• Nombre de visites :
  • 3050
  • 24/10/2007
  • Date :

KAZA VE KADER

gökyüzü

       Mücebbire diye adlandırılan toplum, yaratıkların fiilleri olmadığı, bütün fiillerin failinin, Allah-u Teala olduğu kanaatine sapmıştır. Onlara göre Allah, haşa, insanlara cebren isyana dair işler işletmekte, böyle olduğu halde de onları cezalandırmadadır; itaata dair işlere cebretmekte, aynı zamanda da onları sevaba nail eylemektedir. Onlarca kulların fiilleri, gerçekte, Allah'ın fiilleridir; fakat şu var ki bu hususta kullar, o fiillere mahal olmaktadır.Bu inanç, eşyadaki sebebiyyeti inkarın sonucuna varır; gerçek sebebi yaratan ise şeriki (ortağı) olmayan Allah-u Teala'dır. Bu inanca sapan, Allah-u Teala'ya zulmü nisbet etmektedir, oysa bundan münezzehtir.

        Bir başka toplumsa Mufavvıza diye anılmaktadır. Onlara göre Allah-u Teala, bütün fiilleri yaratıklarına tefviz etmiş, gücünü, takdirini, kaza ve kaderini onlardan kaldırmıştır. Bu inancı güdenlerce ef'ali, Allah-u Teala'ya nisbet etmek, ona noksanı nisbet etmektir. Varlıkların sebebleri vardır ve bütün sebebler, sebebleri meydana getirene, ilk sebebe, Allah-u Teala'ya irca edilirse, bu, Allah'ın gücünü iptal sonucuna varır ki bu da, yaratışta, O'na, Ondan gayrıyı da şerik koşmaktır.

  Bizim inancımız ise, tertemiz İmamlarımız (aleyhimüsselam)'dan gelmektedir. O inanç da bu iki inancın ortasındadır, yani gerçek, bu ikisinin arasındadır. Bu iki inancın kelamcılarının delillerindeki çelişkiler, insanı hayrete düşürür. Bir toplum, ileri gitmiştir, diğeri ise geri kalmıştır. İmamımız Cafer Sadık aleyhisselam, bu orta yolu, meşhur Cebir de yoktur, tefviz de; fakat iş, iki işin arasındadır buyruklarıyla bildirmişlerdir.

        Bu sözün etraflıca anlamı ve özet yoluyla ifadesi şudur:

        İşlerimiz, bir bakıma bizim işlediğimiz işlerdir; bunları işlemeye gücümüz, ihtiyarımız vardır. Fakat bir başka bakımdan da bu işler, Allah'ın takdirine bağlıdır, kudretine dahildir. Allah-u  Teala, bize, işlediğimiz işleri zorla işletmemektedir; aksi halde yaptığımız kötülüklere karşı bizi cezalandırması zulüm olurdu. Bunları işlemekte bizim gücümüz, ihtiyarımız vardır; ama işlerimizi, ancak kendimizin işlememiz hususunda da bizi başı boş bırakmamıştır; yaptıklarımızı, O'nun kudretiyle yapmaktayız. Gerçekte yaratış da O'nundur, hüküm de O'nun; emir de O'nun ve O, her şey'e gücü yetendir, kullarını gücüyle kavrayandır.

         Hasılı Kaza ve Kader, Allah-u Teala'nın sırlarından bir sırdır. Kim bunu, ileri varmadan, geri kalmadan anlarsa, hüküm budur; bu hususta fazla incelemeye kalkışırsa sapıklığa düşebilir, inancı bozulur; çünkü bu, öyle güç ve ince felsefi bir bahisdir ki ancak binde bir kişi kavrayabilir. İnsanın, Eimme-i Ethar'ın, (Masum İmamlar'ın) (a.s), buyurdukları gibi, gerçeğin, ikisi arasında olduğuna mutlak olarak cebir ve tefvizin bulunmadığına inanması yeter. Esasen bu, mutlaka etraflıca, inceden inceye araştırılıp inanca varılması gereken itikaadi asıllardan da değildir.


  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)