• Nombre de visites :
  • 2919
  • 14/2/2009
  • Date :

Resul-i Ekrem  ve Tebliğ Metodu

gül

        Şuara suresinin 214. Ayeti nazil olduğunda Resul-i Ekrem (s.a.a) yakınlarını, akrabalarını ve dostlarını misafir ederek yemekten sonra konuşma yaparak onlardan şirk ve puta tapmaktan uzak olmalarını istedi.

        Evet, bu davet Atifeli ve güzellikle olmalıdır. Çünkü evvela yakınlarının daveti kabul etmeleri diğerlerinin kabullenmesine ön hazırlıktır. İkincisi ise insan yakınlarından dolayı daha çok sorumluluk altındadır. Akrabalık derecesi insanları kötü şeylerden uzaklaşmaya engel olmamalıdır.

        Misafirlerin sayısını kırk beş kişi olarak söylüyorlar. Ama Ebuleheb yanlış ve doğru olmayan sözlerle toplantıda huzursuzluk çıkarttı. Peygamber (s.a.a) bir başka tarihte misafir ederek yemekten sonra risalet mesajını iletti. Sadece Hz. Ali (a.s) Peygamber’in (s.a.a) sözlerini kabul ederek o hazrete iman ettiğini açıkladı. Peygamber (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) hakkında şöyle buyurdu: Bu (Hz. Ali a.s) benim kardeşim, vasim, halifem ve vezirimdir. Sizler onun sözünü dinleyin ve ona itaat edin.[1] 

       İslam Peygamber’i (s.a.a) üç yıl gizli tebliğ ettikten sonra bu ayet nazil oldu:“Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir! (Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz.”[2]

       İslam Peygamber’i (s.a.a) davetini Sefa dağının eteğinde ve mescidi Haram’ın yanında açıklayarak şöyle buyurdu: Eğer benim davetimi kabul ederseniz hükümet ve dünya izzetiyle ahiret sizinledir. Ama onlar alay edip Ebutalib’in (a.s) yanına gelerek Muhammed bizim gençlerimizi aldatmaktadır dediler. Eğer para, kadın ve makam istiyorsa verelim dediler.

      Peygamber âmâcasına şöyle buyurdu: Benim sözüm ilahi mesajdır ve ben asla vazgeçmeyeceğim. Kâfirler Ebutalip’den Muhammed’i onlara teslim etmesini istediler ama o kabul etmedi.[3]

     Allah Teâlâ olaylara karşı Peygamber’ini korumayı vaat etmiştir. Onlar senin işinde tesir edemezler.

       İslam Peygamber’i (s.a.a) insanları vahdete davet etmekte öncüydü, Bazı hedeflere ulaşmakta engelolmamak gerekir karşı tarafın doğru olan akide ve inançlarına saygı göstermeliyiz ve tebliğin yollarından bir de ortak olan şeylere davet etmektir.

     Buna göre Resul-i Ekrem (s.a.a) kitap ehlini (Yahudi-Hıristiyan) ortak noktalarda birlikte hareket etmeğe davet ediyor.

“(Resulüm!) de ki: Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah"tan başkasına tapmayalım. O"na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah"ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz Müslümanlarız! Deyiniz.”[4] 

       Medine büyüklerinden ikisi Mekke’ye Peygamber’in huzuruna geldiler. Hazret Enfal suresinin 151-152. Ayetlerini onlara okudu. O iki kişi Müslüman olarak kendilerine bir tebliğci istediler. Peygamber (s.a.a) Neseb b. Emr-i onlar ile beraber Medine’ye gönderdi. Medine’de İslam’ın tebliğ edilmesinin başlangıcı oldu.

       Eğer bu iki ayetin içeriğine bakarsak o zaman Peygamber’in (s.a.a) tebliği siyerinin başlangıçta davetin külliyatını açıklamakla olduğunu ve bunun hemen akıl, fıtrat ve salim vicdan ile uyum sağladığını görebiliriz. Bu semavi dinlerin ortak olduğu bir konudur. Zira Tevrat’ın 30. Cüzünde bu iki ayetin içeriyi geçmektedir.

     Evet, davetin başlangıcı kolay ve basit olmalıdır. Her vicdanın, aklın ve fıtratın benimsediği şekilde açıklanmalıdır. Ama acaba Enfal suresinin iki ayetinin içeriği neydi? Şirkten, insan öldürmekten, çocuğunu öldürmekten, malda eksik tartmaktan, adaletsizce konuşmaktan, şirki ve küfrü konuşmaktan, yetim malı yemekten, uzak tutmak ve alıkoymaktır ve karşısında anne babaya saygı, ahde vefa, imkân dâhilinde teklife amel etmektir.

       Günümüzde dalında doktora (belgesi) olanlar vardır.Bir de Kur’an’ın nur sofrasına oturup bakalım Allah Teala hangi yılda insanın hidayete kavuşması için nasıl bir emir vermiştir. Eğitimin, öğretimin ve öğrenmenin nasıl olduğunu vahiy’den alalım. Örneğin hadisi şeriflerde, çocuk eğitimiyle ilgili , çocuğun ne zamana kadar serbest bırakılacağı, üç yaşından sonra ona öğretilecek kelimenin ne olacağı,  bir müddet geçtikten sonra öğreneceği kelimenin ne olduğunu anlayacağını, büyükler içinse davetin nasıl olacağını, Firavun gibi serkeşlerle nasıl bir söz ve davranışla konuşulması gerektiğini ve sözün içeriğinin nasıl olması gerektiğini bilmek gerekir.

         Evet, zaman ve mekân şartlarına dikkat ederek ayetlerin nazil sebepleri bizim yüce uzmanlarımız için hem psikolojik eğitim ve hem de öğretimdir.

------------------------------------------------

[1] -Amali Şeyh Tusi, s. 81

[2] -Hicr, 94-95

[3] -Nehcü’l-Belaga, c. 14, s. 54

[4] -Al-i İmran, 64


Resul-i Ekrem ve Nübüvvet

KURAN’DAKI RESULULLAH (S.A.A)

Resulullah Hakkında Soru-Cevaplar

Allah Resulü’nün Güzel Ahlâkı

Âlem Sana Hayran

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)