• Nombre de visites :
  • 2112
  • 15/1/2014
  • Date :

Göklerde ve yerde olanlar kimindir?

göklerde ve yerde olanlar kimindir?

De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır."

Bu ayette Ahiret günüyle ilgili somut kanıt sunuluyor. Kanıtın özü şudur: Allah, göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibidir. Onlar üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma yetkisine ve gücüne sahiptir. Bu arada, yüce Allah'ın rahmet sıfatının altı çiziliyor. Rahmetin anlamı ise, her ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermek, her şeyi lâyığına ulaştırmak, her şeye lâyığını bahşetmektir. Kullarının bir kısmı, bu arada insan, sonsuz bir hayat sürdürmeye elverişlidir, sonsuz hayatta mutlu olmasını sağlayacak donanıma sahiptir. Bu nedenle yüce Allah, egemenliğinin, sahipliğinin ve rahmetinin gereği olarak muhakkak ki onlar üzerinde bir tasarrufta bulunacak, onları toplanma yerine (mahşere) sürerek, herkese hak ettiğini, lâyığını verecektir.

Bu bakımdan, "De ki: 'Göklerde ve yerde olanlar kimindir?'..." ifadesi, kanıtın önermelerinden birini, "O, rahmeti kendi üstüne yazdı." ifadesi de, başka birini içermektedir. "Gece ve gündüzde barınan her şey O'nundur..." ifadesi de, kanıtın bir parçası olarak üçüncü bir önermeyi oluşturmaktadır.

"De ki: 'Göklerde ve yerde olanlar kimindir?'..." ifadesiyle, Peygamberimize (s.a.a), göklere ve yere kimin malik olduğunu, kimin hiçbir engelle karşılaşmadan onlar üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunduğunu sorması emrediliyor. Hiç kuşkusuz tüm bu yetkileri tekelinde bulunduran, yüce Allah'tır. Çünkü O'nun dışındakiler, hatta müşrikler tarafından ilâh oldukları ileri sürülen putlar ve heykeller dahi, diğer varlıklar gibi yaratılmışlardır. Onlar da diğer varlıklar gibi, varoluşları itibariyle gelip yüce Allah'a dayanırlar. Demek ki, göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibi yüce Allah'tır.

Sorulan sualin cevabı, hem soruyu soranın, hem de soruya muhatap olanların yanında bilinen, açık ve hasmın da ikrar ettiği bir şey olduğundan, cevabın hasım tarafından ve kendi ağzıyla verilmesine gerek duyulmamıştır. Bunun yerine, Peygamber efendimizden (s.a.a) cevabı kendisinin vermesi istenmiştir. Bununla, onların vereceği cevabı beklemeden kanıtın tamamlanması amaçlanmıştır.

Tartışma esnasında karşı tarafa soru yöneltip cevabını da kendi vermek, kanıtlama alanında etkileyici ve parlak söz söyleme (bedî') sanatının etkin örneklerinden biridir. Meselâ; birine nimet veren ve bu bağışı nankörlükle karşılanan kişi, nimet verdiği kimseye sorar: "Seni yediren kimdir? İçiren kim, giydiren kim? Benim. Sana bunları ben yapıyorum. Sense bana nankörlük ederek karşılık veriyorsun!"

Kısacası, bu soru ve cevapla, yüce Allah'ın her şeyin mutlak maliki ve sahibi olduğu vurgulanıyor. Dolayısıyla O, her şey üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Dilediğini diriltme, dilediğine rızk verme, dilediğini öldürme, dilediğini ölümünden sonra yeniden diriltme hakkı O'nun tekelindedir. İşin inceliği, ölüm, gaip olma, düzensizlik vs. gibi hiçbir engel, bütün bunları yapmasına engel olamaz. Bununla, kanıtın önermelerinden biri tamamlanıyor. Bunu, "O, rahmeti kendi üstüne yazdı." önermesi izliyor.

O, rahmeti kendi üstüne yazdı. Sizi, elbette varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Kendilerini ziyan edenler, işte onlar inanmazlar. Yazmak, ispat etme ve kesin bir hükme bağlama anlamını ifade ediyor.


Kur’an-ı Kerim nasıl nazil olmuştur? -1

Kuran neden Arapça olarak indirilmiştir?

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)