• Nombre de visites :
  • 6993
  • 24/10/2007
  • Date :

Peygamberin Dilinden HAZRETİ ALİ

peygamberin dilinden hazreti ali

[ el-Hasâis Tercüme ve Şerhi ]

Hazırlayan: Abdulkadir Çuhacıoğlu  İlâhiyatçı – Öğretmen

Yayınevi: Kevser

  Şüphesiz İslâm dininin temel özellik ve niteliklerini anlamak için Kur'ân-ı Kerim'in yanında sünnet-i sahih-i Nebevî önemli yer tutmaktadır. Kur'ân-ı Kerim, yüce yaratıcının kelâmı olması hasebiyle hiç kuşku ve şüphe götürmeyecek derecede hücciyet (delil) özelliğine sahiptir. Hücciyeti kesin olan bu kitap, Hz. Resulullah'a (s.a.a) Allah'ın elçisi ve emini olması hasebiyle de itaati farz kılmış, onun emirlerini almamızı ve yasaklarından kaçınmamızı dinî bir vecibe olarak belirtmiştir.

  Bu nedenle Allah Resulü'nün sözleri İslâm'ı doğru anlama ve yaşamakta yol gösterici, güzel bir üsve ve örnektir. Ancak herkesin bildiği gibi, Resulullah'tan sonra uzun bir süre hadis nakletme, çeşitli nedenlerle yasaklandı ve sonraki nesillere hadislerin tümü yaygın biçimde intikal etmedi. Gerçi Resulullah'ın (s.a.a) bir kısım sahabesi bu yasağa uymadı ama, büyük bir bölümü yasağa uyarak Resul'ün değerli sözlerinin sonraki nesillere ulaşmasına engel oldular. Hadis nakli serbest olunca, hayatta olan sahabe babadan oğla/dosttan dosta anlatılan hadisleri açıkça anlatmaya başladılarsa da, bu dönemde iktidarda olan Emevî soyu ve saraydan beslenen hadis ravileri tarafından da uydurma ve mevzu hadisler yayılmaya çalışıldı. Öyle ki birçok İslâm âlimi, uydurma hadislerin sayısının sahihlerin birkaç kat fazlası olduğu görüşündedirler.

  Böyle bir ahlâk ve iman erozyonu karşısında ister Ehlibeyt, isterse güvenilir ve adil sahabî tarafından uydurma hadisleri ayıklama çabaları başlatılmış ve sahih sünnetin ümmete ulaşmasına gayret sarf edilmiştir. Özellikle Kur'ân'da övülen ve Resulullah'ın (s.a.a) göz nurları olan Ehlibeyt'i, kimi zaman bizzat fizikî yok edişlerle (Kerbelâ olayı gibi), kimi zaman Peygamber minberinde la'n ederek, kimi zaman da onların düşmanlarını öven hadisler uydurarak İslâm toplumuna tamamen unutturma çabalarına karşı gayretli çalışmalara tanık olmaktayız.

Hz. Resulullah'ı (s.a.a) seven, onun izinde yürümeyi, insanlığın kurtuluş ve refahı yönünde çalışmayı, ilmî çalışmaların insaf ve tarafsızlıkla yapılmasını ilke edinen, hatta bu yolda canı pahasına çalışan ister Ehlisünnet, ister Ehlibeyt âlimleri, her asır ve bölgede bulunmuştur. Ve biz bu tür şahsiyetlere özlem duymakta ve eşsiz çalışmalarından dolayı onları şükranla anmaktayız.

  Ehlibeyt'e tarih boyunca yapılan haksızlık ve zulümlere gönlü rıza göstermeyen İslâm âlimleri, her fırsatta Ehlibeyt'e iade-i hak noktasında kitaplar yazmakta ve ümmet adına özür dilemektedirler. Nebevî ilim şehrinin kapısı ve faziletleri hakkında kimsenin şüphesi olmayan İmam Ali'nin (a.s) namı ve şanının silinmeye çalışıldığı bir dönemde, canı pahasına hakikatlerin er meydanına atılan İslâm âlimlerinden biri olan İmam Neseî, el-Hasais adlı eseriyle hakikatlerin unutulmamasına önemli katkıda bulunmuştur.

  Bu değerli eseri Türkçe'ye çevirip şerh etmekte yorucu bir çalışma yapan değerli kardeşimiz Abdulkadir ÇUHACIOĞLU'na, ayrıca eser üzerinde göstermiş olduğu kontrol çalışmalarından ötürü Kadir AKARAS hocamıza ve eserin basımında maddî katkıda bulunan İsa GÜNEŞ hocamıza teşekkür eder, bu çalışmaların Yaratıcı katında ibadet olarak kabul edilmesini niyaz ederiz.

  Bu çalışmanın, İslâm ümmetinin birlik ve beraberliğine vesile olmasında ve ümmetin iki kardeş ekolü olan Ehlibeyt ve Ehlisünnet toplumlarının birbirini sağlıklı bir şekilde sağlam kaynaklardan tanımasına katkıda bulunacağından hiç kuşkumuz yoktur. Amaç, ihtilâf yaratmak değil; ihtilâfları tanımak ve yakınlaşmayı sağlamaktır. Çünkü insan, bilmediğinin düşmanıdır.

  İslâm ümmetinin kardeşlik ve birlik ilkesiyle yeniden tüm dünyaya ilim ve irfan güneşinin doğacağı günün arzusuyla.


RESULULLAH VE EHL-İ BEYTİ

ÂL-İ ABA

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)