Kur"an-ı Kerim"de mü"min
İslâm, Müslüman fertle birlikte Müslüman toplumu inşa eder. Fakat Müslüman bir insanın inşası için mutlaka Müslüman bir toplumun bulunması gerekmez.
Müslüman, inanılması gereken esaslara inanmış ve bu inancın gereğini yerine getirmeye çalışan, getirebilen insandır. Bunun yanı sıra bir de, Müslüman olma iddiasında bulunan veya teslim olma fiilini işleyen insan vardır. Bu, İslâm"ın bütünüyle hakim olduğu bir toplumda, kalben inanmış olsun veya olmasın, iman ikrarında bulunan ve bu ikrara zıt açık bir beyan ve davranışı görülmeyen, en azından cuma namazında Müslümanlarla birlikte olan, yani Müslümanların cemaatine devam eden ve hali vakti müsaitse malının zekâtını veren insandır. Yani bir bakıma, Müslüman vatandaş olma görevini yerine getiren kişidir.
İman ile İslâm, mü"min ile Müslüman bir bakıma birbirinin aynısıdır. Şu kadar ki, iman edilmesi gereken esaslara inanan ve bunların doğruluğunu ikrar eder insan mü"mindir. Fakat bir de kurtuluşu garanti edilmiş mü"min vardır ki, bu, imanın gereklerini yerine getiren, yani din olarak İslâm"ı hayatına hayat yapan insandır. Dolayısıyla Müslüman olma süreci veya İslâmî hayat, imanın tahsilinden ibarettir. Yani insan, İslâm"da mesafe kat ettikçe imanda da derinleşir.
Kur"an-ı Kerim, gerçekten (ve) kurtulan mü"min olmanın endam aynası mesabesinde, gerçek imanın tezahürleri diyebileceğiz bazı hususlardan söz eder. Bunların en önemlilerinin bir arada olduğu Mü"minûn Sûresi"nin ilk 10 ayeti için Peygamber Efendimiz (sas), Bana 10 âyet vahyedildi ki, kim onlarda zikredilen hususları yerine getirirse muhakkak cennete girer. buyurmuşlardır. Her biri geniş açıklama isteyen bu âyetleri açıklamasız Türkçeye çevirmek mümkün değildir. Çünkü Arapça, çekimli ve kök kelime kabûl edilen fiil veya mastardan çok fazla kelime türetilen bir dil olup, âyetlerde mü"minler isim cümleleriyle anlatılmaktadır. Bu, mü"minleri tanıtmak için zikredilen hususların, artık onlarda sıfattan da öte bir isim oldukları, yani onların tam tabiatı haline geldiği manâsını verir. Çekimsiz ve Arapça ölçüsünde kelimeden kelime türetilemeyen Türkçede bunların tam karşılığını vermek mümkün değildir. Dolayısıyla burada, yerimizin imkân verdiği ölçüde, kurtuluşu garanti edilen mü"minleri tanımak için, söz konusu âyetlerin tercüme değil de, mealini, mefhumunu vermeye çalışacağız:
(Şu hususlar tabiatları haline gelen) mü"minler, muhakkak kurtulmuştur: İnanılması gereken her şeye kesin inanmış olan bu insanlar, (1) namazlarında, Allah"ın huzurunda bulunmanın şuuruyla tam bir saygı, tevazu, içtenlik ve teslimiyet içindedirler. (2) Onlar, her türlü boş ve manâsız sözlerden ve davranışlardan daima uzak dururlar. Hayatlarında, zamanı kullanmalarında boşluğa, manâsızlığa yer yoktur. (3) Onlar, kendilerine verilen her türlü nimetten daima başkalarını faydalandırma, onları Allah yolunda kullanma, sürekli olarak, kendileri ve servetleriyle birlikte başkalarını da arındırma ve rûhen-ahlâken yücelme ve yüceltme gayreti içindedirler. (4) Onlar, harama karşı bütün azalarını, ırzlarını ve mahrem yerlerini titizlikle korurlar. Ahlâksızlığın herhangi bir çeşidine ve ona götürücü davranışlara hayatlarında yer yoktur. Bu konudaki münasebet ve doyumları, daima meşruiyete, meşru nikâha dayanır. (5) Üzerlerindeki ve kendilerine tevdi edilen her türlü emaneti, makam, mevki ve sorumluluğu dikkatle gözetir ve kusursuz ifa ederler. (6) Verdikleri sözleri mutlaka ve tastamam yerine getirirler; yalanla, ahde riayetsizlikle, ihanetle, ikiyüzlülükle, yolsuzlukla en küçük bir münasebetleri olmaz. (7) Namazlarını namazın manâsını idrak ve onun gerektirdiği huşû içinde kıldıkları gibi, bütün namazlarını, şartları ve rükünleriyle tastamam kılar ve asla geçirmezler. Bu kutlu insanlardır ki, bir mirasa konmanın kolaylığı içinde cennette en yüksek mevki olan Firdevs"e girecekler ve orada ebediyen kalacaklardır.
İşte, mü"mini tanıma ve imanımızı tartma, ölçme adına iç içe yedi endam aynası veya hassas terazi. İslâm"ın da dünyanın da geleceği bu kırattaki insanların varlığına bağlı.
Zaman -Ali Ünal
MÜMİN BİR KİMSE RABBİNDEN, PEYGAMBERİNDEN VE İMAMINDAN BİRER HASLET ALMADIKÇA İMANI KAMİL OLMAZ
Ey iman edenler, iman ediniz!