Peygamberin Halifesi
RESULULLAH'IN (S.A.A) TAYİN ETTİĞİ HALİFESİ, EMİR'ÜL-MÜMİNİN ALİ (A.S)
On İki İmam Şia'sı, Resulullah'tan (s.a.a) sonra İslâm âleminin önderliğinin, Emir'ül-Müminin Ali'nin (a.s) ve ondan sonra on bir masum evlâdının hakkı olduğuna inanmaktadır. Şia'nın elinde bu görüş ve inancını kanıtlayacak güneş kadar aydın delilleri vardır. Bu deliller garezsiz ve marazsız kimselere sunulduğunda hiçbir şüpheye yer bırakmayacak niteliktedir.[1]
Peygamberin yakın sahabîlerinden olan Cabir b. Abdullah şöyle söylüyor:
"Allah'a, Resulüne ve Ulü'l-emr'e itaat etmenin farz olduğunu bildiren ayet[2] indiği gün, Peygambere sordum: Allah'ı ve Resulünü tanıyoruz da Ulü'l-emr kimlerdir?"
Şöyle buyurdu:
"Onlar, benim halifelerim olan imamlardır. Onların ilki Ali b. Ebu Talip'tir; ondan sonra da sırayla şunlardır: Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyin, Muhammed b. Ali -ki Tevrat'ta Bâkır (a.s) diye anılmıştır ve sen onu göreceksin; gördüğünde benim selâmımı ona iletirsin-, ondan sonra Cafer b. Muhammed es-Sadık, Musa b. Cafer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali ve en sonu ise ismi ve künyesi[3] benim isim ve künyemin[4] aynısı olan Hasan b. Ali'nin oğludur."[5]
İlk İmam
Hiçbir toplum, hiçbir zaman ve hiçbir mekân diliminde öndersiz ve lidersiz yaşamını sürdüremez. Bu konu, herkesin kabul ettiği bir meseledir. Bu gerçekten esinlenerek şu hatırlatmada bulunmamız yerinde olur:
Bir toplumun önderi ve hükümdarı, o toplumun bekasını ve saadetini istiyorsa, onu korumak için çaba göstermeli, bilgisi, gücü ve uzak görüşlülüğü oranında toplumun halıhazırını, yakın ve çok uzak geleceğini düşünmeli, ebedî saadetleri için plân ve projesi olmalıdır.
Bu esas ve bu zaruret gereğincedir ki, hükümdarlar ve yöneticiler, kısa bir yolculuğa çıktıklarında bile birini kendi yerlerine vekil tayin ediyorlar. Bu mesele yöneticiliğin bütün alanlarında geçerlidir.
Bir aile reisi, bir okul müdürü, bir fabrikadaki ustabaşı, birkaç saatlik gıyaplarında dahi kendi yerlerine birini seçiyor, kendileri yok iken, diğerlerinin onun emirlerine uymalarını istiyorlar. Bu mesele o kadar açıktır ki, delile bile gerek yoktur.
Şefkatli ve Uzak Görüşlü Peygamber
Evrensel İslâm toplumunun değerli önderi Peygamberimiz de, bu doğrultuda hareket ediyordu.İslâm nuru bir yere yansıdığı zaman, o yer küçük bir yer de olsaydı, işleri yönetmesi için oraya ehliyetli bir yönetici atıyordu.
Cihat için gönderdiği her orduya bir ordu komutanı tayin ediyordu. Bazen de komutan öldürülürse, ordu komutansız kalmasın diye birkaç kişiyi sırayla onun yardımcısı olarak atıyordu.
Bir süre için Medine'den ayrılmak istediğinde, Medine yöneticisiz kalmasın diye kendi yerine tayin ettiği nicelerini biliyoruz.[6]
Şimdi soruyoruz:
Aşağıda sayacağımız ihtimallerden hangisini akıl kabul ediyor?
a) Peygamberin ölümünden sonra artık İslâm toplumunun öndere ihtiyacı yoktu.
b) Peygamber, kendinden sonraki İslâm toplumuna önem vermiyordu.
c) Şefkat ve tedbirini yitirmişti.
d) Liyakatli bir halife bulamıyordu.
Bu saydığımız ihtimallerden hangisi akıl ve mantığa uyuyor? Müslümanların yaşamında A'den Z'ye her konuda önderlik yapıp ne yapılması gerektiğini söyleyen, engin bir şefkate sahip yüce Peygamberimizin, böylesi önemli ve hayatî bir konuda bir şey söylememesi, Müslümanların mükellefiyetlerini belirtmemiş olması mümkün mü?
İmamiyye Şiası, bu gerçekleri dikkate alarak İslâm'ın ilk ve temel metinleri ve belgelerini araştırmaya koyuluyor ve bu araştırmada dopdolu kaynaklarla karşılaşıyor. Sonunda hilâfet konusunda Peygamberin açık, yeterli ve kesin emirler bıraktığı sonucuna varıyor. Örneğin, Velâyet Ayeti, Gadir Hadisi, Sefine Hadisi, Sekaleyn Hadisi, Hakk Hadisi, Menzilet Hadisi, Aşireti Davet Hadisi ve büyük kitaplarda etraflıca incelenen, tahkik edilen diğer şeyler gibi.
-----------------------------------------------------------------
[1]- el-Gadir ve Allâme Eminî: Dünya çapında tanınmış el-Gadir kitabı, Merhum Mücahid Allâme şeyh Abdulhüseyin Eminî'nin yüce himmetiyle Gadir Hadisi etrafında kaleme alınmış büyük bir eserdir. Bu değerli eser, o büyük âlimin bir ömür sürdürdüğü değerli çalışmasının ürünü olup, şimdiye kadar on bir cildi Arapça dilinde yayınlanmıştır. Eserin dili ve beyanı, dağı anımsatacak sağlamlıkta ve suyu anımsatacak akıcılıktadır. İhtiva ettiği konular öylesine delilli ve burhanlıdır ki, Ehlisünnet âlimleri ve büyüklerinin ikrarıyla, Şiîliğin hak olduğu o kitapta ihya olmuş ve Ehlisünnet'in Şiîlikten anladığını tamamıyla değiştirerek, bu iki İslâmî fırkanın birbirini daha iyi anlamasında büyük bir hizmeti olmuştur. Adı daima yücelsin. Bu derste o ünlü kitaptan çok istifade edilmiştir.
[2]- Nisâ, 59
[3]- Arapça'da "Ebu" ya da "İbn-i" kelimesiyle başlayan isimlere künye denir.
[4]- Resulullah'ın ismi "Muhammed" ve künyesi "Ebu'l-Ka-sım"dır.
[5]- Müntehab'ul-Eser, s.707; Kifayet'ül-Eser'den naklen. Kitabın müellifi bu konuda, Sünnî ve Şiî kaynaklardan 50 hadis nakletmiştir ki, bunların hepsinde Peygamber efendimiz, On İki İmamı isimleri ile tanıtmıştır.
[6]- İslâm tarihi ve Resul-i Ekrem'in (s.a.a) siyeri hakkında yazılan Sire-i İbni Hişam gibi kitaplara bakınız.
ULULEMR'E İTAAT EDİN
Gadir Hum İle İlgili Ayetler
GADİR-İ HUM OLAYI
İmamet İlâhî Bir Makamdır
İmamet Makamı
İmamın İsmeti
İmam, İnsan Vücudundaki Kalbe Benzer
Hz.Ali (a.s)'nın Hz. Resulullah (s.a.a) Tarafından Tayini
HER ZAMAN BİR İMAM VARDIR
MASUM İMAMIN SIFATLARI
TATHİR AYETİ
Menzilet Hadisi