• Nombre de visites :
  • 3634
  • 20/7/2010
  • Date :

İran Halısı 1

halı

  1949 yılında, Sibirya’nın güneyindeki Altay bölgesinde, Rus arkeolog “Rodenko”nun gayretleriyle ortaya çıkarılan, üzerinde Taht-ı Cemşid gibi İran’ın diğer eserlerinde de göze çarpan motiflerin aynısı görülen ve sanat bilimcilere göre M.Ö. 500 yıllarına yani Ahamenişler dönemine ait ve İran’da dokunmuş olan “Pazırık Halısı”nın keşfiyle, eşsiz halı sanatının doğum yerinin İran olduğu konusunda dünyada görüş birliğine varılmıştır.  183x200 cm. boyutlarındaki bu halı halen “St. Petersburg”da “Hermitage” müzesinde korunmaktadır. Bu halının renk çeşitliliği ve dokuma tarzı dikkate alındığında İran’da, dolayısıyla dünyada halı dokumacılığının M.Ö. 500’den çok daha eskilere dayandığı anlaşılmaktadır.

  “Pazırık Halısı” gerçekte bir at örtüsüdür ve araştırmalara göre “Sakaî” şehzadelerinden biri tarafından Pazırık hükümdarına hediye edilmiştir. Santimetrekaresinde 36 düğüm bulunan bu halının İran’a özgü desenleri koyu kırmızı, yeşil, mavi, açık sarı ve turuncu renklerde, zemin ve kenar üzerine dokunmuştur. Bilindiği gibi, halı dokumacılığının tarihi çok eskilere uzanmakla birlikte Pazırık Halısı, dünyada ele geçen en eski halıdır.

  Ahamenişlerden sonraki dönemlerde de İran halısı ilgiyle karşılanmıştır. Sasanîler ve özellikle de Hüsrev Perviz döneminde, atkısı ipekten yapılmış ve altın, gümüş ve değerli mücevherlerle süslenmiş olan “Baharistan” adıyla meşhur bir halıdan söz edilir. Meşhur İranlı şair Firdevsî de Şehname’sinde, Kâbil hükümdarının, Rüstem’in babası Zal’a gönderdiği hediyelerden biri olarak halıdan bahseder.

halı

  İslâm dininin zuhurundan sonra da, çeşitli kitaplar ve seyahatnamelerde, evlerde kullanılan halılardan söz edilir. Yine onuncu yüzyılda Roma saraylarındaki önemli törenler sırasında değerli İran halılarının kullanıldığı belirtilir.

Moğol saldırıları diğer tüm sanatlar gibi, halı dokumacılığını da sekteye uğratmıştır. Ancak, barış ortamının yavaş yavaş sağlanmasıyla yeniden hayat kazanan halı dokumacılığı Safevîler döneminde, 16-17. yüzyıllarda doruk noktasına ulaşmıştır. Bu dönemden kalan halıların her biri gerçek birer sanat eseri sayılmakta ve tüm dünyada sanat koleksiyonlarını süslemektedir. Londra’da Victoria ve Albert müzelerinde sergilenen “Erdebil” ve “Çelsi” adlı halılar ile Viyana Sanat Müzesinde sergilenen “Avlak Halısı” adlı halı bunlardan bazılarıdır.

  Afgan isyanlarıyla ardından gelen karmaşa ve kaos ortamı nedeniyle bir kez daha yüz yıllık bir duraklama dönemi geçiren bu sanat, Nasıruddin Şah döneminde, Tebrizli tüccarların İstanbul’da İran halıları için uygun piyasa bulmaları ve bu piyasayı hareketlendirmeleriyle yeniden canlanmış, önce Tebriz ve çevre köylerinde daha sonra da Meşhed, Kirman, Sultan Abad (Erak) ve diğer şehirlerde halı atölyeleri kurulmuştur.


Persepolis

Si-o-se Pol

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)