• Nombre de visites :
  • 2492
  • 19/4/2009
  • Date :

Allah ve Zer Alemi Hakkında - 2

allah

Zer Aleminde Alınan Misakla İlgili Bilginlerin Görüşleri

  Ayetin zahirinin ifade ettiği nokta bu araştırma sadedinde Ben-i Ademden alınan misakın ve ahdin Allah’ın rububiyyetinin ikrar edilişi hakkındadır. Alınan bu misakın keyfiyeti hakkında ayette her hangi bir açıklık bulunmamaktadır. Bundan dolayı Müslüman müfessirler bu misakın hakikatı hakkında ihtilaf etmişlerdir. Bu noktada ileri sürülen görüşleri serd edeceğiz.

Hadislere Dayalı Birinci Görüş

  Dayanağı hadisler olan- bu nazariye şöyledir.

Allah-u Teala Adem oğullarını Adem’in yaratılışıesnasında onun sülbünden hacmi çok küçük zürriyet kainatı heyetinde ihzar eder.

 Sonra onlardan ben sizin Rabbiniz değil miyim onlar da evet sen bizim Rabbimizsin cevabını almak suretiyle onlardan misak alır. Daha sonra onların hepsini Adem(as)’ın sulbüne iade eder.(2) O zaman diliminde bu dakik küçük hacimli alemde onların hepsi şuur sahibi ve akıllıdırlar. OnlarAllah’ın sualini işittiler ve sorusuna cevab verdiler. Kıyamet Gününde özür ve illet kapılarının kapanması için Allah-u Teala bu misakı almıştır.

Bu teoriye göre ‘zürriyyet’ maddesi ‘zerr’ kökünden alındığı için müfessirler arasında yer edinmiştir. Müfessirlerin önemli bir bölümü bu görüştedir.

Bu Teorinin Tenkidi Ve Analizi

 1)Bu teorinin en önemli eksikliği ayetin zahirinin medlulüne uygun olmamasıdır. Beşinci noktada değindiğimiz gibi Allah-u Teala Ademoğullarının tümünün sırtlarındanzürriyetlerinden misak almıştır. Sadece Adem’den değil. Bundan dolayı Allah-u Teala‘Adem’den’ dememiş de ‘Adem oğullarından’ demiştir. Nasıl ki ‘min zuhurhim’ ‘zürriyyetehüm’ kelimelerinde olduğu gibi zamirler müfred/tekil değil de çoğul olarak geçmektedir. Bu yönden bu nazariye ile ayetin ifade ettiği şey uyuşmamaktadır.

 2) Bu misak Ademoğullarının bütününden alınmış ise niçin bizden hiç kimse o misakıhatırlayamamaktadır. Bu probleme şöyle cevab verilmiştir: Unutulan ve gaflet edilen şey bu misakın ve ikrarın alındığı zaman dilimidir. Yoksa misakın, ikrarın ve itirafın kendisi değildir. Buna delil her insanın kendi kendi zatında Allah’ın varlığına ve rububiyyetine karşı duyduğu tabii meyldir. Bu tabii meyl zerr aleminde alınan ikrarın bir uzantısı olduğu noktasında şüphebulunmamaktadır.Fakat böyle bir cevap bu konu erbabının da tasavvur ettiği gibi tatmin edici ve doyurucu değildir. Çünkü bizdeki Allah’ın varlığına ve rububiyyetine duyulan bu tabii meylin bu misakın kesin bağlantısı olduğu bilinmemektedir. Hatta bazen Allah’ın varlığının ve rububiyyetinin fıtriliği, bedahetinden olduğu sonucu çıkmaktadır. Uzun bir zaman dilimi arada geçmesinden dolayı böyle bir unutuşun olduğunu söylemek de doğru değildir. Çünkü bu fasılanın uzunluğu –çoğu zaman- insanın dünya ile ahiret günü arasındaki zamandiliminden fazla değildir. Biz Kıyamet Gününde dünya hayatında olan olayları unutmayacağız.İşte Ehl-i Cennetin Ehl-i Nara söylediği şu söz bunu apaçık ortaya koymaktadır.

‘Biz rabbimizin bize vad ettiğini hakk olarak bulduk, siz de hakk olarak buldunuz mu?’ (7/el-Araf744)

 ve diğer bir ayet ‘içlerinden biri şöyle dedi: benim dünyada bir arkadaşım vardı ve yoksa dirilmeye inanlardan mısın derdi’(37/es-Saffat/51-2) ‘inkarcılar derler ki: kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız şahısları burada niçin görmemekteyiz’ (38/Sad/62) Bunun dışındaki Ehl-i Kıyametin o kadar uzun zaman geçmesine rağmen dünya aleminde aralarında geçen olayları unutmadıklarına delalet eden daha nice ayetler.

allah

 3) Bu misakı almadan amaçlanan şahısların bu misakın gereğince amel etmeleridir. Amel etmek ise hatırlamanın/tezekkürün feridir. Şahıs bu misaktan hiçbir şey hatırlayamadığına göre bu misak ile şahıs aleyhinde nasıl kanıt olarak kullanılacak ki!!! Ayrıca bu misak şahsınasıl misaka uygun şekilde amel ettirecek. Biz bu satırları yazdıktan sonra Allame Şerif el-Murtaza’nın ‘Emali’ adlı eserine vakıf olduk. Obizim açıkladığımız tarzda bu görüşün batıllığını ve imkansızlığını ortaya koyuyordu. Şu ifadeler O’na aittir. ‘Basireti olmayan ve akli kapasitesi düşük olan bazı insanlar bu ayetin tevilinin Allah’ı, Hz. Adem(as)’ın bütün zürriyetini Adem(as)’in sırtından çıkardığını ve onlarzerr halindeyken kendisini tanıtarak ikrar aldığını ve onları nefisleri aleyhinde şahidtutturduğunu zannetmektedirler. Bu tevil –aklın batıl ve muhal görmesiyle birlikte – Kur’an’ın zahirine de aykırıdır. Çünkü Allah-u Teala ‘ Hatırla o zamanı ki Rabbin Adem oğullarından(Adem’den dememektedir) sırtlarından zürriyyetlerini çıkartarak( Adem’in sırtından, zürriyyetinden dememektedir.) ahid aldı. Daha sonra Kıyamet Gününde babalarının şirkkoşmaları sebebiyle bundan gafil olmamaları ve özürlerinin kalmamaları için bu ahdi aldığınıhaber vermektedir.

  Böylece onlar da babalarının dini ve sünnetleri üzere yetişmesinler.’ Daha sonra Şerif el-Murtaza şöyle devam eder:

“Akıllların bu olaya şehadet etmesine gelince ise bu zürriyet alemi noktasında, akılların kemali ya teklif şartlarını kuşatmıştır veya kuşatmamıştır.

 Şayet bütün şartları kuşattığını kabul edecek olursak zürriyyetlerin yaratılışından ve inşasından sonra bütün bunları hatırlaması, akılların kemalinin bu hal üzere olması gerekirdi.Zira akıl bu ahdi ve misakı ikrar etmekte ve şehadet etmektedir. Çünkü akıllı insan bu sahada gerçekleşen şeyi alınan ahdi, zaman bakımından ne kadar uzak olsa da ve her iki halet arasında ölüm bulunsa da unutmamaktadır.Ayrıca unutmayı caiz görmek ayetin güttüğü hedefe de aykırıdır. Çünkü Allah-u Teala bu ahdi alıp takrir ettirmesi ve kendileri aleyhinde şahid tutturmasının sebebi Kıyamet Gününde buahidden gaflette olma iddialarının olmaması ve hüccetlerinin kalmaması içindir. Şayetunutmaları caiz görülürse bu durumda hüccet ve kanıt düşmüş olur. Teklif şartlarınıkuşatmadığını varsayacak olursak bu durumda böyle bir hitap, takrir ve işhad çirkin olmuşolur. Şanı yüce Allah’a böyle bir eylemin isnadı abes olmuş olur

 4) Bu nazariye İslam Dininin zaruriyyatlarının batıl saydığı tenasüh görüşünün bir çeşidine dayanır. Çünkü bu nazariyeye göre insan bu dünyaya bundan önce de gelmiştir. Kısa bir yaşantının ardından ölmüş ve daha sonra tedrici olarak bu dünyaya ikinci kere gelmiştir. Bu İslam muhakkıklarının ve bilginlerinin batıllığını ispatladığı tenasühdür. Geriye bir soru kalmaktadır: madem bu nazariye de bu kadar problemler var ve eksikliklerin olduğu anlaşılıyor, peki bu görüşün dayanağını teşkil eden rivayetleri ve hadislerin anlattığıgerçek nedir? Bu konudaki detaylı açıklama ileride gelecektir.

Ayetullah Cafer Sübhanî


Allah ve Zer Alemi Hakkında - 1

SIRAT KÖPRÜSÜ

Kıyamet Büyüktür

Amel Defteri

İnsan, Ebedi Saadet İçin Yaratılmıştır

İslâm Açısından Mead

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)