• Nombre de visites :
  • 3464
  • 26/2/2017
  • Date :

Hz Ali'den (as) İnciler (3)

hz aliden (as) inciler (3)

 

İdeal yöneticide ise bazı sıfatların olması gerekir, ki bu sıfatlar yönetimin kalıcı ve devamlı olmasının temel etkenlerinin başında gelirler. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür: 1- Hakka boyun eğmek. 2- Olguları anlamak. 3- Kesin ve açık sözlü olmak. 4- Hakkı egemen kılma hususunda cesur olmak. 5- İyi niyetli olmak. 6- Vatandaşlara iyilikte bulunmak. 7- İffetli olmak. 8- Adaleti yaygınlaştırmak. 9- Planlı ve iktisatlı olmak. 10- İnsaflı olmak. 11- Şefkatli olmak. 12- Halim, ağır başlı olmak. 13- Dini savunmak. 14- İleri düzeyde takva sahibi olmak. 15- Emanet ve sorumluluk duygusuna sahip olmak. 16- Uyanık olmak. 17- Halka kaldırabileceği yükümlülüğü emretmek. 18- Sahip olduğu güçten dolayı kibirlenmemek. 19- Doğru bir işbölümü yapmak ve her bireye uygun olduğu sorumluluğu vermek. 20- Sahip olduğu her şeyde israfa kaçmaksızın eli açık ve cömert olmak.

İmam’ın (a.s) sözlerinde devletlerin yıkılışına ve yönetimlerin başına musibetlerin gelmesine sebep olan etkenlere ilişkin geniş açıklamalara da rastlıyoruz. Bu sözleriyle İmam, yöneticileri, görevlileri ve valileri uyarmaktadır. Bu etkenleri şu şekilde sıralamak mümkündür: 1-Cehalet. 2- Kişisel görüşe dayalı istibdat ve istişareyi terk etmek. 3- Heva ve hevesin peşinden gitmek. 4- Birden fazla karar mekanizmasının olması. 5- Batıla tabi olmak ve dini küçümsemek. 6- Azgınlık ve zulüm. 7- Kibir ve övünme. 8- İyiliği engelleme. 9- İsraf ve savurganlık. 10- Gaflet. 11- İntikam. 12- Kötü tedbir. 13- İbret almamak ve deneyimlerden yararlanmamak. 14- Çok özür dilemek ve peş peşe hatalar işlemek. 15- Temel prensipleri zayi etmek. 16- Rezil, alçak ve idarî makamlara lâyık olmayan kimseleri öne çıkarıp, yetenekli kimselere tercih etmek. İmam Ali (a.s) bu konuda şöyle der:

“Alçak ve yetersiz insanların yönetime geçmeleri, devletin çöküşünün ve yıkılışının kanıtıdır.”17- Hainlik. İmam (a.s) bu hususta şöyle der: “Bir toplumda hıyanetler baş gösterince, bereketler ortadan kalkar. Bir yöneticinin veziri, yardımcısı hain olunca, tedbiri ve plânı da bozulur.” 18- Siyaset zayıflığı. İmam Ali (a.s) şöyle der: “Liderler için felâket, siyasetin zayıf olmasıdır. Güçlü bir insanın felâketi de düşmanını küçümsemesidir. Tedbirini erteleyen yıkılışını öne alır.” 19- Kötü bir hayata sahip olmak. Şöyle der İmam Ali (a.s): “Meliklerin en büyük felaketi kötü bir hayat yaşamalarıdır.” 20- Valilerin ve yöneticilerin acizliği. 21- Halkın yöneticiyi himayede zayıflık göstermesi. İmam Ali (a.s) der ki: “Mülkün afeti, himayenin zayıf olmasıdır.” 22- Öğüt verenler hakkında kötü zan beslemek. 23- Liderlerin dünya zevklerine düşkün olmaları, dünya lezzetlerine dalmaları. İmam Ali (a.s) şöyle der: “Efendi ve üstün o kimsedir ki, yaltaklık yapmaz, başkalarını aldatmaya çalışmaz ve dünya tamahları da onu aldatmaz.” Yine şöyle der: “Dünya lezzetlerine düşkünlük, emiri alçaltır.”24- Emniyetin olmaması.

 

İbadetler ve Farzlar Üzerine

 

İmam Ali (a.s) şöyle der: “Allah size bir takım farzlar öngörmüştür. Sakın onları zayi etmeyin. Bir takım sınırlar çizmiştir. Onları aşmayın. Bazı şeyleri size yasaklamıştır. Onları işlemeyin. Bazı şeyler hakkında da bir hüküm bildirmemiştir. Ama bu onları unuttuğundan dolayı değil. O hâlde onlar için kendinizi zahmete atmayın. Allah size ancak güzelliği emretmiştir ve size ancak çirkinliği yasaklamıştır.” 

– “Zayi etmen durumunda hiçbir mazeretin kabul edilmeyeceği emirleri mutlaka yerine getir.” 

– “Allah’ın size ilk vacip kıldığı şey, nimetlerine karşı şükrünüzü yerine getirmeniz ve onun hoşnutluğunu aramanızdır. Ne mutlu Rabbine sürekli itaati gözetenlere! İtaat nitelikli fiillere koşun. Salih amellerde yarışın. Şayet kusur işleyecekseniz, sakın farzların edasında kusur işlemeyin. Farzlar zarar gördüğü zaman nafilelerle Allah’a yaklaşmak mümkün değildir. İbadetin farzlarını eda etmek gibisi yoktur.” 

İmam Ali (a.s), bazı ilâhî yasaların gerisindeki felsefeyi açıklamaya önem vermiştir:

“Allah şirkten arınmak için imanı, kibirden temizlenmek için namazı, rızkın bollaşması için zekâtı, halkın ihlâsını denemek için orucu, dinin güçlenmesi için haccı, İslâm’ın izzeti ve onuru için cihadı, halkın maslahatı için emr-i bi’l-marufu (iyiliği emretme), beyinsizlere engel olmak için nehy-i ani’l-münkeri (kötülükten sakındırmayı), fertlerin sayısını geliştirmek için akrabalık bağlarını korumayı, insan kanının boşa akmaması için kısası, haramlara gerekli saygı ve özenin gösterilmesi için hadlerin uygulanmasını, aklı korumak için içki içmenin terk edilmesini, iffetlilik gereği olarak hırsızlıktan uzak durmayı, insan soyunu korumak için zinadan vazgeçmeyi, neslin çoğalması için livatadan uzak durmayı, hakların inkarına karşı koymak amacıyla şahitliği, doğruluğun onurunu yükseltmek maksadıyla yalandan uzak durmayı, korkulardan emin olmak için İslâm’ı, ümmetin düzeni için imamlığı, imamete saygı için de itaati farz kılmıştır.”

– “Bedenin zekâtı, cihat ve oruçtur. Allah’ın evini ziyaret etmek, cehennem azabına karşı bir güvencedir.”

– “İyiliği emret ki, iyilik ehlinden olasın. Elinle ve dilinle kötülüğe karşı çık. Elinden geldiği kadar kötülükten uzak dur. Dinin son hedefi, iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak ve hadleri ikame etmektir. Cihat dinin direği ve mutlu insanların hayat tarzıdır. Kim hakkı egemen kılmak için cihat ederse, başarılı kılınır. Göklerin kapıları mücahitlere açılır. Cihadın sevabı ödüllerin en büyüğüdür.[9]“

 

Ahlâk ve Terbiye Üzerine

 

İmam Ali (a.s) toplumsal terbiyeye büyük önem vermiştir. İnsandaki ahlâkî sapmayı derinliğine tedavi etmek için yoğun çaba sarfetmiştir. İmam Ali (a.s) en temel hastalığı şöyle vasfeder: “Dikkat edin! Dünya sevgisi bütün hataların anasıdır.” İmam Ali (a.s) hilâfete dair nebevî çözüme karşı gerçekleştirilen komploların gerisindeki en temel sebepleri ve Peygamber efendimizin (s.a.a) tevatür düzeyindeki sözlerine ve Müslümanlara karşı ortaya konulmuş onca kanıta rağmen iktidarın ele geçirilmesinin sırrını açıklarken, dünya sevgisinin en derin nedenini de şu şekilde izah etmektedir: “Evet, onları duydular ve iyi de anladılar. Fakat dünya onların gözlerine süslü göründü. Dünyanın çekiciliği onların akıllarını başlarından aldı.”

Dünyaya yönelik bu şiddetli sevgi, insanı amacına ulaşmak için her türlü yola başvurmaya sevk eder. Çünkü insanın bir şeye yönelik aşırı sevgisi, onu kör ve sağır eder. Bu yüzden halifeler hilâfeti ele geçirmelerini çeşitli gerekçelerle izah etmeye kalkışmışlardır ki, İmam’ın (a.s) kesin kanıtları karşısında bu gerekçelerin hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Buna rağmen iktidarı elden bırakmamak için büyük bir direnç göstermişlerdir. Şayet, bu sapmanın derin sebebinin tedavisi için İmam Ali’den (a.s) bir ilâç isteyecek olursak, bu ilacı, onun Hemmam hutbesi adıyla bilinen konuşmasındaki muttakilere ilişkin ince tanımlamasında buluruz. İmam Ali (a.s) bu hutbesinde muttakileri takvanın bu kemal derecesine ulaştıran sırrı şöyle açıklar: “Onların nefislerinde yaratıcı gereği gibi büyük olduğu için, ondan başkası alabildiğine küçülmüştür.” İşte, bunun gibi yüce Allah’a ilişkin gerçek bilgi, muttaki kulların gözünde dünyanın küçülmesine sebep olur. Onların gözlerinde dünya küçüldüğü zaman, artık dünya onların hiçbir çabalarının amacı olamaz. Dünyaya sahip olmak için çabalamazlar. Bilakis, dünyaya ve dünya mülküne ilgi duymazlar. Tıpkı Ali b. Ebu Talib’in dünya mülküne ilgi duymadığı gibi. Nitekim Kureyş hilâfeti zorla ele geçirdiğinde o, bu zahirî egemenlikten vazgeçmişti ve şöyle demişti: “Bu özgü makama (hilâfet), bazıları tamah etti. Bazıları ise, ondan cömertçe vazgeçtiler. Hakem Allah’tır ve buluşma günü de kıyamettir.”

İşte bu noktada İslâm toplumunda birbirinden tamamen farklı iki ahlâkî çizgi belirginleşti. Biri: Makyavelist siyaseti yeren Ali’nin (a.s) örnek ahlâkı.[10] Diğeri ise, hangi yolla olursa olsun, iktidara gelmek için her şeyi mubah gören halifelerin ahlâkıdır. Bu yüzden Ali (a.s), iktidardan imtina etmişken, başkaları ihtirasla iktidara sarılmıştır.

 

Dua ve Yakarış Üzerine

 

Diğer Ehlibeyt İmamları gibi İmam Ali (a.s) de dua ve yakarışa büyük önem veriyordu. Nitekim bu bağlamda Kur’ân-ı Kerim Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyuruyor: “De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!”[11] İmam Ali (a.s) gerek sözleriyle ve gerekse hayatıyla duanın önemini vurgulamıştır ve şöyle buyurmuştur: “Dua, velilerin silâhıdır.”

Ehlader 

________________________________________

[1]- Nehc’ül-Belâğa, Hutbe: 176

[2]- el-Mu’cem’ul-Mevduî Li-Nehc’il-Belâğa, 42 / 53, 101; Tasnif-u Gurer’il-Hikem, s.109-118

[3]- el-Mu’cem’ul-Mevduî Li-Nehc’il-Belâğa, 87-116, 374-445

[4]- Nehc’ül-Belâğa, hutbe: 138

[5]- age.

[6]- Beşaret’ul-Mustafa, s.24-31

[7]- Melahim-i İbni Tavus, s.84-85

[8]- el-Hisal, Şeyh Saduk, 2 / 418. bk. Mevsuat-u Ehadîs-i Emir’il-Müminin, c.1, İmam Mehdi (a.s) ile ilgili rivayetler, Nehc’ül-Belâğa Kurumu.

[9]- Tasnif-u Gurer’il-Hikem, s.175-190, 331-335; el-Mu’cem’ul-Mevduî Li-Nehc’il-Belâğa, s.140-150, 216-239.

[10]- el-Mu’cem’ul-Mevduî Li-Nehc’il-Belâğa, s.282-356, 194-214, 152-169, 374-379; Tasnif-u Gurer’il-Hikem, el-Kısm’ul Ahlâkî, s.205-323, 127-147

[11]- Furkan, 77

[12]- es-Sahifet’ul-Aleviyye; Mefatih’ul-Cinan

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)