Rabbimiz Resulünü Bizlere Nasıl Örnek Gösteriyor?
İslam, insanın duygu, düşünce, amaç ve eylemlerine müdahale eder; insana boşluk bırakmaksızın bir hayat tarzı sunar. Çünkü hayat boşluk kabul etmez, İslam"a tam olarak teslim olunmazsa boş bırakılan yerleri bir başka din-ideoloji doldurur ki bu ortak koşmak demektir. İslam"a göre insan yanlışa meyillidir, terbiye edici olarak Allah"ı seçerse, onun sunduğu rehberliğe tabi olursa kurtuluşa erer. Allah insana yapması gerekenleri vahyeder ve bunun mümkün olduğunu herkes gibi bir elçiyi seçip, onu tüm insanlığa örnek seçerek yapar.
Kur"an metni, çeşitli olaylar üzerine yaşanan bir pratiğin/sünnet atmosferinin içerisine yerleştirilmiştir. O belirleyen bir irade olarak nazil olmuştur. Kur"an"ın Furkan olma özelliği hakkı batıldan ayırma olarak tezahür etmiş zaten varolan hakk, batıldan ayrılarak ve detaylandırılarak batıldan arındırılmıştır. İniş ortamı ile belirleyen iradeyi (Vahyi) birbirinden ayrıymış gibi sanmak ya da göstermeye çalışmak sadece Kur"an"ı hakkıyla anlayamamamızı değil, aynı zamanda kendi içinde bulunduğumuz yaşanan pratiğin atmosferiyle, metni istediğimiz gibi (heva ve zann ile) şekillendirmemize de yol açacaktır. Bu dinsel kaos"a çok anlamlı çağdaş batınilik denebilir. İşte o zaman kendi görüşlerimizi Kur"an"a söylettirmeye ve adım adım nefsimizi ilahlaştırmaya yönelik modern ruhbanlar olabiliriz. Kur"an adına konuşan kendi yorumlarını dayatan ayrı bir sınıf.
Tarihsel arka plan, nüzul ortamı ya da batıl-mar"uf sünnetler olarak tanımlayabileceğimiz Kur"an zemini, tarihi/zanni kayganlıklardan da Resulullah"a itaat emriyle korunmuştur. Artık tüm zamanları bağlayacak evrensel bir uygulama metni kaynağı bulanık bir takım örf ve adetlerin egemenliğine bırakılmamıştır. (Bu örf ve adetler ister Arap örfü ister modern örf olsun!) Bilakis Peygamberlik misyonu Kur"an"ın belirleyiciliğinde net bir ilmilikte tarihsel arka planı sağlıklı bir zemine oturtmuştur. Tarih İlahi metni nasıl anlamlandıracağımız konunusunda tanımlama işlevini görür. Kullanılan kavramların o dönemde nasıl algılandığından emrilerin nasıl tanımlanıp uygulandığına kadar bir çok konuda tarihi arka plan metni tanımlar. Metin ise belirleyiciliği kadar aynı anda tanımlayan, birincil tarihi kaynak kendisi olacağından zeminini hem belirler hem de tanımlar. İletilmiş irade onay, yenilik, red gibi dış müdahalelerle inzal olduğu ortamı ve kıyamete kadar sonrası zaman sürecine kendi rengini verir. Tarihin Kur"an"ca onaylanmasını yok saymak okuyucuyu tarihi reddetmeye sürüklerken, Kur"an"ın tarihe müdahale edip yenilikler getirmesi ya da tarihi bir olguyu değiştirmesini yok saymak ta okuyucuyu tarihin belirleyiciliğine teslim etmeye sürükler. Evrenselci ya da tarihselci söylemlerle kendini ortaya koyan bu gibi yaklaşımlar Kur"an"ın hakkıyla anlaşılamamasına ve uygulanamamasına sebebiyet vermektedirler. Kırk katır mı kırk satır mı ikilemine düşmeden ama tepkisel de davranmadan hareket etmeliyiz. Tarihi yok sayan evrenselci / batıni söyleme tepki olarak tarihi verilere teslim olmak ya da atalar dininin hurafelerine kızıp tüm tarihi bilgileri hiçe saymak ilmi tavırdan uzaktır. Bu kavşakta sağlam bir usuli perspektifle hakikat mesajına yaklaşabiliriz.
Resulullah Muhammed (saa) Kur"an parçalarını bu tarihsel arkaplanının bütünlüğü içinde safha safha almakta ve bu uyumlulukla Alemlerin Efendisi tarafından kendisine verilen toplumsal/dini yetkileri Kur"an"ın belirleyiciliğinde icraa etmekteydi. İlahi vahiy çeşitli vesilelerle uygulanagelen vahyi pratikleri ve maruf örf ve adetleri tümden yok sayarak ortaya çıkmadı. Bilakis iletilen belirleyici Rab iradesi batıl ve zan ile birbirine karışmış olan vahyi ve maruf olan pratikleri batıldan ayırdı ve diğer maruf pratikleri/sünnetleri hem yazılı kitap aracılığıyla hem de Rehber Resul aracılığıyla düzenledi, ıslah etti ve kemale erdirdi. Uygulana gelen Dinsel yaşamın iki ayağı bulunmaktaydı. Bu iki damar da Muhammed (as) gibi Güzel Örnek (33/21, 60/4) olan İbrahim (as)"ın sünnetlerinin devamı niteliğindeydi.
Kur"an"ın kılavuzluğunda yolunu bulan ve yola devam eden Kur"an"ın elçiliğini yapan peygamber bu kılavuzluk, belirleyicilik ve ast-üst ilişkisinden koparılarak Kainatın Efendisi, yaratılmışların en üstünü, hatta varlığın yaradılış gayesi mesabesinde kutsanmış ve aşırı yüceltmeci bir tavırla hristiyanların İsa Mesih (as)"a yaptıkları ölçüsüzlüklere maruz bırakılmıştır. Bu ölçüsüzce yüceltmenin zıddında ise Resulleri görevleri bakımından diğer insanlarla eşdeğer gören onları bu anlamda sıradanlaştıran ve kendi benliklerini Resullerin görev alanlarını işgalde kullanan yaklaşımlar zuhur etmiştir.
Kur"an"ın rehberliği bizlere Allah"ın seçtiği Resullerine nasıl hitap edeceğimizi de göstermektedir. İnsanoğlu Resulleri yücelterek putlaştırmaya ya da sıradanlaştırarak hafife almaya müsait eğilimlere sahip olduğundan Resuller"e Kur"an"ın verdiği Resulullah sıfatıyla hitap etmek bizce en uygun nitelemedir.
تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ وَمَن یُطِعِ اللّهَ وَرَسُولَهُ یُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِی مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِینَ فِیهَا وَذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِیمُ
Bunlar, Allah"ın sınırlarıdır. Kim Allah"a ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (4/13)
Bülent Şahin ERDEĞER
Peygamber’i Ekrem’in (saa) Kur’an’daki Simasi
Cihad Peygamberi Hz. Muhammed 1