• Nombre de visites :
  • 1868
  • 11/9/2012
  • Date :

HZ. MÂSUME'NİN FAZİLETİ -1

hz. mâsumenin fazileti

Tanımak, dinin temelini oluşturur. İnancı açığa vurmak ve hakkı tanıyarak iyi şeyler yapmak, inanca ve amele daha fazla değer verir.

Nitekim, İmam Ali de (a.s) bu konuda Kumeyl'e şöyle buyurmuştur:

"Marifete (hayrını ve şerrini bilmeye) ihtiyaç duymadığın hiçbir hareket yoktur."[1]

İmam Rıza (a.s), kız kardeşi Hz. Mâsume'nin türbesini ziyaret etmenin sevabı hakkında şöyle buyurmuş: "Kim onu hakkıyla (tanıyarak) ziyaret ederse cenneti hak eder."[2]

Yine, İmam Rıza'dan (a.s) nakledilen Hz. Mâsume'nin ziyaret namesindeki şu cümle, dikkat çekicidir:

"Allah'tan dileriz ki, size olan marifetimizi (sizi hakkıyla tanımayı) bizden almasın. Şüphesiz, Allah, güçlü velayet sahibidir."

Tüm bu yazılanlardan şu sonuca varıyoruz ki, her şeyden önce imamları (a.s) ve Hz. Mâsume gibi büyük şahsiyetleri hakkıyla tanımak gerekir. Zira, sevap ve derece elde etmenin özünde de onları tanımak yatar.

Burada, Hz. Mâsume'yi daha iyi tanımamıza yardımcı olacak kaç örnekle yetineceğiz:

Hz. Peygamber'in (s.a.a) Öz ve Manevî Evladı

İmam Rıza (a.s)'dan nakledilen Hz. Mâsume Ziyaret-namesi'nde İmam (a.s), bu yüce bânuyu şu unvanlarla yâd etmiştir:

Allah Resulü'nün (s.a.a) kızı, Fatıma ve Hatice'nin (s.a) kızı, Müminlerin Emiri Hz. Ali'nin (a.s) kızı, Hasan ve Hüseyin'in (a.s) kızı, Allah'ın velisinin [İmam Kâzım (as.)] kızı, Allah'ın velisinin [İmam Rıza (a.s)] kız kardeşi, Allah'ın velisinin [İmam Cevad (a.s)] halası.

Bu tabirler, sadece nesebî yüceliğini açıklamak için değildir. Aksine, bunun yanı sıra şunu da açıklamaktadır ki, Mâsume (s.a), manevî ve ilahî makamıyla gerçekten Hz. Peygamber'in (s.a.a), Hz. Fatıma Zehra'nın (s.a), Hz. Hatice'nin ve masum imamların hem öz, hem de manevî kızlarıydı.

Baban Sana Feda Olsun!

Hz. Fatıma Zehra’nın (a.s) faziletlerinden biri de, Hz. Peygamberin defalarca onun hakkında söylediği “Babası ona feda olsun”‌[3] sözüdür.

Peygamberimizin söylediği bu söz, Hz. Fatıma’nın makamının yüceliğini ve saygınlığını beyan etmektedir.

Hz. Mâsume hakkında da buna benzer sözler, babası İmam Kazım (a.s) tarafından söylenmiştir. Bu konuyla ilgili olarak aşağıda yer alan anlamlı olayı naklediyoruz.

Ayetullah Uzma Seyit Ebu’l-Kasım Hoî'nin ilk damadı olan Merhum Ayetullah Müstenbit, IX. yüzyılın alimlerinden Salih b. Arendes’in Keşfu’l-Leali kitabından[4] şöyle nakleder:

İmam Kâzım (a.s) döneminde bir grup Şiî, sorularına cevap almak kastıyla Medine’ye geldi. Ancak İmam (a.s) yolculukta olduğundan geri dönmek zorunda kaldılar. Bir sonraki seferde sorularını bir kâğıda yazarak İmam Kâzım'ın (a.s) ailesine bırakmak istediler. Ancak, İmam’ın kızı Hz. Mâsume, buna fırsat vermeden bütün sorularına cevap verdi. Şiîler, cevapları alınca vatanlarına doğru yola koyuldular. Yolda İmam Musa Kâzım (a.s) ile karşılaşınca konuyu ona da anlattılar. İmam, Hz. Mâsume’nin yazdığı cevapları onlardan alarak gözden geçirdi. Hepsini doğru buldu ve üç defa şu cümleyi tekrar etti: "Babası ona feda olsun!"

O dönemde Hz. Mâsume'nin yaşının küçük olduğunu da göz önüne alırsak, bu olay, onun ilim ve marifet derecesinin büyüklüğünü ve eşsiz makamını gösteren bir kanıt olarak ortaya çıkar.[5]

İmamların (a.s) Sağlam Delili

Hz. Mâsume'nin hayatını konu alan bilgiler, büyük ölçüde tarih sayfalarından kaybolmuştur. Bunun sebebi ise, dönemin baskıcı yönetimi ve bu yönetimin Ehl-i Beyt'in hayatını ve faziletini yazan kaynaklardan duyduğu endişeler idi. Bununla birlikte günümüze kadar gelenlerle de bazı gerçekleri açıklamak mümkündür.

Hz. Mâsume'nin özelliklerinden biri de İslamî ilimleri ve Ehl-i Beyt maarifini çok iyi bilmesi idi. Aynı zamanda bu ilmi insanlara ve gelecek nesillere nakleden eşsiz ravilerindendi.

Nitekim, yukarıdaki rivayetten de bu konu anlaşılmaktadır. Bu yüzden olacak ki, İmam Kâzım (a.s) o eşsiz bânu için, "Babası ona kurban olsun" diyordu. Çünkü onun varlığı, babası İmam Kâzım (a.s) için sağlam/ emin bir dayanaktı. Nitekim Hz. Mâsume’nin ziyaret nâmesinin bir bölümünde şöyle denilmektedir: "Selam olsun sana ey Fatı-ma, ey Musa b. Cafer'in kızı, onun hüccet ve emini!"[6]

Buna göre Hz. Mâsume, babası İmam Musa Kâzım'ın (a.s) insanlık için hücceti ve emanetçisi idi. Dolayısıyla o, Allah'ın hücceti, emini ve ilahî emanetin koruyucusu idi.

Hz. Mâsume'den bize yeteri kadar rivayet ulaşmamıştır. Elimize ulaşan az sayıda rivayetten bazıları şunlardır:

1- el-Gadir'de yazılan bilgilere göre, birçok Ehl-i Sünnet kaynağında, “Gadir”‌ ve “Menzilet”‌ hadisleri, Hz. Mâsume’den nakledilmiştir. Bu hadisler şöyledir:

“İmam Kâzım'ın (a.s) kızları Fatıma (Mâsume), Zey-neb ve Ümmü Kulsûm, İmam Cafer Sâdık (a.s) kızı Fatı-ma’dan, o da İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s) kızı Fatı-ma’dan, o da İmam Zeynelabidin (a.s) kızı Fatıma’dan, o da İmam Hüseyin'in (a.s) kızları Fatıma ve Sakîne’den, onlar da Peygamberimizin (s.a.a) kızı Fatıma'nın kızı Ümmü Kulsûm’dan ve o da annesinden (Allah onlardan razı olsun) şöyle nakleder:

[Hz. Fatıma Zehra, Hz. Ali'nin (a.s) hilafetini gasp edenlere şöyle seslendi:]

“Siz Allah Resulü'nün (s.a.v) Gadir-i Hum'da söylediği ‘Ben kimin Mevla'sı isem Ali de onun Mevla'sıdır’ cümlesini ve ‘Ey Ali, senin bana yakınlığın Hârun'un Musa'ya olan yakınlığı gibidir’ sözlerini duymadınız mı?[7]


[1]- Tuhefu’l-Ukûl (Farsça tercümesi), s.183.

[2]- Bihar, c.48, s.317.

[3]- Bihar, c.43, s.86, 88.

[4]- Bu kitabın el yazması nüshası, Necef’teki Şuşterîliler Kütüphanesi'nde mevcuttur.

[5]- Kerime-i Ehl-i Beyt, Ali Ekber Mehdi, s.63-64.

[6]- Envaru’l-Muşa’şaîn, c.1, s.211.

[7]- el-Gadir, c.1, s.197.

KUM ŞEHİRİNE DEĞER VEREN HZ. MASUME (A.S)

İkinci Fâtıma Hz. Mâsume

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)