• Nombre de visites :
  • 2182
  • 10/11/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ:İbn-i Sabbağ Maliki’nin Hz. Ali’nin İlim ve Faziletleri Hakkındaki Beyanı

peşaver geceleri:ibn-i sabbağ maliki’nin hz. ali’nin ilim ve faziletleri hakkındaki beyanı

ONUNCU OTURUM

Nitekim İbn-i Sabbağ Maliki Fususl’ul- Muhimme’nin 3. fasıl s. 17’sinde, Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle diyor:

“Hz. Ali’nin ilimlerinden biri fıkıh ilmiydi. O bu konuda insanların mercisi, helal ve haramın kaynağıydı. Şüphesiz Ali bütün zor hükümleri biliyor ve onların gerçeklerini tanıyordu. Her hükmü yerinde ve makamında görüyordu. Peygamber (s.a.a) de bu yüzden hüküm ilmini Ali’ye özgü kılmıştır. Nitekim imam Beğevi Mesabih kitabında Enes’den şöyle rivayet ediyor: “Peygamber (s.a.a) ashabından her birini layık olduğu bir işe tahsis ederken, Ali’yi de hüküm ve yargıya özgü kıldı ve şöyle buyurdu: “Ali hepinizden daha iyi hüküm verendir.”‌ [3]

Muhammed bin Talha bu hadisi Metalib’us- Süul s. 22’de Kadı Beğevi’den rivayet ettikten sonra şöyle diyor: “Bu hadis de göstermektedir ki Peygamber (s.a.a) bütün ilimleri Ali’ye tahsis etmiştir. Zira hüküm verme hakkı bütün ilimleri bilen kimseye mahsustur. Ayrıca bu kimse, aklı kemale ermeli, temyiz sahibi olmalı, gaflet ve unutkanlıktan uzak olmalıdır.”‌

İbn-i Sabbağ daha sonra birçok delillerle Ali (a.s)’ın ümmet arasında en bilgili ve faziletli kimse olduğunu beyan etmektedir.

O halde siz beyler bu hadisleri iyice düşünür ve kendi alimlerinizin sözleriyle karışlılaştıracak olursanız, bu öğretmenin bilgisizliğini tasdik edersiniz. Gerçekten de o yersiz bir iddiada bulunmuştur. Zira Ali (a.s)’ın makamı diğer sahabilerin makamıyla kıyas edilmekten münezzehtir. Bu öğretmen kraldan çok kralcılık etmiştir. Zira bizzat Ömer, Ali (a.s) karşısında acizliğini itiraf etmiş ve hilafeti döneminde âlimlerinizin de rivayet etmiş olduğu üzere 70 defa; “Ali olmasaydı Ömer helak olurdu.”‌ demiştir.

Ömer asla kendisine böyle bir şeyin isnat edilmesine razı olamazdı. Gerçekten bu tür övgüler, sahibinin de razı olmadığı şeylerdir. Bu bilgisiz ve bağnaz öğretmenin aksine imam Ahmed bin Hanbel Müsned’de, İmam’ul- Harem Ahmed Mekki Zehair’ul- Ukba’da, Şeyh Süleyman Belhi Yenabi’ul- Mevedde’nin 56. babında, Taberi de Riyaz’uz Nazre, c. 2, s. 195’de Muaviye’nin şöyle dediğini rivayet etmektedirler:

“Ömer bin Hattab, herhangi bir problemle karşılaştığında Ali’ye müracaat eder ve hükmü ondan alırdı.”‌

Ebu’l- Haccac Belvi, kendi kitabında (Elifba) c. 1, s. 222’de şöyle naklediyor: “Muaviye Hz. Ali’nin şahadetini duyunca şöyle dedi:

“Ali bin Ebi Talib’in ölümüyle, ilim ve fıkıh da öldü.”‌

Said bin Museyyib’den ise şöyle dediğini naklediyor: “Ömer, Ebu’l- Hasan (Hz. Ali)’nın olmadığı zamandaki sorunlarla karşılaşmaktan Allah’a sığınırdı.”‌

Ebu Abdullah Muhammed bin Ali Tirmizi, Feth’ul- Mubin’de şöyle diyor: Ashab, Kur’ân hükümlerinde Ali’ye müracaat ediyor, ondan fetva alıyordu. Nitekim Ömer birçok defa şöyle demiştir:

“Ali olmasa Ömer helak olurdu.”‌

Peygamber (s.a.a) de şöyle buyurmuştur:

“Ümmetimin en alimi Ali bin Ebi Talib’tir.”‌

Tarih ve hadis kitaplarından da yer aldığı üzere Ömer ilmi mer-tebeler ve fıkhi meselelerde oldukça bilgisizdi. Çok açık hükümlerde bile hata ediyor ve orada bulunanlar hata ettiğini anlıyordu.

Şeyh: Halife hakkında böyle şeyler demek asla doğru değildir. Halifenin dini hüküm ve meselelerde yanlışlık yapması asla mümkün değildir!

Davetçi: Bunu ben söylemiyorum, büyük alimleriniz gerçeği keşfetmiş ve kendi muteber kitaplarında yazmışlardır.

Şeyh: Lütfen onlardan sadece bazısını senetleriyle beyan ediniz ki yalan ve doğru ortaya çıksın ve iftira eden rüsva olsun.

Ömer’in Hz. Peygamber Zamanında Teyemmüm Hakkında Yanılması, Hilafeti Döneminde ise Yanlış Hüküm Vermesi

Davetçi: Ömer’in yüzden fazla yanlışı kaydedilmiştir. Ama şu anda aklıma geldiği kadarıyla vakti de göz önünde bulundurarak onlardan sadece birini arz etmek istiyorum.

Müslim bin Haccac Sahih’in Teyemmüm babında, Hamidi Cem Beyne’s Sahihayn’de, Ahmed bin Hanbel Müsned c. 4, s. 265 ve 319’da, Beyhaki Sünen, c. 1, s. 209’da, Ebu Davud Sünen, c. 1, s. 53’de, İbn-i Mace Sünen, c. 1, s 201’de, imam Nesai Sünen, c. 1, s 59-61’de ve diğer alimleriniz de kendi kitaplarında farklı yollar ve tabirlerle şöyle rivayet etmişlerdir:

“Ömer’in hilafeti zamanında adamın biri gelerek ona şöyle dedi: “Ben cünüp oldum, su da bulamadım, ne yapacağımı bilemiyorum.”‌ Ömer ona şöyle dedi: “Su bulamadıkça namaz kılma, su bulunca guslet.”‌ Orada bulunan Ammar bin Yasir şöyle dedi: “Ey Ömer, unutmuşa benziyorsun, seferlerin birinde ben ve sen gusletmek istedik. Su olmayınca sen namaz kılmadın, ben de teyemmüm için bütün bedenimi toprağa sürmem gerektiğini düşündüğümden yerlerde yuvarlandım ve namaz kıldım. Peygamber (s.a.a)’in yanına varınca Peygamber (s.a.a) güldü ve şöyle buyurdu:

“Teyemmümde iki elini birlikte toprağa vurman, her ikisini birlikte alnına sürmen, sonra sol elinin içini sağ elinin üstüne, sonra da sağ elinin içini sol elinin üstüne meshetmen yeterlidir.”‌

O halde neden; “Namaz kılma”‌ diyorsun? Ömer’in verebileceği bir cevap olmadığı için “Ey Ammar, Allah’tan kork.”‌ dedi.

Ammar; “Bu hadisi rivayet etmeme izin verir misin?”‌ diye sordu. Ömer de; “İstediğini yap”‌ diye cevap verdi.

Beyler, eğer muteber kitaplarınızda yer alan bu hadis üzerinde iyice bir düşünecek olursanız, o öğretmenin yersiz olarak Ömer’in sahabenin en büyük fakihi olduğunu söylemiş olduğunu siz de anlarsınız.

Nasıl olur da gece gündüz vatanında ve seferde Peygamber (s.a.a) ile olan ve Peygamber (s.a.a)’den su bulunmadığı takdirde teyemmüm etmesi gerektiğini duyan, ayrıca da “Su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm ediniz.”‌ ayetini okuyan bir fakih, nasıl olur da Müslüman birine yanlış hüküm verebilir ve; “Eğer su bulamazsan namaz kılma”‌ diyebilir? Halbuki Kur’ân su bulunmadığı takdirde temiz toprağa teyemmüm edilmesini emretmektedir.

Ayrıca teyemmüm meselesi de abdest ve gusül gibi sıradan insanların bile bildiği bir hükümdür. Peygamber (s.a.a)’in sahabesi ve halifesi olan birinin, bunları başkasına öğretmesi için kendisinin de mutlaka bilmesi gerekir.

Ömer’in kasıtlı olarak hükmü yanlış söylediğini ve dini tahrif etmek istediğini söyleyemiyorum Ama meseleleri kavramada ve hükümleri ezberlemede zayıf hafızalı biri olabilir. Nitekim bu yüzden bizzat kendi alimlerinizin yazmış olduğuna göre büyük alim olan sahabe Abdullah bin Mesud’a; “Yanımdan ayrılma, bana soru sorduklarında sen cevap ver.”‌ demiştir. Şimdi siz beyler, böylesine meseleleri bilmede yüzeysel olan birisiyle, ahkamın bütün teferruatını en ince detaylarına kadar bilen birisi arasında ne kadar fark olduğuna siz hükmedin.

Şeyh: Peygamber (s.a.a)’den başka hükümlerin detayını ve en ince teferruatını kim kavrayabilirdi.

Davetçi: Şüphesiz Peygamber (s.a.a)’den sonra Hz. Ali dışında sahabeden hiçbirisi böyle bir ilme sahip değildi. Bizzat Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali (a.s)’ın bütün sahabeden alim ve bilgili olduğunu açıkça beyan etmiştir.


[3] - Yani Ali hepinizden daha fakihtir ve ilmi daha geniştir. Zira hüküm vermede bütün hükümleri bilmenin yanı sıra, alimlerin yargı ile ilgili kitaplarında belirttiği bir takım şartlar da gerekir. Dost düşman herkesin ittifak etmiş olduğu üzere bütün bu şartlar Hz. Ali (a.s)’da mevcuttu ve Peygamber (s.a.a) de bu yüzden: “Ali sizin en iyi hüküm vereninizdir.”‌ diye buyurmuştur.

PEŞAVER GECELERİ:Ömer’in İlmi Makamı Hakkında Soru ve Onun Yanıtı

PEŞAVER GECELERİ:Hz. Ali’nin, Susup Kıyam Etmemesinin Nedeni Hakkındaki Sözleri

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)