Rüyadan Hakikate: Müslümanların Vahdeti
Dr. Muhammed Hüseyin ERDUŞ
Rüya ile Gerçek arasında ne kadar bir mesafe mevcuttur? Bazen bir göz kırpmak kadar yakın. Bazen ise yıllar, asırlar boyu kan, göz yaşı ve tere karışmış ve bazen katedilmesi imkansız bir mesafe. Her halukarda gerçi bazen asla hakikate kavuşmayan rüyalar olmuştur ama rüya ve hayaldan kaynaklanmayan hiç bir hakikati de bulmak mümkün değildir.
Brezilyalı düşünür Paolokoilo meşhur Kimyacı isimli romanında her bir insanın hayatının manasını, o insanın benlik efsanesinin belirlenmesine ve kişinin bu şahsi efsanenin tahakkuku uğrundaki çabasına bağlı olduğunu belirtmekte. Söz konusu yazara göre tanımın doğru olması ve ciddi bir çabanın sürdürülmesi durumunda insanın tüm arzuları tahakkuk bulabilir.
Şahsi Efsane"nin tahakkuku tüm insanın tek felsefesidir. Her şey tek bir şeyin hizmetindedir ve sen bir şey istediğin zaman tüm alem senin arzularının tahakkuk bulması yönünde el birliği etmekteler.
Brezilyalı yazar ayrıca yaptığı bir açıklamada şahi efsanenin tahakkuku için çaba harcamak hayatın güncel çekirdeğini yardığını belirtmektedir.
Kanaatimce her ferdin kendina has Şahsi Efsanesi olduğu ve onu tanıması gerektiği gibi her bir toplumun da kendine has Toplu efsanesi olmalı, onu tanımalı ve ve onun tahakkuku uğrunda çaba harcamalıdır. Hal durum böyle olunca Müslümanların vahdeti meselesini de Müslümanların kitlesel Efsanesi olarak isimlendirmek mümkün.
Efsanelerin en dilrübası, rüyaların en tatlısı ve başka bir ifadeyle İslüm ümmetinin en önemli ülküsü olup, ilahi hidayetin tahakkuku, İslam Şeriatinin tatbiki, kültürel gelişme, sosyal adalet, siyasi iktidar ve izzet ve ekonomik bağımsızlığın sağlanması onun tahakkukuna bağlıdır.
Bu ülkü ( Kitlesel rüya veya efsane) yani Müslümanların vahdeti, Kur"anı Kerim ve Sünneti Resulda farz oluşunun açıkca beyan edilmesine rağmen ne yazık ki müslümanlar tarih boyunca bu önemli olayın tam olarak tahakkuk bulamamasından ötürü çok büyük zarar ve ziyanlara uğramış ve İslam ümmeti birlik ve bütünlüğün karşıtı olar tefrikadan dolayı bölük pörcük olma derdini taşımışlardır. Bu önemli konu acaba ne ölçüde İslam ümmeti veya toplum fertleri tarafından tanınabilmiş ve onun tahakkuku için ne ölçüde çaba gösterilebilmiştir?
Ne yazık ki vahdet gerekliliği ümmet içinde etkili olan kitlelerden büyük bir bölümü tarafından tam olarak idrak olunamamış ve dolayısıyla müslümanlar içerisinde genl bir olguya dönüşememiştir. Bu Kitlesel Efsanenin kendisi için Şahsi Efsane olarak da kabul eden büyük müslüman düşünür seyyid Cemaleddin Esedabadi"nin büyük çabası olmuştur bu uğurda. Nitekim rahmetli İmam Humeyni"nin liderliği altında tahukkuk bulan İslam İnkılabı da İslami Vahdet düşüncesinin yeniden doruğa ulaşmasını beraberinde getirmiştir. Vahdet davasını güden tüm müslüman din alimi, bilgin ve ıslahatçıların tüm çaba ve girişimlerine rağmen seyyid Cemaleddin"in attığı büyük adımları halen atamamışlardır.
Seyyid Cemaleddin ve yakın dava arkadaşlarının müslümanların vahdeti ve vahdet karşısındaki engellerin belirlenip tanıtılması yolundaki çabaları teori olmaktan daha ziyade pratiğe yöneldi. Bu çabalar halen devam ettiği gibi hatta onlardan bazıları kendi dönemlerinin daha kritik konuma da gelmiştir. Vahdet karşısında var olan bu engellerden bazıları şunlardan ibarettir:
- Mezhepçilik ve tefrikaya neden olan bir takım ufak mezhebi fikirler
- Taife, kavim ve milliyetçilik
- Kültürel fakirlik ve onun yan tesirleri
- Müslüman ülkelerin siyasi düzenlerinin konumu
- Dini egemenliğe karşı olan Ataizm, Sekülerizm ve Laisizm gibi düşünceler
- Dünya Müstekbirliğinin saldırgan siyasetleri ve düşmanlığı
Peki bu engellere karşı koymak için nasıl çareler düşünülmüş ve bu çareler ne ölçüye kadar geçerli olabilmiştir? Bu soruların cevabını şimdilik başka bir zamana bırakalım ama şunu unutmamak gerekir ki içinde bulunduğumuz dönemde İslam aleminin vahdet ve bütünlüğü için yapılan çalışma ve girişimlerin büyük bir bölümü sadece rutin kalıplar içinde, etkisiz, mevcut şartlara uymamakta ve stratejik özellik taşımamaktadır. Ne yazık ki vahdetle ilgili ortak bir tanımmala olmadığı gibi hatta İslam ülkeleri içerisinde ortak para birimi, ortak Pazar, ortak haberleşme sitesi ve vize uygulamasının kaldırılması gibi kavramlar da belirsizlik içinde olup hatta İslam ülkeleri bir takım ferdi yanlış uygulamalarla müslüamanlar arasındaki mesafeyi daha da açmakta, müslümanların birbirinden uzaklaşmasını beraberinde getiren milliyetçi ve kavmiyetçi eğilimleri körüklemektedirler.
Her halükarda umudumuz pek yakında bu kitlesel efsane veya rüyanın tahakkuk bulmasıdır. Zira gerçi bu rüyanın tahakkuku uğrunda daha katetmemiz gereken uzun bir yolun başlangıcındayız ama ne kaygı eğer bu yolun yolcuları muhlis, direnişli ve temiz insanlar olursa tüm uzaklığına rağmen sanki hedefin bir adım ötesindeymiş gibi hareket ederler. Kur"ani tabirle الیس بصبح قریب yani . acaba sabah yakın değil mi?
İslam Ümmeti Birliği
Vahdet ne demektir ?