• Nombre de visites :
  • 807
  • 17/10/2012
  • Date :

PEŞAVER GECELERİ: Seyyid Emir Ahmed (Şah Çırağ)

peşaver geceleri

BİRİNCİ OTURUM

Cenabı Seyyid Emir Ahmed[19] İmam Rıza (a.s)’ın vefatından sonra ilim, züht, vera ve takvada İmam Musa Kazım (a.s)’ın otuz sekiz tane erkek ve kızdan oluşan evlâdının en seçkini ve ileri geleni idi. İmam Musa Kazım (a.s) kendi hayatında bin dinara satın aldığı “Serriye”‌ ismindeki bir bahçeyi o cenaba hediye etti. İhtiramı farz olan bu İmam zade hayatında bin köle alıp Allah yolunda özgürlüklerine kavuşturdu.

Şiraz’a vardıklarında “Serezdek”‌ mahallesinde[20] Ehl-i Beyt’i seven dostlarından birisinin evine saklanıp geceyle gündüzü ibadetle geçiriyordu. Fars valisi “Katlağ han”‌ tarafından İmam zadelerin bulanması için her tarafa casuslar dikiliyor velhasıl bir yıldan sonra cenabı Seyyid Emir Ahmed’in yerini buluyorlar, derken hükümete haber veriyorlar, hükmet de o hazreti yakalamak için çok sayıda asker gönderiyor.

Seyyid Emir Ahmed (Şah Çırağ)’in Şahadeti

Cenab-ı Emir Ahmed o zalim kavme karşı tek başına kendisini öyle savundu ve onlara karşı öyle cesaretli ve yiğitçe davrandı ki bin üç yüz yıldan sonra şimdi de tarih erbaplarının ibret ve hasretlerine sebep olmaktadır. Nihayet, onun hakkından gelemediklerini görünce komşunun evini delip o hazretin sığındığı eve girdiler. Hazret savaştan yorulduğu zaman orada birazcık nefes alıp tekrar saldırıyordu. Duvara yaslanıp nefes aldığı vakit arkadan kafasına bir kılıç indirdiler, aynı halde diğer bir grup da evi yıkmakla meşguldüler. İşte bundan dolayı mübarek bedeni yığınca toprakların atında gizli kaldı; o harabe ev o şehrin halkı tarafından büyük çöplüğe dönüştü. Çünkü Şiraz şehrinin halkı az sayıda insanlar hariç muhaliflerindendiler. Hicri yedinci asrın evvellerine kadar yani Fars saltanatı, “Atabek Ebubekir bin Saad Muzafferuddin”‌ şahın eline geçene dek (mübarek bedeni o yıkıklar altında gizli kaldı). Muzafferuddin şah salih bir padişahtı; otuz altı yıl süren saltanat döneminde zahit, abid, alim ve faziletli kimselere karşı çok saygı gösteriyordu ve mutahhar (pâk) İslam şeriatını yaymakta çok çaba sarf ediyordu.

“Ennas-u ala din-i mulukihim”‌[21] babından Fars memleketinin bütün vezir ve büyük şahsiyetleri pâk ve İslam şiârını koruyan kimselerdi. “Atabek Muzafferuddin”‌ şahın yakın vezirlerinden biri de “Emir Mukarrebuddin Mesud bin Bedruddin”‌ idi; bu vezir ümran ve bayındırlığa çok düşkün olan bir kimseydi. İşte bundan dolayı Şiraz şehrinin ortasında kötü bir durum haline gelen o çöplük yığınını kaldırılıp yerinde büyük bir bina yapılmasını emretti; bunun üzerine çok sayıda işçiler oradaki toprak ve çöpleri şehrin dışına götürmeye başladılar. Bir gün iş esnasında hiç bozulmamış ve kafasından darbe almış bir maktulün cesedini yıkıntılar altında kalmış olduğunu görüp bu meseleyi hükümete bildirirler derken vezir-i a’zem ve bir grup diğer kimseler olayın ne olduğunu öğrenmek amacıyla teftiş etmek için oraya geliyorlar.

Şah Çırağın Cesedinin Bulunması

Uzun süren teftişten sonra o genç maktulün tanınmasına sebep olan tek şey onun parmağındaki yüzük kaşına yazılmış olan şu yazı oluyor: “El İzzet-u lillah Ahmed bin Musa”‌ o mekanda Haşimi gencinin savaşıp şehit olması çok meşhur olduğundan dolayı o şerif cesedin ihtiramı farz olan İmam zade cenab-ı “Seyyid Emir Ahmed bin Kazım”‌ın (a.s) cesedi olduğunu anlıyorlar. Takriben dört yüz yıl geçtikten sonra o bedenin bozulmaması, görenlerin hidayetine ve bir grup muhaliflerin de basiretleşmelerine sebep oluyor.

“Atabek Muzafferuddin şah”‌ ve vezir-i a’zamın emriyle cesedin bulunduğu yerde güzel bir anıt yapıyorlar; o şerif cesedi büyük bir ihtiramla alim ve büyük şahsiyetlerin huzurunda kazılmış olan kabre gömüyorlar. Halk bu anıta oldukça ihtiram ve saygı gösteriyor. Atabek Muzafferuddin şah H. 658. yılında vefat ediyor. H. 750’de Şiraz ve Fars saltanatı “İshak bin Mahmud”‌şahın eline geçiyor. Çok salihe ve hayır sever bir kadın olan şahın annesi “Meleke Taşi Hatun”‌ O hazretin anıtını çok güzel tamir ettiriyor ve çok güzel bir kubbe de o kabrin üzerine diktiriyor. Şiraz şehrinin on sekiz fersahında vaki olan “Meymend”‌ kasabasını da o mübarek mekana vakfediyor, halen o kasaba duruyor; Meymend’in gül suyu dünyada meşhurdur.

İbrahim Mücab

Cenab-ı seyyid Emir Muhammed Abid’e gelince; o da inzivaya çekilip ibadetle meşgul oluyor, böylece tabii ölümle dünyadan göçüyor. Çok değerli evlatları varmış; ilim, zühd, vera ve takva açısından onların hepsinden en üstün olanı, Emir’ul- Muminin Hz. Ali (a.s) tarafından uyanıkken selamının cevabı iftiharına nail olan ve bundan dolayı da (Mücab) lakabıyla meşhur olan cenab-ı Seyyid İbrahim (Mücab)’dır.

Cenab-ı Seyyid İbrahim Mücab, değerli babasının vefatından sonra mutahhar cedlerinin özellikle mübarek kabri yeni bulunan ve o zamanda büyük bir şöhrete yol açan Hz. Ali (a.s)’ın kabrini ziyaret etmek için o mukaddes ziyaretgahlara doğru hareket ediyor.

Hafız: “Emir’ul- Muminin Hz. Ali’nin (kerremellah vechehu) kabir o zamana kadar ne haldeydi ki yüz elli yıldan sonra keşf oldu?”‌

Davetçi: Emir’ul- Muminin Hz. Ali’nin şahadeti, Muaviye’nin hilafeti ve Beni Ümmeyye’nin azgınlığı zamanında vaki olduğundan dolayı Hazretin vasiyeti üzerine onun mübarek naşını geceleyin gizli bir şekilde defnettiler; hatta bir alâmet bile kabir üzerine bırakmadılar; O Hazretin ashap ve evlatlarından pek az insanlar defin zamanında hazırdılar. Ramazan ayının yirmi birinci gününün sabahı, durumun düşmanlara şüpheli olması ve Hazretin kabrinin yerini bilmemeleri için iki mahmil[25] bağlayıp birini Medine’ye diğerini de Mekke-i Muazzama’ya doğru gönderdiler. İşte bundan dolayı Hazretin mübarek kabir yıllarca gizli kaldı, O Hazretin evlatları ve özel ashaplarından başka hiçbir kimse onun kabrinin yerini bilmiyordu.

Hafız: Böyle bir vasiyetin ve saklı kalmaya ısrar etmenin sebebi ne idi?

Davetçi: Büyük bir ihtimalle, dinsiz Beni Ümmeyye korkusundan dolayı idi. Çünkü onlar taği (azgın), yaği (isyancı, düşman, eşkıya) ve özellikle Peygamber Ehl-i Beytine (sallallahu aleyhim ecmain) buğzeden insanlardı; Hazretin mübarek kabrine edepsizlik yapılması ve bu zulmün diğer bütün zulümlerden daha kötü olması mümkündü.

Hafız: “Bu nasıl bir sözdür? Bir Müslüman öldükten sonra düşmanlık bile ortada olsa onun kabrine çirkin bir amel yapmaları mümkün mü?”‌

Beni Ümeyye’nin Feci Amelleri

Davetçi: Zati aliniz Beni Ümeyye’nin çirkin tarihine bakıp onların utanç verici feci amellerini görmediniz mi? Bu Şecere-i mel’une ve taife-i habise Müslümanların yönetici ve emirlileri oldukları günden beri Müslümanlar arsında zulüm, tecavüz ve bozgunculuk kapısı açılmış oldu. Yapmadıkları zulüm kalmadı, nice kanlar döktüler, nice namusları zedelediler! Hasiyetsiz bu rezil kavim hiç bir şeye bağlı değildi. Nitekim sizin büyük alim ve yazarlarınız da onların çirkin ve kötü amellerini büyük bir mahcubiyetle (kendi kitaplarında) kaydetmişlerdir.


[19] - Şahçırağ ismiyle meşhurdur.

[20] - Mezarın şimdiki bulunduğu mekan.

[21] - İnsanlar padişahlarının dini üzeredirler.

[22] - Açılmak, gam ve gussayı izale etmek.

[23] - Katlağ; eski Türkçe’de büyük anlamına gelir. Geçmiş zamanlarda padişahlar tarafından bazı hakim ve büyüklere “Katlağ”‌ lakabı veriliyordu. Nitekim Çengizliler İran’a galebe ettikten sonra “Oktay”‌ “Katlağ Han”‌ lakabını onlara karşı muhalefet etmeyen Etabek-i a’zam Muzaffaruddin Ebubekir bin Saad-i Zengi’ye verdi. Binaenaleyh cenab-ı Seyyid Alauddin’in kabirne anıt yapan Katlağhan, Me’mun tarafından Fars valisi olan ve İmam zadelerle savaşan Katlağ Han’dan başkasıdır.

[24] - şialar Kum’daki Hz. Masume’nin ziyaretine gittikleri gibi, Şiraz’daki Resulullah’ın torunu olan İmam zadenin de ziyaretine gitmeleri iyi olur; kesinlikle onları ziyaret etmenin çok sevabı vardır.

[25] - Mahmil: Deve üzerine bağlanan bir taşıma sandığı veya sepet.

PEŞAVER GECELERİ:Haşimi Seyyidlerin Medine’den Hareketi ve Katlağ Han’la Savaşı

PEŞAVER GECELERİ: Hz. Peygamber (s.a.a) Öğleyle İkindi ve Akşamla Yatsı Namazını Cem ve Tefrik Ediyordu

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)