• Nombre de visites :
  • 4254
  • 9/4/2008
  • Date :

Hz. Mâsume

Hz. Mâsume

    İmam Rıza'nın Hz. Mâsume'yi Tavsiye Etmesi

    Hacı Şeyh Ali Tahranî’nin[1] Hacı Ali Şalfuruş adında tüccar bir kardeşi vardı. Şalfuruş, kardeşinin Necef’te tahsilini sürdürdüğü yıllarında her ay düzenli olarak ona 50 Tümen gönderirdi. Bu para, o zamanlar oldukça değerli bir meblağ idi.

   Bu durum Şalfuruş ölünceye kadar devam etti. Nihayet Şalfuruş öldüğünde cenazesi Kum'a götürüldü. Hz. Mâsume'nin (s.a) haremindeki Büyük Avlu'nun kıble tarafında bulunan kendisine ait kabre defnedildi.

   O günlerde Meşhed'de ikâmet eden Hacı Şeyh Ali Tahranî, telgraf vasıtasıyla kardeşinin ölümünden haberdar olunca kendi kendine “Şimdi de kardeşimin hizmetlerini telafi etme zamanıdır” diyerek, İmam Rıza'nın (a.s) haremine gitti ve türbenin ayak ucunda İmam'a şöyle yakardı: “Kardeşim ömrü boyunca bana hizmet etti. Bense bir kere dahi telafi edemedim. Sadece size geldim ve sizden vefat eden kardeşime yardım etmesi için Hz. Mâsume'ye tembih etmenizi istiyorum.”

   Bu olaydan hiç haberi olmayan başka bir tüccar, rüyasında kendini Hz. Mâsume'nin (s.a) türbesini ziyaret ederken görür. Rüyada, İmam Rıza'nın (a.s), kız kardeşini ziyaret etmek ve Hacı Şeyh Ali Tahranî’nin kardeşine yardım etmesini istemek için Kum’a geldiğini duyar. Uyandığında bu rüyanın ne anlama geldiğini anlamaz.

   Bunun üzerine rüyasını Hacı Şeyh Ali’ye anlatır. Hacı Ali ona der ki: “Senin rüya gördüğün akşam ben, İmam Rıza'ya (a.s) tevessül etmiştim. Bu yüzden senin rüyana etki etmiş. Gördüğün rüya, doğru bir rüyadır.”

   Merhum Ayetullah Uzma Seyit Muhammed Taki Hansarî, bu olayı işittiğinde şöyle demişti: Bu rüyadan anlaşıldığı kadarıyla Kum, Hz. Mâsume'nin güvencesi altındadır. İmam Rıza'nın (a.s) olaya direkt olarak müdahale etmeyip, bu konuda Hz. Mâsume'yi tembih etmeye gelmesinin nedeni de bu olsa gerek.[2]

Hz. Mâsume'nin Ölüm Tarihi

   Hz. Mâsume'nin Hicrî 201 yılında Kum kentinde vefat ettiğini yazan kaynaklar çoktur.[3] Nitekim, Harem'i çevreleyen duvarlardaki yazıtlardan elde edilen bilgilerden de bu anlaşılmaktadır. Ancak, yine de, vefat ettiği gün ve ay konusunda ihtilaf vardır:

   Bazı kaynaklara göre 10 Rebiyülahır,[4] bazılarına göre 12  Rebiyülahır,[5] bazılarına göre de 8 Şaban'da vefat etmiştir.[6]

   Ama bir kısım büyükler, birinci ve ikinci görüşü birleştirerek (10,11 ve 12 Rebiyülahır) bu günleri, Hz. Mâsume'nin vefat günü olarak belirlemişlerdir.

   Son yıllarda Hz. Mâsume'yi anma günleri olarak taziye merasimleri düzenlenmiş, bu merasimler matem günleri olarak gelenekselleştirilmiştir. Bu üç gün, kısaca "Mâsu-miye Günleri" diye anılır.

   Yukarıda belirtilen kaynaklardan da anlaşıldığı üzere Hz. Mâsume (s.a) vefat ettiğinde 28 yaşlarındaydı (173-201). Ancak halk arasında yaygın olarak bilinen 18-23 yaşlarında vefat ettiği haberi, sağlam bir kaynağa dayanmamaktadır.

Hz. Mâsume

Hz. Mâsume'nin Toprağa Verilmesi

   Eskiden, Hz. Mâsume'nin türbesinin bulunduğu yere Bablân denirdi. O yüce hâtunun pak bedeni defnedilmeden önce burada hiçbir bina yoktu. Alan, aynı zamanda Hz. Mâsume'ye ev sahipliği de yapmış Musa b. Hazrec'e aitti. Kum'un önde gelen isimlerinden biri olan Musa,  bu toprakları Hz. Mâsume'nin defni için tahsis etti.

   Saad ailesi, Hz. Mâsume'nin pak bedenini toprağa vermek üzere bu alanda bir kuyu kazdı. Gusül ve kefen işlemlerinden sonra nâşı buraya getirildi. Ancak, cenazeyi kimin kuyuya yerleştireceği konusunda Saad ailesi arasında görüş ayrılığı çıktı. Sonunda yaşlı, takvalı ve salih biri olan Kadir adlı bir seyidin bu iş için uygun olacağı kararlaştırıldı.

   Seyit Kadir'i bulup getirmek için yola koyulduklarında çöl tarafından gelmekte olan yüzleri örtülü iki atlıyla karşılaştılar. Kim oldukları bilinmeyen bu kimseler, atlarından inerek Hz. Mâsume'ye cenaze namazı kıldılar. Daha sonra kuyuya inerek cenazeyi yerleştirdiler. İşlerini tamamladıktan sonra tekrar atlarına binerek oradan ayrıldılar. Yüzleri örtülü olduğu için kimse o iki zâtın kim olduğunu öğrenemedi.

   Daha sonra Musa b. Hazrec, mezarın üzerine kamışlardan oluşan bir gölgelik yaptı. IX. imamın [Muhammed Taki (a.s)] kızı Zeyneb, Kum'a geldiğinde bu gölgeliği kaldırtarak yerine bir kubbe yaptırdı.[7]

   Bir müddet sonra İmam Cevad'ın (a.s) torunu Ümmü Muhammed vefat ettiğinde cenazesi Hz. Mâsume'nin mezarının kenarına defnedildi. Bir süre sonra da Ümmü Muhammed'in kız kardeşi Meymûne vefat etti. Onun da cenazesi Hz. Mâsume'nin mezarının yanında toprağa verildi.

   Bu iki hâtunun mezarlarının üzerine ayrı bir kubbe yapıldı. Daha sonraları İmam Cevad'ın (a.s) oğlu Musa'nın kızı Bureyhiye de vefat ettiğinde onu da aynı yerde toprağa verdiler.[8]

   Merhum Muhaddis Kummî, bu hanımların dışında başka hanımların da Hz. Mâsume'nin yanına defnedildiklerini yazar. İmam Cevad'ın (a.s) kızı Zeyneb, Muhammed b. Musa Mubarka'ın (a.s) cariyesi Ümmü İshak ve Muhammed b. Ahmed b. Musa Mubarka'ın (a.s) cariyesi Ümmü Habib, bunlardan bazılarıdır. [9]

   Buna göre imamzâdelerden altı kişi, Hz. Mâsume'nin mezarının yanı başında defnedilmişlerdir.[10]

   Hz. Mâsume'yi ziyaret edenler, onları da yâd etmek isterlerse kısaca şu cümlelerle ziyaret edebilirler:

"Esselamu aleykunne yâ benâti rasulillah, esselamu aleykunne ve rahmetullahi ve berekâtuh."

"Selam olsun size ey Peygamber kızları! Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizlere olsun."

----------------------------------------------------------------

[1]- Ömrünün son yılarında mukaddes Meşhed şehrine yerleşen, orda da vefat eden ve İmam Rıza'nın (a.s) kabrinin yanı başına defnedilen büyük İslam alimlerindendir. Necef şehrinde 50 yıl İslamî ilimler alanında tahsil gördü. Aynı zamanda Büyük Mirza’nın değerli öğrencilerindendir.

[2]- Hz. Mâsume'nin Harem-i Şerifi’nin tebligat bölümü, 1373 H. Ş.

[3]- Tarih-i Kadim-i Kum, s.213; Biharu’l-Envar, c.48, s.290; Âyanu’ş-Şia, c.8, s.291; Riyahaynu’ş-Şeriat, c.5, s.32; Envaru’l-Muşa’şain, c.1, s. 208; Müntaha’l-Âmal, c.2, c.242; Meragidu’l-Muarif, c.2, s.163; Dairetu’l-Maarif-i Şia, Seyit Hasan Emin, c.3, s.231; Gencine-i Danişmendan, c.1, s.14.

[4]- Vesiletu'l-Mâsumîn, Mir Ebu Talib Câiz Tebrizî, s.65; Levagihu’l-Envar, s.58; Zindigani-i Hz. Mâsume, Mehdi Mensurî (Ö. 1146 H.), s.37; Kerime-i Ehl-i Beyt, s.105.

[5]- Müstedrek-i Sefinetu’l-Bihar, Allame Şeyh Ali Nemazî, c.8, s.257.

[6]- Risaletu’l-Arabiyyeti'l-Aleviyye ve’l-Lugati’l-Merviyye, Şeyh Hür Âmulî, Hayatu’s-Sitte'den (Mehdi Mensurî) naklen, s.11.

[7]- Bihar, c.60, s.219. Bazıları, yüzleri kapalı bu iki şahsın muhtemelen İmam Rıza ile İmam Cevad (a.s) olduğunu kaydetmişlerdir.

[8]- Aynı kaynak, s.220, 229.

[9]- Muntehe’l-Âmal, c.2, s.162; Tarih-i Kadim-i Kum, s.218 de şöyle yazılıdır: “Ümmü İshak ile Ümmü Habib, Hz. Mâsume'nin türbesinin hemen bitişiğinde defnedilmişlerdir.”

Muhaddis Nurî, başka bir yerde şöyle der: “Tarih-i Kum kitabından anlaşıldığı kadarıyla Zeyneb, Ümmü Muhammed ve Meymûne, İmam Cevad’ın kızlarıdır. (Munteha’l-Âmal, c.2, s.235)

[10]- Bunlara ilave olarak dokuz imamzade daha Hz. Mâsume'nin türbesi kenarına defnedilmiştir. Bu konu hakkında kitabımızın son bölümünde açıklama yapılacaktır.

 

KUM ŞEHİRİNE DEĞER VEREN HZ. MASUME (A.S)

HZ. MASUME’NİN (S.A) YÜCE TÜRBESİNİN GÖLGESİNDE

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)