş yavaş yeşerir ve serpilip boy atarak birer kuvveye dönüşürler. Hatta Allah göstermesin tam anlamıya Hak Teala"ya ve O"nun kaza ve kaderine kin güdülmeye başlanır. O zaman dizginler elden kaçar ve insan durumun kontrolünü tamamen kaybeder, zahir ve batını Hak Teala"ya düşmanlık rengine bürünür ve bu halde öte dünyaya göçüp ebedi azap ve zulmetlere duçar olur. Böyle bir durumdan Allah"a sığınırım. Şu halde, sabır gidince iman da gider denilmesi tamamen sahihtir.

    O halde ey aziz! Bu husus çok önemli ve yol çok tehlikelidir. Canı gönülden çaba harca, musibetlere tahammül et ve nefsine kabul ettir ki sabırsızlık bizatihi büyük bir kabahat olmasının yanısıra o bela ve musibetlerin ortadan kalkmasına da hiçbir yarar sağlayamaz. Zayıf, kudretsiz ve güçsüz kullara kazayı ilahîden ve Hakkın etkin iradesinden şikayette bulunmanın hiçbir yararı yoktur.

   Nitekim Kafi"de yeralan bir hadis-i şerifte de bu duruma işaret edilerek şöyle buyurulmaktadır:

"Sema e dedi ki: "Ebu Hasan Kazım (as bana buyurdu ki: "Seni hacca gitmekten ne alıkoydu?" Dedim ki: "Canım sana feda olsun, büyük bir borcun altında kaldım ve malı mülküm elimden gitti, ama borcum giden malımdan da daha fazla. Eğer dostlarımızdan biri beni bu durumdan kurtarmasaydı ben kendi başıma kurtulamazdım." Bunun üzerine bana buyurdu ki: Eğer sabredersen sana gıpta edilecek bir hale gelirsin, ama eğer sabretmezsen, ister bundan razı ol is­ter olma, Allah yine kendi hükmünü yürütüp ne yapacaksa yapar." (3)

    Şu halde demek ki sabırsızlığın hiçbir yararı yoktur,hatta çok korkunç zararları da vardır ve peşisıra imanı alıp götüren bir musibet de getirmektedir. Oysa sabır ve fedakarlık muazzam bir sevap ve ecir kazandırır. Nitekim yorumlamaya çalıştığımız hadis-i şerifin zeylinde şöyle buyurulmaktadır: "İşte sabır bu şekilde ardından hayrı getirir. Şu halde sabredin, sabırla donanın ki ecre ulaşasınız."

    O halde bu alemde sabrın sonu hayırdır ve Hz. Yusuf un (as) hayatında da görüldüğü üzere sonucu hayır olan bir durumdur.

    Kafi"de senedi Ebu Hamza"ya (rahimehullah) ulaşan bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:

"Hz. Sadık (as) buyurdu ki: "Bir musibete duçar olup da ona sabreden bir mümine bin şehidin ecri vardır." (4)

   Bu hususta daha pek çok hadis mevcuttur ki onlardan birkısmını sonraki bölümlerde zikredeceğiz. Şu kadarını belir­telim ki sabrın berzahta çok güzel bir suretinin olacağı delil­lerle sabit olmakla birlikte bu husus kimi hadis-i şeriflerde de zikredilmiştir. Nitekim Kafi"de senedi Hz. Sadık"a (as) kulaşan bir hadiste şöyle denilmektedir:

"Buyurdu ki: "Mü"min kişi kabre girdiğinde namazı sağında zekatı solunda, iyilikleri önünde durur ve sabrı da et­rafını sarar. Ne zaman ki onu sorguya çekecek melekler gelir, Sabır, namaz, zekat ve iyiliklere der ki: "Dostunuzu koruyun. Eğer siz korumazsanız ben korurum onu." (5)

-------------------------------------------------------------

(1) Kafi, c. 2., Kitabu"1-İman ve"1-Kufr, Babu"s-Sabr, 2. hadis.

(2) Kafî, c. 2., Kitabu"1-İman ve"1-Kufr, Babu"s-Sabr, 4. hadis. 328

(3) Kafi, c. 2., Kitabu"1-İman ve"1-Kufr, Babu"s-Sabr, lO.k hadis.

 (4) Kafi, c. 2., Kitabu"1-İman ve"1-Kufr, Babu"s-Sabr, 17. hadis.

(5) Kafi, c. 2., Kitabu"1-İman ve"1-Kufr, Babu"s-Sabr, 8. hadis.

 

 

Sabır, direnç göstermektir

SABIR

Sabır

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)