• Nombre de visites :
  • 820
  • 26/1/2012
  • Date :

Mekke'nin Fethi -1

mekkenin fethi

Mute Savaşı'ndan sonra bölgedeki güçlerin tepkileri farklı oldu. Bizanslılar Müslümanların geri çekilmelerine, Şam'a girememelerine sevindiler.

Kureyşlilere gelince; onlara egemen olan duygu da sevinç oldu. Ayrıca, Müslümanlara yönelik cüretleri yeniden uyanmaya başladı ve güvenliği ihlâl etme yolu ile Hudeybiye Barışı'nı çiğneme girişimlerini devreye soktular. Bu amaçla Hudeybiye Barış Anlaşması'nın arkasından kendilerine müttefik olan Bekroğulları kabilesini, yine o anlaşmayı izleyen günlerde Hz. Peygamber (s.a.a) ile ittifak yapan Huzaaoğulları kabilesine karşı kışkırttılar. Bekroğulları'na silâh yardımı yaptılar. Bu yardımlardan yüz bulan Bekroğulları kabilesi, ansızın Huzaa kabilesine saldırarak her şeyden habersiz, güven içinde evlerinde oturan bu kabilenin bazı fertlerini öldürdüler. Öldürülenlerin bazıları ibadet hâlinde idiler. Bu baskın üzerine Huzaalılar korku içinde Resulullah'a (s.a.a) koşarak ondan yardım istediler. Bu kabilenin temsilcisi olan Amr b. Salim, mescidin bir köşesinde otururken bulduğu Resulullah'ın (s.a.a) önünde, ayakta durarak barış anlaşmasının çiğnendiğini anlatan ve şairinin kendisi olduğu beyitler okudu. Dinlediği bu beyitlerden etkilenen Resulullah (s.a.a) Amr'a: "Ey Amr b. Salim, sana yardımı kesindir." dedi.

Kureyşlilere gelince; uyandılar ve davranışlarının kötülüğünü anladılar. Müslümanlardan duydukları korkunun ve kapıldıkları paniğin baskısı altına girdiler. Yaptıkları toplantıda barışı yenilemek ve Hz. Peygamber'den (s.a.a) anlaşma süresinin uzatılmasını istemek üzere Ebu Süfyan'ın Medine'ye gönderilmesine oy birliği ile karar verdiler.

Fakat Hz. Peygamber (s.a.a) Ebu Süfyan'ın isteğine kulak asmadı. Ona: "Bir olay var mı?" diye sordu. Ebu Süfyan'ın: "Allah korusun." karşılığını vermesi üzerine Kureyş liderine: "Biz süremize ve barışımıza bağlıyız." cevabını verdi.

Ama Ebu Süfyan'ın kafası rahatlamadı ve aldığı cevabı yeterli bulmadı. Hz. Peygamber'den (s.a.a) taahhüt ve güvence alarak işi sağlama bağlamak istiyordu. Bunun için Hz. Peygamber (s.a.a) üzerinde etkili olabilecek kimseleri aracı olarak devreye sokmak istedi. Fakat bu amaçla kendilerine başvurduğu kimseler kendisini ya reddettiler veya ilgisizlikle karşıladılar.

Bu durumda hayal kırıklığı içinde Mekke'ye dönmekten başka yapacak bir şey bulamadı. Müşrikler hesabına gelişmeler zor bir döneme girmişti. Çünkü şartlar değişti. Hz. Peygamber (s.a.a) günden güne gelişen askerî hazırlığına ve kökleşen iman gücüne bağlı olarak Mekke'yi fethetmek isterken Kureyşlilerin istediği tek şey, can güvenliği ile mal dokunulmazlığı idi. Üstelik barış anlaşmasının çiğnenmesiyle fırsat da oluşmuş ve da çıkmıştı. İslâm'ın Arap Yarımadası'na bütünü ile egemen olması yolunda Mekke, son adım olmaya yaklaşmıştı.

Hz. Peygamber (s.a.a) genel seferberlik ilân etti. Bütün Müslüman topluluklar gönderdikleri heyetler aracılığı ile onun bu çağrısına olumlu karşılık verdiler. Resulullah (s.a.a) yaklaşık on bin savaşçıdan oluşan bir ordu hazırladı. Maksadını ve ne yapmak istediğini çok yakınları dışında kalan herkesten saklı tutmaya çalıştı. Bu günlerde sık sık şöyle dua ediyordu: "Allah'ım, Kureyşlileri gözlerden ve haberlerden mahrum et ki, onları kendi beldelerinde ansızın baskına uğratalım."[1]


[1] - es-Siretu'n-Nebeviyye, c.3, s.397; el-Meğazî, c.2, s.796

?slam-i Davet ve Gizli Davet-4

İslam-i Davet ve Gizli Davet-3

İslam-i Davet ve Gizli Davet-2

İslam-i Davet ve Gizli Davet-1

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)