• Nombre de visites :
  • 2259
  • 23/2/2013
  • Date :

Ehl-i Beyt Mektebinde İmam ve Halife

ehl-i beyt mektebinde imam ve halife

İslam'da da halife kelimesi lügatte kullanıldığı anlamda kullanılmaktadır. Halife kelimesinin lügat anlamına  bu mektebe göre nazaran Ehl-i Beyt mektebi izcileri imam ve Resulullah'ın (s.a.a) halifesi için şu şartları gerekli bilmişlerdir:

1- İmam Masum Olmalıdır

Allah’ın hükümlerini ve İslam akaidini tebliğ etmekle görevli olan Resulullah (s.a.a) masum olduğu için onun yerine geçecek olan kimse de bu özelliklere sahip olmalıdır. Yani tam bir güvenle emir ve nehiyleri kabul edilip uyulabilmesi için İmam da günah ve hata işlemekten masum ve korunmuş olmalıdır. Çünkü imam da diğer insanlar gibi günah ve hata işler, fasık ve zalim olursa onun emir ve nehiyleri şahsı duygularına dayanabilir ve insanın böyle birini Resulullah'ın (s.a.a) halifesi bilerek iman ve varlığının mukadderatını onun eline bırakması nasıl farz olabilir?

2- İmam Allah Tarafından Tayin Olmalıdır

Allah'tan başka hiç kimse insanların içini bilmediğinden Resulullah'ın (s.a.a) yerine oturacak halifeyi de -ki masum olması gerekiyor- Allah Teala tayin etmeli ve peygamberi vasıtasıyla onu halka tanıtmalıdır.

Buna binaen, imamı tanıtmak peygamberin vazifesidir. Peygamber kendisinden sonra ümmetinin vazifelerini bilmeleri ve sapıklığa düşmemeleri için kendisinden sonraki imamı tanıtmak zorundadır. Bakara suresinin 124. ayeti bunun için en iyi delildir:

"-O zaman İbrahim'e:- Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım demişti. -İbrahim:- Ya soyumdan olanlar? deyince -Allah:- Zalimler benim ahdime erişemez demişti."

Dolayısıyla, imamet Allah Teala'nın ahit ve emanetidir ve Resulullah (s.a.a) Allah Teala'nın diğer emirlerini tebliğ edip insanlara ulaştırdığı gibi O’nun imamet vazifesini kime bıraktığını ve böyle bir ahdi kimlere verdiğini de bildirmektedir. Ayette açıkça belirtildiği üzere Allah tarafından böyle bir ahid tam anlamıyla zalim bir kişiye yapılmaz, kendisine veya diğerlerine nasıl olursa olsun zulmeden bir kimse yüce imamet makamına layık olmaz. Masum kelimesinin mana ve mefhumu da aynen budur.

Ancak ismet ve masumiyet meselesine girmeden önce bilinmesi gerekir ki, imam, bilfiil hükümet gücüne sahip olmasa bile ümmetin önder ve kılavuzu demektir. Yani halka hükümet etmek imametin şartı değildir. Hz. İbrahim (a.s), ümmetinin imamıydı, fakat hakimiyete ulaşmamıştı. Hz. İbrahim'in (a.s) soyundan olan Hz. İsa (a.s) da imamdı ama hakimiyete ulaşmamıştı. Resul-i Ekrem'de (s.a.a) hicretten önce Mekke'de imamdı ama egemelik kurmuş değildi. Elbette bu, hak İslam hükümetinin imamet ve rehberlikle birbirinden farklı iki ayrı şey olduğu anlamında değil. Tam aksine, imam olduğu zaman İslam'da onun rıza ve teyidi dışında hiçbir hükümet meşru olmaz. Yine bilinmesi gerekir ki, Hz. İbrahim (a.s), Hz. İsa (a.s) ve hatta Mekke'den Medine'ye hicret etmeden önce Resulullah'ın (s.a.a.) hükümet ve yönetimde olmamaları onlardan imametin alınmasına sebep olmadığı gibi, imamın hakim ve hükümet makamında olmaması onun ümmete imametinin olmamasına sebep olmaz.

İmamın vazifesi, söz ve hareketleriyle İslam ahkamını ve akaidi halka tebliğ etmek ve onları tahriflerden korumaktır.

İmam, bazen bu hüküm ve akaidi doğrudan doğruya vahiy yoluyla Allah Teala'dan alır; bu durumda ona "resul" ve "peygamber" denir. Bezen de imam bu hükümleri, emir ve nehiyleri peygamberden alarak onu tebliğ eder; bu durumda o imama peygamberin vasisi denir.

Bu vazifenin asıl mihveri sadece Allah Teala'nın hükümlerini tebliğ etmektir.


Masum İmamların(a.s) velayeti

İmamlar Arzın Rükünleridir -1

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)