Büyük günahların affı var mı?
Soru: İman sahibi olan (namaz kılan, oruç tutan) biri şeytana uyup büyük günahlardan işlerse, (mesela zina yapmak gibi), onun affı mümkün değil mi? Yada cehennem ehli olmaması için hiç bir şansı kalmadı mı?
Cevap: Muhterem kardeşim tevbe kapısı her kesin yüzüne açıktır. Günahı ne olursa olsun, yeter ki samimi bir şekilde dönüş yapsın ve artık geçmişi bir daha tekrarlamamaya ve artık Allah'a teslim bir kul olmaya karar versin. Zaten gerçek tevbe iki ana unsurdan oluşmaktadır. 1- Geçmişte yapılanlardan gerçek anlamda pişmanlık duyması ve bunun ıstırabını bütün vücuduyla hissetmesi 2- Gelecekte geçmişi tekrarlamamaya ve Allah'a teslim bir kul olmaya karar vermesi. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: (Ey Resulüm, benden taraf onlara) deki: Ey kendi nefislerine israf ve zulmeden kullarım, Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin; Hiç şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü o bağışlayandır; esirgeyendir. Zumer, 53)
Tabi burada hatırlatılması gereken bazı hususlar var:
* Bir çokları, biz daha genciz, şöyleyiz böyleyiz; şimdi sefamızı sürelim de ileri yaşlarda tevbe ederiz; olup biter; (kendi kafalarınca uyanıklık yapmak istiyorlar, böylece hem dünya keyfini kaçırmamış olacaklar, hem de bir tevbeyle ahireti de garantilemiş olacaklar.) Böyle bir düşünce şeytanın en önemli tuzaklarından birisidir. Zira herhangi bir kimsenin elinde ne zamana kadar yaşayacağının garantisi var mı? Evet şeytan bu hileyle insanları tuzağına düşürüp onları tevbesiz öbür tarafa göndermek istiyor.
* Sonra şunu da bilmek gerekir ki insanın amelleri iyi veya kötü, yaptığı veya yapacağı amelleri de etkilemektedir. Yapılan yanlış ve günahlar, bir taraftan yeni yanlış ve günahlara zemin hazırlar, diğer taraftan iyi ve Allah rızasına uygun amellerin, işlerin önünü tıkar. Onu yapma tevfikini insanın elinden alır. İyi ameller de böyledir. Yani yapılan bir hayır iş ve güzel amel, başka hayırlara vesile olur ve yeni güzelliklere zemin hazırlar. Ve bir çok kötülüğün kapısını insanın yüzüne kapatır.
Şimdi bu ilkeden hareketle, mümkündür ki insanın kendi yaptıkları yanlışlar tevbe edebilme kabiliyetini insanın elinden alsın ve insan tevbe etmeğe bir daha muvaffak olmasın. (Allah hepimizin yardımcısı olsun.)
* Bir diğer husus şudur ki, evet insan ölüm amarelerini gözle görmediği müddetçe gerçek bir tevbe ederse, tevbesi kabul olur inşaallah; ancak, ta geçliğinden Rabbine dönüp de ona iyi ve samimi bir kul olmaya çalışan birisiyle, yetmişine dayandıktan sonra tevbe eden birisinin durumu asla bir olmaz. Bu ikisine verilecek sevap ve mükafat hiç aynı olur mu? Bu Allah'ın da adaletine ters düşer. Bu yüzden bakın Allah Resulü (s.a.a) bir hadisinde bunu nasıl izah ediyor: Gençliğinde Allah'a kulluk eden bir gencin, yaşı ilerledikten sonra ibadet ve itaate başlayan bir ihtiyara olan üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara üstünlüğü gibidir. (Kenz-ül Ummal, Hadis: 43059)
* Bir noktayı da hatırlatıp bitirelim. O da şudur ki günahlar iki kısımdır: Bir kısmı sadece Allah'a yönelik yapılan günahlardır ve sadece Allah hakkı söz konusudur. Bunlar da yine iki kısımdır, bir kısmı vardır ki onlar için gerçek bir tevbe ve pişmanlık ve Allah'tan bağış dilemek yeterlidir. Ancak bir kısmı vardır ki tevbeden sonra telafi gerektiren günahlardır. Mesela eğer geçmişte namaz kılmamışsa, oruç tutmamışsa, vb. bunların tevbe ettikten sonra mutlaka kazasını yerine getirmelidir. Bir kısım günahlar da vardır ki bunlar Allah'a karşı günah sayıldığı gibi, kul hakkı da içermektedir. Bu tür günahların da tevbesi, Allah'tan bağışlanma istemekle birlikte, hak sahibi kimsenin de hakkını ödemeli veya en azından onu kendinden razı etmelidir. Mesela eğer (Allah korusun) birisin malını çalmış, gasbetmişse, onu ona iade etmelidir, veya gıybetini etmiş, haksız yere kalbini kırmış, hakkında iftirada bulunmuş vs. bütün bunlarda karşı tarafı razı etmeye çalışmalıdır. Evet eğer bir kimse hakkında bir yanlış yapmışsa ve onun haberi yoksa ve bundan haberdar olduğunda daha çok rahatsız olup kin güdecek veya bir yanlış yapma ihtimali varsa, o zaman kendisine söylemeye gerek yoktur, ama onun hakkında iyilik yapmalı, ona Allah'tan mağfiret dilemeli, hakkında dua etmeli ve. Şimdilik bu kadarıyla yetiniyorum. Allah hepimizi şeytanın ve nefsimizin şerrinden korusun ve gerçek ve samimi tevbe edenlerden eylesin. Allah'a emanet olun.