• Nombre de visites :
  • 1625
  • 17/7/2010
  • Date :

İnsanı İnsan Yapan Cevher: Ruh  1

ruh

  İnsan beyni üzerine araştırma ve vurguların giderek daha fazla yapıldığı bir çağdayız. Moleküler biyoloji ve genetikteki başarılar çığır açıyor. Fakat biyoloji, nöroloji ve psikoloji insanı bir bütün olarak izah etmekte yetersiz kalıyor, tatmin etmiyor. "İnsanın duygu, düşünce ve davranışları beyninden kaynaklanmaktadır" şeklinde bir ifade, insan hakikati karşısında gülünç kaçıyor. Ağız alışkanlığıyla "ruh" diyenlerin, konu ciddi şekilde ele alındığında, "insanın ruhu olabilir ama aslında o beyninin eseridir; beyniyle hissetmekte, düşünmekte, yapmaktadır" demesi, ruha şuur, akıl ve iradesi olmayan, ne fonksiyon gördüğü bilinmeyen bir aksesuar rolü biçmesi havada kalıyor. Acaba, bu konu üzerinde durma ihtiyacı duymayacak kadar pozitivistçe düşünme alışkanlığından dolayı mı bu kadar rahat hüküm veriliyor, yoksa, ruh kavramının, kabul görür görmez yeni kapılar açacak olması mı rahatsız ediyor?

  Yeryüzünde insanın tarihini ve ifade ettiği mânâyı onun beyni ve bedeniyle izah etmek (hem araştıran, hem de araştırılan olarak) insana kâfi gelir mi? İnsanın ortaya koyduğu duygu, düşünce, söz, müzik, mimarî, ilim, bilim, teknoloji eserleri ve mücerret düşünce derinliği onun beynine verilebilir mi? Beynimizin işlemesi, elimizi sokamadığımız kafatası içindeki biyokimyevî süreçlere bağlı ise, şuur, akıl, kalb ve irademiz nerededir?

  İnsanı, hissetmesi, düşünmesi, konuşması, sevgi, şefkat, fedakârlık ve sabır göstermesiyle, emelleri, idealleri, rüyalarıyla, siniri, öfkesi, nefretiyle bir bütün olarak izah etmek için adres sadedinde insan beynini göstermenin yetersiz kalması ve insanı tatmin edememesi problemi pozitif bilimin sınırları içinde bir cevap bulacak gibi gözükmüyor. Çünkü insan, mânâsı çok ağır basan bir bütün. İnsan sadece akıldan müteşekkil bir varlık değil ki modern bilimin izah çabaları onu tatmin etsin. Kaldı ki ne akla bir tarif getirilebilmiş, ne de bu mesele akıl ile çözülebilmiş. Kalbi kırık, ağlayan bir insanın duyguları (dünyanın bütün dillerinde karşılığı olan kalbin kırılması biyoloji ile nasıl izah edilir?!..), kendisini öldürmek için üzerine gelen düşmanını önce altedip sonra affetme ahlâkını gösteren bir insanın his dünyası ve affetme sebebi beyindeki biyokimya ile açıklanabilir mi?!..

Bilim camiasının en azından insanı araştırırken pozitivist yaklaşımı terketmesi gerekir. Bilimi fizik-ötesine kapalı bir faaliyet olarak yapanların "sadece madde ile açıklanamayan" insan sözkonusu olduğunda, "pozitif bilim insanı tam olarak izah edemez" şeklinde bir görüş ortaya koyması beklenir.

Ruhuh varlığını hissetme

  Bu dünyada insanlar birbirlerini bedenleri üzerinden görürler. Belli ölçüde tanımak için de sözlere, beden diline ve davranışlara dikkat eder, duyguları, düşünceleri, niyetleri anlamaya çalışır, zamana ihtiyaç duyarlar. Burada insanı tanımak, onun bedeninin üst kısmındaki kafatası içinde, iradesi dışında reaksiyonların cereyan ettiği beynin biyokimyasını çözmek olamaz o hâlde.

  "Şu veya bu insanın nasıl birisi olduğu" sorusuyla, aslında onun mizaç, kişilik ve en önemlisi karakterinin (ahlâkının) nasıl olduğu, ruhunun (veya burada nefsinin) nasıl, ne kadar terbiye gördüğü sorulmuş olur ki, bunlar insanın beden-ötesi durumlarıdır. Mizaç, karakter ve kişilik her ruhun dünya hayatında kazandığı hususiyetlerdir. Mizaç irade dışı oluşur (ne kadarı doğuştan gelir, ne kadarı bebeklikte ve çocuklukta kazanılır, bilemeyiz, fakat buluğ çağı öncesinde mizaç belirginleşir), karakter ve bir ölçüde kişilik ise iradîdir, bu yüzden kişi bunlardan mes'uldür. Bunlar belli bir nisbette cevre şartlarının tesiriyle şekillense de, son sözü yine de akıl ve irade söyler.

Bedenimiz, iradî hususlarda ruh tarafından idare edilir. Yaratıcımız gayr-i iradî hususlarda bedenin işleyişini, meselâ sürekli çalışması gereken organların idaresini ruha bırakmamıştır. Meselâ, hayatın devamı için sürekli çalışması gereken kalb, akciğer, böbrek vs irade dışında işler ve biz fıtrata aykırı hareket etmedikçe, bunlar İlahî Rahmet eseri olarak yorulmaz. Mide ve bağırsaklar ise yarı-iradî çalışır.


Nefisler Ve Ruhlar Hakkındaki İnanç

Ruh ve Beden

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)