• Nombre de visites :
  • 2084
  • 29/11/2008
  • Date :

Irak- ABD Anlaşması ve Yeni İşgal 

irak- abd anlaşması

       ABD ve işgalci yandaşları, 6 yıllık Irak işgaliyle girdikleri bataklıktan nasıl çıkacaklarına dair planlarına bir yenisini ekliyorlar.

     ABD"nin Irak"ta güç bulundurmasına izin veren Birleşmiş Milletler kararının süresi 31 Aralık"ta doluyor. İşgalci ABD için bu anlaşmanın onaylanması çok önemli çünkü işgalci güçler, 31 Aralık"tan sonra 3 yıl daha Irak"ta kalabilecek.                                             

     Aylar öncesinden hazırlanan ama üzerinde anlaşmaya varılamayan güvenlik anlaşmasının bazı maddeleri sözde değiştirildi; “güvenlik anlaşması” yerine ,“ ABD askerlerinin Irak’tan çıkışı“ denildi. Hükümet tehdit edilerek nihayet 18 Kasım’da Irak kabinesinin onaylaması sağlandı.

     ABD ile Irak yönetimi arasında yapılan bu zillet anlaşması, 27 Kasım’da Irak Meclisi"nde oylamaya sunuldu ve kabul edildi.

     Bu anlaşma, bazılarına göre İşgal güçlerinin girdikleri bataklıktan kurtulma reçetesi niteliği taşıyor ve yenilginin simgesi olarak algılanıyor.

      Bazı siyasiler bu anlaşma parlementoda kabul edildikten sonra, İslam ülkesi  Irak’ı ABD’nın bir sömürgesi konumuna getireceğini ve ikinci bir siyonist İsrail doğuracağı görüşündeler.

      Bazıları ise, anlaşmanın  İşgal güçleri tarafından ülkede kurulacak askeri üsler, enerji kaynakları üzerindeki denetimleri, Irak yönetiminin ülkenin istikrarı için ABD"den yardım talep edecek şartı, ABD’nın Irak kara, hava ve sularını izne tabi olmadan kullanma yetkisi, işgal güçlerinin askeri ve sivil personelinin işledikleri suçlardan dolayı Irak mahkemeleri tarafından yargılanamayacağı….v.s gibi maddelerinden dolayı bu anlaşmayı kapitülasyon anlaşması olduğunu savunuyorlar.

     Anlaşma gereği işgal güçlerinin Irak’tan ayrılacağı yalanına inanan bazı siyasiler, bu anlaşmaya büyük ümit bağlamış gibiler. ABD’nin Irak’tan ayrılmasını işgalin sonu olarak düşünenlerin, anlaşmanın maddelerini iyi analiz edemedikleri görülmektedir.

     İşgal güçleri, askerlerinin büyük çoğunluğunu şehirlerden çekseler dahi 5000 kişlik bir personeli, Irak’daki üsslerine yerleştirmişler bile. Ayrıca yerleşim bölgelerinin dışında yerleştirecekleri askeri mühimmat ile; her türlü modern silah, biyolojik ve kimyasal bombalar, tank, uçak… ile Irak’ı bir askeri silah deposu haline getireceklerinden habersizler herhalde.

     Anlaşmanın maddelerine kısaca  gözden geçirelim:

     Anlaşmanın 12. maddesi şöyle diyor:

„ ABD güçlerinin -askeri ve sivil- korunmaları sağlanacak. Yani ABD asker ve sivilleri, işlemiş oldukları suçlar veya işleyecekleri suçlar hakkında Irak mahkemelerince yargılanamayacak, yakalandıkları takdirde, 24 saat içinde ABD güçlerine teslim edilecekler. ABD asker ve sivilleri, işlemiş oldukları suçlardan dolayı sadece ABD mahkemesinde yargılanabilecekler.“ 

     Bu madde gereği Irak hükümeti, işgalci güçleri cinayetlerinden dolayı yargılama yetkisine sahip olamayacak.

    Anlaşmanın 4.maddesinin 1.fıkrasında geçen „ görev ve yetki tanımında“ şöyle deniliyor: „Irak hükümeti, Irak’ın emniyet ve istikrarı için ABD güçlerinden geçici yardım taleb edecektir…“ Bunun manası, Irak hükümeti işgali onaylıyor ve devamı için yardım isteyecektir, yani yardım talebi dikte edilmiş oluyor. „Emniyet ve istikrar“ mutlak olarak zikr edilmiş, hiçbir hukuki tanımı yapılmamıştır, yani işgal güçleri, „filan ülke Irak’ın istikrar ve emniyetini bozuyor“ bahanesiyle o ülkeye yaptırım yapabilecek ve Irak hükümeti de işbirliği yapmak zorunda kalacaktır. Halbuki anlaşmanın 28. maddesinde "Irak toprakları, karasuları ve hava sahası, bir başka ülkeye karşı saldırı amacıyla veya böyle bir saldırıda geçiş noktası olarak kullanılamaz, deniliyor. Halbuki Uluslararası kanun gereği, bu talep tamamen, talep eden ülkenin ihtiyar ve yetkisinde olmalıdır.

abd

     Anlaşmanın 7.maddesinde şöyle denilmektedir: „ ABD güçleri, anlaşmanın uygulanması için iki tarafın da belirleyeceği bölgelerde savunma amaçlı her türlü silah ve muhimatı yerleştirme hakkına sahiptir. ABD, bu teçhizatin Irak’a intikal ve kontrolünü üstlenecek ve yerleşim bölgelerine yerleştirilmemesini taahhüt ederek bu silahların miktar ve neler olduğu konusunda Irak hükümetini bilgilendirecek“. Bu maddeden de anlaşıldığı gibi, silahların kontrol ve istifade edilmesi işgalcilerin elinde olacak, Iraklıların değil, istediği miktarını bildirecek, istemediğini bildirmeyecek ve böylece Irak toprakları işgal güçlerinin silah ambarı haline gelecektir. Ayrıca hangi uluslararası güç ABD’nin verdiği taahhütü yerine getirip getirmediğini kontrol edip sorgulayabilecek?

      Anlaşmanın 9.maddesinde şöyle belirtilıyor:

„ Irak makamları, her yıl ABD’nın askeri ve sivil uçak, gemi ve kara taşıtlarının bu ülkenin hava, su ve topraklarını kullanma izni verecek, Irak hükümetinin bunları kontrol etme hakkı vardır.“

    Maddenın hemen peşinde şu şart yer almaktadır: „ Irak hükümetinin bu hakkı, -her iki tarafın muvafakatıyla- kara taşıtı, gemi ve uçağın taşıdığı yük hakkında, geldiği ve gideceği yer hakkında bilgi sahibi olursa vardır.“ Yani Irak hükümeti elde ettiği bir istihbarat neticesinde şüpheli bir aracı, gemi ve uçağı kontrol etmede ABD’nin muvafakatını almak zorundadır. Maddeye bakılınca açıkca görülmektedir ki, Irak toprakları, karasuları ve hava sahası tamamen işgal güçlerinin kontrolünde olacaktır. Onların izni olmadan ne kontrol gerçekleşecek, ne de taşıdığı yük bilinecektir.

     Anlaşmada yer alan diğer önemli bir madde - belki de bu madde Irak hükümet kabinesinin anlaşmayı onaylamasına sebep olmuştur- şudur:  „ ABD, Irak’ın BM, 661. beyannamesinden önceki duruma dönmesi için elinden geleni yapacaktır.“

     BM. Gövenlik Konseyinin 661. bu kararına göre; 1990 yılında Saddam rejiminin Kuveyt’e saldırması sonucunda, Irak, bölgenin emniyet ve istikrarını bozduğundan dolayı her türlü ambargo ve sınırlamalara maruz bırakılacaktır. İşte ABD, Irak hükümetini ve meclisini bu maddeyele tehdit ederek  anlaşmayı onaylamaya mecbur bırakmıştır. Çünkü bu kararname geçerliliğini koruduğu sürece ABD ve  yandaşları anlaşmalara da gerek duymadan Irak’a karşı her türlü yaptırım ve saldırı düzenlemek için gerekli bahaneye sahip bulunmaktalar.

 

      ABD, anlaşmayı kabul etmeleri durumunda bu karardan önceki duruma dönülmesi konusunda yardımcı olacağını anlaşmaya koymuş. Kabul etmezlerse kararname istenildiği durumlarda uygulamaya konulabilir tehdidine başvurmuştur.

      Dikkat edililecek olursa, birincisi, ABD  bu kararnamenin lağvedileceğine dair herhangi bir taahhüttee bulunmuyor sadece yardım edeceği sözünü veriyor. İkincisi, buna BM ve güvenlik konseyi karar verir ABD değil. Üçüncüsü, bu karar Saddam rejimi hakkındaydı, Irak halkı hakkında değil. Kaldı ki, uluslararası kural ve anlaşmalar gereği,  Saddam’ın Baasçı diktatör rejimi yıkıldıktan sonra bu kararın hiçbir geçerliliği kalmamıştır.

      ABD’nin Irak bataklığından kurtulmak için bir an önce  onaylanmasını istediği bu anlaşmanın öte yandan Irak’lı yetkili makamlarca da kötünün en iyisi olarak değerlendirildiği de dikkatten kaçmamaktadır. Hatta ABD ordusunun Irak’tan çıkmasında ısrar denlerin bile bunu kalben istediklerine şüpheyle  bakılmaktadır. İşgal güçlerinin Irak’ı hemen terk etmesiyle Irak’ta karışıklıkları körüklemeyeceklerini ve herşeyin hemen düzeleceğini kim garanti edebilir?! ABD’nin, Irak’tan çıktıktan sonra şeytani ve sömürü elini Irak’tan çekmeyeceği ve nice şeytani planlar peşinde olduğu ortadayken ve...

    Kısacası başını ABD’nin çektiği batılı emperyalist güçlerin Irak’ı kolayca rahat bırakmayacakları bellidir. Bu gerçeğin farkında olan Irak’taki çeşitli çevreler bir yerde bu anlaşmayı, içinde bulundukları mevcut belirsiz durumdan en az şimdilik bir kutuluş reçetesi olarak görüyorlar gibi.

 Abdullah Özgür

abdullahouzgur@gmail.de


ABD krizinin İran’daki yankıları

Amerika, İrana neden diyalog teklif ediyor? (2)

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)