• Nombre de visites :
  • 2008
  • 19/12/2007
  • Date :

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei 'nin Hacc Mesajı

?slam ?nk?lab? rehberi ayetullah hamenei   

  İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei bugün Beytullah'il Haram ziyaretçilerine hitaben bir mesaj yayınladı.Ayetullah Hamenei, bu mesajda İslam Ümmeti'nin çeşitli sorunlarını değerlendirdi.

İslam İnkılabı Rehberi'nin hacc mesajının tam metni şöyle:

  Bismillahirrahmanirrahim, Hamd, alemlerin Rabbine ve salatü selam efendimiz Muhammed Mustafa, pak ehli beyti ve seçkin sahabeleri üzerine olsun...

  Selam olsun Beytullah’ın ziyaretçilerine, dost sarayının misafirlerine ve O’nun çağrısına lebbeyk diyenlere... Allah’ın zikriyle billurlaşıp, O’nun bitimsiz feyiz ve rahmetine açılan gönüllere de selam olsun...

  Bir hayat iksiri mesabesindeki bu günler, bu geceler ve bu saatlerde mevcut fırsatın kadrini bilerek kendilerini manevi çekiciliklerin kucağına atan, tevbe ile gönüllerine aydınlık bağışlayan ve bu mukaddes vadide birbiri ardısıra ulaşan ilahi rahmet dalgaları arasında kendilerini günah ve şirkten temizleyen nice insanlar vardır ki Allah’ın selamı, bu gönül sahipleri ve pak kullarının üzerine olsun. Tüm kardeşlerime yakışan, bu tür kazanımları gözetmek ve bu büyük fırsatı ganimet bilmektir. Hiç bir zaman yakamızı bırakmayan maddi hayatın kaygılarının burada da kalpleri oyalamasına izin verilmemelidir.

  Allah’ın zikri ile, O’na yakararak, doğruluk, doğru davranış ve doğru düşüncede yılmaz bir azim göstermek, Allah’tan yardım istemek ve arzu dolu gönüllerini halis tevhid ve maneviyat atmosferinde kanatlandırmak suretiyle Allah yolunda, sırat-ı mustakimde kararlı olarak yürüyebilmek için birikim edinmek gerekir. Burası hakiki ve halis tevhid merkezidir. İbrahim Halil aleyhisselam işte burada vücudunun bir parçası sayılan İsmail’i kurban mahalline getirerek, nefse galebe çalma ve ilahi buyruk karşısında kesin teslimiyet gibi bir tevhid sembolünü dünya tarihi boyunca tüm muvahhidler için bir hatıra olarak geride bırakmıştır.Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve alih, işte burada zamanın müstekbirleri, kudret ve servet tiranları karşısında tevhid sancağını dalgalandırmış ve Allah’a imanın yanıbaşında, taguttan silkinme ve uzaklaşma eylemini, kurtuluş ve doğruluk için şart koşmuştur: ‘her kim tagutu inkar ederek Allah’a inanmışsa, sapasağlam bir kulpa tutunmuş olur..’

  Hacc, bu büyük derslerin yeniden okunup, öğrenilmesidir. Müşriklerden teberri ve putlardan, putçulardan uzak durulma ilanı mü’minlerin haccına egemen olan ruhun göstergesidir. Haccın her bir alanı, Allah’a gönül vermek, O’nun yolunda çaba harcamak, şeytandan uzak durup onu taşlamak ve uzaklaştırmak ve onun karşısında cephe almak gibi eylemlerin göstergesidir. Yine haccın her bir noktası, kıble ehli olan insanların dayanışma ve insicam sembolüdür. Burada tabii ve itibari farklılıkların rengini yitirdiği ve hakiki vahdet ve iman kardeşliğinin koyulaştığı görülmektedir. Bunlar, dünyanın çeşitli noktalarına ait biz müslümanların öğrenmesi ve hayatımız ve geleceğimiz için kendisine dayanarak programlamada bulunmamız gereken derslerdir. Kur’an, düşmanlar karşısında dimdik durabilmeyi, mü’minler arasında nazik ve merhametli davranmayı ve yaratıcı karşısında da tam bir ubudiyet içerisinde bulunmayı İslam toplumunun üç önemli yapıtaşı olarak bilmektedir: ‘Muhammed, Allah’ın resulüdür ve onunla birlikte olanlar, kafirlere karşı amansız ve kendi aralarında ise merhametlidirler. Rüku ve secde halinde gördüğün onlar, Allah'tan lütuf, ihsan ve rızalık dilerler...’ Bunlar, İslam Ümmeti’nin görkemli ve onurlu varlığının yüceltilmesi için gerekli olan üç temel faktördür. Bütün müslümanlar, bu hakikati dikkate alarak, İslam dünyasının mevcut zaaflarını doğru olarak teşhis edebilirler.

   Bugün İslam Ümmeti’nin gaddar düşmanı, emperyalist odakları yönetenler, güç sevdalıları ve mütecavizler olup; İslami uyanışı meşru olmayan çıkarları ve İslam dünyasındaki zalimane sultaları için büyük bir tehdit olarak görmektedirler. Bütün müslüman halklar ve onların da önlerinde politikacılar, din uleması, aydınlar ve milli liderler, bu mütecaviz düşman karşısında, İslami birlik saflarını daha güçlü bir şekilde sıklaştırmalıdırlar. Bu insanlar, tüm kudret unsurlarını derleyerek, İslam Ümmeti’nin gerçekten de güç kazanmasına çalışmalıdırlar. Bilgi ve marifet, tedbir ve uyanıklık, sorumluluk duygusu, tevekkül ve ilahi vaadlere ümitle bağlanmak, Allah’ın rızasını kazanmak karşılığında değersiz istekleri geri iterek görevlerini yerine getirmek... Bütün bunlar, İslam Ümmeti’nin gücünün temel faktörleridir ve ümmeti bağımsızlık, onurlu bir hayat ile maddi ve manevi ilerlemelere ulaştırdığı gibi, düşmanı, aşırılıkları ve İslam ülkelerine pençe atması konusunda başarısızlığa uğratır. Müslümanlar arasındaki duygu birliği, İslam Ümmeti’nin aradığı ideal açısından dikkat çeken ikinci faktördür.

  Müslüman ümmetin çeşitli kesimleri arasında tefrika ve kavgaya yol açılması, tüm gücümüzle dermanını bulmamız gereken tehlikeli bir hastalıktır. Düşmanlarımız öteden beri, bu alanda da aralıksız olarak büyük çabalarda bulundular ve bugün İslami uyanışın onları büyük bir korkuya sevkettiği şu dönemde,bu çabalarını daha da arttırdılar. Bu yola gönül veren herkesin sözü, farklılıkların tezatlara ve çeşitliliklerin kavgaya dönüştürülmemesi gerektiği şeklindedir. İran halkı bu yılı, İslami insicam yılı olarak adlandırdı. Bu adlandırma, düşmanların kardeşler arasında ihtilaflara yol açmak hedefiyle başlattığı entrikaların daha bir artması dikkate alınarak gerçekleştirildi. Filistin’de, Lübnan’da, Irak’ta, Pakistan ve Afganistan’da bu entrikaların etkili olduğu gözlemlendi ve bir müslüman ülkede halkın bir bölümü, diğer bölümü karşısında adeta savaş başlattı ve müslüman kanı akıtıldı. Bu acı olaylar sırasında entrika izleri açıktı ve bilinçli gözler, düşmanın olaylardaki parmağını müşahede ettiler.

  ‘Birbirleri arasında merhametli davranılması’ şeklindeki Kur’anî buyruk, işbu kavgaların kökünün kazınması anlamındadır. Sizler, bu görkemli günlerde ve çeşitli hacc menasiki sırasında dünyanın her yerinden gelen ve çeşitli mezheblere mensup olan müslümanların tek bir ev etrafında toplandıklarını, Kabe’ye yönelerek namaz kıldıklarını, taşlanması gereken sembolik şeytanı taş yağmuruna tuttuklarını, nefsani hevesler ve arzuların sembolik olarak kurban edilmesi açısından da yine aynı şekilde davrandıklarını, Arafat ve Meş’ar’daki vakfe sırasında birbirlerinin yanıbaşında Allah’a yakarışta bulunduklarını görmektesiniz. Bununla birlikte niçin onlar arasındaki taassuplar ve önyargılar kışkırtma nedeni olsun ve düşmanın hain elleri bu fitne ateşini daha da körüklesin. Bugün, dar görüşlü ve akılsız birileri sudan sebeplerle müslümanlardan büyük bir topluluğu müşrik olarak nitelemekte ve hatta onların kanlarının dökülmesini mubah saymaktadırlar. Bunlar, bilseler de bilmeseler de, şirk, küfür ve emperyalizmin hizmetindedirler.

  Hazreti peygamberimiz sallallahu aleyhi ve alih ile dinimizin velileri ve imamlarına (a) saygı şeklindeki din ve dindarlığın pekiştirilmesi eylemini şirk ve küfür olarak adlandıran insanlar, kafirler ve zalimlerin hizmetinde onların kirli emellerine katkıda bulundular. Dosdoğru alimler, sorumluluğunu müdrik aydınlar ve sadık yöneticiler, bu tür tehlikeli fenomenlerle mücadele etmelidirler. İslami insicam ve birlik, bugün bu yolda gönlü yanan akıl sahiplerinin işbirliği sayesinde pratik yolları katedilebilecek kesin bir farizadır. Bu iki izzet faktörü, yani bir yandan emperyalistler karşısında güçlü bir şekilde cephe almak ve sınırları belirlemek; öte yandan, müslümanlar arasında kardeşlik, merhamet ve uzlaşma eylemleri, üçüncü faktör olan yaratıcı karşısındaki ubudiyetle bir araya gelirse, İslam Ümmeti, müslümanları Asr-ı Saadet’te izzet ve azametin zirvesine taşıyan yolda birbiri ardısıra ilerlemeler kaydedecek ve müslüman halklar, son asırlar boyunca kendilerine reva görülen alçaltıcı geri kalmışlıktan kurtulacaklardır. Bu büyük hareket yola koyulmuş olup, İslami uyanış dalgaları İslam dünyasının her tarafında yükselmeye başlamıştır. Düşmana bağlı medyalar ve maşalarının propagandaları İslam dünyasının her bir noktasındaki özgürlük ve adalet yanlısı hareketleri İran ya da şiiliğe bağlamak peşindedirler.

  Onlar, İslami uyanışın ilk bayraktarı olan İslami İran’ın, müslüman ülkelerdeki mücahidlerin siyasal ve kültürel alanlarda indirdikleri darbelerin sorumlusu oldğunu savunuyorlar. Onlar, Hizbullah’ın 33 gün savaşındaki eşsiz hamasi direnişini, Irak halkının, işgalcilerin gönüllerinin razı olmadığı meclis ve hükümetin kurulmasına yol açan tedbirli duruşunu, kanuni Filistin hükümeti ve fedakar Filistin halkının şaşırtıcı direnişi ve müslüman ülkelerde görülen İslam’ın yeniden ihyası yönündeki bir çok iz ve delilleri İrancılık ya da şiicilik gibi töhmetlerle suçlamakta ve böylelikle, İslam dünyasının tek bir bütün halindeki desteklerini akamete uğratmak istemektedirler. Ancak, Allah yolunda mücahede edenler ve Allah’ın dinine yardım edenlere zafer sözü veren ilahi sünnetle bu yeni oyunun başedebilmesi imkansızdır.

  Gelecek, İslam Ümmeti’nindir. Her birimiz, kendi payımız oranında, kendi gücümüz, kapasitemiz ve sorumluluğumuz oranında işbu geleceği yakınlaştırabiliriz.

  Hacc merasimi, siz talihli hacı adayları için, dinin gereklerinin edası açısından geçmişe oranla daha hazırlıklı olunması için büyük bir fırsatttır. İlahi başarı ve vaad edilen hazreti Mehdi (A)’ın duasının, sizlere bu büyük hedefe ulaşabilmeniz için katkıda bulunmasını ummaktayım.

Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh...

Seyyid Ali Huseyni Hamenei

4 Zilhıcce 1428 15 Aralık 2007

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)