• Nombre de visites :
  • 3593
  • 23/5/2010
  • Date :

İlahi Adalet  1

allah

  İlahi adalet iki kelimeden oluşan bir isim tamlamasıdır. İlah kelimesi, ibadet-kulluk edilecek mabud-tanrı anlamlarını kapsar. Adalet kelimesi ise, fıkıh ve hadis alanında ahlak kavramı ile yakın anlamlarda kullanılmıştır. "Adl" kelimesi, sıfat olarak kullanıldığında adil olan anlamına gelir ki, bu da Allah"ın isimlerinden biridir. Adl ve adalet kelimeleri mastar isimdir ve kısaca haklıyı haksızdan ayırmak, eşit davranmak ve eşitlik kuralına göre hüküm vermek anlamına gelir. İslam literatüründe, sünnetullah kavramını da, ilahi adalet kavramı ile ortak anlam alanlarına sahip bir kavram olarak görenler olmuştur.

  Adalet kavramının çok geniş tarifleri yapılmıştır ve bu kavram, ateistlerin de dahil olduğu her kesimin gündeminde birinci sıraya oturmuştur. Adalet, siyasetin, dinin, daha doğrusu insanlığın hep tartışa geldiği ama yürürlüğe de bir türlü koyamadığı, hayata geçirmeyi başaramadığı bir ütopyanın adıdır.

Filozofların yaptığı tanımlar, aşağı yukarı birbirine benzer ve adaletin, hak almak ve hakkı tanımak olduğu noktasında birleşirler. Bu noktada, Aristo"dan beri yapılan tanımların bazılarına değinerek, felsefecilerin konuya bakışlarını değerlendirebiliriz.

  Aristo, sosyal adalet konusuna değinirken, köle ve efendiyi ayrı ayrı konumlarda değerlendirmiştir. Toplumda bir üstün sınıfın olması gereğine vurgu yapmış, bunun da köleleri, hastaları ve sakatları toplumun dışında sayarak mümkün olacağını ileri sürmüştür. Yani o, eşitsizlik durumunda da adaletin olabileceğini ve adalete "üstün sınıf" diye adlandırılan kesimin layık olduğunu savunmuştur. Aristo"nun adalet anlayışında, adaleti sağlayan iki kanun vardır: biri, konuşan kanundur ki o, hakimdir; öbürü ise, sessiz kanun olarak kabul ettiği paradır. Diğer taraftan Eflatun ile Aristo"nun paylaştığı: "fazilet, ifrat ve tefritten ibaret iki rezaletin ortasıdır" anlayışı, adalet kavramının başka bir tarifidir.

  "Müslüman" filozoflarından İbn-i Miskeveyh, adalet konusunda derin çalışmalar yapmış; Batılı filozofların bu konudaki çalışmalarını da göz ardı etmeden, bu kavramı kendi İslam anlayışına göre değerlendirmiştir. Onun inancına göre, Aristo"nun görüşünün özünü oluşturan hakim ve parayı ancak ilahi kanunlar yönlendirirse, gerçek adalet tesis edilebilir.

allah

  Başka bazı filozoflar da, Allah"ın yarattığı varlıklara koyduğu ölçü gereği, adaletin, varoluşun her zerresinde görülebileceği konusunda hem fikir olmuşlardır. Fizik, kimya ve tıp ile uğraşan Farabi, insan psikolojisinin insan bedeniyle olan uyumundaki adalete dikkatleri çekmiştir.

  Bazı düşünürler arasında, adaletin eşitlik, müsavat olduğu konusunda da fikir ileri sürenler olmuştur. Hatta bunların arasında eşitlikle adaleti eş anlamlı sayanlar da vardır.

Ragıp el-İsfehani"nin Kur"an ve hadislere dayanarak yaptığı tarif ise, daha yalındır. Ona göre, "adalet, borcunu vermek, alacağını istemektir. Görevini yerine getirmek ve hakkını almaktır. İhsan ise borcundan daha fazlasını vermek, alacağından daha azına razı olmaktır."

  Bundan başka, adalet kavramı, din ekseninde olan veya olmayan toplumlarda, insanlar arası adaleti sağlamaktan ziyade, genelde siyasilerin güdümünde yönetimin yararına kullanılmıştır. Konu hakkında Müslümanlar da tartışmış ve çeşitli bakış açıları ortaya çıkmıştır. Nihayet, konuya farklı yaklaşan düşünce ekolleri oluşmuştur. Bunların en belli başlıları, Mutezile, Cebriye ve Kaderiye"dir.

  Mutezile, aklı vahyin önünde saymış; akıl olmadan vahiy kavranamaz sonucuna varmış, akıl ile vahyin birlikte çözüme ulaşabileceğini söylemişlerdir. Bu konuda aralarında farklı düşünenler oluşmuşsa da, sonuç olarak, akıl ile vahiy olmadan adalet konusunda doğruya ulaşılamayacağı kanaati ağır basmıştır.


İLAHİ ADALET NEDİR?

Adl ve Hikmet

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)