İran raporu, İsrail’i vurdu
Amerikan istihbarat raporu İsrail’e güçlü bir darbe vurdu. Bel bağladığı noktaları ortadan kaldırdı. Kendisine ağır bir yük getirdi.
Dünyayı ayağa kaldıran istihbaratları ve medya propagandası, yorumcuları ve ‘uzmanları’ analizlerinde Tahran’ın nükleer silaha sahip olduğu yorumlarına sevk etti.
Bu uzmanlar İran nükleer silahının İbrani devletini ve Arap ülkelerini yerle bir etme ve Ortadoğu’daki dengeleri bozma noktasındaki rolüne dair senaryolar çizdiler. İran ‘Şii bombasını’ Pakistan’daki ‘Sünni bombayla’ mücadele içinde tasvir ettiler. Ortadoğu’da yeni bir koalisyon çağrısı yaptılar. Bu olağanüstü hayati tehlikeyle mücadele edecek bir koalisyon...
İsrail nükleer silahını, Filistin halkına yönelik metodolojik yıkımını, geçmiş savaşları ve Batı Şeria’da süren savaşı unutmamızı telkin ettiler. Gazze ise İran’ın yanında yer alması sebebiyle cezalandırılıyor ve bizler İsrail ılımlılığını muhafaza edeceğiz! Ahmedinejad ne zaman nükleer silaha sahip olmaya çalıştığını inkar etse, Tahran’ın niyetlerine yönelik şüpheleri artırıyor.
İSRAİLLİLER RAPORDAN ŞÜPHE EDİYORLAR
Rapordan sonra İsrailliler ve yorumcuları 16 Amerikan istihbarat organının raporu hakkında şüphe oluşturmaya başvurdu. Bu organların Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olmaya çalıştığı yönündeki değerlendirmede başarısız olmalarıyla doğruluklarının yara alması sonrası kasıtlı olarak böyle bir yöntem seçtiklerini belirttiler. Hindistan ve Pakistan nükleer silahlarının ortaya çıkardığı sürprize benzer bir İran sürprizine bel bağladılar. İsrailli yorumcuların tamamı bu raporu inkar etti.
İSRAİL PANİKLEYEN TAVŞAN GİBİ
Hepsi de aslında gerçeğe dönmek için zamana ihtiyaç duyuyorlar. Tıpkı Bush gibi. ABD başkanı İran’ı ‘dünya barışını tehdit etmekle’ suçlamaktan geri adım atmayacağını ifade etti. Bu konudaki görüşü değişmedi ancak konuşmasında üçüncü dünya savaşından bu kez bahsetmedi. Kamuoyu nezdinde bir rahatlama oldu. Yönetimindeki Şahinler ve İsrail endişelendi. Dış ilişkiler konseyinden Michel Levy, Beyaz Saray’ın politikasının değişmeyeceğini, Irak’la ve Kore ile ilgili bilgilerin bu politikayı değiştirmediği ve yeni bir raporun bu politikayı değiştirmemesinin sürpriz olmayacağını belirtti. İsrailli yorumcu Aluf Ben ‘raporun İranlıların nükleer silaha sahip olma yolunda ilerlemediklerini gösterdiğini ve İsrail’in, ormandaki ağaçtan elmanın düşüş sesini duyduğunda korkarak havaya sıçrayan, panikleyen tavşan gibi olduğunu’ yazdı. Paniğe kapılma ve heyecanlanma dönemi bitti artık. Yalan açıkça görüldü. İran’ın nükleer silaha sahip olmaması sebebiyle İsrail’i vuran panik hali, bölgedeki gerginliği ve savaşları yaymaya çalıştığı için kendisini vuracak panik halinden daha büyük. Bu anlam itibariyle İran-Irak savaşı, Lübnan’daki iç savaş ve şu an HAMAS ile Fetih arasındaki savaş kendisine var olma gerekçesi sundu. İsrail Araplarla yakınlaşma stratejisini kendisinin barışçıl devlet, İran’ın da tek düşmanları olduğu temeli üzerine inşa etti. ABD yönetimi savaşlar planladı ve şu an dörtlü komisyonun başkanlığıyla ödüllendirilen Tony Blair’in adını koyduğu barışa dair yalancı vaatlerle Irak’ı işgal etti.
ARAPLARIN İRAN’A YAKLAŞMALARI ÖNEMLİ
Amerikan istihbarat raporları sonrası İran’a yönelik baskı hafifleyecektir. Uluslararası yaptırımlar yeni engellere takılacaktır. İbrani devleti hesaplarını yeniden yapacak ve tek başına İran nükleer tesislerine saldıramayacaktır. Araplar ise Doha’daki zirvede eğilimlerine dair önemli bir gösterge oluşturdular. Savaş davulları çalınmasına karşı çıktılar. Ahmedinejad’ı toplantılarına çağırdılar. İyi niyetlerini kendisine gösterdiler. Hiç kuşkusuz Araplar Amerikan raporunun sonuçlarından dolayı rahatladılar. Çünkü nükleer silaha yönelik endişelileri gerçekti ve bölge savaşlara doymuştu. İran’ın ve Ahmedinejad’ı misafir eden Arapların taraflar arasındaki gerginliğin sona ermesi için pratik adım beklemeleri hakları.
MUSTAFA ZEYN,
El-Hayat gazetesi, 8 Aralık 2007
Arapçadan çeviri: Halil Çelik / Vakit