Bir işi yapmak üzere birkaç kişi vekil tayin edilir ve her birinin işi tek başına yapmasına izin verilirse, vekillerden her biri [diğeriyle istişare etmeden] kendi başına söz konusu işi yapabilir. Bu durumda vekillerden birinin ölümü, diğerlerinin vekâletini bozmaz. Ancak, hakkında vekil oldukları işi tek başlarına veya birlikte yapacaklarına dair bir şey söylenmez ve her birinin kendi başına yapabileceği de müvekkilin sözlerinden anlaşılmaz veya beraberce yapmaları şart koşulmuşsa, vekillerin hiçbirisi tek başına o işe başlayamaz. Bu durumda eğer birlikte vekil tutulmuşlarsa, vekillerden birinin ölümü diğerlerinin de vekâletini bozar. |
Müvekkil veya vekilin ölmesi, yahut kesintisiz (=sürekli olarak) delirmesiyle vekâlet son bulur. Aralıklı deliren veya baygınlık geçiren kimsenin de farz ihtiyat gereği yaptığı [bütün] anlaşmalar geçerli sayılmamalıdır. Bunun gibi tasarrufuna vekil olduğu malın telef olmasıyla örneğin, satmak için vekil olduğu koyunun ölmesiyle de vekâlet son bulur. |
İnsan, bir işi yapmak üzere birisini vekil tayin eder ve karşılık olarak da ona bir şey vereceğini vadederse, işin tamamlanmasıyla kararlaştırılan miktarı vekile vermesi gerekir. |
Vekil tayin edilen kimse, yetkisine bırakılan malın korunmasında kusurlu davranmadığı ve de izin verilen tasarrufun dışında başka herhangi bir tasarrufta bulunmadığı hâlde tesadüf eseri o mal telef olursa, müvekkile bedelini ödemesi gerekmez. |
Eğer vekil, yetkisine bırakılan malın korunmasında kusurlu davranır veya izin verilen tasarrufun dışında başka bir tasarrufta bulunur ve sonuç olarak o mal da zâyi olursa, tazminat öder. Dolayısıyla, satılması üzere vekâleti verilen bir elbiseyi giyer ve elbise de telef olursa, bedelini müvekkile ödemesi gerekir. |
Vekil, malda kendisine izin verilen tasarrufun dışında başka bir tasarrufta bulunur örneğin, satılması istenen bir elbiseyi giyer ve daha sonra [telef olmadan önce] müvekkilin istediği tasarrufta bulunarak onu satarsa, [hakkında vekâlet verilen] bu tasarrufu sahih ve geçerlidir. |