• Nombre de visites :
  • 1119
  • 22/9/2012
  • Date :

İyi Amel

iyi amel

EDEP [7]

İyi iş demek; fıtratın belirlenen süreye kadar yaşamasını koruma altına alıcı sebeplerle uyuşması açısından yapılması insanın yararına olan, fıtratın eğilimine uygun olan iş demektir. İşte Allah peygamberlere böyle işler yapmalarını emrediyor. Veya Allah'a takdim edilmeye elverişli işler yapmaya emrediyor. Bu manaların her ikisi de birbirine yakındır. Bu ayetlerde telkin edilen edep ve verilen eğitim, her insan ferdi ile ilgili bireysel eğitimdir.

Yüce Allah daha sonra sözü toplumsal bir edep kuralına getirerek, peygamberlere şöyle bir hatırlatmada bulunuyor: "Elçiler ve kendilerine elçi gönderilen insanlar tek bir ümmettir [peygamberler ve ümmetleri bu ümmetin birer parçasıdır]. Bu ümmet bütününün tek bir Rabbi vardır. O hâlde hep birlikte sadece ondan korksunlar, takvalı olsunlar ve böylece bu takvaları sayesinde ayrılıkların ve bölünmelerin kökünü kessinler."

Bu iki husus birleşince, yani ferdî edep ile içtimaî edep bir araya gelince, tek bir insan toplumu oluşur. Bu toplum ayrılıklardan korunmuş olup, tek bir Rabbe kulluk eder. Fertleri ilâhî edep uyarınca hareketlerini düzenler, bunun sonucu olarak pis işlerden ve kötü davranışlardan sakınırlar ve mutluluk koltuğuna kurulurlar. Bu ilâhî eğitimin unsurları başka bir ayette şöyle bir araya getiriliyor:

"O, dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi sizin için de din olarak yasalaştırdı. Şöyle ki: Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin." (Şûrâ, 13)

Başka bir yerde yüce Allah bu iki edep maddesini, yani Allah'- la ilgili edep ile insanlığa yönelik edebi birbirinden ayırarak şöyle buyuruyor: "Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, 'Benden başka ilâh yoktur, sadece bana kulluk edin' diye vahyettik." (Enbiyâ, 25) Böylece peygamberlere kendisinin birliği edebini telkin ediyor ve bu edebi kendisine kulluk edilmesine dayandırıyor. Bu, peygamberlerin Rablerine yönelik edepleridir. Başka bir yerde de peygamberlerin insanlarla ilgili edebini anlatarak şöyle buyuruyor:

"Dediler: Bu elçiye ne oluyor ki yemek yiyor ve çarşıda geziyor? Ona kendisiyle beraber uyarıcı olarak bir melek indirilmeli değil mi? Yahut üstüne bir hazine atılmalı, yahut kendisinin, ürününden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil mi?... Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de yemek yerler, çarşıda gezerlerdi." (Furkan, 7-20)

Bu ayette anlatılıyor ki, bütün peygamberlerin ortak davranışı - ki o, Allah'ın onlara telkin ettiği bir edeptir- insanlarla bir arada yaşamak, insanlardan kopmayı, insanlar arasında ayrıcalığı ve ayırımcılığı reddetmektir. Bunların hepsi fıtratın da reddettiği tutumlardır. İşte bu da peygamberlerin insanlarla ilgili edebidir. 6- Peygamberlerin ahlâk ve adabıyla ilgili bir diğer husus da, onların Allah'a yönelme, O'na dua etme konusunda takındıkları edeptir. Yüce Allah bu hususta Âdem Peygamber ile eşinin sözlerini naklederek şöyle ifade ediyor: "Ey Rabbimiz, biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, kesinlikle ziyana uğrayanlardan oluruz." (A'râf, 23)

Âdem Peygamber ile eşi bu sözleri, Allah tarafından yanına yaklaşmaları yasaklanan yasak ağacın meyvesinden yedikten sonra söylediler. Bu yasak ise, yükümlülük getirici bir yasak değil, irşadî (yönlendirme amaçlı) bir yasaktı. Onların bunu çiğnemeleri de bir yükümlülüğe uymamak değildi; gözetilmesi menfaatlerine olan, cennetteki güvenli hayatlarının mutluluğunu garanti eden, her türlü bedbahtlıktan ve sıkıntıdan uzak kalmalarını sağlayacak olan bir nasihate karşı gelmekti. Nitekim yüce Allah onları şeytana uymamaları konusunda uyarırken şöyle buyurmuştu: "Sakın (şeytan) sizi cennetten çıkarmasın, sonra yorulursun. Şimdi burada acıkmayacaksın, çıplak kalmayacaksın. Susuzluk çekmeyecek, sıcaktan kavrulmayacaksın." (Tâhâ, 117-119)


Genel Edep

İlahî Eğitim

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)