İslam’da Tasavvuf ve İrfan -9
Velhasıl denilmektedir ki ilk büyük sufiler Budizm'in hakim olduğu bölgelerden çıkmıştır; dolayısıyla da bu, İslami tasavvufun Budizm ve diğer Hind inançlarından etkilendiğini göstermektedir.
Özellikle de belirtilmektedir ki Hüseyin b. Mansur-i Hallaç (ö. 309) Hindistan'a yaptığı gezisinden sonra meşhur iddialarda bulunmuş ve ortalığı velveleye vermiştir.
Alford Von Kremer son olarak şöyle diyor:
"Sufiler teşbih kullanmayı da Budistlerden almıştır. Şüphesiz ki "fena" meselesini de Budist ve Hindu zahitlerden almışlardır. Nitekim Budistler ile sufîlerin sülük makamları da birbirine benzemektedir. Her iki gurup da fikri bir temerküze inanmaktadırlar ki sufiler adına "murakabe" budistler ise "diyana" diyorlar. Her iki grup da hırka giyer, riyazet çeker ve dervişçe yaşarlar. Ayrıca sufilerin nihai gayesi fenadır. Budistlerin nihai gayesi de Nirvana'ya ulaşmaktır." (Seyr-i İrfan Der İslam, s. 48)
3. Bazıları da inanmaktadırlar ki İslami tasavvuf İranlıların Arapların İslami karşısında ortaya çıkardıkları tepkisel ve aksiyoner bir düşünce tarzıdır. Bu görüşü ise Richard Hortman ve Max Hoortan gibi bazı oryantalistler ortaya atmışlardır.
Evet, görüldüğü gibi her ne hikmetse tasavvuf, felsefe vb. ilimlerin İslam'da asla var olmadığını dolayısıyla Müslümanların bu gibi ilimleri hep Yunan veya Hind kültüründen aldığını savunanlar hep bu oryantalistler olmuştur Müslümanlar da bu oryantalistlerin etkisinde kalarak birçok ilimlerin aslında İslam'da olmadığım ve diğer kültürlerden geldiğini savunmuşlardır.
Bu Müslümanlar, oryantalistlerin aslında İslam'ı donuk ve kuru birdin olarak göstermeye çalıştıklarını ve İslam'ın akli ilimlerle hiçbir ilişkisinin olmadığını sadece bir Kur'an ve birkaç da hadisinin bulunduğunu göstermek için gecelerini gündüzlerine kattıklarını bilemiyorlar Halbuki biz İslam'daki bir şeyin İslam'da yeri olup olmadığını bilmek için bu oryantalistlere mi bakmalıyız?
Onlar ne diyorsa biz kabul mü etmeliyiz? Ustalarımdan birine "felsefe, irfan, ilm-i kelam, tasavvuf vb. ilimlerin bariz farkı nedir?" diye sorunca bana şu güzel cevabı vermişti: "Aslında bunların hepsi de aynı şeyi söylüyorlar. Aralarında hiçbir fark yok. Sadece tabirleri ve anlayışları farklı.
Yoksa hepsi de Allah'ın azametini ve mahlûkatın acziyetini ispat etmeye çalışıyorlar." İslam öncesi irfan, felsefe, tasavvuf vb. ilimlerin Müslümanlar üzerinde bir takım etkileri olmuşsa da büyük İslam alimleri bu ilimleri almış, elemiş, İslam ile çelişen yerlerini atmış ve diğer kültürlerde sözü dahi edilmeyen binlerce meseleleri eklemişlerdir.
Zaten kültür ve medeniyet insanlığın malı değil midir? Şimdiki teknoloji de ilk insandan günümüze kadar gelen bütün insanların çabalarının bir neticesi değil midir? Şimdiki teknolojide İbni Sina'ların, Farabi'lerin, Şeyh Tusi'lerin vb. büyük İslam alimlerinin payı yok mudur? Aslında kültür ve teknolojilerin bölgelendirilişi gerçeklere ihanettir.
Kültür ve teknoloji insanlığın infialidir. Bu hususta hiç kimse malikiyet iddia edemez. Kültürler arasında karşılıklı etkileşim olabilir, ama bu her şeyin başka bir-kaynaktan geldiği manasına değildir. Her şeyi ile kabul edilen bir kültür olamaz,
Dışarıdan her şeyi ile alınan kültürler kültür değil dejenere ve asimilasyondur.
İslamda Tasavvuf ve İrfan -1
İslamda Tasavvuf ve İrfan -2
İslamda Tasavvuf ve İrfan -3
İslamda Tasavvuf ve İrfan -4
İslamda Tasavvuf ve İrfan -5