• Nombre de visites :
  • 11063
  • 24/10/2007
  • Date :

İFK OLAYI

peygamber

Muminler"in Annesi Ayşe Hakkın da Söylenen İftira)

Pek çok önemli kaynak kitaplarında söz konusu edilen önemli olaylardan birisi ifk olayıdır. İfk olayı önemli tarih, tefsir ve hadis kitapların da yer almıştır. İfk olayının önemini arttıran ve bu olayın araştırılmasını gerekli kılan en önemli etken; bu olay hakkında Kur"an-ı Kerim"de nazil olan ayetlerdir. Bu araştırmada ortaya çıkarmak istediğimiz önemli noktalardan biri, ayetlerin Peygamber"imizin (s.a.a.) hangi hanımı hakkında nazil olduğunu ele geçirmektir. Bunun için Kur"an da bu konuyla ilgili nazil olan ayetleri öne alarak şu noktalara değineceğiz:

Birinci bölüm: Genel Konular

1-Konunun incelenme gerekliliği

2- İfk olayının tarihçesi

İkinci bölüm: Konuyla İlgili Ayet ve Rivayetlerin İncelenmesi

1- Konuyla ilgili ayetler ve önemli noktaları

2- Ayetler hangi olay hakkında nazil olmuştur?

a- Ayşe hakkında nazil olduğunu gösteren rivayetlerin incelenmesi

b-Mariye hakkında nazil olduğunu gösteren rivayetlerin incelenmesi

c-Yazarın ayetlerin nüzul sebebi hakkındaki görüşü

Üçüncü bölüm: Konunun Tarih Kitaplarında İncelenmesi

1-Ayşe hakkında ki tarihî belgeler

2-Mariya hakkında ki tarihî belgeler

3- İfk olayında Müminlerin annesi Ayşe"ye yakışmayan   

4- Konunun Özeti                          

5- Kaynakla

Birinci Bölüm: Genel Konular 

1- Konunun incelenme gerekliliği

İfk olayı Peygamber Efendimizin (s.a.a.) hayatında meydana gelen ve İslam toplumunda önemli etkiler bırakan bir hadisedir. Nur suresinin on birinci ayetinden yirmi altıncı ayetine kadar; bu olay hakkında önemli mesajlar verilmiştir.

İfk olayı her Müslüman için önem taşımaktadır. Çünkü öncelikle ifk olayı Peygamber"imizin (s.a.a.) hanımlarından birisi hakkında söylenen bir iftiradır.

Bizler bu olayı araştırarak kimlerin Peygamber Efendimize (s.a.a.) düşman ve kimlerin dost olduğunu ele geçirebiliriz. İkinci olarak bu olay hakkında inen ayetleri araştırmalı ve gereken mesajı almalıyız. Üçüncü olarak bizler Peygamber Efendimizin (s.a.a.) bu hadise karşısındaki tutumunu öğrenip, kendimiz için örnek almalıyız. Dördüncü önemli nokta bu olayın Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet camiasında olumlu bir şekilde yansıtılması ve ihtilaf yerine ittihada sebep olmasını sağlamaktır. Çünkü ifk hâdisesi insafla incelenmeye alınırsa ittihadın çoğalmasına yardımcı olacak konulardan biridir. Beşincisi ve son olarak bu olayı inceleyip, tarihteki etkisini derk ederek, ibret dersi almalıyız.

2- İfk olayının tarihçesi

İfk hadisesinin ne zaman ve hangi şartlarda meydana geldiğini öğrenmek; olayın derkine yardım edecektir. Bundan dolayı kısaca bu noktaya deyinmemiz gerekir: En eski tarih yazarları ifk olayını tarih kitaplarında nakletmiş ve bu olayın Peygamber efendimiz"in (s.a.a.)hayatı zamanında meydana geldiğini vurgulamışlardır. Bazı tarihçiler ifk olayını kısa bazıları da geniş bir şekilde ele almışlardır. Muhammed bin Ömer Vakidi (ö. 207) El- Meğazi li El-Vakidi de, Abd-ul"Malik bin Hişam (ö. 213 ya 218) El-Siret-u El-Nebeviyye de, Yakubi ( ö. 292"den sonra) kendi tarihinde; Ebi Cafer Muhammed bin Cerir Taberi (ö.310) kendi tarihinde ve İbni Esir (ö. 630) kendi tarihinde; ifk olayını nakletmişlerdir.

Elimize yetişen en eski sire kitabı olan El-Siret-u El-Nebeviyyenin yazarı İbn-i Hişam; ifk olayına Benu Mustalik Savaşından sonra yer vermiştir.[1]Benu Mustalik Savaşı hicretin altıncı yılında meydana gelmiştir. Benu Mustalik Huzâa kabilesinden bir ırk ve soyun ismidir. Bu soyun önderi Haris bin Ebu-Zirar adlı bir şahıstı. Haris Müslümanlarla savaşıp onlara zarar vermek için çalışmalar yapmaya başlamıştı. Peygamber efendimiz (s.a.a.) Haris"in yaptığı çalışmalardan haberdar olunca; ashabını savaşa hazırlayarak, Benu Mustalik kabilesine doğru harekete geçtiler. Muraysi adlı su kuyusunun yakınlarında savaş başladı. Kısa bir süre çatışmadan sonra düşman askerleri dağıldı. Bu savaşta İslam Ordusunun eline pek çok mal geçti ve düşman kaçtığından dolayı kadınları esir düştü. İbni Hişam ifk olayını aşağıda sıralayacağımız başlıklar altında ele almıştır:

a- İfk haberi hicretin altıncı yılı Benu Mustalik Savaşı"nda.

b- Resulü Ekrem"in (s.a.a.) sefere eşlerinden birini götürme âdeti.

c- Ayşe"nin kafileden geri kalma sebebi.

d- Ayşe"nin Medine"ye ulaşınca hastalanması.

e- Allah-u Teâla"nın Ayşe"nin pak olduğunu bildirmesi ve iftiracıların cezalandırılması.[2]

Sonuç olarak ifk olayının; hicretin altıncı yılında meydana gelen Benu Mustalik Savaşı"nın ardından meydana geldiği ele geçmektedir. İlerideki konularda ifk olayının yerini kısaca önemli tarih kitaplarından birinin metnini esas olarak inceleyeceğiz.

İkinci Bölüm: Konuyla İlgili Ayet ve Rivayetlerin İncelenmesi

1- Konuyla İlgili Ayetler ve Önemli noktaları:

Nur Suresi (11-26) Ayetlerin tercümesi: O yalan haberi getirenler, içinizden bir topluluktur. Siz onu sizin için şer sanmayın. Tersine o sizin için hayırdır. Onlardan her kişi, işlediği günahın cezasını görecektir. Onlardan o yalanın en büyüğünü idare edene de büyük bir azap vardır.

 Onu işittiğiniz zaman inanan erkek ve kadınların, kendiliklerinden güzel zanda bulunup: bu, apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi? Ona dört şahit getirmeleri gerekmez miydi?

 Mademki şahitleri getirmediler, o halde onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir.

 Eğer size dünyada ve ahirette Allah"ın lütfü ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız yaygarada size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.

 Çünkü siz, onu dillerinizle alıveriyorsunuz ve hakkında hiç bilginiz olmayan bir şeyi, ağızlarınızla söylüyorsunuz ve onu önemsiz bir iş sanıyorsunuz. Oysa o, Allah yanında büyüktür.

 Onu işittiğiniz zaman, bunu konuşmamız bize yakışmaz, hâşâ, bu, büyük bir iftiradır demeniz gerekmez miydi?  Allah size öğüt veriyor ki, eğer inananlar iseniz böyle bir şeye bir daha asla dönmeyesiniz.

 Allah size ayetleri açıklıyor. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 İnananlar içinde çirkinliğin yayılmasını isteyenler için dünyada da, ahirette de acı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

 Eğer size Allah"ın lütfü ve rahmeti olmasaydı ve Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (çok büyük bir azaba uğrardınız)

 Ey inananlar, şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, hiç şüphesiz o çirkinliğe ve kötülüğe emreder.

 Sizden fazilet ve servet sahibi kimseler, yakınlığı bulunanlara, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere bir şey vermemeğe yemin etmesinler. Affetsinler, hoş görsünler. Allah"ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayandır; esirgeyendir.

O namuslu, bir şeyden habersiz inanmış kadınlara zina iftira edenler, dünyada da âhirette de lanetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azap vardır.

 O gün, dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarına şahitlik edecektir.

 O gün Allah onlara hak ettikleri cezalarını tamamıyla verir ve onlarda bilirler ki; Allah apaçık haktır.

 Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara, iyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara mahsustur.

 Nur (11-26) 

 Bu bölümde; ayetlerin önemli noktalarını önemli tefsir kitaplarından olan El-Mizan ve Rahnema Tefsirinden nakledeceğiz:

Amma El-Mizan tefsirinden kısaca şu noktalar ele geçmektedir:

Bu ayetlerin nüzul sebebini Ehli Sünnet Ayşe ve Şia Mariya hakkında bilmiştir. Peygamber efendimizin (s.a.a.) mukaddes zatını lekelemek için; eşlerinden birine zina iftirasını nispet vermişlerdir. Ayetler bu iftira haberini işitipte yalanlamayanları azarlamaktadır. İftira haberini işiten insanların bir kısmı bu haberi takip ederek dilden dile yayılmasına sebep olmuşlardır. Kesin bilmedikleri bir haberi, çabucak kabul ederek yayılmasını sağlamışlardır. Bundan dolayı da kınanmışlardır.[3]                       

 Şimdi de Rahnema Tefsirinden ele gelen bazı önemli noktalara değiniyoruz:

1- Ayette geçen  usbe (topluluk) kelimesi Arap gramerinde en az on kişi ve kırk kişiye ulaşabilecek teşkilatlı, ittihat ve birbirilerini destekleyen toplum için kullanılmıştır.

2- Tarih ve nüzul sebebi öne alındığında ayetlerin Peygamber Efendimiz"in (s.a.a.) ailesi hakkında nazil olduğu anlaşılmaktadır. Müfessirlerin çoğunun görüşü; münafık grubunun iftirayı yaydığını ortaya koymaktadır.

3- On birinci ayette geçen içinizden bir topluluk  sözünden münafıkların tanınmadığı ve gizli olduğu anlaşılmaktadır. Yine on birinci ayetin o yalan haberi getirenler sizden bir topluluktur. Siz onu kendiniz için şer sanmayın, tersine sizin için hayırdır… cümlesinden; iftira haberinin halk arasında geniş bir şekilde yayıldığı anlaşılmaktadır. Yine bu ayetin siz onu kendiniz için şer sanmayın, tersine o sizin için hayırdır… cümlesinden Müslümanların tehlike hissedip, ıstıraplı oldukları ve ifk haberinin onların faydasına tamamlandığı ele geçmektedir. Aynı zaman bu ayetin yukarıda zikredilen cümlesinden, Müslümanların rehberlerinin şeref ve haysiyetlerinin Müslümanların şeref ve haysiyetlerinden ayrı olmadığı anlaşılmaktadır.

4-Komple ve entrikacıların tehdit edilmesi ayetlerin şu bölümünden anlaşılmaktadır: Onlardan her kişi, işlediği günahın cezasını görecektir.

5-Bu kompleyi hazırlayıp yayanlar erkeklerdi. Bunu, ayette geçen imr (ki hem insan ve hem de erkek anlamını taşır) kelimesi ve nüzul sebebinin yardımıyla anlamaktayız.

6-İfk haberini düzenleyen için büyük bir azap vardır. Onlardan o yalanın en büyüğünü idare edene de büyük bir azap vardır. Aynı zaman da bu cümleden iftira haberinin asıl düzenleyicisinin bir kişi olduğu ve müfessirlerin genelinin görüşüne göre Abdullah b. Ubey olduğu anlaşılmaktadır.[4] Rahnema tefsirinden anlaşılanları kısaca şöyle özetleyebiliriz: İftirayı yayanların belirsizliği, münafık olmaları, teşkilatlı oldukları, olayı tasarlayanın bir kişi ve erkek olduğu, iftirayı peygamberimizin hanımlarından birine yönelttikleri, iftiranın halk arasında yayıldığı, Müslümanların ıstıraplı oldukları, haberin Müslüman halk lehine tamamlandığı, Peygamberin (s.a.a) ve diğer İslam önderlerinin haysiyetinin toplumun haysiyeti olduğu; kısaca ele geçen önemli noktalardır.

2- Ayetler hangi olay hakkında nazil olmuştur?

 a- Ayşe hakkında nazil olduğunu gösteren rivayetlerin incelenmesi:

Abdullah b. Abbas"tan nakledilen rivayet: Suyuti; ayetin tefsiri hakkında İbn-i Abbas"tan şöyle rivayet eder: Allah Resulü (s.a.a.) yolculuğa çıkacağı zaman, bazı hanımlarını da beraberinde götürürdü. Seferlerinden birisine Ayşe"yi götürdü. Ayşe"ye ait bir tahtırevan vardı ki; birkaç erkek o tahtırevanı devenin üstüne kaldırıp indirmekle sorumluydu. Akşam vakti Peygamber (s.a.a.) ashabıyla beraber dinlenmek için durakladılar. Ayşe tuvalet ihtiyacı için dışarıya çıkıp uzaklaştı ve kimsenin haberi olmadı. O anda Peygamber (s.a.a.) halkla birlikte uyanarak hareket etmişlerdi. Tahtırevanla sorumlu olanlar, Ayşe"nin onun içerisinde olmadığının farkına varmayarak, devenin üzerine koyup hareket ettiler. Ayşe gelince; Peygamber"in (s.a.a.) ve halkın gittiğini gördü. Sonra kendi yerinde oturdu. Ensardan olan Safvan b. Muattal da uyanarak Ayşe"ye doğru devesiyle birlikte yaklaştı. O kadınlardan uzak dururdu. Ayşe"yi çocukluğunda gördüğü için tanıdı ve dedi ki: Müminlerin Annesi! Safvan yüzünü çevirip Ayşe"yi deveye bindirdi. Sonra devenin gemini tuttu, öne düştü ve halka yetişene kadar deveyi çekerek götürdü.

Peygamber (s.a.a.) duraklayıp Ayşe"yi bulamadığı zaman sözler söylenmeye başlandı. İşittiğinde Peygamber"e (s.a.a.) ağır gelen bu sözlerden sonra, Ayşe"den uzaklaştı. Ayşe hakkında Zeyd b. Sabit ve diğerleriyle istişare etti. Zeyd dedi: Ey Allah"ın Resulü (s.a.a.)! Ayşe"yi kendi haline bırakın. Belki Allah-u Teala"nın kendisi onun hakkında bir girişimde bulunur. Hz. Ali b. Ebutalib şöyle dedi: Kadınlar fazladır. Bir akşam Ayşe kadınlarla birlikte dışarı çıktı. Mistah"ın annesinin ayağı kaydı ve dedi ki: Mistah kahrolsun. Ayşe dedi: Kötü bir söz söyledin. Mistah"ın annesi dedi ki: Sen onun ne söylediğini bilmiyorsun. Ayşe"ye hakkında söylenen dedikoduları söyledi. Ayşe bayılarak düştü. Sonra Allah-u Teâla ifk ayetini nazil etti. Mistah"ın geçimini sağlayan ve ona iyilik yapan Ebubekir; yemin edip ona yardım etmeyeceğini söyleyince; şu ayet nazil oldu: Sizden fazilet ve servet sahibi kimseler, yakınlığı bulunanlara, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere bir şey vermemeğe yemin etmesinler, affetsinler, hoş görsünler… (Nur 22) Peygamber (s.a.a) Ebubekir"e Ayşe"nin yanına giderek; ona müjde vermesini emretti. Ebubekir Ayşe"nin yanına gedip günahsızlığını ve Allah"ın onun hakkında indirdiği ayetleri haber verdi. Ayşe dedi ki: Allah"a teşekkür ederim; sana ve dostuna değil.[5]Aynı zaman da bu hadis Ayşe"nin kendisinden; Sahih-i Buhari,[6] Sahih-i Müslim[7] ve Musned-i Ahmet"te[8] de nakil edilmiştir. Diğer yandan bu hadis, Halife Ömer, Mesruk b.Ecda",Ebu Yesr Ensari ve diğerleri tarafından da nakledilmiştir.

Halife Ömer"den nakledilen hadisin bazı noktaları:

1- Ayşe babasına dedi ki: Allah"ın Resulü (s.a.a) beni evinden dışarı attı.

2- Ebubekir; Peygamber (s.a.a) izin vermeyene kadar Ayşe"nin geri dönmesine izin vermedi.

3- Ebubekir"in ailesi; yani kendisi, eşi Ummu-Rovman, oğlu Abdurrahman ve kızı Ayşe; iftira haberini duyunca ağlamaya başladılar.[9]   

 Mesruk b. Ecda"dan nakledilen hadisin bazı noktaları:

1- Ensar"dan olan bir bayan eve girerek ifk haberini Ummu Rovman"a ve Ayşe"ye söyledi.

2-Ayşe ayılarak; Peygamber (s.a.a) şöyle dedi: Eğer yemin etsem inanmazsın ve eğer anlatsam günahsızlığımı kabul etmezsin.[10] 

 Ebu-Yesr Ensari"den nakledilen rivayette ise; Abdullah b. Ubey"e iki defa ve Mistah ile Hamne"ye bir defa şerî haddin uygulandığı nakledilmiştir[11].

Ayşe Hakkında ki Rivayetlerin Eleştirisi:

1- Yukarıda geçen rivayetler ve Ayşe ile Halife Ömer"den nakledilen rivayetlerde dikkat edilirse; Peygamber Efendimizin;(s.a.a) eşi Ayşe"ye karşı kötü zan ve sanıya kapıldığı, ayrıca; iftiracıların uydurduğu yalan haberin etkisi altında kaldığı anlaşılmaktadır. 

Hâlbuki Allah-u Taala ifk ayetlerinde halkı kötü zan ve sanıya kapıldıkları için; azarlayıp tembih etmiştir[12]. Eğer yukarıda geçen rivayetlerin Peygamber Efendimizin (s.a.a) eşine karşı kötü zanda bulunduğu kısmı kabul edilirse, Peygamber"imizde (s.a.a) azarlanıp; tembih edilenlerin içerisinde yer alacaktır. Ancak; Peygamber"imizin (s.a.a) sahip olduğu ismet makamı, O"nu (s.a.a) inananlara karşı kötü zanda bulunmaktan alı koymaktadır. İnananlara karşı iyi zan ve sanıya sahip olmak; imanlı olmanın gereğidir. Bununla beraber; Kur"an-ı Kerim Peygamber Efendimizin (s.a.a) müminlere karşı iyi sanıya sahip olduğunu vurgulamaktadır.[13] Büyük Kur"an müfessiri Allame Tabatabaî El-Mizan tefsirinde Allah"u Teâla"nın Peygamber"imizin (s.a.a) eşlerini zina gibi büyük günahlardan uzak tutması gerektiğine dair akli bir delil getirerek şöyle buyurmaktadır: Eğer zina Peygamberin (s.a.a) ailesinde de yer edinirse; kalplerin ve gönüllerin Peygamber"den (s.a.a) uzaklaşıp; nefret etmesine sebep olar. Neticede O"nun (s.a.a) davetinin zayıflayıp batıl olmasını sağlar. Öyle ise; Allah"u Teâla Peygamber"in (s.a.a) eşlerini böylesine büyük bir günahtan uzak tutmalıdır. Bu akli delil Peygamber"imizin (s.a.a.) eşlerinin zahiri iffetini değil; gerçekte olması gereken iffetini sabit etmektedir. Bu akli dedili bizlerin algılayıp derk etmesi mümkünken; Peygamber (s.a.a) efendimizin derk etmeyip eşine karşı kötü zanda bulunması nasıl mümkün olabilir?[14]  

Sonuç olarak hadisin bu bölümü için mantıklı ve akıllı bir açıklama getirilemezse; kabul edilmesi de mümkünolmayacaktır.                                                                                                                     

2-İfk haberinin başlangıcı ve iftiracılara şerî had vurulması arasında bir aylık bir süre geçmiştir. Hâlbuki iftira söylemenin hükmü islamda belli olduğu için; bir ay geciktirerek had vurmanın bir anlamı olmayacaktır. Ancak iftira ayetinin ifk ayetinden sonra nazil olduğu sabit edilirse yukarıdaki faraziye batıl olacaktır.   

3- İftirayı söyleyenler Abdullah b. Ubey Mistah, Hassan ve Hamne ismindeki şahıslardı. Bu şahıslar hakkında şeri had uygulandı. Ancak Abdullah"a iki defa uygulandı.Niçin?[15] 

  Sonuç olarak bu bölümden ele geçen, Peygamber"imizin (s.a.a) eşi Ayşe"ye karşı kötü zan beslemesi; iftiracılara şerî haddin uygulanmasının bir ay geciktirilmesi ve Abdullah b. Ubey"e iki defa şerî had vurulması, reddedilen ve rivayetlerde kabul edilmeyen kısımlardır.  

b- Mariya hakkında nazil olduğunu gösteren rivayetlerin incelenmesi:

İmam Rıza"dan (a.s) şöyle nakledilmiştir: İmam Rıza(a.s.); huzurunda bulunan şialarına şöyle dedi: Mariya hakkında söylenen iftirayı ve Resulullah"ın(s.a.a) oğlu İbrahim"in doğumunda onun hakkında iddia edilen şeyi biliyor musunuz? Şialar dedi: Ey efendimiz siz daha iyi bilirsiniz, bize de bildirin. İmam Rıza (a.s) buyurdu: Mariya"yı Mukavkıs[16] ceddim Resulullah"a (s.a.a) hediye etti. Resulullah (s.a.a) Mariya"yı kendisi için ayırdı. Mariya"yla birlikte memsuh (cinsi erkek ve kadın organı olmayan) bir köle de vardı. O köleye Cureyh denirdi. Her ikisi iyi birer Müslüman olup iman getirdiler. Sonra Mariya Resulullah"ın (s.a.a) kalbinde yer edindi. Peygamber"in (s.a.a) bazı eşleri Mariya"yı kıskanmaya başladı.  Ayşe ve Hafza babalarının yanına gelerek; Resulullah"ın (s.a.a) Mariya"ya gösterdiği ilgi ve fedakârlıktan şikâyet ettiler. Nefisleri onları aldatarak; Mariya"nın İbrahim"e Cureyh"ten hamile kaldığı fikrini verdi. Cureyh"in hizmetçi olduğunu sanmıyorlardı. İkisinin babaları (Ebubekir ve Ömer) Resulullah"ın (s.a.a) yanına gelip; karşısında oturdular. Sonra şöyle dediler: Ya Resulullah (s.a.); sizin hakkınızda belli olan bir hıyaneti saklamak bize caiz değildir. Resulullah (s.a.a) dedi: Siz ikiniz ne diyorsunuz?

 Şöyle dediler: Ya Resulullah (s.a.a) Cureyh ve Mariya büyük bir günah işlediler. Mariya"nın hamileliği Cureyh"ten dir; senden değil. Resulullah"ın (s.a.s) yüzünde sinirlilik belirdi, rengi değişti. O ikisinin dediğinden dolayı Resulullah"ta (s.a.a) durgunluk oluştu. Sonra dedi: Vay olsun ikinize; ne söylüyorsunuz? İkisi dedi: Ya Resulullah (s.a.a) biz Cureyh"i Mariya"nın yanında gördük. Şakalaşıp, oynaşıyorlardı. Mariya"dan erkeklerin kadınlardan istediğini istiyordu. Cureyh"in peşine birisini gönder. Onu bu halde bulacaksın. Onun için Allah"ın hükmünü uygula. Peygamber (s.a.a) Hz. Ali"ye (a.s) yöneldi ve şöyle dedi: Ey Hasan"ın babası zülfikarıda alıp kalk; Ey kardeşim, Mariya"nın bahçesine git. Eğer onları bu ikisinin dediği gibi bulursan; öldür. Sonra Hz. Ali (a.s) kalktı ve kılıcını elbisesinin altından boynuna astı. Resulullah"ın (s.a.a) huzurundan ayrılırken; ona yönelerek şöyle dedi: Ya Resulullah (s.a.a) bana emrettiğinizi kesin neticesine ulaştırayım mı, yoksa hazır olan hazır olmayandan farklı şeyler görebilir mi? Peygamber (s.a.a) O"na (a.s) dedi: Sana feda olayım ey Ali (a.s); elbette hazır olan olmayanın görmediğini görür. Hz. Ali (a.s) kılıcını eline alıp yola düştü. Mariya"nın bahçesinden yukarı çıktı. Mariya bahçenin ortasında oturmuştu. Cureyh de onun karşısında edepli bir şekilde davranıyor ve şöyle diyordu: Resulullah"ın büyüklüğünü, üstünlüğünü ve kerametini anlat. Buna benzer sözler konuşuyorlardı. Bu sırada Cureyh Hz. Ali"nin (a.s) eli kılıçlı orda olduğunu gördü. Cureyh bahçedeki bir hurma ağacına tırmandı. Hz Ali (a.s) bahçenin içine indi. Rüzgâr Cureyh"in elbisesini yukarı kaldırıp; onun cinsi erkeklik organı olmadığını ortaya çıkardı. Hz. Ali (a.s) dedi: Ağaçtan aşağı in ey Cureyh. Cureyh şöyle dedi: Ya Emir-el Müminin (a.s) canım güvende mi? Hz. Ali (a.s) dedi: Canın güvendedir. Cureyh ağaçtan aşağı indi. Hz. Ali (a.s) onun elini tutup; Resulullah"ın (s.a.a)yanına getirdi. Onu Resulullah"ın (s.a.a) karşısında durdurarak şöyle dedi: Ey Resulullah (s.a.a)  Cureyh memsuh (cinsi organı olmayan) bir hizmetçidir. Resulullah (s.a.a) yüzünü duvara doğru çevirdi ve sonra şöyle buyurdu: Ey Cureyh o ikisinin (Ebubekir ve Ömer) Allah ve Resulüne (s.a.a) karşı olan; yalan, ayıp ve küstahlıklarının ortaya çıkması için; bedenini soyundur. Cureyh elbisesini çıkardı. Cinsi organı olmayan bir hizmetçi olduğu ortaya çıktı. Ebubekir ve Ömer kendilerini Resulullah"ın (s.a.a) önünde yere atarak: Ya Resulullah (s.a.a) biz tövbe ediyoruz; bizim için bağışlanma dileyin; dediler. Resulullah (s.a.a) buyurdu: Sizde bu küstahlık oldukça; Allah tövbenizi kabul etmez. Bağışlanma dilemem size fayda vermez. Sonra Allah o ikisinin (Ebubekir ve Ömer) hakkında Nur Suresinin 23. ve 24. ayetlerini nazil etti: O namuslu, bir şeyden habersiz, inanmış kadınlara zina iftira edenler, dünyada da ahirette de lanetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azap vardır. O gün dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarına şahitlik edecektir.[17] El-Burhan Tefsiri"nin yazarı ifk ayetinin altında beş tane rivayet nakletmiştir. Yukarıda tercüme ettiğimiz rivayet en uzun ve kapsamlı olanıdır. Yukarıda tercüme ettiğimiz rivayete ve diğer dört rivayete dikkat edilirse; hiçbirisinden sonra ifk ayetlerinin nazil olduğu görülmemektedir. Yalnızca El-Burhan Tefsiri"nin yazarı bu rivayetleri ifk ayetinin altında nakletmiştir. Hâlbuki Ayşe hakkında nakledilen rivayetlerin hemen ardından; ifk ayetlerinin o konuyla ilgili nazil olduğu göze çarpmaktadır. Herhangi bir rivayeti herhangi bir ayet altında nakletmek, ayet ve rivayetin birbiriyle irtibatlı olduğunu göstermez. Bununla birlikte; rivayette bu olayla ilgi olarak Nur Suresi"nin 23. ve 24. ayetlerinin nazil olduğu zikredilmiştir. "El-Burhan Tefsiri" yazarının Mariya hakkındaki hadisi; Nur Suresi"nin 23. ve 24. ayetlerine nüzul sebebi olarak almaması şaşılacak bir noktadır! Allame Askerî Mariya hakkında ki rivayeti naklettikten sonra; ifk ayetlerinin bu konu hakkında nazil olduğunu yazmıştır.[18] Hâlbuki rivayetlerde ifk ayetlerinin bu olayın ardından nazil olduğuna dair hiçbir delil yoktur.     

Mariya Hakkında ki Rivayetlerin Eleştirisi:

Bu bölümde kısa olarak El-Mizan Tefsiri"nde geçen iki noktaya değineceğiz:

1- Mariya hakkındaki rivayetlerin ifk ayetleriyle herhangi bir uyumluluğu yoktur. Ayetlerden; bu olayda bir topluluğun eli olduğu, iftirayı yaydıkları, halkın bu haberi dilden dile dolaştırdıkları ve belli bir müddet iftira haberinin halk arasında yer edindiği; anlaşılmaktadır.(Olayın hemen sonuçlanıp; hallolduğu ele geçmemektedir. Hâlbuki Mariya hakkında ki rivayetler olayın hemen sonuçlandığını ortaya koymaktadır.) Ayetler den ele geçen yukarıdaki noktaların; Mariya hakkında ki rivayetlerle olan irtibatı nerededir? 

2- Ayşe"ye şerî had uygulanmalıydı. Hâlbuki böyle bir şey uygulanmadı. Ancak iftira ayetinin ifk ayetinden sonra indiği sabit edilirse; ikinci eleştiri batıl olacaktır. Kelamın üsluplarını tanıyan bir kimse; ifk ayetinin kendisinden önceki ayetlerle hiçbir irtibatı olmadığında şüphe etmez. ( Dolayısıyla Ayşe"ye şerî had uygulanmış olmalıydı.)[19]

c: Yazarın Ayetlerin Nüzul Sebebi Hakkında ki Görüşü:

Büyük âlimler ve araştırmacılar ayetlerin nüzul sebebi hakkında ihtilaf etmişlerdir. Ehl-i Sünnet âlimleri ifk ayetlerinin Ayşe hakkında nazil olduğunu kabul etmişlerdir. Örneğin İmam Caddullah Muhammet b. Ömer Zamahşerî (ö 528) kendi tefsirinde şöyle söylüyor: İftira haberinden kasıt Ayşe hakkında söylenen iftiradır.[20]  

Şimdi de bazı Ehlibeyt âlimlerinin görüşlerini aktarıyoruz:

1- Allame Askerî: Allame Askerî ifk meselesini önemli tarih, hadis ve tefsir kitaplarında incelemeye aldıktan sonra şöyle buyuruyor: Bize göre ifk ayetleri; iftiracıların sözlerinden dolayı Mariya ve Resulullah"ın (s.a.a) oğlu İbrahim hakkında ve hicretin sekizinci yılından sonra nazil olmuştur.[21] 

2- Allame Murtaza Âmili: Allame Âmili bu konu hakkında İfk Hadisi isminde arapça bir kitap yazmıştır. Bu kıymetli kitabın Son Söz başlıklı bölümü altında; görüşünü şöyle buyurmuştur: Görünüşe göre ayetler Mariya hakkında nazil olmuştur; Ayşe hakkında değil.[22]  

3- Ayetullah Mekarim Şirazi: Bu ehlibeyt âlimi; her iki nüzul sebebini inceledikten sonra şöyle buyuruyor: Bizim için önemli olan nüzul sebepleri değildir. Önemli olan günahsız bir şahısın iffet dışı amelle muttaham edildiğinin ayetlerden anlaşılmasıdır.[23] 

4- Ayetullah Cafer Subhanî: Önemli olan münafık gurubunun; o zaman önemli bir mevkie sahip olan şahsiyetli bir bayana iftira atarak, Müslümanların ruhî durumunu bozmaya çalıştıklarının ortaya çıkmasıdır.[24] 

5- Allame Tabatabaî: Merhum Allame"nin yazmış olduğu El-Mizan tefsirinden açık ve net bir görüş ele geçmemektedir. Ancak Allame şu noktalara değinmiştir: İfk ayetlerini Ehl-i Sünnet âlimleri Ayşe hakkında; Ehl-i Beyt âlimleri ise Mariya hakkında nazil olduğunu kabul etmişlerdir. Üzerinde konuşulan İfk Meselesi Peygamber"imizin (s.a.a) eşlerinden biri hakkındadır. Ya eşi veya kenizi (Mariya) ile ilgilidir. Belkide kenizi (Mariya) hakkında olduğu Nur Suresinin onbeşinci ayetinden anlaşılabilinir: . Siz onu önemsiz bir şey sanıyorsunuz, oysa o Allah katında büyüktür. Ancak; Allame ayetlerin Mariya hakkında nazil olduğunu gösteren rivayetleri eleştirirken; Mariya hakkındaki rivayetlerin ifk ayetleriyle uyumsuzluk içerisinde olduğunu vurgulamıştır.[25]

6- Seyyit Ali Ekber Kureşî: Bu araştırmacı İfk Olayını kısaca naklederek; ayetlerin Ayşe hakkında nazil olduğunu yazmıştır.[26]

 Görüldüğü gibi Ehl-i Beyt âlimlerinin bazıları kesin neticeye ulaşarak; ifk ayetlerinin nüzul sebebinin Mariya veya Ayşe hakkında olduğunu yazmışlardır. Bazıları ise net bir neticeye ulaşamamış ve bunun önemli olmadığını söylemişlerdir. Yukarıda zikredilen Ehli Beyt âlimlerinden bazıları rivayetlerin senetlerini, rivayette geçen bazı şahısların o zaman yaşamadıklarını, ravilerin hayatlarını, rivayetlerin metni arasındaki uyuşmazlıkları ve bazı tarihsel noktaları inceleyerek; Ayşe hakkında olan rivayî ve tarihî bilgileri yalanlayarak; uydurma olduğuna inanmışlardır.

 Örneğin Allame Âmili yukarıda söylenen incelemeleri yaptıktan sonra şöyle buyuruyor: İfk hadisinin Ayşe hakkında doğru olması mümkün değildir.[27] Allame Murtaza Âmili"nin yapmış olduğu araştırmanın sonucu kabul edilse bile; İfk ayetlerinin Mariya hakkında nakledilen rivayetlerle uyumluluğunu sağlayabilmek, imkânsız görülmektedir. Bu uyuşmazlığa önceden değindik. Nitekim Allame Âmili bu uyuşmazlığın farkına varmış ve kanî edici bir cevap verememiştir. Örneğin; ayette geçen (topluluk) kelimesinin manasını incelerken; bu kelimenin en az on kişi ta kırk kişiye kadar ulaşan bir topluluğa delalet ettiğini söyleyerek; Ayşe hakkında iftira atanların sayısının en fazla yedi ya sekiz kişiye ulaştığını vurgulayıp; Ayşe hakkındaki rivayetlerin ayetlerle uyumsuzluk içerisinde oluğunu ve nüzul sebebi olamayacağını yazmıştır.[28] Hâlbuki Mariya hakkında nakledilen rivayetler de; aynı sorunla karşı karşıyadır. Çünkü Mariya"ya da iftira atanların sayısı on kişiden azdır. Bu noktayı Allame Âmili kitabının bir sayfasında Mariya"ya iftira söyleyenlerin ismini; zikretmemelerinin sebebini şöyle yazmıştır:   Mariya"ya iftira atanların isimlerinin zikredilmesi İfk Hadisi"ne önem verenlerin maslahatına zarar verdiği için isimleri söylemekten kaçınmışlardır… Çünkü Mariya"ya iftira atanların içinde; bizim tarafımızdan isminin söylenmesinin doğru olmadığı şahıs vardır. [29]  Kitabının ayrı bir sayfasında da; Mariya"ya iftira söyleyenlerin sayısını ayette geçen  (topluluk) kelimesinin manasıyla denk getirebilmek için; şöyle yazmıştır: Ayşe"ye iftira atanları diğer rivayetlerdeki zikrettiğimiz şahıslarla birleştirdiğimiz zaman; özellikle Orve b. Zubeyr"in tanıtmadığı şahıslar da eklenirse, bunların oluşturduğu topluluğa  kelimesi delalet edecektir.[30]  Görüldüğü gibi Allame Âmili konuya tam bir açıklık kazandırmadan netice almıştır. Çünkü Allame Âmili bir yandan Ayşe"ye ait olan rivayetlerde ilmi araştırmalar yaparak; olayın uydurma olduğu; olayda siyasi entrikalar döndüğü sonucuna varmış, diğer yandan da Ayşe"ye iftira atanları Mariya"ya iftira atanlara ekleyerek, Mariya"ya iftira atanların sayısının ayetlerin manasıyla uyumluluk içerisinde olduğunu yansıtmaya çalışmıştır. Öncelikle; Ayşe"ye ait olan rivayetlerin ve tarihi belgelerin uydurma olduğunu saptayabilmek imkânsız görülmektedir. Çünkü eğer kendisi hakkında oldukça fazla tarihî ve rivayî belgeler olan ve aynı zaman Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Beyt kaynaklarında yer edinen bunun gibi bir olay; kolaylıkla kenara atılırsa; kaynaklarda az yer edinmiş ve kimi zaman tek ekol tarafından zikredilmiş olan olayların yalanlanmasının önü açılacak ve kimi zaman da en küçük sorunla rivayî ya tarihî belge kenara atılacaktır. Bize göre İslamî belgeler üzerinde çalışan ilim adamlarının en önemli vazifelerinden biri; İslamî temel esaslara ters düşmedikçe; tarihî, rivayî ve diğer belgelerin eksikliklerini mantıklı bir şekilde gidererek, İslam Kültürü"nün hazinesine kazandırmaktır. Bu noktayı esas alarak İfk Olayı"na bakacak olursak, biz göre ayetlerin nüzul sebebi şöyle yorumlanabilinir: Öncelikle Mariya ve Ayşe hakkında ki belgeleri reddetmek imkânsız görülmektedir. Çünkü her iki olay en önemli kaynak kitaplarında nakledilmiş ve akla; mantığa ayrıca İslam"ın temel esaslarına ters düşecek noktalar her iki olayın aslında bulunmamaktadır. Dolayısıyla olayları yalanlamak için uğraşmak gereksiz bir çalışmadır. Her iki olay dilden dile dolaşarak, farklı insanlar tarafından nakledildiği için; bazı yanlışlık ve hatalar göze çarpmaktadır. Hatalar ve yanlışlıklar giderildikten sonra, her iki olayı olumlu bir şekilde yansıtmak en doğru olandır. Nitekim Ayetullah Suphanî yukarıda beyan ettiğimiz şekilde olayı düzenleyerek kendi kitabında yer vermiştir.[31]

  İkinci olarak şu önemli noktaya değinmemiz gerekir: Sonuçta alınacak netice ister Ayşe lehine olsun veya Mariya, çok büyük bir önem taşımayacaktır. Çünkü her iki annemiz ve aynı zamanda Peygamber"imizin (s.a.a) diğer eşleri; İslam toplumunda çok çirkin bilinen ve insanların toplumda ki haysiyetini ilgilendiren, zina gibi günahlardan uzaktırlar. Peygamber"imizin (s.a.a) hanımlarının zina gibi büyük bir günahtan uzak durmaları,  Peygamber"imizin (s.a.a) toplumda ki sahip olduğu haysiyet, konum ve üstünlüğün korunması içindir. Önceden de değindiğimiz gibi; Allame Tabatabaî bu noktaya açıklık kazandırarak şöyle buyurmuştur: Eğer zina Peygamber"in (s.a.a) ailesinde de yer edinirse; kalplerin ve gönüllerin Peygamber"den (s.a.a) uzaklaşıp, nefret etmesine sebep olur. Neticede O"nun (s.a.a) davetinin zayıflayıp batıl olmasını sağlar. Öyle ise Allah-u Teâla böylesine büyük bir günahtan Peygamber"in (s.a.a) eşlerini uzak tutmalıdır. Bu aklı delil Peygamber"imizin (s.a.a) eşlerinin zahiri değil; gerçekte olması gereken iffetini sabit etmektedir.[32] Dolayısıyla, değindiğimiz noktaları da göz önüne alarak Ayetlerin nüzul sebebi hakkında şu neticeye ulaşmamız mümkündür: İsimlerini bu bölümde zikrettiğimiz bazı Ehl-i Beyt âlimlerinin de buyurduğu gibi; Mariya hakkında ki rivayî ve tarihî belgelerin içeriği İfk Ayetleri"yle uyumsuzluk içerisindedir. Öyle ise; ayetlerin nüzul sebebi olarak kabul edilmesi doğru olmayacaktır. Netice olarak Ayşe hakkında ki rivayî ve tarihî belgelerin hataları gözden geçirilip; düzeltildikten sonra, İfk Ayetleri"ne nüzul sebebi olarak kabul edilmelidir. Mariya hakkında ki belgelerin İfk Ayetleri"ne nüzul sebebi olmaması, bu belgelerin uydurma olduğunu göstermez. Önceden de değindiğimiz gibi, her iki olay tarih, hadis ve tefsir kitaplarında sabittir. Ancak, Ayşe hakkında ki olay Ayetlerin içeriğiyle daha fazla uyum içerisindedir. Uyumluyu tercih etmek mantıklı olandır.          

Üçüncü Bölüm: Konunun Tarih Kitapların da İncelenmesi                          

peygamber

1- Ayşe hakkında ki tarihî belgeler:

En eski yazılmış olan tarih kitapların da İfk Olayını bulmak mümkündür. Bazı tarih kitapları İfk Olayının öncesi ve sonrasına geniş bir şekilde; bazıları ise kısaca değinmiştir. Sözü fazla uzatmamak için en kısa tarihî belgenin metnini tercüme edip; diğerlerinin adresine değineceğiz. En önemli ve eski tarih kitaplarından olan Yakubî Tarihi"nde İfk Olayı şu şekilde yer almıştır:

Benu Mustalik Savaşı: Sonra Benu Mustalik Savaşı meydana geldi. Benu Mustalik Hozae kabilesinden bir tayfaydı. Mureysî yakınlarında Resulullah (s.a.a) onlarla karşı karşıya geldi ve onları yenip; esir aldı. Haris"in kızı Cuveyriye esir düşenlerin içindeydi. Babası, amcası ve kocası ölmüştü. Kendisi de Sabit b. Kays"ın hissesinde yer aldı. Aralarında anlaşma yaptılar. Cuveyriye anlaşma belgesini alarak; Peygamber"in (s.a.a) yanına geldi. Resulullah (s.a.a) anlaşmalarındaki para miktarını (Sabit"e) ödedi ve Cuveyriye"yle evlendi. Mehriyesini de özgürlüğü olarak belirledi. Resulullah (s.a.a) Benu Mustalik kabilesinin bütün esirlerini serbest bıraktı. Resulullah"ın (s.a.a) Cuveyriye ile evlenmesinden dolayı; Müslümanlar geri kalan diğer kadınlarla evlendiler.

Bu savaşta iftiracılar Ayşe hakkında dedikodu ettiler. Allah"u Taala (c.c) onun (Ayşe"nin) günahsız olduğu haberini nazil etti. Ayşe bazı işlerinden dolayı kafileden geri kalmıştı. Safvan b. Muattal gelerek; Ayşe"yi devesine bindirdi ve devenin yularını tutarak; yola koyuldu. Bu olaydan sonra bazıları iftira haberini dile getirdiler. (Ayşe ile Saffan"ın zina ettiklerini söylediler.) Resululla (s.a.a) Hassan b. Sabit, Mistah b. Esase ve Abdullah b. Ubey"i cezalandırdı. (Onlara şerî kırbaç vuruldu.) Abdullah b. Ubey iftira haberinin asıl sorumlusuydu. Hamne bint. Ceheş cezalandırılanların içindeydi.[33]

Yakubi Tarihi"nin bu kısa haberinden; ifk olayı hakkında şu noktalar ele                         gecmektedir:                           

a- İftira Ayşe hakkında söylenmişti.

b- Allah"u Taala (c.c) Ayşe"nin günahsız olduğunu bildirdi.

c- İftiracılar cezalandırıldı.                                         

 Konuyu daha geniş okumak isteyenler şu kaynaklara başvura bilirler:

"Sire-i Nebeviye (İbnî Hişam) C: 3, S: 251-261 arası.

• El-Meğazî (Vakidî"nin) C: 1, S: 426-440 arası.

• Taberî Tarihi C: 2, S: 111.

• El-Kamil fi Et-Tarih (İbnî Esir) C: 1, S: 579…

2- Mariya hakkında ki tarihî belge:

El-Tabakat ul-Kubra kitabının yazarı; Enes b. Malik"ten şöyle nakletmiştir: İbrahim"in annesi ve Peygamber"in (s.a.a) cariyesi olan ( Mariya); kendi evinde yaşıyordu. Kıpti onun yanına geliyor; ona su ve odun getiriyordu. Halk onlar hakkında şöyle dedi: Onlar beraber oluyorlar. Bu söylenti Peygamber"e (s.a.a) ulaştı. Hz. Ali"yi (a.s) Kıpti"nin peşine gönderdi. Hz. Ali (s.a) onu hurma ağacının üstünde gördü. Kıpti Hz. Ali"nin (s.a) kılıcını görünce durakladı ve üstündeki elbiseyi yukarı kaldırdı. Onun erkeklik cinsi organı olmadığı ortaya çıktı. Hz. Ali (a.s) Peygamber"in (s.a.a) yanına geri döndü. Peygamber"e (s.a.a) şöyle dedi: Ey Allah"ın Resulü (s.a.a) bizlerden birine bir işi emrettiğiniz zaman; o işin tersiyle karşılaşırsak size geri dönüp haber verelim mi? Resulullah (s.a.a) buyurdu: Evet. Hz. Ali (s.a) gördüklerini anlattı. Sora Mariya İbrahim"i dünyaya getirdi. Cebrail (s.a) Peygamber"in (s.a.a) yanına gelerek dedi ki: Selam olsun sana ey İbrahim"in babası. Resulullah (s.a.a) bu sözle rahatladı.[34]   

 Mariya hakkında zikrettiğimiz belgelere ve daha önce geçen bölümlerdeki rivayetlere bakılırsa; bu olay hakkında Nur Suresi"nde ki İfk Ayleri"nin nazil olduğu görülmemektedir.

3- İfk Olayında Müminlerin annesi Ayşe"ye Yakışmayan:

Elbette bu başlık altında yazılacak olan sözler;  müminlerin annesi Ayşe"yi lekelemek veya bu makaleyi okuyanlara yanlış izlenimler bırakmak için değildir. Bizim bu bölümdeki sözlerimiz; yalızca en eski hadis, tefsir ve tarih kitaplarında nakledilmiş olanların kısa bir değerlendirmesidir. Bu kısa araştırmadaki bütün değerlendirmeleri kabul edip etmemek; okurun kendisine bağlıdır. Olaylara taassupsuz ve tarafsız bakmak; mantıklı yorumları kabul etmek, her akıl sahibinden beklenendir. Hadis, tefsir ve tarih kitaplarında gelen nakiller doğrultusunda; müminlerin annesi Ayşe"ye yakışmayan en önemli nokta, Peygamber Efendimiz"in (s.a.a)  karşısında; aynı zamanda anne ve babası karşısında söylediği bazı sözlerdir.                                                               

 Şimdi bu sözlerin bazılarına aşağıda zikrediyoruz: 

• . Annem dedi: Resululla"a (s.a.a) karşı (ihtiram ederek) ayağa kalk. Ayşe dedi: Yalnızca Allah"a teşekkür etmek için ayağa kalkarım; (Peygambere (s.a.a) hitaben) sana değil. Sonra Allah ifk ayetlerini nazil etti.[35]

• Taberî Tarihi"nde de şöyle gelmiştir: …Peygamber (s.a.a) buyurdu: Ey Ayşe; sana müjde veriyorum. Allah senin günahsız olduğunu nazil etti. Ayşe dedi: Allah"ın hamdı ve sizin kötü zannınızla…[36]

• İbn-i Abbas"tan nakledilen rivayette de şöyledir: Ebubekir Ayşe"nin yanına gelerek; onun günahsız olduğu haberini verdi. Ayşe şöyle dedi: Allah"a teşekkür ederim, sana ve dostuna (Peygamber"e (s.a.a)) değil.[37]

Bu noktaların aynısını Sahih-i Buhari C:3, S: 262, Sahih-i Müslim, Tövbe Kitabı; İftiracının Tövbesinin Kabulü ve İfk Hadisi Babı ve Musned-i Ahmet C:6, S: 194"te bulmak mümkündür. Yukarıdaki kaynaklara bakıldığında müminlerin annesi Ayşe"nin; eşi olan Peygamber efendimize (s.a.a), babası ve annesine karşılık olarak söylemiş olduğu sözler, kendisine yakışmamaktadır. Anne ve babaya karşı; mümine bir bayana yakışmayan ve ihtiramsızlığı içeren sözleri kullanmak, ondan daha önemlisi Peygamber Efendimize (s.a.a) karşı bu şekilde konuşmak; dinimizin çok sakıncalı bulduğu bir ameldir. Bazıları müminlerin annesi olmakla yanlış ameller yapmanın; birbiriyle bağdaşmadığını zannetmektedir. Hâlbuki kötü olmak, yanlış işlere bulaşmakla; müminlerin annesi olmak arasında hiçbir zıtlık yoktur. Bir insan anne olmakla birlikte; günah işleyen ve kötü birisi de olabilir. Annelikle kötülük yapmak arasında herhangi bir uyuşmamazlık yoktur. Nitekim etrafımızda yaşayan bazı anneler var ki; anne olmakla birlikte; kötü bir ahlak ve edebe sahip olup; dinî kuralların çoğunu ayaklar altına almaktadırlar. Eğer Müminlerin annesi Ayşe"nin günahsız ve masum olduğuna dair güvenilir bir delilimiz olsaydı; bu kaynaklardaki; Ayşe"nin annesi, babası ve Peygamber Efendimize (s.a.a) karşı yaptığı ihtiramsızlığı inkâr edebilirdik. Çünkü ismet sıfatını taşıyan bir insan hiçbir zaman Peygamber"e (s.a.a) ya anne ve babasına karşı ihtiramsızlık etmez. Ancak müminlerin annesi lakabına sahip olmak; başkalarına karşı ihtiramsızca davranmanın önünü almaz. 

4-Konunun Özeti:

 En önemli tarih, hadis ve tefsir kitaplarında yer edinen, bundan daha önemlisi hakkında Kuran"ı Kerim de ayetler bulunan İfk Olayı"nı kısaca şöyle özetliye biliriz:  İfk iftira anlamını taşır. Kuran"ı Kerim"in Nur Suresi"nin 11-26 ayetleri arası öne alınarak olaya bakılacak olunursa; müfessirler ayetlerin nüzul sebebi hakkında iki olayı nakletmişlerdir. Bu olaylardan biri Ayşe diğeri ise Mariya hakkında söylenen iftira haberidir.                   

Ayşe hakkında ki olayı kısaca şöyle özetleye biliriz:                                                      

 Hicretin altıncı yılında İslam Ordusu Benu Mustalik kabilesiyle savaştı. İslam Ordusu savaşı kazandı. Savaş sona erdikten sonra, Peygamber"imizin (s.a.a) komutanlığı altında ki İslam Ordusu geri döndü. Peygamber"imiz (s.a.a) bu savaşa eşi Ayşe"yi de götürmüştü. Ordunun istirahat için durakladığı mekânlardan birinde; Ayşe şahsi ihtiyacı için uzaklaştı. Geri dönerken gerdanlığını düşürdüğünü görünce; gerdanlığını aramaya koyuldu. Bu sırada ordu hazırlıklarını bitirerek Medine"ye doğru hareket etti. Ayşe geri geldiğinde ordu oldukça fazla uzaklaşmıştı. Ordunun ardından artçı olarak gelen Safvan, Ayşe"yi görünce;  O"nu devesine bindirerek yola koyuldu. Bu olaydan haberdar olan bir kısım münafık, onların hakkında dedi kodu ederek; zina ettiklerini yaydılar. Dedi kodu toplum arasında dilden dile dolandı. Bir müddet sonra Allah"u Teâla ifk ayetlerini nazil ederek, söylentilerin yalan olduğu haberini buyurdu.[38]

Mariya hakkında ki haberin özeti şöyledir: Mariya Peygamber"imizin (s.a.a) eşi ve İbrahim"in annesiydi. Mariya"yı kıskanan Ayşe İbrahim"in Peygamber"den (s.a.a) değilde, Mariya"nın evinde hizmetçilik yapan Cureyh"ten olduğunu iddia etti. Peygamber"imiz (s.a.a) Hz. Ali"yi (a.s) Cureyh"in peşine gönderdi. Cureyh Hz. Ali"yi (a.s) eli kılıçlı görünce; kaçarak hurma ağacına tırmandı. Rüzgâr Cureyh"in elbisesini yukarı kaldırınca, erkeklik organı olmadığı ortaya çıktı. Hz. Ali (a.s) geri dönüp olanları Peygamber Efendimize (s.a.a) anlattı. Bu şekilde Ayşe"nin başlatmış olduğu bu olay hayırla sonuçlandı.[39] 

 Ayşe hakkında ki olayı ayetlere nüzul sebebi almamızın sebebi:

1-İfk Ayetlerinin içeriği Ayşe hakkında ki belgelerle daha fazla uyumluluk içerisindedir. Ayetlerden olayın belli bir müddet dilden dile dolaştığı anlaşılmaktadır. Hâlbuki Mariya hakkında ki belgeler olayın hemen sonuçlandığını içermektedir.

2-Ayetlerden iftira haberini yönlendirip yayanın erkek olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü onbirinci ayette geçen   kelimesi erkek için kullanılan özel mevsuldur. Bu mana Ayşe"ye iftira edenlerin başında bulunan Abdullah b. Ubey"le uyumluluk göstermekteyken, Mariya"ya iftira edenlerin başında bulunan Ayşe"yle uyumluluk göstermemektedir.

peygamber

3-Ayette geçen

(topluluk) kelimesi on kişiyle kırk kişi arasında olan; birbirlerini destekleyen ve teşkilatlı guruba denilmektedir. Mariya"ya iftira söyleyen Ayşe ve rivayetlerde geçen diğer şahısların oluşturduğu topluluk bu kelimenin manasını ulaştırmamaktadır. Hâlbuki Ayşe"ye iftira edenlerin önderliğinde; münafık gurubunun başı olan Abdllah b. Ubey gibi bir şahısın olması  (topluluk) kelimesinin manasıyla uyumluluğunda yeterlidir.

4-Ayşe"ye ait olan tarihî ve rivayî belgelerde, iftira olayı meydana geldikten bir müddet sonra bu olay hakkında ifk ayetlerinin nazil olduğu kaydedilmiştir. Ancak Mariya hakkında ki belgelerin hiçbirisinde ifk ayetlerinin bu olayın ardından nazil olduğu kaydedilmemiştir.

5- Kaynaklar:

Asırlara Göre Tefsir Kitapları:

Tefsir-u El-Kummî, Eb-u El-Hasan Ali b. İbrahim El-Kummî ( 3-4 asırların büyüklerinden), Necef baskısı 1387 hş, c:2, s: 99

El-Tibyan, Ebu Cafer Muhammet b. El-Hasan Tusî, (385-460 hk), Dar-u İhya-i El-Turas-i El-Arabî c:7, s:414

El-Keşşaf, Caddullah Mahmut b.Ömer El- Zamahşerî, (ö:528 hk), Dar-u El-Kutub-i El-Arabî Beyrut baskısı, 1414 hk, c:2, s:217

El-Durr-u El-Mensur Fi Tefsir-i El-Kuran, Abdurrahman Celal-u El-Din El-Suyutî, (ö:909 hk) Dar-u El-Fikr, Beyrut, c:6, s:140…

 El-Burhan Fi Tefsir-i El-Kuran, Allame Seyyid Haşim Behranî, (ö:1107 hk), Dar-u El-Tefsir Müessesesi, c:3, s:126…

El-Mizan, Allame Tabatabaî, Muhammet Bakır Hemedani"nin tercümesi, 1367 hş, c:15 s: 129…

Numune tefsiri, Ayetullah Mekarim Şirazi, 1377 hş, c:13, s:386…

Menşur-u Cavid, Üstat Ayetullah Cafer Suphani,

Rahnema Tefsiri, Ali Ekber Haşimi Rafsancani, c:12, s:199…

Asırlara Göre Hadis Kitapları:

Musned-u El-Ahmet, Ahmet b. Muhammet b. Hambel (ö:241), Dar-u Sadir-i Beyrut, c:6, s:194

Sahih-u Buharî, Kuran Tefsiri Kitabı Nur Suresi, Muhammet b. İsmail Buharî, (ö:256), Dar-u İhya-i El-Turas-i El- Arabî, Beyrut, c:3, s:262

Sahih-u Müslim, Müslim b. Haccac Nişaburî, (ö.261), İmam Nuri"nin şerhi, Dar-u El-Kalem, Beyrut, Birinci baskı, 1408 hş, c:17-18, s:108…

El-Mustedrek ala El-Sahiheyn, İmam Hafız Ebu Abdullah El-Hakim Nişaburî, (ö:405), Dar-u El-Marifet, Beyrut, Lübnan

Bihar-u El-Envar, Allame Muhammet Bakır Meclisî, (ö:1111), Dar-u El-Kutub-i El-İslamiye, Tahran, 1384 hk.

Asırlara Göre Tarih Kitapları:

El-Meğazi Li El-Vakidî, Muhammet b. Ömer b. Vakid, (ö:207), Mekteb-u El-Alam El-İslamî, 1414 hk, Doktor Marsid Cunus"un Tahkiki, c:1, s:426-440

El-Siret-u El-Nebeviyye, Ebu Muhammed Abdulmelik b.Hişam, (ö:218), Mektebet-u El-Abikan, birinci baskı, 1418 kh, c:3, s:251

Tabakat-u El-Kubra, Muhammed b. Sa"d, (ö:230), Dar-u El-Fikr, Beyrut, birinci baskı, 1414 hk

Tarih-u El-Yakubî, Ahmet b. Ebu Yakup b. Cafer b. Veheb b. Vazih, (ö:290), Menşurat-u El-Şerif El-Rezi, birinci baskı, 1414 hk, c:2, s:53

Tarih-u El-Taberi, Muhammed b. Cerir-i Taberi, (ö:310), Dar-u El-Kutub El-İlmiyye, 1408 hk, ikinci baskı, c:2, s:111…

Tarih-u İbni Esir, İzzuddin Ebu El-Hasan Ali b. Ebi El-Kerem El-Şeybani, (ö:630), Muessesetu El-Tarihi El-Arabî, Beyrut, dördüncü baskı, 1414 hk, c:1, s:579…

Hedis-u El-İfk, Allame Seyyid Murtaza Amili, Dar-u El-Tearuf li El-Metbuat, üçüncü baskı, 1400 hk

Furuğu Ebediyet (Ebediyet Nuru), Ayetullah Cafer Suphani, Merkezi İntişaratı Defteri Tebliğatı İslamî, onaltıncı baskı, 1378 hş.

Lügat Kitapları:

Dehhuda Lüğatı, Ali Ekber Dehhuda, 1258-1334 hş, Tahran

Kamus-u Kuran, Seyyid Ali Ekber Kureşi, Daru El-Mektebet-u El-İslamiye, 1375 hş, c:1, s:89-91


[1] Sire-i Nebeviye-İbni Hişam, C: 3, S: 244.

[2] Sire-i Nebeviye (İbn-i Hişam) C:3, S:251-261

[3] El-Mizan Tefsir"i, C:15 S:129…

[4] Rahnema Tefsiri, C:12, S:199…

[5]  El-Dorru El-Mensur fi Tefsiri El-Me"sur, Abdurrahman Celaluddin Suyuti, C:6, S:146 ve El-Tibyan, Ebu Cafer Muhammed b. Hasan Tusi, C:7, S:415 ve Biharu El- Envar C:20, S:309, 20.bölüm 19.bab  

[6] Sahih-i Buhari C:3, S:262

[7] Sahih-i Müslim, Tövbe Kitabı, İftiracının Tövbesinin Kabulü ve İfk Hadisi Babı.

[8]Musned-i Ahmet C:6, S:194

[9] El-Dorrulmensur C:6, S:146 ve El-Tibyan C:7,S.415

[10] Musned-i Ahmet C:6, S:194

[11] El-Dorrulmensur C:6, S:146 ve El-Tibyan C: 5, S:415

[12] Nur Suresi 12 ve 16.ayetler.

[13] Tevbe Suresi 61. ayet.

[14] El-Mizan Tefsiri C:15, S:145 ve 146

[15] El-Mizan ve Numune Tefsirlerinden faydalanılmıştır.

[16] Mukavkıs: Mısır, İskenderiye ve Hindistan padişahlarının lakabıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.a) zamanında yaşayan Kıpt Kavmi"nin önderi olan Cerih b. Mina El-Kıpti"nin lakabıydı. Peygamber"imiz (s.a.a) onu İslam"a davet etti. İslam Dinini kabul etmemesine rağmen; Peygamber"imize (s.a.a) hediyeler gönderdi. Mariya ve Şirin isminde iki cariye hediyeler içindeydi. (Dehhuda sözlüğü C:47) Bu şahıs İskenderiye"nin padişahıydı. (Tabakat-u El-Kubra C:6, S:158)             

[17] El-Burhan Tefsiri C: 3, S: 127-128 ve Kummi Tefsiri C:2 S: 99 ve Sahih-i Müslim C:17-18, S:123, 59.hadis ve El-Mustedrek ala Es-Sahiheyn C:4, S:39 ve Bihar ul-Envar C:22, S:153-155

[18] Ayşe"nin İslam Hadislerinde ki Rolü S: 216

[19] El- Mizan Tefsiri C: 15, S: 130…(Seyyid Muhammet Bâkır Musevî Hemedanî"nin tercümesi.)

[20] El- Keşşaf  C: 2, S: 217

[21] Ayşe"nin İslam Hadislerindeki Rolü S: 219

[22] Hadis-u El-İfk: S: 267

[23] Numune Tefsiri C:14, S: 393

[24] Ebediyet Nuru C:2, S:181 Menşur-i Cavit Tefsiri, ilgili ayetler.

[25] El-Mizan Tefsiri C: 15, S: 129…

[26] Kur"an Kamusu C:1-2, S: 90ve91

[27] Hadis-u El-İfk S: 197 ve 261

[28] Hadis-u El-İfk, S: 140 ve 141

[29] Hadis-u El-İfk, S: 141

[30] Hadis-u El-İfk, S:257

[31] Furuğu Ebediyet (Ebediyet Nuru), C:2, S: 175…

[32]El-Mizan Tefsir"i, C:15, S:145 ve 146

[33]Yakubî Tarihi C: 2, S: 53

[34] El-Tabakat ul-Kubra C:6, S:160 ve Sahih-i Müslim C:17-18, S:123, 59. hadis ve El-Mustedrek ala El-Sahiheyn C:4 , S:39

[35] El- Meğazî (Vakidî"nin) C:1, S: 434

[36] Taberî Tarihi C: 2, S: 114

[37] El-Dorrulmensur C: 6, S: 146 ve El-Tibyan C:7, S: 415

[38] El-Dorr-u El-Mensur, C: 6, S: 146,  El-Tibyan, C: 7, S: 415,  Sahih-i Buharî, C: 3, S: 262,  Sahih-i Müslim Tövbe Kitabı, İftiracının Tövbesinin Kabulu ve İfk Hadisi Babı, Musned-i Ahmet, C:6, S: 194,  Bihar-u El-Envar, C: 20, S: 309, 20. bölüm 19. bab,  El- Meğazi Li El-Vakidi, C: 1, S: 426-440,  Sire-i İbni Hişam, C: 3, S: 251-261,  Yakubi Tarihi, C: 2, S: 53,  Taberi Tarihi, C.2, S. 111… 

[39] Tefsir-u El-Kummî, C: 2, S: 99,  Tefsir-u El-Burhan, C: 3, S: 127,  Sahih-u Müslim, C: 17-18, S: 123, 59. hadis,  El-Mu


Peygamber (saa)’ın Hanımları Ehl-i Beyt’ten midir? (2)

Hz. Peygamber"in (s.a.a) Nezdinde Hatice"nin (r.a) Yeri

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)