• Nombre de visites :
  • 1369
  • 19/1/2011
  • Date :

İslam Devletinin Kuruluşu-7

islam devletinin kuruluşu

7- Askerî Çatışmanın Başlaması

İnsanlara hükmeden, onlar üzerinde üstünlük kuran faktör, güçtür. Hz. Peygamber (s.a.a) ve Müslümanlar bu ortamda Medine'de meydana gelen nispî istikrardan sonra Arap Yarımadası'nda, hatta Bizans ve Fars gibi yarımada dışında etkili olan güçlere karşı İslâm risaletini yayma ve ilâhî direktiflere uygun bir uygarlık oluşturma konusundaki ısrarını pekiştirmek için harekete geçti. Müslümanların elinde başkalarının sahip olmadıkları uygarlık geliştirme araçları vardı. Onlar kendilerine özgü bir inancın ve düşünce sisteminin sahipleri, hakkın ve adaletin isteklileri, barışın ve güvenin yasallaştırıcıları, kılıcın ve savaşın ustaları idiler.

Resulullah'ın (s.a.a) beklentisine göre, Kureyş kabilesi ve Peygamber'e düşmanlık besleyen diğer güçlerin belli bir süre sonra bile olsa Müslümanları kökten yok etme girişimine başvuracaklardı. Bilindiği gibi daha önce ensar Müslümanlarından İkinci Akabe Biati'nde destek ve hak uğruna savaşma isteğinde bulunmuştu. Ayrıca Kureyşlilerin kendisi saldırılarına ve zulümlerine devam ediyorlardı. Hatta Mekke'den göç eden Hz. Peygamber'i (s.a.a) ve Müslümanları yok etmek amacı ile onların peşlerine düşmüşlerdi. Bunun yanı sıra Mekke Müslümanlarının mallarına el koyuyor ve evlerini yakıyorlardı. Hz. Peygamber ve özellikle muhacir Müslümanları şunu arzu ediyorlardı: Kureyş kabilesi ya kendi isteği ile Müslümanlığı kabul etsin veya hiç değilse azgınlığına devam etmesin.

İşte bu gerekçe ile Hz. Peygamber (s.a.a) seriyeleri görevlendirmeyi başlattı. Bunlar Müslümanların varlıklarını ve teslim olmadıklarını ilân etmek için hareket eden küçük birliklerdi. Silâhlarının ve teçhizatlarının basit ve sayılarının sınırlı olduğunu, sayılarının mevcutlarının altmış kişiyi geçmediğini, savaşacakları ve destekleyecekleri yolunda Hz. Peygamber'e biat etmiş olan ensardan aralarında hiç kimsenin bulunmadığını ve hepsinin muhacirlerden oluştuğunu nazar-ı itibara aldığımız zaman şu gerçeği görürüz: Bu birlikler savaşmak için tertiplenmiş güçler değildi. Sadece Kureyşliler üzerinde ekonomik baskı oluşturmaları amaçlanıyordu. Ayrıca Kureyşlilerin ya duyarlı bir kulakla ve açık bir kalp ile hakkın sesini işitmeleri veya Müslümanlar ile barış yaparak İslâm'ın diğer yörelere yayılması yolundaki faaliyetleri sırasında onlara sataşmamaları bekleniyordu. Bütün bunlara ek olarak Yahudilere ve münafıklara İslâm'ın gücünün ve Müslümanların heybetinin, azametinin hissettirilmesi gerekiyordu.

Böylece hicretin üzerinden yedi ay geçtikten sonra ilk seriye sefere çıktı. Otuz kişiden oluşan bu birliğin komutanı Hz. Peygamber'in (s.a.a) amcası Hamza idi. Bunu Ubeyde b. Haris'in komutasında sefere çıkan ikinci ve arkasından Sa'd b. Ebu Vakkas'ın başında bulunduğu üçüncü bir seriye izledi.

Hz. Peygamber (s.a.a) de hicretin ikinci yılının safer ayında bağlılarından oluşan bir birliğin başında Kureyş kervanlarının maksada ulaşmasını engellemek amacıyla yola çıktı. Fakat Ebva ve Bevad adları ile bilinen yerlere doğru yapılan bu seferinde iki taraf arasında çatışma meydana gelmedi. Zu'l-Uşeyre'ye yönelik seferi sırasında ise Mudliçoğulları ile onların Zamureoğulları'ndan olan müttefikleriyle anlaşıp sulh yaptı.

Kurz b. Cabir el-Fehrî'nin Medine civarında yağmacılığa girişerek deve ve küçükbaş hayvanı hırsızlığına girişmesi üzerine Hz. Peygamber (s.a.a) yeni devletin itibarını geri getirmek ve saldırganı cezalandırmak için harekete geçerek onu kovalamaya girişti. Giderken Medine'de Zeyd b. Harise'yi yerine bıraktı.

Hz. Peygamber (s.a.a) bu askerî hareketlerinde akrabacılık ve intikam alma kavramı ile değil, cihat ve din uğruna fedakârlık kavramı ile yola çıktı. Ayrıca barış, sözleşme ve yasak aylarda savaşılmaması geleneklerine de saygı gösterdi.


İslam Devletinin Kuruluşu-6

İslam Devletinin Kuruluşu-5

İslam Devletinin Kuruluşu-4

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)