• Nombre de visites :
  • 4271
  • 24/10/2007
  • Date :

MEYYİTLERLE İLGİLİ HÜKÜMLER

meyyitlerle ilgili hükümler

S.1: Günümüzde, ister erkek olsun, ister kadın, ölülerin kefen ve defin işleri bazı erkekler (mezarlığın sorumluları veya orda ücretle çalışanlar) tarafından yapılmaktadır. Bunların ölünün mahremi olmadıkları da bilinmektedir; bu durumda bu tür yapılan defin işleminin bir mahzuru var mıdır?

C: Ölüye gusül veren kimsenin erkek ve kadın olma yönünde ölüyle aynı cinsten olması şarttır. Ölüyle aynı cinsten olanın gusül verme imkanı olduğu  takdirde hemcins olmayanın gusül vermesi doğru değildir ve gusül batıl olur. Ama; kefen ve defin işleminde ölüyle aynı cinsten olması şart değildir.

S.2: Köylerde genelde ölülere evlerin içerisinde gusül veriyorlar. Bazen küçük çocukları olan ölünün bir vesisi de olmuyor; bu gibi yerlerde görüşünüz nedir?

C: Ölünün gusül, kefen ve defninde gerekli olan normal miktardaki tasarruflar için çocuğun velisinin izni gerekmez. Dolayısıyla, varislerin arasında -çocuk gibi- kayyimi gerektirenlerin bulunması, bu gibi tasarruflara engel teşkil etmez.

S.3: Yüksek bir yerden düşerek veya başka bir kaza sonucu ölen bir kimsenin bedeninden kan gelmeğe devam ettiği takdirde görev nedir? Kanın kendiliğinden veya tıbbî yollarla kesilmesi mi beklenmelidir? Yoksa, kan gelmesine rağmen defnetmeleri mi gerekir?

C: Mümkün olduğu takdirde, gusülden önce ölünün bedeninin temizlenmesi farzdır. Bu durumda, kanın kendiliğinden veya bir vesileyle engellenerek kesilinceye kadar beklemek mümkünse, beklemeleri gerekir.

S.4: Şimdilik saha halini almış olan bir yeri kanal geçirmek için kazdıklarında yaklaşık 40 ile 50 yıl önce defnedilmiş olup mezarının izleri kaybolan bir ölüye ait kemikler bulunmuştur. Acaba, bakmak için bu kemiklere el sürmenin bir sakıncası var mı? Ve bu kemikler necis midir?

C: Gusül verilmiş olan müslüman ölünün kemikleri necis değildir ve toprağa defnedilmesi gerekir.

S.5: İnsan, kendisi için almış olduğu kefen ile babasını, annesini veya yakın bir akrabasını kefenlemesi câiz midir?

C: Bunun bir sakıncası yoktur.

S.6: Tıbbî incelemeler yapan bir grup, bazı tıbbî inceleme ve deneyler yapmak için ölünün kalp ve diğer bazı uzuvlarınıbedeninden çıkarıp bir gün sonra defnediyorlar. Dolayısıyla, şu soruları cevaplandırmanızı rica ediyoruz:a) Üzerinde deney ve inceleme yapılan cenazelerin müslüman cenazeleri olduğuna göre bu işi yapmamız câiz midir?b) Bu kalp ve dokuları ölünün bedeninden ayrı defnetmek câiz midir?c) Bu kalp ve dokuları ayrı defnetmenin bir çok zorlukları bulunduğu için onları başka bir cenazenin bedeniyle birlikte defnetmek câiz midir?

C: Korunması gereken bir canı kurtarmak veya toplumun muhtaç olduğu tıbbî bilgiyi elde etmek ya da halkın hayatını tehdid eden bir hastalığı keşfetmek, bir cesedi teşrih etmeği gerektirirse bu iş câizdir. Ama, bu amaç için müslüman ölünün bedeninden yararlanmamak ihtiyata daha uygundur. Müslümanın cesedinden koparılan uzuvlara gelince; bu konudaki şer’î hüküm, onların o müslümanın cesediyle birlikte defnedilmeleridir. Fakat; eğer onların meyyitin bedeniyle birlikte defnedilmesinin sakıncası varsa, ayrı olarak defnedilebilirler.

S.7: İnsanın kendisi için kefen alıp farz ve müstehap namaz vakitlerinde onu yere serip üzerinde namaz kılması, Kur’an okuması ve ölürken onu kendine kefen yapması câiz midir? Yine, İslam dininde, insanın kendisi için kefen alıp onun üzerine Kur’an ayetlerini yazması ve yalnızca kefen olarak kullanması câiz midir?

C: Mezkûr şeylerin hiç birisinin sakıncası yoktur.

S.8: Son zamanlarda yaklaşık yediyüz yıl öncesine ait olan mezar içerisinde bir kadın iskeleti bulunmuştur. Kafatasında bir miktar saç bulunan bu iskelet kamil bir insan iskeletinden ibarettir. Arkeologlar onun müslüman bir kadının iskeleti olduğunu söylüyorlar. Acaba; ibret olsun diye bu iskeletin mezar şeklinde yapılan bir yere konarak, ahireti hatırlatan bazı ayet ve hadislerin de yazılarak tarihî eserler müzesi tarafından sergilenmesi câiz midir?

C: Eğer iskeletin müslüman bir ölüye ait olduğu tesbit edilirse, hemen yeniden defnedilmesi gerekir.

S.9: Bir köyde kimsenin malı, mülkü veya vakfı olmayan bir mezarlık var. Acaba, köy halkının, şehirden veya başka bir köyden olan cenazenin ya da o mezarlığa defnedilmeyi vasiyet etmiş olan birisinin oraya defnedilmesini önlemeleri câiz midir?

C: Eğer, o mezarlık bir kimsenin özel mülkü değilse ve yalnızca o köyün halkı için de vakfedilmemişse, köy halkının, diğerlerinin ölülerini oraya defnetmelerini engellemeye hakları yoktur. Ve birisi orada defnedilmeyi vasiyet etmişse, vasiyete göre amel edilmesi farzdır.

S.10: Bazı hadislerde mezarların üzerine su dökmenin müstehap olduğu yeralmıştır -Lealiy-yil Ahbar kitabında olan hadisler gibi-. Acaba bu, ölünün defnedildiği güne mi mahsustur, yoksa her zaman için geçerli midir? Bu konudaki görüşünüz nedir?

C: Sevabı olacağı ümidiyle cenazenin defnedildiği gün ve diğer günler mezar üzerine su serpmenin bir sakıncası yoktur. Ama; bunun müstehap olduğunu isbatlamak zordur.

S.11: Niçin ölüyü geceleyin defnetmiyorlar? Ölüyü geceleyin defnetmek haram mıdır?

C: Ölüyü geceleyin defnetmenin bir mahzuru yoktur.

S.12: Trafik kazasında ölen bir kimseyi yıkayıp, kefenleyip, mezarlığa getirerek mezara koymak istediklerinde tabut ve kefeninin, ölünün başından akmakta olan kana bulaşmış olduğunu gördüler; bu durumda, kefeni değiştirmeleri gerekir mi?

C: Mümkünse kefenin kana bulaşan bölümünü yıkamak veya kesmek ya da kefeni değiştirmek gerekir, aksi halde öylece defnetmeleri câizdir.

S.13: Bu şahıs kanlı kefenle defnedilirse, hükmü nedir?

C: Bunun bir sakıncası yoktur ve ona gusül vermek veya kefenini değiştirmek için mezarını açarak onu çıkarmak farz olmadığı gibi, câiz de değildir.

S.14: Kanlı kefenle defnedilen bu ölünün defnedilmesinden üç ay geçtikten sonra, mezarını açmak câiz midir?

C: Mezkûr durumda mezarı açmak câiz değildir.

S.15: Aşağıdaki üç soruya cevap verir misiniz:1- Hamile kadın doğum esnasında ölürse karnındaki çocuğun aşağıdaki durumlarda hükmü nedir:a) Çocuğa, yeni ruh verilmiştir (üç aylık veya daha fazladır) ama, anne rahminden çıkarıldığı takdirde ölme ihtimali çok güçlüdür.b) Çocuk yedi aylık veya daha fazladır.c) Çocuk anne rahminde ölmüştür.2- Hamile kadın doğum esnasında ölürse karnındaki çocuğun da ölüp ölmediği araştırmaları diğerlerine farz mıdır?3- Hamile kadın doğum esnasında ölmüştür ve karnındaki çocuk sağdır. Ama; -normalin aksine- birisi çocuğun sağ olmasına rağmen annesinin karnındaki çocukla birlikte defnedilmesini emretmektedir. Bu konuda görüşünüz nedir?

C: Çocuk annesiyle birlikte ölmüşse çıkarılması farz olmadığı gibi câiz de değildir. Ama; eğer ölen annenin rahminde çocuk sağ kalır ve çıkarıldığı takdirde yaşayacağı ihtimal verilirse, onu hemen çıkarmak için acele etmek farzdır. Çocuğun, anne rahminde ölmüş olduğu anlaşılmadıkça annesini, karnındaki çocuğuyla birlikte defnetmek câiz değildir. Eğer; çocuk sağ olarak annesiyle birlikte defnedilir ve -ihtimalen bile- defnedildikten sonra sağ kaldığı zannedilirse, hemen kabrin açılıp çocuğun anne rahminden sağ olarak çıkarılması farzdır. Nitekim; eğer çocuğun, ölmüş olan annesinin rahminde yaşaması defnin geciktirilmesine bağlı olursa, çocuğun hayatını kurtarmak için defnin geciktirilmesi farzdır. Eğer; birisi “ölmüş hamile kadını rahmindeki sağ çocuğuyla birlikte defnedilmesi câizdir” der, diğerleri de onun görüşünün doğru olduğunu sanarak anneyi öylece defneder ve bu, çocuğun da mezarda ölmesine sebep olursa, çocuğun diyeti bizzat defneden mübaşiret eden kimsenin üzerinedir. Ama; eğer çocuğun ölümü bu görüşü ileri süren kimseye dayanırsa diyet onun üzerinedir.

S.16: Belediye, mezarlıktan daha iyi yararlanılması için mezarların iki kat halinde yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu konudaki şer’î hükmü açıklamanızı rica ederiz?

C: Mezarın açılmasını gerektirmediği ve bir müslümana saygısızlık olmadığı takdirde müslümanların mezarlarını bir kaç kat yapmak câizdir.

S.17: Bir çocuk su kuyusuna düşmesi sonucu orada boğularak ölmüştür. Kuyuda bulunan su dolayısıyla çocuğun bedeni çıkarılamıyor bu durumda ne yapmak gerekir?

C: Kuyuda bırakılır ve kuyu onun mezarı olur. Eğer; kuyu başkasının mülkü değilse ya da sahibi razı olursa, o kuyunun kullanılmayarak kapatılması farzdır.

S.18: Bölgemizde sine ve zincir vurma törenleri sadece Ehl-i Beyt imamları (a.s), şehidler ve din büyüklerinin matem merasimlerinde yapılmaktadır. Acaba; silahlı kuvvetler yetkililerinin veya İslam Cumhuriyeti ve bu müslüman halka önemli hizmetleri geçen şahsiyetlerin de vefatında bu tür törenlerin yapılması câiz midir?

C: Aslında böyle bir durumda bu tür merasimler düzenlemenin sakıncası yoktur; ama bu işlerin ölü için bir faydası da yoktur. Bunların yerine ölü için Fatiha meclisleri düzenlemek ve onun için Kur’an okumak daha iyidir.

S.19: Geceleyin mezarlığa gitmenin mekruh olduğu bilinmekle birlikte, geceleyin mezarlığa gitmenin İslami terbiye açısından etkili olduğunu gören bir kimsenin hükmü nedir?

C: Bunun bir sakıncası yoktur.

S.20: Kadınların cenaze teşyiine katılmaları ve cenazeyi taşımaları câiz midir?

C: Sakıncası yoktur.

S.21: Bazı aşiretler arasında, biri ölünce matem törenlerine katılanlara yemek vermek üzere çok sayıda koyun kesmek bir gelenek halini almıştır. Bu iş bazen büyük boyutta zarar verecek şekilde borç altına girmeği gerektiriyor. Bu gelenekleri yaşatmak için bu zararları üstlenmek câiz midir? Ölü sahiplerinin ve bu merasimlere katılanların şer’î hükmü nedir?

C: Eğer; yemek verme masrafları, büyük varislerin malından ve onların rızası ile olursa, her ne şekilde ve her ne miktarda olursa olsun câizdir. Ama; eğer ölünün kendi malından vermek isterlerse bu onun vasiyyetinin keyfiyetine bağlıdır.

S.22: Şu anda bir bölgede mayın patlaması sonucu ölen kimseye şehid hükmü uygulanır mı?

C: Yıkamamak ve kefenlememek hükmü sadece savaşta öldürülen şehide mahsustur.

S.23: İnkılap muhafızları ordusunda görev yapan kardeşler bazen Mehabad, Urumiye veya diğer bölgelerde İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı savaşan düşman çeteleriyle çatışıyorlar; dolayısıyla şehid düşenler oluyor. Acaba; bu aziz şehidlere gusül veya teyemmüm vermek farz mıdır? Yoksa bu bölgeler de savaş meydanı mı sayılmaktadır?

C: Eğer; o bölgeler hak ve batıl ordusu arasında savaş meydanı olursa, hak ordusundan ölenler şehid hükmündedirler.

S.24: Sakalını tıraş eden bir kimse, -çocukları da ya yurt dışına kaçan münafıklardandır ya da pişmanlığını ilan edenlerdendir- mü’min bir kimsenin cenaze namazında mü’minlere imamlık edebilir mi?

C: Diğer cemaat namazları ve cemaat imamlarında gerekli olan şartların, cenaze namazında şart olmadığı uzak bir ihtimal değildir. Gerçi; o şartlara cenaze namazında da riayet etmek ihtiyata daha uygundur.

S.25: Mü’min bir kişi (dünyanın herhangi bir yerinde) İslam hükümlerini icra etmek yolunda veya gösteri sırasında ya da Caferî fıkhını uygulama yolunda öldürülürse şehid sayılır mı?

C: Onun için şehid sevabı vardır; ama, şehidin defniyle ilgili hükümler, savaş meydanında, savaş esnasında, şehid edilen kimseye mahsustur.

S.26: Uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan dolayı kanun gereği idama mahkum olup yüksek divan yetkililerinin onayı ile idam edilen bir kimsenin cenaze namazı kılınır mı? Ve onun için düzenlenen matem merasimleri, Kur’an okuma ve Ehl-i Beyt mersiyeleri okuma merasimlerinin hükmü nedir?

C: İdam hükmü infaz edilen bir müslüman da aynen diğer müslümanlar gibidir; ölülere uygulanan bütün hüküm ve gelenekler onun hakkında da uygulanır.

S.27: Canlı bir insanın bedeninden kopmuş olan etli kemiğe dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?

C: Mezkûr durumda meyyite dokunma guslü farz olur.

S.28: Çekilen dişin üzerinde gelen diş etine dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?

C: Hayır, guslü gerektirmez. Ama; eğer dişle birlikte bir parça diş eti de olursa murdar hükmünü taşır.

S.29: Elbisesiyle birlikte defnolunan şehide dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?

C: Mezkûr şehide dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirmez.

S.30: Ben tıp fakültesinde okuyan bir öğrenciyim. Otopsi esnasında bazen ölünün bedenine dokunmak zorunda kalıyorum. Elbette, biz bu ölülerin müslüman ölüler olduklarını bilmiyoruz. Fakat, yetkili kişiler kesin olarak onların gusül verilmiş olan müslüman ölüleri olduğunu söylüyorlar. Bunlara atfen bu ölülere dokunduktan sonra namazla ilgili olarak görevimizin ne olduğunu ve üzerimize meyyite dokunma guslü farz olup olmadığını açıklamanızı rica ediyoruz.

C: Bir ölüye gusül verilmiş olduğu size isbatlanmadıkça ve bu hususta şüphede olduğunuz sürece, o ölünün bedenine veya ondan kopan uzuvlarına dokunmak guslü farz kılar ve meyyite dokunma guslü yapmadıkça namaz sahih olmaz. Ama; eğer ona gusül verilmiş olduğu isbatlanırsa, onun guslünün doğru verilip verilmediğinde şüphe edilse bile onun bedenine veya ondan kopan uzuvlarına dokunmak guslü gerektirmez.

S.31: İsmi ve nereli olduğu bilinmeyen bir şehid bir kaç çocukla birlikte bir mezarda defledilmiş ve bir aydan sonra bu şehidin, mezarın bulunduğu şehrin halkından olmadığını kanıtlayacak bazı belirtiler ele geçmiştir. Acaba; bu durumda o mezarı açmak câiz midir?

C: Şer’î hükümlere uygun olarak defnedilmişse, artık hiç kimse mezarı açmak hakkına sahip değildir.

S.32: Mezarı kazmaksızın ve üzerindeki toprak giderilmeden, bazı özel kameralarla kabrin içerisinden bilgi ve filim elde etmek mümkün olursa, buna da mezarı açmak denir mi?

C: Mezarı kazmadan ve mezarı açıp ölünün bedenini açığa çıkarmadan, ölünün bedenini kameraya almaya mezarı açmak denmez.

S.33: Belediye, sokağı genişletmek amacıyla mezarlığın etrafındaki makbere odalarını yıkmak istiyor. Bunu göz önünde bulundurarak aşağıdaki soruları cevaplamanızı rica ediyoruz:1- Mezarlık görevlilerinin bu odalarda bulunan mü’minlerin kabirleri hususundaki vazifeleri nedir?2- Bu ölülerin kemiklerini ordan çıkarıp ayrı bir yerde defnetmek câiz midir?

C: Mü’minlerin mezarlarını yıkmak ve açmak câiz değildir. Ama; eğer mezar açılır ve müslüman ölünün bedeni veya çürümemiş kemikleri ortaya çıkarsa, onu yeniden defnetmek farzdır. Mezarlık görevlilerinin ise, mezarlık görevlileri olarak bu konuda özel bir mükellefiyetleri yoktur.

S.34: Şer’î ölçülere riayet etmeksizin müslümanların mezarlarını yıkmağa kalkışan bir kimseye karşı diğer müslümanların görevi nedir?

C: Şart ve derecelerine riayet ederek münkerden nehyetmek diğer müslümanlara farzdır.

S.35: Babam 36 yıl önce bir mezarda defnolmuştur. Şimdi de vakıf idaresinden izin alarak kendim o mezardan yararlanmak istiyorum. Mezar vakıf olduğuna göre kardeşlerimden de izin almam gerekir mi?

C: Ölülerin defnedilmesi için genel vakıf olan bir yerde bulunan mezar hususunda, orada defnedilmiş olan cenazenin varislerinden izin almak şart değildir. Ancak; cenazenin kemikleri toprak olmadan önce, oraya başka bir cenazeyi defnetmek için mezarı açmak câiz değildir.

S.36: Ben tıb tahsili yapmakta olan bir üniversite öğrencisiyim. Araştırma için ihtiyaç duyduğumuz doğal kemikler ders okuduğumuz yerde az olduğundan, eski mezarlarda bulunan kemiklerden yararlanmamız câiz midir? Yine, müzelerde veya mezarlarda bulunan kemiklere el sürmekle meyyite dokunma guslü farz olur mu?

C: Mezarı açmağı gerektirdiği takdirde, müslüman mezarlığından kemik almak câiz değildir. Ve eğer; kemikler gusül verilmiş olduğu bilinmeyen bir cenazeye ait olursa ona dokunmak meyyite dokunma guslünü farz kılar.

S.37: Hangi durumlarda mezarı açmak câizdir. Şimdi bilindiği üzere savaş yıllarında şehid edilen şehidlerin cesetlerini bulmak amacıyla bir grup araştırma yapmaktadır; bunun şer’î hükmü nedir?

C: Eğer; aziz şehidin cenazesi, şer’î usullere uyarak defnedilmişse ve bir hakkın isbatlanması mezarı açmağa bağlı değilse, şehidin bedenini bulmak amacıyla bile olsa mezarı açmak câiz değildir.

S.38: Hangi durumlarda mezarı açmak câizdir? Müslüman mezarlığını yıkıp başka bir merkez durumuna getirmenin (şer’î bir) yolu varsa, açıklamanızı rica ederiz.

C: Mezarı açmak haramdır, bundan istisna edilen yerler ilmihal kitaplarında açıklanmıştır. Müslümanların ölülerinin defnedilmesi için vakfedilmiş olan müslüman mezarlığını başka bir şeye değiştirmek câiz değildir.

S.39: Dinî merciden izin aldıktan sonra mezarları açıp ölülerin defni için vakfedilmiş olan mezarlığı başka bir şeye değiştirmek câiz midir?

C: Mezarı açmanın câiz olmadığı ve ölülerin defni için vakfedilmiş olan mezarlığın tahrip edilmesinin câiz olmadığı yerlerde izin fayda vermez.

S.40: Yirmi yıl önce ölmüş olan bir kişinin mezarına, yalnışlıkla aynı köyde yeni ölen bir hanımın cenazesini defnetmişler. Elbette, söz konusu kişiye ait mezarda hiç bir kalıntıya ratslanmamıştır. Buradaki şer’î hüküm nedir?

C: Bu durumda diğerlerine düşen bir görev yoktur. Cenazenin başka bir meyyitin kabrine defnedilmesi, cenazeyi başka bir yere nakletmek için mezarın açılmasını câiz kılmaz.

S.41: Caddelerin birisinin ortasında dört tane mezar bulunmaktadır. Bu  mezarlar yolun genişletilmesini engelliyor. Öte yandan, mezarları açmak da şer’î açıdan câiz değildir. Bu konuda belediyenin şer’î hükümlerin dışına çıkmaması için ne yapmamız gerektiği hususunda bizleri aydınlatmanızı rica ediyoruz.

C: Eğer mezarları açmaksızın yolu onların üzerinden yaptırmak mümkün olur veya mezarların olduğu yerden caddenin geçmesi zorunlu olursa bir sakıncası yoktur. Aksi takdirde, mezarların üzerinden yolu genişletmek câiz değildir.


 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)