• Nombre de visites :
  • 1239
  • 1/1/2011
  • Date :

İzzet-i Nefs-3

izzet-i nefs

İzzet Cevherini Koruma

İzzet ve şeref cevherini korumak bir görevdir. Kendini tahkir ve küçümsenmeye maruz kılmamalıdır. İnsan, özür dilemek zorunda kaldığı bir işten kaçınmalıdır ki bu yoldan da değeri, onuru ve itibarı zarar görmesin.

Kerimane muaşeret, saygısız insanların taarruz ve saldırılarından korunmak için, izzet-i nefsden bir koruyucudur. Bu hedefe ulaşabilmek, başkalarıyla olan ilişkilerde özel bir tutumu gerektirir; bilinç esası üzerine bir ilişki, izzeti korumak, tamah ve istekleri ayak altına almak.

Öyle yaşanılmalı ki, ceza ödemek zorunda kalınmamalı.

Öyle çalışılmalı ki, azarlanmaya ve kınanılmaya tabi tutulmamalı.

Öyle davranılmalı ki, başkaları tarafından insana hakaret edilmemeli. En azından  bunların bir bölümü bizim elimizdedir. Fakat bu, insanın söyleme, çalışma ve irşat etme görevinden kaçması anlamına değildir. Belki, kendini düşürecek, saygısızlığa uğrayacak ve toplumda tahkir edilecek etkenleri hazırlamamalıdır.

Hem güç ve kudret sahipleri karşısında dinî izzetimizi korumalı, hem de zenginlerle bir araya gelirken ve diyalog kurarken zelilane ve hakirane davranışlardan kaçınmalıyız. Bu şekilde, Musevî izzeti, Firavnî kudret karşısında başı dik bir şekilde koruyabiliriz. Eğer bir kimse, servet sahibi birisine, paraları için saygı gösterirse, din ve şerefini ayakları altına alıp çiğnemiştir. Hz. Ali (a.s)’ın tabiriyle:

“Kim, zengin birinin yanına gider de zenginliğinden dolayı ona tevazu ederse, dininin üçte ikisi gider.”[1]

Ne ilginçtir ki, bir insanın dini, tahmin edilmeyen yerlerden darbe alır.

Bu düşünce ve davranışı, çocuklara da öğretmeli ki, onlar da izzet-i nefsle yetişsinler ve zenginlere karşı küçüklük, alçaklık ve zillet hissetmesinler.

Eğer bizim genç neslimiz, insan kerameti, yüce tabiatlılık ve izzet-i nefs kavramını anlayamazsa, küçük bir ruh, sınırlı bir himmet ve sürekli aç olan bir gözle zenginlerin esiri olacaktır. Çocuklara yapılacak en büyük hizmet, onların azim ve gayretlerine yükseklik, vucudî şahsiyetlerine de zenginlik bağışlamaktır. Böyle bir terbiye sayesinde, yüce ruhlara sahip ve maddi değerlerin bağlarından kurtulmuş kişiler, bu çeşit talepleri acı ve çok ağır bulur ve onlara boyun eğmezler.

Hz. Ali (a.s)’a nisbet verilen divanda şöyle bir şiir geçmektedir:

“Dağların kalesinden kayalar taşımak, bana göre, halkın minnetine tahammül etmekten daha sevimlidir. Ben her şeyin acısını tatmışım, hiçbir şey, istemek ve dilenmekten daha acı değildir.”

Nasır Hosrov’un dediği gibi:

Onurla ekmeksiz kalırsam,

Alçaklardan ekmek istememden daha iyidir.


[1] Nehc’ul-Belağa, Hikmet: 228

İzzet-i Nefs-2

İzzet-i Nefs-1

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)